akademisyen, bakan
1925 yılında doğdu. Kamile Hanım ile ve Cemal Bey ’in tek cocuğu. Kadıkoy'deki Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tahsil hayatına başladı. Daha sonra Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na devam etti. Ortaokulu ise Ankara Koleji'nde okudu. Ankara Gazi Lisesi ’ni bitirdi. Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden mezun oldu. 1948 yılında asistan oldu. 1951 Martı'nda da İsvicre'de Cenova Universitesi Hukuk Fakultesi'nde doktora yaptı. 1951'de tekrar Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'ne dondu. 1955 yılında docent oldu. 1964'te uc ay boyunca Strasbourg'da ders verdi. 1971'de de burada kadrolu profesor olarak gorev aldı. 1971-75 yılları arasında ise Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nde gorev yaptı. 1975 yılında Boğazici Universitesi ’ne gecti. 17 Kasım 1974-31 Mart 1975 tarihleri arasında Calışma Bakanı oldu. 12 Eylul 1980'den sonra da ikinci defa aynı bakanlığa getirildi.
HAKKINDA YAZILANLAR
O herkesin hocası
Cemal A. Kalyoncu
Aksiyon 9 Aralık 2000
Asker bir sulaleden gelen Prof. Dr. Turhan Esener, Necmettin Molla Kocataş'ın oğlu Munib Hayri Urguplu'nun damadı, Eczacıbaşı Holding'in ucuncu kuşak patronu Bulent Eczacıbaşı'nın da kayınpederi
"Hocamızın kişiliğinin diğer belirleyici yonu alcakgonulluğudur. Her zaman buyukle buyuk, kucukle kucuk olmayı bilmiştir. Ulkemize değerli hizmetler vermesine, koklu bir aileden gelmesine, ust duzeyde bir bir eğitim gormesine rağmen kendini beğenmekten ve kibirden uzak kalmıştır. En ust duzeyde devlet gorevlerini vakarla yuruten de, asistanı ile birlikte sokak sokak dolaşıp ona ev arayan da, sevgili torunu Emre ile evde basketbol oynayan da aynı Esener hocadır. Bu ozellikler geniş bir cevre tarafından sevilmesine yol acmıştır. Hangi cevrede olursa olsun gıyabında ismi her anıldığında orada bulunanların hepsinin yuzunde beliren sevgi dolu tebessum, yaygın sevginin bir ozetidir. Durustluk, tarafsızlık ve uzlaştırıcılık Prof. Dr. Esener'in diğer ozellikleridir. Uzun yıllar işinde yaptığı uzlaştırma kurulları başkanlığı govelerinde işci ve işveren taraflarını daima uzlaştırıp bir tek grev veya lokavta bile meydan vermemesi onun anılan ozelliklerinin somut bir gostergesidir."
Aslında Prof. Munir Ekonomi, Ankara Universitesi'nden Prof. Sadberk Suzek ve Prof. Oner Erence'nin kaleme aldığı bu yazı onu butun yonleri ile tanımlamaya yetiyor. Buna ilave olarak onun, Necmettin Molla Kocataş'ın damadı, Bulent Eczacıbaşı'nın da kayınpederi olduğunu soylemek yeterlidir.
Profesorluğu senatoda tartışılıyor
Prof. Dr. Turhan (Esener) Hoca, 2. Dunya Savaşı'nın başlaması ile hukukcu olmuş, kendini uzun yıllar eğitime adamış bir kişidir. Esener, İstiklal Harbine subay yetiştiren Ankara'daki Abidin Paşa Koşku'nun ilk komutanı Cemal Bey'in (Paşa) oğludur. Balkan ve İstiklal Harbine de katılan Cemal Bey, Anadolu'da bir cok yeri dolaştıktan sonra en son İzmit'te kumandanlık yapar. Tuğgeneral Cemal Esener, emekli olduktan sonra da Balıkesir'den 5. donem milletvekili secilir: "Bir gun —Ataturk'un has adamlarındandı— Nuri Conker gelip onu Yalova'ya davet ettiler. Bir hafta yok. Sonra geldi, 'Cocuklar ben mebus olmuşum, Ankara'ya gidiyoruz' dedi." Aslen Kastamonu Kure'li olan Cemal Bey, Balkan Harbini yapan, sonradan Samsun valiliği ve Canik Milletvekilliği gorevlerinde bulunan meşhur Cavit Paşa'nın da damadıdır. Cemal Bey, Cavit Paşa'nın iki cocuğundan biri, Orhan Koprulu'nun annesi, Fuat Koprulu'nun de eşi olan Hadiye Hanım'ın dışındaki kızı Kamile Hanım'la evlenir. Turhan da Kamile—Cemal Esener ciftinin tek cocuğu olarak 1925'te dunyaya gelir: "Bizim zamanımızda anne—babamızdan cok cekinirdik." Kucuk Turhan, genelde asker olan bir sulalede sade bir cocukluk gecirir. İstanbul Kadıkoy'deki Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tahsil hayatına başlayan Esener, daha sonra Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na kaydını yaptırır. Ortaokula ise Ankara Koleji'nde devam eder: "Ahmet İsvan, Prof. Haluk Tandoğan (daha sonra lise ve universite hatta universite sonrası oğretim gorevlisi olduğunda da birbirlerinden ayrılmazlar), Prof. Sami Solu, Ferit Sıdal, Aydın Saracoğlu ve İlhan Oztrak (Erim Hukumeti'nde beraber bakanlık yaparlar) ile birlikte okuduk." Ankara Gazi Lisesi ise zamanın 'sıkı' okullarından olarak Turhan Esener'in lise tahsilini yaptığı okul olur: "Fen şubesinden mezun oldum. Benden bir sınıf evvel Omer İnonu, bir sınıf sonra kardeşi Erdal İnonu ve bizim sınıftan da Aydın Koray, Prof. Ruknettin Oğutman, muhendis Nihat Haseki, Firuzan Ardıc gibi isimlerle birlikte okuduk." Esener ilkokuldan beri başarılı bir oğrencidir: "Uc sene sınıf birincisi olarak iftihar listesine girdiğimiz icin o zaman adetti, istediğimiz universiteye girebiliyorduk." Herkesin asker olduğu aileyi sivilleştiren isim Esener olacaktır: "Babam dedi ki bana, 'Benim girmediğim harp, Turkiye'de gezmediğim yer kalmadı. Halime bak, hic bir şeyim yok. Bizim evden bir de sivil cıksın nasıl oluyor bakalım.' Yoksa ben askerliği severdim." Babasından boyle bir tavsiye alan Esener'in niyeti Avrupa'ya gidip muhendislik tahsili yapmaktır aslında: "Muhendislik okumak icin Avrupa'ya gidiyordum 2. Dunya Harbi cıktı, gidemedim. Arkadaşım Haluk Tandoğan'ın ısrarı ile, hani acıkta kalmayalım diye hukuka girdik. İlk sene Tandoğan birinci ben de ikinci oldum." Turhan Esener, Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nde bircok unlu isimden ders alır: "Prof. Ernst Hırsch'ten dort sene okudum. Ali Fuat Başgil'de okudum. O da benim Cavit Paşa tarafından akrabamdır, Carşambalı'dır." Esener, mezun olduğunda yıl 1947'dir: "Fakat sonradan hukuku cok sevdim. Ardından aynı universitede asistan oldum." Turhan Esener, 1948—51 yılları arasında asistan olarak o cok seveceği ve bakan olduğunda bile bırakmayacağı hocalığa adımını atar. 1951 Martı'nda da İsvicre'de Cenova Universitesi Hukuk Fakultesi'nde doktora yapar, arkadaşı Haluk Tandoğan da onunla birliktedir. 1951'de tekrar Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'ne doner. Esener, docent olacağı 1955'e kadar burada asistanlığa devam eder: "Cevat Acıkalın bizi hariciyeye cağırdı. Haluk Tandoğan'la birlikte parlak bir şekilde İsvicre'den geldiğimiz icin ısrar ettiler. Fakat ikimiz de adeta yemin ettik oğretim uyeliği gorevinden ayrılmayıp, hoca olacağız diye. O sozumuzu de sonuna kadar tuttuk ve hÂl devam ediyor." Esener, 1958'de sırası geldiği icin universite tarafından yurtdışına gonderilir. Dolayısıyla 1960 İhtilali'ni yurt dışında karşılar: "İhtilalden sonra dondum. 1960 şubatında da profesor oldum. Hatta yaşım dolayısıyla (35) senatoda 'Acaba olabilir mi, olamaz mı?' diye tartışma olmuştu. Onu hatırlıyorum."
1964'te uc ay boyunca Strasbourg'da ders verir. 1971'de de burada kadrolu profesor olarak gorev alır. 1971—75 yılları arasında ise Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nin yanında Fransa'da gecireceği donem ona cok şey oğretecektir: "Orası Avrupa Konseyi'nin olduğu yerdir. Orda cok şey oğrendim. Uluslararası teşekkuller nasıl calışır, nasıl dostluk kurulur onu oğrendim. Bizim en buyuk eksikliğimiz uluslararası kuruluşlara adam yetiştiremememizdir. Oralarda adamlarımızın olması şart. Cunku herşey komisyonlarda hazırlanıyor."
Şimdi hoca yetiştirilmiyor
Ankara Hukuk Fakultesi'nden Gazi Universitesi'ne (o zaman Ticari İlimler Akademisi idi), Fransa ve Strasbourg'daki universiteler dahil bircok universitede ders veren Esener'in, bugunku Yargıtay ve Danıştay calışanları ile hakimler ve savcılar arasında onbinleri bulan talebesi vardır. Esener'in bunların dışında ayrıca Oktaş Ekşi (A.U. Hukuk) ve Guneri Cıvaoğlu (A. U. Hukuk) gibi gazeteci oğrencileri de olur. Bu kadar geniş bir oğrenci kitlesine hocalık yapma aşkı onda artık herşeyin onune gecmiştir: "Bizi o zaman universite yetiştirdi. Sırası gelen herkesi yurt dışına gonderdi. Kendi paramızla birşey yapamazdık. Şimdi hic bir şey yok, zaten hoca yok, yetiştirilmiyor. Şimdi aldığımız para cok komik. Docentken dahi bir kıymetimiz vardı. O tarihlerde yetişen hocalar universiteye oyle bir bağlıdır ki hayret edersiniz. Sulhi Donmezer Hoca mesela. Biz oyleydik, bizim icin tek ideal, ders vereceğiz, aman adam yetiştireceğiz, en iyisini yapacağız. Ayaklarım beni taşımasın, burada (evde) oturup ders veririm. O muthiş bir şey."
'Kabineye girdiniz mi cıkamazsınız!'
Hocalık aşkı Esener'i universiteye oylesine bağlar ki, ihtilal donemlerinde bile askerlerin bakanlık tekliflerine bile bu yuzden uzak durmaya calışır: "1974 Kıbrıs Harekatı'ndan hemen sonra. Fransa'da hocaydım. O sırada oğlum Kalamış'ta muhendis mektebinde idi. Onu ziyaret icin Turkiye'deydim. Telefon geldi. 'Bakan oldunuz, Ankara'ya geliniz.' Ben gelemem, Fransa'da hocalığım var dedim. Kapattı telefonu. Hasan Sağlam'dı galiba ama emin değilim. Bir sure sonra aradım Genelkurmay'ı. Orada 'Size birşey soyleyeyim mi. Bu kabineye girdiniz girdiniz, girdinizse cıkamazsınız ama girmedinizse zaten cıkmazsınız. Onun icin boşuna kendinizi yormayın' dediler. Sadi Irmak Hukumeti'ydi."
Nurettin Ersin Paşa'nın telefonu
Bu onun ilk Calışma Bakanlığı'dır (17 Kasım 1974—31 Mart 1975). Turkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı ucuncu darbe olan 12 Eylul'den sonra da ikinci defa aynı bakanlığa getirilir. Turhan Hoca 1975'te Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden ayrılıp Boğazici Universitesi'ne gecmiş, ihtilal olduğunda da yurt dışında ders vermektedir: "Fransa'da hocalık yaparken oradaki buyukelcimiz —benim talebemdir— Semih Akbil telefon etti. 'Seni arıyorlar, ille de Turkiye'ye git.' Ben yine gelemeyeceğimi soyledim. Sonra Turan Feyizoğlu telefon etti. 'İlla ki gel' dedi. 'Cunku hem işci hem işveren tarafı seni tanıyor.' Sendikalar beni istemiş, işverenler de tamam demiş. Yoksa 12 Eylul İhtilali'ni yapanlardan kimseyi tanımıyorum. Turan Feyzioğlu'na yine gelemeyeceğimi soyledim. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa —askerlik (1954—55 yıllarında Ankara Yedek Subay Okulun'da askeri hakim olarak yaptı) hocamdı— telefon etti, 'Geleceksin' dedi. 'Yoksa iyi bir şey olmaz. Bu memleket vazifesidir, gel kendini buradakilere tanıt, işim var der, donersin.' Ben onun uzerine ozur dilemeye gittim. Genelkurmay'da ilk defa Evren Paşa'yı gordum. Bana 'Bizi diktator olarak duşunmeyin. Uc sene kalır, memleketi duzeltir, oyle giderim' dedi. Ben de yurtdışında hoca olduğumu soyledim. O da 'Hocalık herşeyden ustundur, derslerinize devam edin' dedi. Hakikaten bu lafa soylenecek birşey yoktu." Esener, Ulusu Hukumeti'nde (21 Ekim 1980— 13 Aralık 1984) bakanlık yaparken, ucret almadan universitede ders vermeye devam eder.
Israrla Calışma Bakanlığı'na getirilmek istenmesinin sebebi bellidir: "Ankara Universitesi'nde iş hukuku dersini de bana verdiler. Dolayısıyla girmediğim işci—işveren ihtilafı kalmadı." Turhan Esener, hakikaten işci—işveren arasında yaşanan o muthiş karışık donemde bu iki kesim arasındaki uzlaşmazlıklarda hep aranan isim olur: "Amerika'da uc ay hakemlik nasıl yapılır diye staj gordum. Avrupa'da da hakemlik yaptım. 1960'tan beri butun iş uyuşmazlıklarında —o zaman Uzlaştırma Kurulları vardı, onun başkanı olarak— bulundum. Ve bir tane bile grev gormedim. Cunku verdiğim kararlarla hem işciyi, hem işvereni tatmin etmeye calıştım. Bircok sendika başkanı biz ilan etmeyelim sen oku derdi. Ben okuduğumda alkışlar kopardı fabrikalarda. Vapura binerken hÂlÂ, hoca gelmiş diye hemen kaptan koşkune gotururler. İşciler beni unutmaz. İşciler bilir ki ben o işlerden para almam ve ben ilmî olarak edut edip verilebilecek avantajları sonuna kadar verirdim."
Esener, siyasete ne kadar uzak durmaya calışsa da, gerek babasının munasebeti vesilesiyle gerekse kendi bakanlıkları dolayısıyla Turkiye siyasetine yon verenlerle yakından tanışır. Babası mebus olduğu icin tanıyıp kendisine iki de şiir okuttuğu Ataturk'u, cocukları Omer ile Erdal okul arkadaşları olduğundan İsmet İnonu'yu, yine okul arkadaşı Aydın'ın babası olduğu icin Şukru Saracoğlu'nu, Orhan'ın babası olduğu icin de Fuat Koprulu'yu yakinen tanıma fırsatı bulur. Saracoğlu ile masa tenisi oynar. Merhum Başbakan Adnan Menderes tarafından iki defa caya davet edilir: "Biz odaya girdiğimizde adam kalkıp onunu ilikliyordu. O kadar kibar bir adam. Biz yurtdışında doktora yaptığımız icin 'Yuksel'i —oğlu— nereye gondereyim?' diye soruyordu bize." Koruturk'le, bakan olduğu icin calışır. Ecevit'le de temasları iyidir. Bunların hepsinden daha uzun sure ulkenin gundemini işgal eden Demirel'le teması ise daha azdır: "Demirel DSİ Genel Muduru iken, başarılı olduğumuzdan Haluk Tandoğan ve benimle tanışmak istiyor. Memlekette kimler var tanımak istiyor, demek ki kendisini hazırlıyordu. Fakat bir turlu kısmet olmadı." Calışma bakanı olarak da, o zaman başbakan yardımcısı olan Ozal'la meaisi olur.
Emekli olmasına rağmen bugun Boğazici Universitesi'nin yanında Marmara Universitesi'nde de ders vermeye devam eden Prof. Turhan Esener, sayısız kitaba imza atar. Anadolu Kulubu ve Buyuk Kulup uyesi olan Esener, kendi yaptığı evliliği ile unlu Mardin, dolayısıyla da Kocataş aileleriyle, kızı Oya Hanım'ı Bulent Bey'le evlendirmesi ile de Eczacıbaşı aileleriyle akraba olur: "Ailelerimiz arasında zaten bir dostluk vardı. 1955'te askerliğimi yapıyorum. Urguplu ailesini de cok iyi tanıyoruz. Kalamış'tan komşumuz. Baktık, peki dedik ve evlendik." Yer İstanbul, tarih 1955'tir. Turhan Esener, Sabiha (Urguplu) Hanım ile hayatını birleştirir. Sabiha Hanım, Mihrimah Hanım'ın kızıdır. Yıldız suikasti davasının meşhur muddeiumumisi, Şûrayı Devlet Başkanı, Sadrazam Vekili, İstanbul Meclisi ve Buyuk Millet Meclisi'nde Kastamonu Milletvekili olan, Sulh Mahkemeleri ile Noterlik teşkilatını kuran eski Adliye Nazırı Necmettin Molla ve Ratibe Kocataş'ın kızı, Fatma Fahire (Mardin— Betul ve Arif Mardin'in annesidir), Bedriye (Mardin) ve Hayreddin ile Hasancan Kocataş'ın da kardeşi olan Mihrimah Hanım, Munib Hayri ile evlenek Urguplu ailesine gelin gider. Nevşehir Milletvekilliği yapan Munib Hayri Urguplu ise, Şeyhulislam Hayri Efendi ve Munise Urguplu'nun oğlu, eski başbakanlardan Suat Hayri Urguplu'nun de kardeşidir. Boylesine koklu bir aileden gelen Prof. Turan ve Sabiha Esener ciftinin iki cocukları olur. Tıp profesoru olan ve Amerika'da calışan Sadık, Sedef Hanım'la evli ve Selin ve Eren adında iki cocuk sahibidir. Oya ise Eczacıbaşı Holding'in ucuncu kuşak patronu Bulent Eczacıbaşı ile evlenir. Onların da Emre ve Esra adında iki cocukları olur.
1925 yılında doğdu. Kamile Hanım ile ve Cemal Bey ’in tek cocuğu. Kadıkoy'deki Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tahsil hayatına başladı. Daha sonra Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na devam etti. Ortaokulu ise Ankara Koleji'nde okudu. Ankara Gazi Lisesi ’ni bitirdi. Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden mezun oldu. 1948 yılında asistan oldu. 1951 Martı'nda da İsvicre'de Cenova Universitesi Hukuk Fakultesi'nde doktora yaptı. 1951'de tekrar Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'ne dondu. 1955 yılında docent oldu. 1964'te uc ay boyunca Strasbourg'da ders verdi. 1971'de de burada kadrolu profesor olarak gorev aldı. 1971-75 yılları arasında ise Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nde gorev yaptı. 1975 yılında Boğazici Universitesi ’ne gecti. 17 Kasım 1974-31 Mart 1975 tarihleri arasında Calışma Bakanı oldu. 12 Eylul 1980'den sonra da ikinci defa aynı bakanlığa getirildi.
HAKKINDA YAZILANLAR
O herkesin hocası
Cemal A. Kalyoncu
Aksiyon 9 Aralık 2000
Asker bir sulaleden gelen Prof. Dr. Turhan Esener, Necmettin Molla Kocataş'ın oğlu Munib Hayri Urguplu'nun damadı, Eczacıbaşı Holding'in ucuncu kuşak patronu Bulent Eczacıbaşı'nın da kayınpederi
"Hocamızın kişiliğinin diğer belirleyici yonu alcakgonulluğudur. Her zaman buyukle buyuk, kucukle kucuk olmayı bilmiştir. Ulkemize değerli hizmetler vermesine, koklu bir aileden gelmesine, ust duzeyde bir bir eğitim gormesine rağmen kendini beğenmekten ve kibirden uzak kalmıştır. En ust duzeyde devlet gorevlerini vakarla yuruten de, asistanı ile birlikte sokak sokak dolaşıp ona ev arayan da, sevgili torunu Emre ile evde basketbol oynayan da aynı Esener hocadır. Bu ozellikler geniş bir cevre tarafından sevilmesine yol acmıştır. Hangi cevrede olursa olsun gıyabında ismi her anıldığında orada bulunanların hepsinin yuzunde beliren sevgi dolu tebessum, yaygın sevginin bir ozetidir. Durustluk, tarafsızlık ve uzlaştırıcılık Prof. Dr. Esener'in diğer ozellikleridir. Uzun yıllar işinde yaptığı uzlaştırma kurulları başkanlığı govelerinde işci ve işveren taraflarını daima uzlaştırıp bir tek grev veya lokavta bile meydan vermemesi onun anılan ozelliklerinin somut bir gostergesidir."
Aslında Prof. Munir Ekonomi, Ankara Universitesi'nden Prof. Sadberk Suzek ve Prof. Oner Erence'nin kaleme aldığı bu yazı onu butun yonleri ile tanımlamaya yetiyor. Buna ilave olarak onun, Necmettin Molla Kocataş'ın damadı, Bulent Eczacıbaşı'nın da kayınpederi olduğunu soylemek yeterlidir.
Profesorluğu senatoda tartışılıyor
Prof. Dr. Turhan (Esener) Hoca, 2. Dunya Savaşı'nın başlaması ile hukukcu olmuş, kendini uzun yıllar eğitime adamış bir kişidir. Esener, İstiklal Harbine subay yetiştiren Ankara'daki Abidin Paşa Koşku'nun ilk komutanı Cemal Bey'in (Paşa) oğludur. Balkan ve İstiklal Harbine de katılan Cemal Bey, Anadolu'da bir cok yeri dolaştıktan sonra en son İzmit'te kumandanlık yapar. Tuğgeneral Cemal Esener, emekli olduktan sonra da Balıkesir'den 5. donem milletvekili secilir: "Bir gun —Ataturk'un has adamlarındandı— Nuri Conker gelip onu Yalova'ya davet ettiler. Bir hafta yok. Sonra geldi, 'Cocuklar ben mebus olmuşum, Ankara'ya gidiyoruz' dedi." Aslen Kastamonu Kure'li olan Cemal Bey, Balkan Harbini yapan, sonradan Samsun valiliği ve Canik Milletvekilliği gorevlerinde bulunan meşhur Cavit Paşa'nın da damadıdır. Cemal Bey, Cavit Paşa'nın iki cocuğundan biri, Orhan Koprulu'nun annesi, Fuat Koprulu'nun de eşi olan Hadiye Hanım'ın dışındaki kızı Kamile Hanım'la evlenir. Turhan da Kamile—Cemal Esener ciftinin tek cocuğu olarak 1925'te dunyaya gelir: "Bizim zamanımızda anne—babamızdan cok cekinirdik." Kucuk Turhan, genelde asker olan bir sulalede sade bir cocukluk gecirir. İstanbul Kadıkoy'deki Yeldeğirmeni İlkokulu'nda tahsil hayatına başlayan Esener, daha sonra Ankara Mimar Kemal İlkokulu'na kaydını yaptırır. Ortaokula ise Ankara Koleji'nde devam eder: "Ahmet İsvan, Prof. Haluk Tandoğan (daha sonra lise ve universite hatta universite sonrası oğretim gorevlisi olduğunda da birbirlerinden ayrılmazlar), Prof. Sami Solu, Ferit Sıdal, Aydın Saracoğlu ve İlhan Oztrak (Erim Hukumeti'nde beraber bakanlık yaparlar) ile birlikte okuduk." Ankara Gazi Lisesi ise zamanın 'sıkı' okullarından olarak Turhan Esener'in lise tahsilini yaptığı okul olur: "Fen şubesinden mezun oldum. Benden bir sınıf evvel Omer İnonu, bir sınıf sonra kardeşi Erdal İnonu ve bizim sınıftan da Aydın Koray, Prof. Ruknettin Oğutman, muhendis Nihat Haseki, Firuzan Ardıc gibi isimlerle birlikte okuduk." Esener ilkokuldan beri başarılı bir oğrencidir: "Uc sene sınıf birincisi olarak iftihar listesine girdiğimiz icin o zaman adetti, istediğimiz universiteye girebiliyorduk." Herkesin asker olduğu aileyi sivilleştiren isim Esener olacaktır: "Babam dedi ki bana, 'Benim girmediğim harp, Turkiye'de gezmediğim yer kalmadı. Halime bak, hic bir şeyim yok. Bizim evden bir de sivil cıksın nasıl oluyor bakalım.' Yoksa ben askerliği severdim." Babasından boyle bir tavsiye alan Esener'in niyeti Avrupa'ya gidip muhendislik tahsili yapmaktır aslında: "Muhendislik okumak icin Avrupa'ya gidiyordum 2. Dunya Harbi cıktı, gidemedim. Arkadaşım Haluk Tandoğan'ın ısrarı ile, hani acıkta kalmayalım diye hukuka girdik. İlk sene Tandoğan birinci ben de ikinci oldum." Turhan Esener, Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nde bircok unlu isimden ders alır: "Prof. Ernst Hırsch'ten dort sene okudum. Ali Fuat Başgil'de okudum. O da benim Cavit Paşa tarafından akrabamdır, Carşambalı'dır." Esener, mezun olduğunda yıl 1947'dir: "Fakat sonradan hukuku cok sevdim. Ardından aynı universitede asistan oldum." Turhan Esener, 1948—51 yılları arasında asistan olarak o cok seveceği ve bakan olduğunda bile bırakmayacağı hocalığa adımını atar. 1951 Martı'nda da İsvicre'de Cenova Universitesi Hukuk Fakultesi'nde doktora yapar, arkadaşı Haluk Tandoğan da onunla birliktedir. 1951'de tekrar Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'ne doner. Esener, docent olacağı 1955'e kadar burada asistanlığa devam eder: "Cevat Acıkalın bizi hariciyeye cağırdı. Haluk Tandoğan'la birlikte parlak bir şekilde İsvicre'den geldiğimiz icin ısrar ettiler. Fakat ikimiz de adeta yemin ettik oğretim uyeliği gorevinden ayrılmayıp, hoca olacağız diye. O sozumuzu de sonuna kadar tuttuk ve hÂl devam ediyor." Esener, 1958'de sırası geldiği icin universite tarafından yurtdışına gonderilir. Dolayısıyla 1960 İhtilali'ni yurt dışında karşılar: "İhtilalden sonra dondum. 1960 şubatında da profesor oldum. Hatta yaşım dolayısıyla (35) senatoda 'Acaba olabilir mi, olamaz mı?' diye tartışma olmuştu. Onu hatırlıyorum."
1964'te uc ay boyunca Strasbourg'da ders verir. 1971'de de burada kadrolu profesor olarak gorev alır. 1971—75 yılları arasında ise Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nin yanında Fransa'da gecireceği donem ona cok şey oğretecektir: "Orası Avrupa Konseyi'nin olduğu yerdir. Orda cok şey oğrendim. Uluslararası teşekkuller nasıl calışır, nasıl dostluk kurulur onu oğrendim. Bizim en buyuk eksikliğimiz uluslararası kuruluşlara adam yetiştiremememizdir. Oralarda adamlarımızın olması şart. Cunku herşey komisyonlarda hazırlanıyor."
Şimdi hoca yetiştirilmiyor
Ankara Hukuk Fakultesi'nden Gazi Universitesi'ne (o zaman Ticari İlimler Akademisi idi), Fransa ve Strasbourg'daki universiteler dahil bircok universitede ders veren Esener'in, bugunku Yargıtay ve Danıştay calışanları ile hakimler ve savcılar arasında onbinleri bulan talebesi vardır. Esener'in bunların dışında ayrıca Oktaş Ekşi (A.U. Hukuk) ve Guneri Cıvaoğlu (A. U. Hukuk) gibi gazeteci oğrencileri de olur. Bu kadar geniş bir oğrenci kitlesine hocalık yapma aşkı onda artık herşeyin onune gecmiştir: "Bizi o zaman universite yetiştirdi. Sırası gelen herkesi yurt dışına gonderdi. Kendi paramızla birşey yapamazdık. Şimdi hic bir şey yok, zaten hoca yok, yetiştirilmiyor. Şimdi aldığımız para cok komik. Docentken dahi bir kıymetimiz vardı. O tarihlerde yetişen hocalar universiteye oyle bir bağlıdır ki hayret edersiniz. Sulhi Donmezer Hoca mesela. Biz oyleydik, bizim icin tek ideal, ders vereceğiz, aman adam yetiştireceğiz, en iyisini yapacağız. Ayaklarım beni taşımasın, burada (evde) oturup ders veririm. O muthiş bir şey."
'Kabineye girdiniz mi cıkamazsınız!'
Hocalık aşkı Esener'i universiteye oylesine bağlar ki, ihtilal donemlerinde bile askerlerin bakanlık tekliflerine bile bu yuzden uzak durmaya calışır: "1974 Kıbrıs Harekatı'ndan hemen sonra. Fransa'da hocaydım. O sırada oğlum Kalamış'ta muhendis mektebinde idi. Onu ziyaret icin Turkiye'deydim. Telefon geldi. 'Bakan oldunuz, Ankara'ya geliniz.' Ben gelemem, Fransa'da hocalığım var dedim. Kapattı telefonu. Hasan Sağlam'dı galiba ama emin değilim. Bir sure sonra aradım Genelkurmay'ı. Orada 'Size birşey soyleyeyim mi. Bu kabineye girdiniz girdiniz, girdinizse cıkamazsınız ama girmedinizse zaten cıkmazsınız. Onun icin boşuna kendinizi yormayın' dediler. Sadi Irmak Hukumeti'ydi."
Nurettin Ersin Paşa'nın telefonu
Bu onun ilk Calışma Bakanlığı'dır (17 Kasım 1974—31 Mart 1975). Turkiye Cumhuriyeti'nin yaşadığı ucuncu darbe olan 12 Eylul'den sonra da ikinci defa aynı bakanlığa getirilir. Turhan Hoca 1975'te Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi'nden ayrılıp Boğazici Universitesi'ne gecmiş, ihtilal olduğunda da yurt dışında ders vermektedir: "Fransa'da hocalık yaparken oradaki buyukelcimiz —benim talebemdir— Semih Akbil telefon etti. 'Seni arıyorlar, ille de Turkiye'ye git.' Ben yine gelemeyeceğimi soyledim. Sonra Turan Feyizoğlu telefon etti. 'İlla ki gel' dedi. 'Cunku hem işci hem işveren tarafı seni tanıyor.' Sendikalar beni istemiş, işverenler de tamam demiş. Yoksa 12 Eylul İhtilali'ni yapanlardan kimseyi tanımıyorum. Turan Feyzioğlu'na yine gelemeyeceğimi soyledim. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşa —askerlik (1954—55 yıllarında Ankara Yedek Subay Okulun'da askeri hakim olarak yaptı) hocamdı— telefon etti, 'Geleceksin' dedi. 'Yoksa iyi bir şey olmaz. Bu memleket vazifesidir, gel kendini buradakilere tanıt, işim var der, donersin.' Ben onun uzerine ozur dilemeye gittim. Genelkurmay'da ilk defa Evren Paşa'yı gordum. Bana 'Bizi diktator olarak duşunmeyin. Uc sene kalır, memleketi duzeltir, oyle giderim' dedi. Ben de yurtdışında hoca olduğumu soyledim. O da 'Hocalık herşeyden ustundur, derslerinize devam edin' dedi. Hakikaten bu lafa soylenecek birşey yoktu." Esener, Ulusu Hukumeti'nde (21 Ekim 1980— 13 Aralık 1984) bakanlık yaparken, ucret almadan universitede ders vermeye devam eder.
Israrla Calışma Bakanlığı'na getirilmek istenmesinin sebebi bellidir: "Ankara Universitesi'nde iş hukuku dersini de bana verdiler. Dolayısıyla girmediğim işci—işveren ihtilafı kalmadı." Turhan Esener, hakikaten işci—işveren arasında yaşanan o muthiş karışık donemde bu iki kesim arasındaki uzlaşmazlıklarda hep aranan isim olur: "Amerika'da uc ay hakemlik nasıl yapılır diye staj gordum. Avrupa'da da hakemlik yaptım. 1960'tan beri butun iş uyuşmazlıklarında —o zaman Uzlaştırma Kurulları vardı, onun başkanı olarak— bulundum. Ve bir tane bile grev gormedim. Cunku verdiğim kararlarla hem işciyi, hem işvereni tatmin etmeye calıştım. Bircok sendika başkanı biz ilan etmeyelim sen oku derdi. Ben okuduğumda alkışlar kopardı fabrikalarda. Vapura binerken hÂlÂ, hoca gelmiş diye hemen kaptan koşkune gotururler. İşciler beni unutmaz. İşciler bilir ki ben o işlerden para almam ve ben ilmî olarak edut edip verilebilecek avantajları sonuna kadar verirdim."
Esener, siyasete ne kadar uzak durmaya calışsa da, gerek babasının munasebeti vesilesiyle gerekse kendi bakanlıkları dolayısıyla Turkiye siyasetine yon verenlerle yakından tanışır. Babası mebus olduğu icin tanıyıp kendisine iki de şiir okuttuğu Ataturk'u, cocukları Omer ile Erdal okul arkadaşları olduğundan İsmet İnonu'yu, yine okul arkadaşı Aydın'ın babası olduğu icin Şukru Saracoğlu'nu, Orhan'ın babası olduğu icin de Fuat Koprulu'yu yakinen tanıma fırsatı bulur. Saracoğlu ile masa tenisi oynar. Merhum Başbakan Adnan Menderes tarafından iki defa caya davet edilir: "Biz odaya girdiğimizde adam kalkıp onunu ilikliyordu. O kadar kibar bir adam. Biz yurtdışında doktora yaptığımız icin 'Yuksel'i —oğlu— nereye gondereyim?' diye soruyordu bize." Koruturk'le, bakan olduğu icin calışır. Ecevit'le de temasları iyidir. Bunların hepsinden daha uzun sure ulkenin gundemini işgal eden Demirel'le teması ise daha azdır: "Demirel DSİ Genel Muduru iken, başarılı olduğumuzdan Haluk Tandoğan ve benimle tanışmak istiyor. Memlekette kimler var tanımak istiyor, demek ki kendisini hazırlıyordu. Fakat bir turlu kısmet olmadı." Calışma bakanı olarak da, o zaman başbakan yardımcısı olan Ozal'la meaisi olur.
Emekli olmasına rağmen bugun Boğazici Universitesi'nin yanında Marmara Universitesi'nde de ders vermeye devam eden Prof. Turhan Esener, sayısız kitaba imza atar. Anadolu Kulubu ve Buyuk Kulup uyesi olan Esener, kendi yaptığı evliliği ile unlu Mardin, dolayısıyla da Kocataş aileleriyle, kızı Oya Hanım'ı Bulent Bey'le evlendirmesi ile de Eczacıbaşı aileleriyle akraba olur: "Ailelerimiz arasında zaten bir dostluk vardı. 1955'te askerliğimi yapıyorum. Urguplu ailesini de cok iyi tanıyoruz. Kalamış'tan komşumuz. Baktık, peki dedik ve evlendik." Yer İstanbul, tarih 1955'tir. Turhan Esener, Sabiha (Urguplu) Hanım ile hayatını birleştirir. Sabiha Hanım, Mihrimah Hanım'ın kızıdır. Yıldız suikasti davasının meşhur muddeiumumisi, Şûrayı Devlet Başkanı, Sadrazam Vekili, İstanbul Meclisi ve Buyuk Millet Meclisi'nde Kastamonu Milletvekili olan, Sulh Mahkemeleri ile Noterlik teşkilatını kuran eski Adliye Nazırı Necmettin Molla ve Ratibe Kocataş'ın kızı, Fatma Fahire (Mardin— Betul ve Arif Mardin'in annesidir), Bedriye (Mardin) ve Hayreddin ile Hasancan Kocataş'ın da kardeşi olan Mihrimah Hanım, Munib Hayri ile evlenek Urguplu ailesine gelin gider. Nevşehir Milletvekilliği yapan Munib Hayri Urguplu ise, Şeyhulislam Hayri Efendi ve Munise Urguplu'nun oğlu, eski başbakanlardan Suat Hayri Urguplu'nun de kardeşidir. Boylesine koklu bir aileden gelen Prof. Turan ve Sabiha Esener ciftinin iki cocukları olur. Tıp profesoru olan ve Amerika'da calışan Sadık, Sedef Hanım'la evli ve Selin ve Eren adında iki cocuk sahibidir. Oya ise Eczacıbaşı Holding'in ucuncu kuşak patronu Bulent Eczacıbaşı ile evlenir. Onların da Emre ve Esra adında iki cocukları olur.