romancı, yazar


29 Mayıs 1938 tarihinde Kayseri'de doğdu. Aslen Kıbrıslıdır. Kucukken ailesiyle birlikte İstanbul'a goc etti.

Oğrenimini ortaokul ikinci sınıfta bıraktı. Bir terzinin yanında calışmaya başladı. Burada calışması ileride kendi başortusu modelini oluşturmasını sağladı. 21 yaşında gazetecilik yapmaya başladı. 1965 yılında tesetture girdi. Yeni İstiklal gazetesindeki yazıları nedeniyle hakkında davalar acıldı.

Anadolu'yu dolaşarak verdiği konferanslarla ilgi uyandırdı. Onu ornek alan genc kızların başlarını aynı şekilde ortmeleriyle başortusu yaygınlaştı. Cevdet Sunay'a yazdığı bir mektup yuzunden cumhurbaşkanına hakaretten tutuklandı, sekiz ay cezaevinde kaldı.

Hur Soz, Yeni İstiklal, Babıalide Sabah gazetelerinde kadın sayfası yaptı. 1967-1971 yılları arasında Bugun gazetesinde koşeyazarlığı yaptı. Seher Vakti dergisi başyazarı oldu. 1971 yılında hapis yattı. 1980'den sonra Zaman ve Milli Gazete'de yazdı.

Huzur Sokağı adlı romanı filme alındı. Yucel Cakmaklı'nın yonettiği Birleşen Yollar adlı filmin başrollerinde İzzet Gunay ve Turkan Şoray oynadı.

28 Ağustos 2019 tarihinde İstanbul'da vefat etti.

ESERLERİ:

Gencliğin Izdırabı
Hidayet
Bize Ne Oldu
İslam'da ve Gunumuzde Kadın
Duyuşlar
Her şey İslam icin
Uygarlığın Gozyaşları
Huzur Sokağı
Kız ve Cicek




HAKKINDA YAZILANLAR

Bir huzurumuz vardı, o da kacmaz inşallah!
Sefa Toprak
dunyabizim.com 4 Eylul 2012

Turk televizyon tarihinde ilkleri ekranlara taşıyacak olan Huzur Sokağı 1.bolum ile ekrana geliyor.

TV ’lerden evlere yayılacak sosyetik tesetturlu dizilerin ilk işaretini verecek ise bu başlangıca dur demeli. Muslumanca kaygılara duyarlı bir film olur inşallah Huzur Sokağı.

Uyarlama, orneğini bircok kez dunyada ve ulkemizde sinema ve televizyon sahasında gorduğumuz bir hadise. Hayatın gerceğinden uyarlama, tarihî bir olaydan uyarlama ve -gunumuzde en populeri- “aynı isimli romandan uyarlama” gibi ceşitleri bulunan bir calışma.

Uyarlamalarda nadiren de olsa başarılı ornekler verildi

Bu tur uyarlamalarda kimi zaman samimi calışmalar yapıldı ve yapılan uyarlama aslına ne kadar sadık kaldı ise o kadar başarılı oldu. Oyle ki filme cevrilen roman izlenildiği zaman iğreti bir duruş sergilemekten ziyade, okuyucunun hayal dunyasında okuyarak yerleştirdiği dekor ve şahıs kadrosunun seciminde gosterdiği ortaklık duygusunu yakalayarak “evet işte budur” dedirtti.

Ornek mi? İşte Tarık Buğra ’nın Osmancık adlı romanının guzelliğine guzellik katacak bir uyarlama olan usta yonetmen Yucel Cakmaklı ’nın “Kuruluş” filmi. Bu film, romanın senaryoya uyarlanmasının başarılı orneklerindendir. Yine Tarık Buğra ’nın Kucuk Ağa romanından uyarlanan ve aynı ismi taşıyan filmi de bu guzelliği taşımaktadır Yucel Cakmaklı ’nın.

Uyarlama işinin iyi yapılmış orneklerini Avrupa ’dan da verebiliriz. Ulkemizde romanında once izlenen Sherlock Holmes filmi, dunya genelinde milyonlarca izleyici ile buluşmuş bir yapıttır ki daha once filmi izlenilen bu dedektifin romanı şimdilerde bizde yeni yeni okunmaya başlandı. Bizde işler boyle yurur genelde, once filmini, dizisini izleriz; kafamıza yatar, hoşumuza giderse kitabını okuruz.

Normalde liselerde okunması icin oğrencilere verilen okuma listeleri icinde yer alan Aşk-ı Memnu, Yaprak Dokumu, Eylul, Araba Sevdası gibi eserlere donup hic bakmamışken, TVlerde yapılan ve aslına asla sadık kalınmayan, tamamen melankoli, ajitasyon ve somuru uzerine kurulan dizilerin rağbet gormesi uzerine harekete gecen yapımcılar, kıyıda koşede kalmış ne kadar okunmaz eser varsa, sırf isimlerine sadık kalınarak yapılan uyarlamalarda kullandıkları marjinal isim ve resimlerle yani oyuncuları ile yığınları televizyon başına geciriyorlar. Bu durum bizi rahatsız ediyordu elbette ama “izlemiyorum ve izletmiyorum (aileme)” diyerek bir şekilde bu rahatsızlıktan uzaklaşabiliyorduk ama nereden bilebilirdik ki bu durumun bir gun gelip de kendi değerlerimizden birini faklılaştırıp bize sunacağını…

Huzur Sokağı bizim icin ne anlam ifade ediyordu?
Dinin yaşantılarındaki yeri hayatlarının merkezi olan genclik icin hayatının coğunlukla ilk genclik yıllarında okuduğu muhim eserlerden bir tanesi muhakkak ki Huzur Sokağı ’dır.

Bir donemin hareketli ve heyecan dolu dindar gencliği icin, yazdıkları ve şehir şehir gezerek anlattıkları ile ve hatta giyiniş tarzı ile dahi bir idol olarak gorulen bir isim olan Şule Yuksel Şenler ’in unutulmaz eseri olan Huzur Sokağı…

Bu sokak sıradan bir sokak değildi, yaşananlar sıradan aşk romanı konusu olarak gorulemeyecek bir hususiyeti taşırdı bizim icin.

Anlatılan sadece mutedeyyin bir aile geleneğinden yetişen ve hayatında helal-haram cizgisini koruyan bir delikanlı olan Bilal ile asrî bir yaşam suren, zengin ve donemin sosyetik yapısını temsil eden Feyza ’nın aşkı değildi.

Bilal, babasını kaybetmiş bir yetim iken annesine sadık bir evlat olarak universite okuyan ama aslından kopmayan ve dinî vecibelerini yerine getiren, hatta mahalle camisinde bazen ezanları dahi okuyan ve o donemde bircok camianın yetiştirdiği pırıl pırıl bir dindar genci -idealize edilmiş olarak- temsil eden bir isimdi.

Bilal ’in, Feyza tarafından teklif edilen aşka, sırf hayatlarındaki dinî hassasiyet noktasında Feyza ’nın kendisine uymadığını duşunerek hayır demesi.

Ve romanın sonunda, yolların nasıl da birbirinden farklı gorunduğu halde kendileri icin olmasa da cocukları icin artık aynı dunyanın insanları olarak hayatlarını birleştirebilecekleri bir duruma geldiklerini gosteren bir cizgi uzerinde sırf “dini hassasiyetin” on plana cıkartılarak meselenin izah edildiği bir kurguda Şule Yuksel Şenler ’in şehir şehir gezerek anlattıkları ile kurgulanmış bir gerceklik vardı.

Bu roman cok okundu, hatta oyle ki olmazsa olmazlardan oldu. Ben lisede bu kitabı okurken, babam “ben sanayide cıraklık yaparken okumuştum bu romanı” dediğinde roman biraz daha farklılaştırmıştı bana guzelliğini.

Edebiyatcılar, “bu eserler esasen roman değildir, iclerinde tez barındırıyorlar” dese de o tez bir zamanlar yerine sağlıklı bir şekilde ulaştığı icin bizim romandan beklediğimizi hakkıyla yerine getirmiş oluyordu.

Roman, bu derece ilgi ve alaka gormesinden sonra sinemaya da adını yazdırması ve etkinliğini daha da artırması icin yine Yucel Cakmaklı tarafından “Birleşen Yollar” adı ile, aslına sadık kalınarak ve uzerine duşen gorevi yerine getirerek film haline getirilmiş, beyaz perdeye uyarlanmıştı.

Başortusune “goruntu kirliliği” diyen bir başrol oyuncusu da var

Aradan cok uzun yıllar gecti. Yaşantılarında Huzur Sokağı iklimi esen semtlerin, hem meskeni değişti hem de sakinleri…

Modernleşme ruzgÂrı savurdu catılarımızı, tahta kapılar, celik kapılara dondu, yan yana evler birbirini tanımaz ulkelere dondu. Merkezî sistem ezan okuma cıktı, mahallenin gencleri, mahalleye acılan internet kafelerde takılır oldu.

Huzur dolu sokakların huzuru hepten kalmamışken, sadece hatırasını koruyan bir sokak olarak kalan Huzur Sokağı ’nın bu gunlerde hatırası ve hassasiyeti yıkılmaya calışılıyor.

Her şeyin İslamileşmesi midir yoksa muhafazakar isimlerin artık hassasiyetleri entegre etme meyli midir bilmem.

Bir dizi reklamı yapılıyor şimdi bir kanalda, sokakları aşinası olmadığımız yerler, yaşantıları bize benzemeyen insanların oynayacağı, daha oncesinde isimlerini ve yuzlerini başka dizilerde kirletmiş olmalarına rağmen onların secilmesinin verdiği vahametle insan icine bir soğukluk veren fragmanı ile başlayacak olan bu dizi, kalan birazcık hassasiyetimizin eski adını da unutturacak bize.

(Haricten gazel: İyi de ne var ki bunda? Bu kadar, patırtı gurultu cıkarmak ne diye? Bir roman oyle ya da boyle bir dizi projesinde kullanılmış. Neyi kaybetmenin davasıdır bu?)

Kontrolsuz bir mekanizması olan TV gucunun bizi de icine boylece cekmesinden kimler rahatsız, kimler umursamaz bu durumu bilmiyorum ama dizi cekimlerinde başortusu icin “goruntu kirliliği” tabirini kullanan bir kişinin bu dizide başrol oyuncusu olması, ozellikle de başortusu hassasiyeti ile bir devre onculuk etmiş bir ismin romanının bu zihniyete sahip birisine teslim edilmiş olması, hicbir şey icin hassasiyetimizin kalmadığını gosterir.

Eğer “bu dizi cok tuttu” denilir, “muhafazakÂr kesim cok rağbet gosterdi” denilirse, bu vebal kimin ustunde kalır, hesabını kim verir? Bizi uzen asıl nokta romanın yazarının bu işe nasıl olur da olur vermesidir.

Oyle ki bu ulkede bir zaman geldi “başortusu onurumuzdur” mitingleri yapıldı. Sırf bu onuru korumak icin nice insan makamından, mevkisinden, kariyerinden, işinden geri bırakıldı. “Başortusune ozgurluk” mitingleri yapıldığında, şehirlerde oluk oluk insan tek vucut olmuş, tek yurekten bir ses bu ozgurluğu haykırdı.

Gozyaşları icinde konuşmalar yapıldı. Birileri bu onuru korumak icin cok şeylerinden vazgectiler. “Yemenidir, yaşmaktır bayraktır başortusu/ Şimdi oz vatanında tutsaktır başortusu” ezgileri cok şey anlatırdı. Bugun bile hÂl tazedir hatıraları.

Peşinden gidecek bir davamız, savunacak bir değer dunyamız kalacak mı?

Hal boyle iken dunden bugune değişim ruzgÂrları cok cabuk esti, universitelerde “iki saatlik ders sırasında ac, sonra yine kapatırsın” diyenlerin baskısına rağmen acmayanların hassasiyetleri dalgaya alınacak kadar duştuk.

Ve bugun oyle ki artık başortusu, bir aksesuar, bir guzellik aracı olarak kullanılmanın da dışına cıkartılarak, TV ’de reytingleri yukseltme aracı olarak kullanılmaya başlanıldı.

Hassasiyetlerimizin once normalleşmesini sağlayan, daha sonra bayağılaştıran ve moda sektorunun oncusu olan TV ’lerden evlere yayılacak sosyetik tesetturlu dizilerin ilk işaretini verecek olan bu başlangıca, reklam aracı olarak giyilen tesetturun icini boşaltmak yolunda yapılan calışmalara karşılık Allah ’ın ayeti şoyle buyuruyor:

“Mu ’min kadınlara da soyle gozlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (yuz ve el gibi) gorunen kısımlar mustesna, zinet yerlerini gostermesinler. Başortulerini de ta yakalarının ustlerine kadar salsınlar.

Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut uvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Musluman kadınlardan yahut sahip oldukları kolelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetcilerden yahut da henuz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek cocuklardan başkalarına gostermesinler.

Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mu ’minler, hep birlikte tovbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Nûr Suresi, 31. Diyanet meali)

“Dun başortusu icin verilen mucadeleler, cekilen cileler boşuna mıydı?” denilmesin. Muslumanlar şimdilerde biraz rahata erişti diye değerlerimiz yoktan yere harcanmasın ki savunduğumuz şeyleri bugun ucuza satanlardan olursak yarın peşinden gidecek bir dava, savunacak bir değer dunyamız kalmayacak.

Bu “Huzur Sokağı” adlı dizi hasbelkader bugun yarın başlıyor, inşallah temennimiz eserin ruhuna sadık kalınabilir, eserdeki o Musluman hava yansıyabilsin.. Eğer bu olamayacaksa, bunu başarmak kolay değil belki ama bunun icin caba gosterilemeyecekse o zaman isterim ki bu filme itibar edilmesin, en azından mutedeyyin kesimler izlemesin, elde kalan hassasiyetlerimiz bize bizim ruhumuza, havamıza yabancı kalacaklar aracı ile anlatılmaya calışılmasın.




VEFAT-HABER

Şule Yuksel vefat etti
28 Ağustos 2019

Şenler, yaklaşık 8 aydır tedavi gorduğu Bağcılar Medipol Mega Universite Hastanesi'nde bugun hayatını kaybetti.

Şule Yuksel Şenler'in cenaze namazı, 29 Ağustos 2019 tarihinde Eyup Sultan Camisi'nde kılınacak.




HABER

Şenler son yolculuğuna uğurlandı
29 Ağustos 2019

Tedavi gorduğu hastanede 81 yaşında hayatını kaybeden gazeteci-yazar Şule Yuksel Şenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı torenle son yolculuğuna uğurlandı.

Cenaze namazı oncesi Şenler'in manevi kızı Ayşe Yosunkaya, taziyeleri kabul etti. Şenler'in tabutunun başucuna beyaz ortu asıldığı goruldu.

Torene, Şenler'in yakınlarının yanı sıra, Turkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, kızları Esra Albayrak, Sumeyye Erdoğan Bayraktar, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Aile, Calışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zumrut Selcuk, Genclik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Sozcusu İbrahim Kalın, AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, AK Parti Sozcusu Omer Celik, AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Ravza Kavakcı Kan ile Hasan Turan, eski TBMM Başkanı İsmail Kahraman, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, İstanbul Emniyet Muduru Mustafa Calışkan, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak, ilce belediye başkanları, STK temsilcileri, gazeteci ve yazarlarla cok sayıda vatandaş katıldı.