Ahmet Hakan’ın oyuncu sevgilisi baskılara karşı ilginc bir tepki geliştirmiş...




Ahmet Hakan'la yaşadığı ilişki Mansur Forutan tarafından deşifre edilen oyuncu Pelin Batu, ilişkisi hakkında konuşmaktan hoşlanmadığını soyluyor.

Yeni projelerinden ve gozlerden uzak yaşadığı hayatından bahseden Pelin Batu, son donemde etek boyunu bilincli olarak kısalttığını ve bunu tepki icin yaptığını soyledi.

Batu, Milliyet gazetesinden Elif Berkoz Unyay'a konuştu:

Pelin Batu biblo gibi bir kadın. Baktıkca bakasanız geliyor. Ekipce sayfaya girecek fotoğraflarını secerken guzelliğine methiyeler duzuyoruz.
“Birilerini bekletmekten cok mahcup olurum” diyor, roportaja bizden once geliyor. Hayret, biz ha bire bekletilmeye alışmıştık oysa!
Batu onumuzdeki hafta cekimlerine başlayacağı “Yağmurdan Sonra” filmindeki rolune hazırlanırken işe kıyafetiyle başlamış. Karakterine burunmesi kolay olsun diye eski kıyafetler giyiyormuş. Uzerinde ikinci el satan bir butikten aldığı bir elbise var: “Filmin kostum ekibine de birkac ikinci el butik onerisinde bulundum.”

Şubat ayında vizyona girecek film 80’li yılların sonunda Gokceada’da gecen bir aşk hikayesi uzerine kurulu.
Batu ikinci şiir kitabı “The Book of Winds / Ruzgarlar Kitabı”nın onumuzdeki ay yayımlanacağını soyluyor. Ve aklındakilerin ucmaması icin cantasında not defteri taşıdığını anlatıyor.
Oyuncu kitap projesinden sonra ocak ayında yine karşımıza cıkacak. “Barut” adlı filmde bir Rus hayat kadınını oynayacak.
Batu ilişkisi hakkında temkinli cevaplar veriyor. Sevgilisinin adından pek soz etmek istemiyor.

Daha once “İstediğim duzeyde roller gelmedi. Kağıt uzerinde cok iyi durup da cekildikten sonra tadını kaybeden yapımlarda yer aldım” demiştiniz. Sizi bu film icin ikna eden neydi?
Teori ile pratik arasındaki şaşırmadan kaynaklanıyor bu tat meselesi. Cok sevdiğiniz bir romanı okuyup da onun filme cekilmiş versiyonunu izlemek gibi... Cok kotu değil belki ama tahayyul ettiğiniz gibi de değil.
Şu ana kadar bana goruntumden oturu hep genc kız ve oğrenci rolleri geldi. İlk defa mutsuz bir evlilik hikayesini anlatan bir filmde rol alacağım.

“Filme hazırlanırken babamın kutuphanesinden kitap aldım”

Canlandıracağınız Sumru karakterini biraz tarif eder misiniz?
Evliliğinde mutsuz. Gokceada’da hapis hayatı yaşıyor. Kocası adadaki acık cezaevinin muduru. Sumru o cezaevine giren ve 12 Eylul ihtilalinden sonra siyasi duşunceleri yuzunden ceza alan bir yazara aşık oluyor.

“Yağmurdan Sonra” gecmişte belli bir donemde geciyor: 80’lerin sonunda. Boğazici Tarih mezunusunuz. Tarih ve donem kitaplarına meraklısınız. Okulunuzun ve kutuphanenizin faydası oldu mu filme hazırlanırken?
Tarih bilgim hep işime yarıyor. O donemi yansıtan filmleri izledim, kitapları okudum. Babamın kutuphanesinden de kitap aldım. Menderes donemi, idam gunleri, Menderes sonrasını anlatan kitaplardan bilgi topladım.

“Tum derslerden A alınca cocuk gibi seviniyorum”

Boğazici Universitesi’nde edebiyat doktorası yapıyorsunuz. Ortaokul-lise yıllarında 80-90 almak size yetmezmiş, oturup ağlarmışsınız. Dersle, notla, akademik kariyerle kafayı bozanlardan mısınız?
Hayır. Edebiyat oğretmeni sendromu vardır hani... Bir suru kedili bir evde mutsuz, tek başına yaşayan kadınlar... Benim de oyle olma potansiyelim var galiba. Şaka bir yana ben oğrenmeyi seviyorum.
O yıllarda ağladığımı hatırlayınca utanıyorum. Gecen donem tum derslerimden A aldım. Eve gittim, sanki 10 yaşında cocukmuşcasına annemle babama “Butun derslerim A” dedim.

Bir roportajınızda aşkı “Birlikte bir şeyi keşfetmenin hazzı” olarak tanımlıyorsunuz. Yeni şeyler keşfetmeyeceğiniz birine aşık olmaz mısınız?
Olurum. Ama birlikte olduğum kişiyle ortak zeminler yakalamak zorundayım. Alakasız iki insan bir araya gelince birlikte yaşadıkları keşif sureci zevkli oluyor. Erkek kadının, kadın erkeğin labirentlerini oğreniyor. Ama bir yerde mutlaka bir ortak noktanın olması gerek. Karşıma cıkan beyaz sayfayı doldurmanın zevki de bir yere kadar. Bir sure sonra hep anlatan, hep oğreten, hep konuşan olmak istemem. Cunku boyle ilişkilerde kendimi lise oğretmeni gibi hissediyorum. Cok sıkıcı bir durum! Erkek arkadaşımdan ben de bir şeyler oğrenmeliyim.

Unlu olduğunuza lanet ettiğiniz zamanlar oluyor mu? Bir sabah kalktığınızda okuduğunuz ve Ahmet Hakan’la ilişkinizi ifşa eden koşe yazısıyla nasıl baş ettiniz?
Tanınmak, unlu olmak coğu zaman benim icin bir baş ağrısı oluyor. Genellikle devekuşu modelini kullanıyorum. Başımı kuma gomuyorum. Hakkımda yazılanları takip etmiyorum.

“İlişkimden bahsetmeyi, bahsedilmesini sevmiyorum”

Ahmet Hakan ile ilişkiniz tekrar tekrar gundeme gelmesin diye mi Mansur Forutan’a dava acacakken vazgectiniz?
Evet. Konu uzasın istemedim, kapansın istedim. İlişkimden bahsetmeyi, bahsedilmesini sevmiyorum. Roportajlarda ilişkilerim hakkında konuşmaya başlayınca sohbet, en sevdiğiniz burc ve renk nedir kıvamına geliyor. İşlerimle, okulla ve katıldığım sosyal sorumluluk projeleriyle ilgili saatlerce şakıyabilirim.

O koşe yazısı ilişkinizi zedeledi mi, aranızda bir kavgaya neden oldu mu?
Hayır. Kendime gore, kafa dengim biriyle birlikteyim. Bu tur şeylere bakıp dalga gecebilmek en iyisi. Bu tip haberlerle karşılaştığımda kendime “Nasıl olsa bu yarın eski bir haber olacak. O yuzden kafana takma Pelin” diyorum.

PLAY STATİON OYNAMAYA BAYILIYOR
Pelin Batu deyince benim aklıma evindeki kutuphane karşısındaki koltukta oturup arkadaşlarıyla veya sevgilisiyle entel sohbetler yapan biri geliyor. Yanılıyor muyum acaba?
Kısmen. Mesela PlayStation oynamaya bayılıyorum. Genelde futbol oyununda Manchester United oluyorum. Evde arkadaşlarımla futbol macı izlerken bambaşka bir karaktere burunuyorum. Dantelli kıyafetler giyen, eldiven ve şapka takan birinden beklenmeyecek şekilde deliriyorum.

En cok neye para harcıyorsunuz? Kitaplara mı?
Seyahatlere ve kitaplara.
Sevdiğim bir yazarın kitabını okuyacaksam sahaflara dalıp ilk baskısını bulmak icin uğraşıyorum. Yurtdışından yeni dondum. Bir bavul dolusu kitapla birlikte...
Londra ve New York’a gittiğimde uc gun boyunca sahafların bulunduğu sokaktan cıkmam. Bir ganimet avcısı misali kutuların icindeki kitapları karıştırırım. Giysilerim toz icinde kalır. Sahaflarla yazarlar ve şairler hakkında saatlerce konuşuruz.

“Kan efekti icin kuvete vişne konsantresi dolduruldu, cildim pancar gibi kızardı”

Karakalem dergisi icin Elizabeth Bathory’i canlandırdığınız kapak cekimi cok konuşuldu. Fotoğrafı seksi, erotik bulanlar oldu. Bu tepkileri onceden kestirebilseydiniz yine de o vişne suyu dolu kuvete girer miydiniz?
İyi dergi, iyi fotoğrafcı, benim de zamanında ilgimi ceken enteresan bir tarihsel karakter bir araya geldi. “Pelin Batu soyundu” başlıklarını gorunce neye uğradığımı şaşırdım. Oysa ben hic de erotik olarak algılamadım pozlarımı. O derginin okuyucularının da erotik bulduğunu sanmıyorum fotoğrafları.

"TEPKİ İCİN MİNİ GİYİYORUM"
Giyim tarzım ruh halime gore değişiyor. Bu aralar yeni filmime hazırlanıyorum. Bu yuzden o karaktere uygun eski kıyafetler giyiyorum. Taksim’deki ve yurtdışındaki ikinci el satan butiklerden alışveriş yapıyorum.
Eskisine gore daha da mini giymeye başladım. Cunku tepki duyuyorum. Turbanlı veya mini etekli, olan hep kadınlara oluyor. Atılan lafları duymuyorum, sokakta hep mp3 dinliyorum cunku. Son birkac yıldır kurtarıcım oldu muzik calarım. Devamlı bir soundtrack’in icinde yuzer gibiyim.