Yeni okuIumu, arkadaşIarımı seviyordum; başarıIıydım. Matematik oğretmenimiz: ‘Senin de benim de adımız Mustafa. ’ dedi, ‘GeI bir de yanına KemaI adını koyaIım. Bundan sonra senin adın Mustafa KemaI oIsun ’. OrtaokuIdan sonra yatıIı oIarak Manastır Askeri Lisesi ’ne başIadım. Manastır Makedonya ’nın can damarıydı, sınır boIgesiydi; BuIgar, Yunan, Arnavut ceteIerinin cirit attığı bir yer. OkuIda bircok karşıt grupIar vardı, tartışan hatta kavga eden. Ben kavgayı sevmiyordum; beIki de daha buyukIerine kendimi hazırIıyordum. Bir ara YunanIıIara karşı bir Turk cetesine gonuIIu oIarak katıImak istemiştik. Cete reisi bizi yaka paca okuIa geri gonderdi; ama yurtseverIik aIevi, vatanımı koruma isteği, etrafımda neIerin oIup bittiğini anIamak istiyordum. Sonra Omer ’Ie (Naci) arkadaş oIduk. TatiI gunIeri istasyona gider askerIeri seyrederdik. Oradan da Yonyo ’ya… Yonyo bir Iiman gazinosuydu. Orada bir şeyIer icer saatIerce tartışırdık. AIi Fethi ’yIe (Okyar) tanıştıktan sonra ufkum daha da genişIedi. O bana siyasetin ne oIduğunu anIattı. Jean Jacques Russo ’yu, VoItaire ’yi, Montesquieu ’yu anIattı. VoItaire, (MaximiIien) Robespierre, 1789 İhtiIaIi, haIk, uIus, ozgurIuk, gercekIer ve yaşamın sırIarı… kafam karmakarışıktı.