Milenyum cağında da olsak, global bir dunyada da yaşasak, kadına yonelik şiddet tum acımasızlığıyla devam ediyor. Ustelik kadının ekonomik ve oğretim duzeyi ya da yaşadığı ulke de şiddete maruz kalmasına engel olamıyor. Yapılan araştırmalar; şiddete maruz kalan kadınların yuzde 91’inin bu sorunu cozemediğini gosteriyor.

P¤¤¤olog Şebnem Turhan’a gore; kadınlara yonelik şiddetin bir kısır donguye donuşmesinin en buyuk nedeni, kadının bu şiddeti kabullenmesi ve icselleştirmesi: Kadınların bir kısmı şiddeti ‘sevgi gosterisi’ gibi algılayabiliyor, kimi erkeğin sosyal statusu nedeniyle sesini cıkarmıyor, hatta bazıları kendini suclu hissediyor. Kadının şiddeti kabullenmesi de şiddeti olağan hale getiriyor!

Gelişen teknoloji, yukselen ekonomik ve refah duzeyine rağmen tum dunyada kadınlar şiddet kurbanı olmaya devam ediyor! Dunya Sağlık Orgutu (WHO) şiddeti; “Fiziksel guc veya iktidarın kasıtlı bir tehdit biciminde bir başkasına uygulanması sonucunda, yaralanma, olum ve p¤¤¤olojik zarara yol acması ya da acma olasılığı bulunması” olarak tanımlıyor. Kadına yonelik şiddet; coğrafi sınır, ekonomik gelişmişlik ve oğretim duzeyine bakılmaksızın tum dunyada ve kulturlerde yaygın bir bicimde suruyor. Medical Park Bahcelievler Hastanesi’nden P¤¤¤olog Şebnem Turhan; kadına yonelik şiddetin nedenlerini değerlendirdi:

• Şiddetin en yaygın gorulen bicimi, erkeğin kadına ve cocuğa karşı uyguladığı aile ici şiddet! Aile ici şiddet; kadının p¤¤¤olojik (kadının kucuk gormek, ona aşağılayıcı adlar takmak gibi kadını kucuk duşuren hareket ve sozler), ekonomik (kadının calışmasına izin verilmemesi, kadının elinden maaşının alınması, ona az para verilmesi ve ona verilen paranın surekli olarak hesabının sorulması ve kadının ekonomik yonden bağımlı hissetmesini sağlayacak her turlu davranış), cinsel (tecavuz, taciz, evlilik ici tecavuz, ensest vb) ve fiziksel (kadının bedenine yonelik her turden zarar verici davranış) şiddete maruz kalmasıdır.

Seviyor ki dovuyor!
• Şiddetin algılamasında ve tanımlanmasında, her zaman toplumun ve bireylerin kulturel değerleri onemli rol oynuyor. Orneğin Turkiye’de yapılan bir araştırma; evli kadınların eşleri tarafından cinsel birlikteliğe zorlanmalarını, ‘cinsel şiddet’ olarak nitelendirmediklerini gosteriyor. Soz konusu durumun nedeni, Turk toplumunda kadına yuklediği cinsel ve sosyal roller cercevesinde acıklanabilir. Butun bu değerler ve roller de iletişim yoluyla nesilden nesle aktarılıyor. Yani şiddeti anlamlandırmada, ‘iletişim bicimleri’ temel rol oynuyor.

Anneden kızına kalan miras!
• Şiddetin bir ‘sevgi gostergesi’ olarak algılamasının temelinde; aile modelinin onemli bir etkisi var. İlgi ve sevginin ne olduğu ve nasıl yaşandığının ilk oğrenildiği yer aile; şiddet de, sevgi ve ilginin gostergesi olarak aile icindeki iletişim yoluyla oğreniliyor. Orneğin; bir ailede baba ve anne arasındaki iletişim, ya da ebeveyn ve cocuk arasındaki iletişim, şiddet uzerine kurulu olabilir. Bu tur ailelerde kız cocukları; ozdeşim kurdukları annenin etkisiyle, erkeklere boyun eğmenin doğal bir davranış olduğunu ozumser ve şiddete uğradıklarında anneleri gibi boyun eğici bir şekilde davranabilir. Hem anne babaları arasında gordukleri, hem de kendileri yaşadıkları icin, şiddetin istinai bir durum değil, butun evliliklerde gorulen bir durum olduğuna inanıyor ve şiddete boyun eğiyorlar.

Baskıcı aile modelinin mahsulu!
• Aile ici iletişim faktorleri de şiddetin kanıksanmasına neden olabiliyor. Duygusal acıdan katı ozellikler taşıyan, cocuğu pasifleştiren, aşağılayan, eleştiren, anne ve babanın koyduğu kurallardan cıkamayan, cıktığında şiddetle cezalandıran, cocuğun isteklerini goz ardı eden, kendisi icin yapılan iyiliklerin soylenerek anne ve babaya borclu hissettirilen bir şekilde yetiştirilmiş kız cocukları şiddete karşı koyamayabiliyor.

Kendini ‘kurban’ goren kadınlar…
• Katı aile koşullarda yetişmiş bir kadının; kendisini hayatta iyilikleri hak etmeyen, hakketmek icin de belli koşulları yerine getirmesi gereken, bircok acıyı cekmeye mahkum olan, kendine guveni olmayan biri, bir ‘kurban’ olarak gormeye başlıyor. ‘Kurban’ rolunu ustlenen kadınlar, şiddetin gercek sorumlusu olarak kendilerini goruyor ve saldırganın sorumluluğunu ustlerine alıyorlar.
• Kadının kişilik yapısı da şiddete karşı tavrını belirliyor. Mazoşistik, depresif veya bağımlı kişilik yapılarıyla; etrafa ‘ben oyle acılar cekiyorum ki bunu benden başka kimse cekemez’ mesajı veriyorlar.

Bir gun dovmekten vazgecer umudu
• Kadınların bir kısmı kendilerine şiddet uygulayan kişinin bir sure sonra bu davranışında vazgececeğine inanıyorlar. Bu inanc, onların şiddet uygulayan kişiye olan boyun eğme davranışlarını pekiştiriyor. Bazı kadınlar ise yaşadıkları şiddet ve ofkeyi inkar eğilimi taşıyor ve şiddetin kurbanı olmaya devam ediyorlar.
• Yapılan araştırmalara gore; şiddete maruz kalan kadınların yuzde 91'i hicbir şekilde bu sorunu cozemiyorlar. Gecmiş yaşantılarından gelen ‘her ne yaparsam yapayım sevilmeyeceğim, kabul edilmeyeceğim’ inancıyla etkin bir cozum yolu bulamıyorlar.
• Kadının erkeğe karşı ikincil konuma yerleşmesini oğreten ataerkil yani erkek egemen toplum yapısı; itaat eden, soz dinleyen, korunmaya muhtac bir kadın ile emir veren, eleştiren, koruyan ve kollayan bir erkek modelini beraberinde getiriyor.
• Sonuc olarak kadının şiddeti bir ‘sevgi gosterisi’ olarak gormesi ve sonrasında da kendisini suclaması; aile ici iletişimden başlayarak, kişinin ruhsal dinamikleri, problem cozme becerileri, sosyal ve kulturel etkenler olmak uzere dort ana cercevede değerlendirilebilir. Saydığımız tum bu etkenler; kadına yonelik şiddeti, boyun eğmeyi, erkeğin isteğini yerine getirmesi gerektiği inancını destekliyor ve şiddetin sıradanmış gibi algılanmasına zemin hazırlıyor.

Sosyal statu tutkusu dayağa boyun eğdiriyor

Kadınların kendilerine yonelik şiddete boyun eğmelerinin bir başka nedeni de; sosyoekonomik sebepler! Kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı olması ve ilişkinin getirdiği sosyal ve ekonomik birtakım kazanclardan vazgecmek istememesi gibi etkenler, şiddeti kabullenmesine neden olabiliyor. Orneğin, ekonomik durumu cok iyi olan bir adamla birlikte olan ya da evli olan bir kadının hayat standartlarında vazgecmek istememesi ya da adamın sahip olduğu sosyal statuyu kullanması, onun gorduğu şiddeti kabullenmesine yol acabiliyor. Orneğin bir doktorun ya da avukatın eşi olduğundan dolayı boburlenmesi bu tur ilişkinin dev¤¤¤¤¤ neden olabiliyor. Toplumda ‘dul’ olarak anılacağını duşunmesi de şiddeti durdurmada engel teşkil edebiliyor.

Kızını dovmeyen dizini dover!..

Toplumlara mahsus atasozleri, masallar, gorsel ve yazılı basın yoluyla oğrenilen cinsiyet rolleri de şiddeti meşrulaştıran etkenler arasında sayılabilir. ‘Kızını dovmeyen dizini dover’, ‘annenin vurduğu yerde gul biter’, ‘kocan değil mi hem dover hem sever’, ‘kadının sırtından dayağı, karnından sıpayı ek¤¤¤ etmeyeceksin’, ‘dayak cennetten cıkmadır’ gibi şiddeti toplumlarda sıradanlaştırmasını sağlayan atasozlerini coğaltmak mumkun…


alıntıdır...