Bu evde son sozu ben soylerim." dedi oldukca eğitimli olan evin beyi. Hanım sakince, "Neden?" diye sordu. "Cunku ben erkeğim." diye cevapladı bey." "Peki bu ev ikimizin değil mi? Sen-ben farklı mıyız?" diyen hanımın sozu yarıda kesildi: "İtiraz istemem. Bu evde son sozu ben soylerim, işte bu kadar."
Ne yazık ki, coğu ailelerde yaşanıyor bu dram. Daha doğrusu erkeklerin ekserisi, "Erkek olduğum icin gucluyum. oyleyse evde son sozu ben soylerim." diyor. Bir nevi kadını yok sayıyor. Ya da ikinci plana atıyor. Nitekim "Elinin hamuruyla erkek işine karışma", "Sacın uzun aklın kısa" vb. sozler hep bu duşuncenin urunu değil mi?
Peki ama boyle duşunen erkek, neden aklı kısa olan kadını hayat arkadaşı, can yoldaşı olarak seciyor? Kadın sadece hamur yoğuran evin hizmetcisiyse neden ona 'eşim' diyor? Evlilik eşlerin guc catışmasının yapıldığı arena mı? "Senin dediğin, benim dediğim olacak" savaşının verildiği meydan mı? Eğer bir evlilikte eşler birbirlerini ayrı birey olarak gorur ve kendi guclerini ispat etmeye kalkarsa o evliliğin durumu vahimdir. Bu savaşı veren eş, kendini gozden gecirmelidir.
Cunku iki ayrı insan evlenerek bir aile kuruyor. Bir yuvada hayatlarını birleştiriyor. Ve bu beraberlikten "sen-ben" değil "biz" kavramı doğuyor. Eşler, "biz" dediği zaman ortak duşunuyor, ortak karar veriyor ve ortak mutluluğa imza atıyor. Bu kavramı kavrayamayan ve "evlilik cuzdan"larına "biz" kelimesini yazamayanlarsa, hicbir ortak noktada buluşamadıkları icin gercek mutluluğu yakalayamıyorlar.
Guc catışması depresyon yapıyor Erkek "bu evde son sozu ben soylerim" dediğinde "biz" kavramı ortadan kalkarak, erkeğin egemen olduğu, daha doğrusu kadını baskı altında tuttuğu bir aile ortaya cıkıyor.
Ya eşler arasında surekli "benim dediğim olacak, haklıyım-haksızsın" tartışması yaşanıyor. Ya da kadın tartışmadan kacarak ic dunyasına kapanıyor. Sıkıntılarını icine atıyor. Kendisini ciddiye alınmayan, işe yaramayan birisi olarak gorerek yalnızlık hissediyor. Coğu zaman da gunumuzun hastalığı olan depresyona giriyor.
Oysa, erkek zaten gucludur. Gucunu ispat etmek icin calışmasına gerek yoktur. Boyle davrandığı zaman kendisinin ellerine teslim edilen kutsal emanete zarar veriyor. Acaba o kutsal emaneti elde tutmak mı gucluluk? Yoksa yere calıp parcalamak mı?
Hepimiz biliriz ki, kıymetli bir şey gucsuz bir cocuğa değil, guclu bir insana verilir. Zaten erkek guclu olmasa kadın, kutsal bir emanet olarak ona verilir miydi? Neden polis camiasına "emniyet gucleri" deniliyor ve ellerine silah veriliyor ki? Vatandaşın guvenliğini korumak icin değil mi? Peki polis kendisine verilen o silahla halkı korkutarak "bakın ben gucluyum" mu diyor? Yoksa aynı silahı, halkı hırsızlara, canilere ve kotulere karşı korumak icin mi kullanıyor? Şayet elindeki silahı halka kullanırsa cani, onları korumak icin kullanırsa "kahraman" olur.
Tıpkı bunun gibi, erkek elindeki guc silahını eşine karşı kullanırsa o cani, eşini korumak kollamak ve onu mutlu etmek icin kullanırsa iyilik meleği, şefkat abidesi ve eşinin gozbebeği olur.
Erkek olduğum icin gucluyum. oyleyse evde son sozu ben soylerim!!!!
Kadınca0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Kadınca
- Erkek olduğum icin gucluyum. oyleyse evde son sozu ben soylerim!!!!