Fatma Hanım ve Huseyin Vehbi Bey'in 7. cocuğu Mehmet Rıfat Ilgaz, 7 Mayıs 1911'de Cide'de dunyaya geldi. Yazar, Turk edebiyatına Hababam Sınıfı romanını kazandırdı. Yıllarca televiyonda da izleriz ve izlemeye de devam edeceğiz. Buyuk yazarın hayatına ve eserlerine dair notlar... Ilgaz, ilkokulun 5 yılını Cide, bir yılını ise Terme'de okudu. Ortaokula Kastamonu'daki ablasının yanında devam eden yazar, yatılı okuduğu Kastamonu Muallim Mektebinden 1930'da mezun oldu. Ilgaz'ın gemicilik, gemi katipliği ve Duyun-ı Umumiye memurluğu gorevleri yapan babası Vehbi Bey, 1928'de Terme'de yaşamını yitirdi. Rıfat Ilgaz, 1931'de Bolu Maarif Mudurluğunce Gerede'de ilkokul oğretmeni olarak atandı, ardından Akcakoca, Hendek ve Duzce arasında bir koy olan Gumuşova bucağına tayin edildi. İlk evliliğini 1931'de oğretmen arkadaşı Nuriye Hanım ile yapan yazarın, 1932'de kızı Gonul dunyaya geldi. Ilgaz, 1933'te askere gitti ve askerdeyken eşinden ayrıldı. Usta edebiyatcı, 1934'te soyadı almayana maaş verilmeyeceğinin acıklanması uzerine, hayatında buyuk onemi olduğuna inandığı Kastamonu'yu simgeleyen Ilgaz soyadını secti. Gazi Eğitim Enstitusunde 1936-1938'de okuyan Ilgaz, Adapazarı'na Turkce oğretmeni olarak atandı. Ancak verem olan yazar, rahatsızlığı ağırlaştığı icin İstanbul'a gelerek, Yakacık Sanatoryumu'nda tedavi gordu. Ilgaz, hastalığının tedavisi nedeniyle İstanbul'a tayin istemesinin ardından, 1939'da Karagumruk Ortaokulu'nda goreve başladı. Aynı yıl oğretmen Rikkat Hanım ile evlenen usta kalemin, 1940'ta oğlu Aydın, 1946'da ise kızı Yıldız dunyaya geldi. "Cığır", "Oluş", "Ulus", "Guneş", "Yucel", "Varlık", "Hamle" ve "Yeni İnsanlık" gibi ceşitli gazete ve dergilerde yazmaya başlayan Ilgaz, aynı yıllarda Hasan Tanrıkut, Sabahattin Kudret Aksal, Salah Birsel'le tanıştı. Başarılı edebiyatcı, 1942'de A. Kadir ve Omer Faruk Toprak ile Yuruyuş dergisinin kadrosunda yer aldı ve dergide Orhan Kemal, Sait Faik Abasıyanık, Cahit Irgat, İbrahim Abdulkadir Mericboyu, Nazım Hikmet'le calıştı. "Yarenlik" isimli ilk şiir kitabını 1943'te edebiyatseverlerle buluşturan Ilgaz, 1944'te yayımlandıktan 25 gun sonra toplatılan "Sınıf" adlı şiir kitabından dolayı 6 ay hapis cezası aldı. Hapisten cıktığında sağlığı iyice kotuleşen yazar, oğretmenlik işini ve İstanbul Universitesi Felsefe Bolumu'nde başladığı oğrencilik hakkını kaybetti. Hastalığı dolayısıyla İstanbul Validebağ Sanatoryumuna yatan Ilgaz, 1947'de sanatoryumdan cıkarıldı. Yaklaşık 8 yıl farklı hastanelerde verem tedavisi goren Rıfat Ilgaz, kendi yaşantısından yola cıkarak "Pijamalılar" romanını yazdı ve bu eserinde verem hastanelerinde yaşam mucadelesi veren hastaların hayatını, gulduru usuluyle kaleme aldı. Yazılarında ve yaşamında toplumcu gercekci bir cizgi devam ettirmeye calışan Ilgaz'ın 1953'te yazdığı "Devam" adlı kitabı da toplatıldı. Yazıları ve şiirleri nedeniyle kovuşturmaya tabi tutulan Ilgaz, yaklaşık 5,5 yıl mahkumiyet alsa da hem hastalığından hem de af kapsamına girdiği icin cezasının bir kısmını yattı. İnceleme yazarı ve eleştirmen Asım Bezirci, "Papirus" dergisinin 19. sayısında, şiirlerinde Faruk Nafiz Camlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Halit Fahri Ozansoy gibi hececi şairlerin etkisinde kalan Ilgaz icin, "Rıfat Ilgaz'ı coğumuz oldum bittim 'toplumcu' şairi diye tanırız. Uzun bir sure 'toplumcu olmayan' şiirler de yazdığını bilmeyiz. Cunku, bu tur şiirler eski dergilerin sayfaları arasında kalmıştır. Ilgaz, onları hicbir kitabına almamıştır. Bundan oturu de oldum olası, toplumsal konuları işleyen bir şair sayılmıştır. Oysa, Ilgaz'ın toplumcu bir şair olarak başarı kazanmasında bu şiirlerin de bir payı vardır." değerlendirmesini yapmıştı. Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin ve Esat Adil gibi isimlerle "Gercek" gazetesini cıkardı. Necati Sozen'in sahibi olduğu "Adembaba" dergisinde 1952'de yazmaya başlayan usta yazarın, "Dolmuş", "Kulah" ve "Taş" adlı populer mizah dergilerinde de yazıları yayımlandı. Oğretmenlik yaparken oğrencileriyle kendi cocukları gibi ilgilenen, daha sonra cocuk edebiyatında da eserler veren Ilgaz, oğretmenlik hayatındaki gozlemlerini eserlerine yansıttı. Ilgaz, 1952-1960'ta "Tan" gazetesinde duzeltmen, dizgici ve roportaj yazarı olarak calışırken "Dolmuş" dergisinde "Stepne" takma adıyla "Hababam Sınıfı", "Bizim Koğuş" ve "Don Kişot" eserlerini dizi olarak okuyucuyla buluşturdu. Oğlu Aydın'ın okul maceralarıyla "Hababam Sınıfı"nı oluşturan Ilgaz, oykulerine oğretmenlik anılarıyla gozlemlerini de ekledi. Unutulmaz yazarın, 1959'da kaleme aldığı ve buyuk une kavuşturan "Hababam Sınıfı" kitabı, 1966'da oyunlaştırılarak Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu tarafından sahnelendi. Oyun, 1969'da İstanbul Tiyatrosu'nda yeniden sahneye koyuldu, 1975'te ise Ertem Eğilmez'in yonetmenliğinde beyaz perdeye aktarıldı. Mehmet Saydur, "Rıfat Ilgaz'lı Yıllar" adlı anı kitabında, yaşadığı donemde eğitim sisteminde gorduğu aksaklıkları ele alan Ilgaz'ın, "Hababam Sınıfı"nı yazma amacını şu sozlerle acıkladığını aktardı: "Hababam Sınıfı bir eğitim yergisidir. Mizah beyazdır, olumludur. Mizahta gulme ana oğe değildir. İsteyen ağlar, isteyen guler. Ben yergi yapıyorum, komedi bile duşunmuyorum. Hababam Sınıfı'nda uc şeyin yergisi yapılmıştır, kopyanın, ezberin, uydurma saygının. Benim mizahım duşundurmeye dayanır. Hababam Sınıfı'nda bize yakışmayan eğitimsel şeylerin yergisini yapıyorum." Ilgaz, "Vatan", "Demokrat İzmir", "Yeni Gun", "Yeni Ulus" gazeteleri ile "Akbaba" dergisinde de yazılar yazdı. Daha sonra Sınıf Yayınları'nı kuran yazar, kendi kitaplarını buradan yayımladı. Basın Şeref Kartı'nı 1970'te alan, 1974'te emekli olup doğum yeri olan Cide'ye yerleşen Ilgaz, 12 Eylul 1980 darbesinde yeniden gozaltına alındı. Rıfat Ilgaz, "Yıldız Karayel" adlı eseriyle 1982'de "Madaralı Roman Odulu" ve "Orhan Kemal Roman Odulunu", "Ocak Katırı Alagoz" ile de 1987'de "Omer Faruk Toprak Şiir Odulu"nu aldı. Yaşamı boyunca 5 kez evlenen Ilgaz'ın 4 cocuğu oldu. Unutulmaz eserlere imza atan Ilgaz, 7 Temmuz 1993'te İstanbul'da vefat etti ve Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi. Ilgaz, "İnsan sonradan mizahcı olmaz, mizahcı doğar" duşuncesini savunurken, bir etkinlikte yaptığı konuşmada mizahi yonunu şoyle anlattı: "Ben mizahcı olduğumu cok gec anladım. Neden? Hababam Sınıfı'ndan sonra baktım ki halk sevdi, gulmeye başlıyor, 'Ben kendimi yalnız şair zannederdim, mizahcıymışım da...' dedim, kendi kendime. Sonradan duşundum acaba ben okuduğum edebiyat dalındaki hocalardan mı oğrendim bu mizahı?' Bir incelemeye başladım, şiirlerimi de aradım. Benim icin yapılan bir toplantıda Ahmet Gulhan 'Mıstabey' şiirimi okudu. Herkes ciddi ciddi dinleyecek, belki de uzulecek... İkinci Dunya Savaşı'ndan, Almanlardan bahsediyorum şiirde... Baktım millet guluyor. Ben bunu, cok trajik bir olayı anlatayım diye yazmıştım..." "Şair" tarafına toz konduramadığı icin ilk başlarda şiir haricindeki yazılarını takma ad kullanarak yazan Rıfat Ilgaz, bir roportajında ise mizahla alakalı şu ifadeleri kullandı: "Mizah diye bir yazı turu yoktur. Yazı turu romandır, oykudur, koşe yazılarıdır, anılardır. Mektup bile bir yazı turudur de mizah bir yazı turu değildir. Tur olsaydı tekniği olurdu. Mizah bir bicimdir. Topluma bakış acısıdır. Mizah şiir, oyku, roman olabilir. Tur değil, bicimdir. Mizacımızdan gelen bir ozelliktir, bir ceşnidir. Yazı turleri beceri ve teknik ister. Bunları sağladın mı başarı tamdır. Mizah ne ister? Mizah insanın mizacından geldiği icin bilgi değildir, edinilemez. Teknik de değildir. İnsanın yaradılışında bu ozellik varsa mizah başarılı olabilir." Şiir: "Yaşadıkca", "Devam", "Uskudar'da Sabah Oldu", "Soluk Soluğa", "Karakılcık", "Uzak Değil", "Guvercinim Uyur mu?", "Kulağımız Kirişte", "Cocuk Bahcesi (cocuk şiirleri)" Hikaye: "Radarın Anahtarı", "Don Kişot İstanbul'da", "Kesmeli Bunları", "Al Atını", "Palavra", "Bunadı Bu Adam", "Tuh Sana", "Calış Osman Ciftlik Senin", "Hababam Sınıfı Uyanıyor", "Hababam Sınıfı Baskında", "Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı" Roman: "Hababam Sınıfı", "Bizim Koğuş", "Karadeniz'in Kıyıcığında", "Karartma Geceleri", "Meşrutiyet Kıraathanesi", "Apartıman Cocukları", "Hoca Nasrettin ve Comezleri" Tiyatro: "Hababam Sınıfı", "Hababam Sınıfı Baskında", "Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı", "Catal Mata Kac Catal", "Abbas Yola Giden" Hatıra: "Kırk Yıl Once Kırk Yıl Sonra", "Yokuş Yukarı", "Biz de Yaşadık" Cocuk Edebiyatı: "Bacaksız Kamyon Surucusu", "Bacaksız Okulda", "Bacaksız Paralı Atlet", "Oksuz Civciv", "Kucukcekmece Okyanusu", "Cankurtaran Yılmaz", "Kumdan Betona"