Son zamanlarda liseliler bilmez başlığı altında sık sık guzellemesi yapılan ve belki de artık uzaktan baktığımız icin o zamanlar aslında her şey ne kadar da guzeldi ozlemiyle andığımız 90 ’larda madalyonun diğer yuzunde neler oluyordu? Cocukların sokaklarda oynayarak buyuduğu, stadyum konserlerine dunyanın en unlu muzisyenlerinin ve gruplarının geldiği bu yıllarda bir yandan da aydınlar, gazeteciler suikaste kurban gidiyor, gozaltına alınan kimi insanlardan bir daha haber alınamıyor, ortulu odenek ya da kontrgerilla gibi kavramlar hayatımıza giriyordu. Peki, bunların ne kadarını hatırlıyoruz? Bizi biz yapan, aldığımız kararları etkileyen en temel şey hatırladıklarımız veunuttuklarımızdır. Ancak her seciş bir vazgecişi ve odenmesi gereken bir bedeliberaberinde getiriyor. 90 ’ların bitmesiyle birlikte unutmayı sectiklerimiz,yuzleşmediğimiz, hesabını sormadığımız her şeyin bedelini; şimdi kırılgan birdemokraside, guvercin tedirginliğinde yaşayarak oduyoruz. Sedat Peker ile kapısı kırılan 90 ’lar odasına giriyoruz birlikte. Bu kitap, icinde yaşarken goremediklerimizi uzerinden gecen 30 yıllık yaşanmışlığın olgunluğu ile hatırlayalımdiye yazıldı. O donem fark etmediğimiz oruntulerin, bugune etkilerini gormeyi, aklıselimşekilde "Biz nerede hata yaptık?" diye sormayı amacladı. 40 yaş altındaysanız,duyduğunuz isimlerin, okuduğunuz olayların aslında ne olduğunu sizin icin ozetledi. Bir anlamda 90 ’lar odasının kabaca tozunu aldı. Her şeyi raflarına dizdi, kutularınakoydu. Kutuların uzerine etiketler yapıştırdı. Zamanın sabrı kapıyı actı...