Ulke icin ağır gecen olaylarla dolu 2016 yılında işleri baş aşağı giden, onemli bir ameliyat geciren, boşanan ve 16 yıl sonra ailesinin yanına geri taşınmak zorunda kalan Danişmend'in hissettiği kaybetme duygusu ozellikle pandemi sonrası bircoğumuzun aşina olduğu bir his. Muzisyen-yazar, bu ruh halinden kurtuluş yolunu kendine ve yaşadıklarına mizahi bir dille yaklaşmakta buluyor ve aile ilişkileri, toplumsal kodlar, iş hayatı, evlilik ve hayatla ilgili zekice tespitleriyle bizi gulumsetiyor. Danişmend ayrıca 20 kusur yıldır parcası olduğu basın ve muzik sektorune dair son derece gercekci ve yol gosterici tespitlerde bulunuyor. Anlattığı pek cok anı ve gecmişe dair referanslarla da adeta bir populer kultur nostaljisi gercekleştiriyor. Melis Danişmend 2017'nin ilk gunleriyle başlayan kitapta bir yılı dort mevsime bolerek anlatan Danişmend, her mevsimde bir tema işlemiş. Kış ev, ilkbahar işler, yaz ilişkiler, sonbahar ise hayat demek.
Melis Danişmend, ilk kitabı Buyuyemeyenler'le ilgili şoyle diyor:
"Bu bir 'kişisel gelişememe' kitabı. Kaybedenlerin, tekrar tekrar kaybetme secimine/kaderine tutulanların, şanssız hissedenlerin, kafası hep doluların, her zaman soru soranların, bir sesin peşinden giden ama onun hangi yonden geldiğini ve ne soylendiğini tam olarak bilmediği halde yurumeye devam edenlerin... Ama en cok da, asla hicbir şekilde buyuyemeyenlerin, bunu istemeyenlerin oykusu. Fakat bu suratı asık bir oyku değil. Kendisiyle dalga gecen, alay eden, artık bazı şeyleri sallamamayı oğrenmiş bir kafanın oykusu. Hep kazanmaya calışanların, kazananların ya da mutemadiyen kazanıyor gibi gorunenlerin dunyasında, 2010'lar / 2020'ler / selfie'ler cağında, dışarı değil kendi ic dunyasına donerek hesaplaşmayı secmiş bir insanın oykusu."