Kultur ve din, birbirine bağlı olan bir butundur. Kulturumuzde var olan coğu alışkanlık aslında dinimiz ile de bağlantılıdır. Kultur ile din arasında boyle bir bağ bulunduğuna gore; kulturun değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslÂm'ın beş temel amacından biri dîni korumaktır. İslÂm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kultur değişimi, bir kultur taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden cıkma sonucunu doğurur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye gocunce, burada oteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını oğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından onemli kultur unsurları olduğu icin bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek cok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan Âdet ve uygulamaları Muslumanlara yasakladı. Gerek sevgililer gunu, gerek yılbaşı olsun, kendi kulturumuze ait olmadığı halde hristiyan kulturunden gelen bu tur kutlamaları kendi oluşturduğumuz bir gelenek gibi sahiplenip kutlamak, elbette doğru değildir. Ama amellerin niyetlere gore olduğunu da buraya eklemiş olalım. Bununla beraber gayri muslimlere benzeme amacı olmadan sevgililer gunu, doğum gunu ve evlilik gunu gibi gunlerde kişinin hanımına/nişanlısına hediye almasının bir sakıncası yoktur. Sevgi Allah'tan başlayıp butun varlıklarda tecellî ederek yine O'na donduğune gore bu sevgi her gun, her saat, her an bizimle olmalıdır; ona sembolik olarak yılda bir gun tahsis etmekte de sakınca yoktur; ama anılan, değerli bulunan, değerinin altı cizilen şey "sevgi" olmalıdır. Evlilikte aşk olmasa da sevgi şarttır; adına gun yapılan sevgililer de işte bu evlilik icinde veya evliliğe yonelik karşılıklı sevgiyi taşıyanlar olmalıdır. Daha doğrusu bunu da icine alan "sevgi gunu" olmalıdır ki, dunyada şiddet, nefret, savaş ve bencillik yerine sevgi, barış, ozgecilik gibi duygular hakim olsun!