Saate baktı. Neredeyse dokuz olmuştu. Anlaşılan o ki reklÂm şirketlerinin calışma saati farklıydı.
Yatakta sağa sola bakınırken Gavin ’in calışma masasındaki telefonun caldığını duydu.
Cevap vermeli miydi? Burası artık onun da eviydi ama calan, ev telefonu değil, calışma odasının telefonuydu.
En iyisi işi, telesekretere bırakmaktı. Tam odadan cıkmak uzereydi ki telesekretere bırakılan mesajla duraksadı.
“Gunaydın Gavin. Yoksa oğlum mu desem?” Bu babasının sesiydi! Neden aramıştı Gavin ’i?
Konuşmak icin arkasını dondu. Telefonu eline alacaktı ki babasının soyledikleriyle olduğu yerde oylece kaldı.
Artık hicbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bree ’yi bekleyen surpriz neydi?
PNG