BABAİLER İSYANI
GENEL BAKIŞ
Kalenderi ve Haydari gibi isimlerle anılıp tasavvuf kisvesine burunen ve Turkmen boyları arasında aşırı Batıni fikirleri yayan babaların Anadolu'da gercekleştirdikleri ilk dini-siyasi hareketi, 'Babailer İsyanı' adıyla tanınır. Kucuk Asya'daki Babailer tarikatının oncusu olan Halep nahiyelerinden Kefersud'un sufilerinden Baba İlyas (637 / 1239) adlı birisi, fırsatı ganimet bilip Turkmenlere cihangirlik ve yayılma isteği ruhunu aşıladı. O, Selcuklu sultanı II. Gıyaseddin Keyhusrev'in ( 634'642 / 1236'1244 ) karşısında başkaldırmak ve ayaklanmak icin harekete gecti.(Ki bu donemde Sultanın şarap icip gezdiği kuşlarla ve hayvanlarla nefsini eğlendirdiği soylenmektedir.) Yine Osman Turan Sultanın Vahşi hayvanlar beslediği ve bu hayvanlardan birinin ısırmasıyla olduğu rivayetinden bahsetmektedir. Tum bu olumsuzlklara rağmen ozunu Şia'dan alan ve sonraları Bektaşiliğin cekirdeği olan bu başkaldırma, 638 / 1240 yılında bastırıldı ve lideri olduruldu.
Turk tarihinde Aleviliğinin oluşmasında Babai Ayaklanması, Şah Kulu İsyanı, Şeyh Bedrettin Olayı, Şah İsmail ile Yavuz Arasındaki mucadele ve Caldıran savaş ve Yeniceri Ocağı'nın kapatılması gibi olaylar etkili olmuştur. Ancak bunların icinde en belirleyici olan şuphesiz Yavuz Selim ve Şah İsmail arasındaki catışma olsa gerektir.
Bu isyanı cıkaran henuz İslam'ı hazmedememiş Şamani inanclara sahip Baba İlyas tarafından cıkarılmıştır. Hacı Bektaşı Veli'nin (1240) Babailer İsyanı lideri olan Baba İshak'ın halifesi olduğu, goruşu geleneksel bilgilere uymaz. Cunku Hacı Bektaşı duşuncesinde, bir şeyhin bir komutana murit olması mumkun değildir. Baba İlyas'ın torunu olan yazar Elvan Celebi, 1240 yılında ortaya cıkan Alevi ayaklanmasının (Babailer İsyanı) onderi Baba İlyas'ı anlatırken onun pirinin Dede Garkın olduğunu belirtiyor. Oncelikle isyanın lideri olarak gorulen Baba İlyas, uzun zaman muridi ve isyanın tertipleyicisi Baba İshak'la karıştırılmış ikisi aynı kişiymiş gibi gosterilmiştir. Ozellikle son yıllarda yapılan calışmalarda bu ikisinin aynı kişiler olmadığı ortaya cıkmıştır. Bu isyan Halep cevresinde başlamıştır. Her yere yayılan bu isyan hakkında Doc.Dr. Mustafa Demir şoyle demektedir:1240 tarihinde Turkmenlerin devlete karşı hareketleri olan Babai Ayaklanması cıktı. Bu isyanda Sivas yoresi isyancıların faaliyet sahası icinde bulunuyordu.
Anadolu'da Aleviliğin oluşmasında en etkili olan tarihsel olaylardan birisi Babailer
Ayaklanmasıdır. Tarihsel kaynaklar, bu ayaklanmanın onderlerini Baba İlyas ve Baba İshak olarak gostermektedirler.1071'de Alpaslan'ın Anadolu'nun kapılarını acmasından sonra buraya gelen Turkler, toprağa yerleşerek, yerleşik bir hayat surmeye başlamışlardır. Bunların inancları coğunlukla Sunni karakterde idi. Buna karşılık Moğolların onunden kacarak Anadolu'ya gelen Turkler ise gocebe bir hayat surduler ve bunların inancları daha onceki Turklerden farklı bir karakter arz etmektedir. İslamiyet Turkler arasında yayılmaya başladığında bu Turkmenler yeni dini daha once inancları ile kaynaştırarak benimsemişlerdir.
Anadolu'ya gelen bu Turkmenlerin başında dervişleri ve dini liderleri bulunmakta idi. Bunlardan Baba İlyas Amasya'nın Cat koyune yerleşmiş, burada halkın hayvanlarını parasız olarak gutmuştur. Bunun yanında karı-koca arasındaki gecimsizlikleri giderebilmek ve hastaları iyileştirebilmek icin muskalar yazmış ve hatta sihirbazlık yapmıştır. Halk, Baba İlyas'ı sevmekte ve onun kerametine inanmaktadır. Baba İlyas Cat Koyunde bir dergaha kurarak burada kadın ve erkeklerin bir arada bulundukları dinsel torenler duzenlemiştir. Onun mensup olduğu tarikatın Yesevilik mi, yoksa Vefailik mi olduğu kesin olarak bilinmiyor.
Kalenderi ve Haydari gibi isimlerle anılıp tasavvuf kisvesine burunen ve Turkmen boyları arasında aşırı Batıni fikirleri yayan bu babaların Anadolu'da gercekleştirdikleri ilk dini-siyasi hareketi, 'Babailer İsyanı' adıyla tanınır. Babailik, Osmanlı Devleti'nin teşekkulu doneminde Geyikli Baba, Abdal Murat, Doğulu Baba gibi alperenler vasıtasıyla etkili olmuştur. Baba İshak isyanı sonucunda Babaî ismi hoş karşılanmamış ve itibar kaybına burunmuştur. İtibar kazanmak icin Babai ismini kullanmayan Babailer, kendilerini XIV. asrın ilk yarısında vefat eden Hacı Bektaş-ıVeli (o.738/1337'38)'ye nispet ederek Bektaşilik adıyla faaliyet yurutmuşlerdir.
Bazılarına gore Baba İlyas, Horasandan gelmiş ve Kayseri'de kadılık yapmıştır. Ki isyan zamanında Babailerin Kayseri ve Sivas'ı aldıkları bilinmektedir. Halkın gozunde o bir veli ve hatta bir peygamberdir. Nitekim halk onun icin 'La ilahe illallah Baba Resulullah' demeye başlar Baba İlyas'ın torunu Elvan Celebi, dedesinin peygamberlik iddiasının doğru olmadığını ve bunun bir iftira olduğunu soylemiştir. Yine ona gore Baba İlyas Turkmenleri II. Gıyasettin Keyhusrev'e karşı ayaklandırmıştır.
Kısa surede Amasya, Corum, Tokat, Sivas ve Bozok yoreleri Baba İlyas'ın etki alanına girdi ve1240 sonbaharında II. Gıyasettin Keyhusrev'in askerlerinin Cat koyunu basmaları uzerine Amasya'ya sığındı. Ayaklanmanın ikinci ismi, buyuk ihtimalle Baba ilyas'tan ilham alan bir derviş olan Baba İshak'tır. O, Baba İlyas'a benzer kişiliği ile Kefersud bolgesi diye bilinen ve Fırat, Suriye ve Torosların sınırlarındaki bolgeleri kapsayan alanda, yore halkıyla cok yakın ilişkiler kurmuştu. Onun etkinlik alanı, Malatya'dan Suriye sınırlarına ve hatta Suriye iclerine kadar yayılmıştı. Gerek Baba İlyas ve gerekse Baba İshak, Hıristiyan koylerini de etkiliyordu ve topluluk Hıristiyan uyelere de sahipti.
Turkistan'dan, Horasandan akın akın gelen tasavvuf Sufilerini ancak Baba İlyas İlahi akidelerle durdurarak maneviyata doyurabiliyordu.
Zamanında, Dergah'ın Şeyhi Horasanlı Baba-İlyas'ın muritlerinden Baba İshak, gorunuşte şeyhi namına hakikatte daha fazla kendi hesabına- Amasya, Tokat, Sivas, Malatya, Maraş, Kep sut, havalisinde bircok taraftarlar peyda etmiş. Selcuklu devletine karşı ilan-ı isyan ve Selcukluların o zamanki zaafından faydalanarak, oldukca nufuz elde ediyor. Hatta Gıyased­din, bunlara karşı Konya'yı bırakarak, aile ve hazinesiyle Kubadiye Hisarına cekilmeğe bile mecbur oluyor. Adeta yeni bir din neşri ile etrafına kendi icin canını fedaya hazır hakiki muminler toplayabilen Baba İshak, nihayet Mu­barizu'd-Din Armağan Şah tarafından Amasya'da muhasara ve esir edilerek idam olunmuştur. Bu olaydan sonra isyanı bastırmak mumkun olmamıştır. Padişah Fransa (Frenkistan'dan paralı askerler gerilmiş zor zoruna isyanı bastıra bilmişti. Babailer kılıctan gecirilmiştir.// (h. 637- m. 1239'40), Selcuklu devletini epeyce uğraştırmış, yormuş olan Babailer her tarafı işgal etmeye başlamışlardır.
Sultan, Frank zırhlı askerlerini istedikleri kadar altın paralarla Anadolu'ya getirmiş. Malya ovasında, meydan muharebesinde ( karı kız, Başıbozuk halk olan) Babailer kılıctan gecirmişlerdir. Babailerin arda kalanları Barak Baba, Taptuk Baba, Bezo Baba, Sarıoğlu Mubarek Baba Maveraunnehir'e kadar giderek Moğol Hukumetinden Babailerin intikamının alınmasını istemişlerdir. O zaman Babailerle aynı batını inancta olan Moğol Hanın kabul etmesiyle Hulagu komutasında Moğol Orduları Anadolu'ya girmiştir. 26 Haziran 1243 Kosedağ Savaşında Selcuklu ordusu bozguna uğramış. Babailerin intikamı alınmıştır. Bu tarihten sonra Olcayto emrinde, Moğol Orduları, ucuncu defa Baycu Emrinde, Moğol Orduları Anadolu'ya Babailerin isteği uzerine girmişlerdir. Babailer inanışında olan Sofilere hic dokunmayan onlara gereken imtiyazı da sağlayan Moğol orduları Anadolu'yu tahrip etmiştir.
Anadolu'da meydana gelen Babailer İsyanı ve daha sonra meydana gelen isyanlar sırasında Anadolu Selcuklu Devleti ile Turkmen halk karşı karşıya gelmiş ve bu isyanların bastırılması sırasında on binlerle ifade edilebilecek kadar insan oldurulmuştur. Bircok şehir ve beldelerde katliamlar vuku' bulmuştur. Sivas şehri de bunlardan biridir. Bu isyanla uğraşan Selcuklu Devleti hem ticari hem de siyasi anlamda karışıklık yaşamış ve ticarette ki etkisini kaybetmeye başlamıştır. Yine Mustafa Akdağ XIII. Yuzyılda Turkiye'nin daimi karışıklık icine duştuğunu ifade etmektedir.
Babailer İsyanı ozellikle bilimsel acıdan şimdiye kadar -Ocak'ın calışması haric- yeterince araştırılmamıştır. Bu isyana ezen-ezilen mucadelesi olarak bakanlar isyanı, Anadolu'da somuruculuğe karşı ilk onemli ve geniş kapsamlı halk hareketi olarak gormuşler, Baba İlyas'ı Selcuklu burjuvazisi tarafından somurulen Turkmen kitlelerini kurtarmak icin ayaklanan bir halk lideri olarak takdim etmişlerdir. Bazen de isyan tipik bir koylu hareketi olarak gorulmuştur.
Baba, Turkmenlere Selcuklu devletinin yıkılacağını ve yeni bir devlet kurulacağını vaat ediyordu. Babailer isyanında Turkmen boylarının da bir kısmı yer almıştır. O donemde Turkmenlerin Baba İlyas'a bağlılıklarından dolayı kendilerine Babailer denmiştir. Bu isyan tipik koylu isyanı olarak ta gorulur.
1240 yılında patlak veren Babai İsyanının temelde Selcukluların temsil ettiği resmi anlayışa karşı milli bir ayaklanma olduğu ve bu isyandan sonra Turkmenlerin Şii-Batıni unsurların etkisinde daha cok kalmış olabilecekleri soylenebilir.
Babailik, Osmanlı Devleti'nin teşekkulu doneminde Geyikli Baba, Abdal Murat, Doğulu Baba gibi alperenler vasıtasıyla etkili olmuştur. Baba İshak isyanı sonucunda Babai ismi hoş karşılanmamış ve itibar kaybına burunmuştur. İtibar kazanmak icin Babai ismini kullanmayan Babailer, kendilerini XIV. asrın ilk yarısında vefat eden Hacı Bektaşi-Veli (o.738/1337'38)'ye nispet ederek Bektaşilik adıyla faaliyet yurutmuşlerdir.
Oysaki Hacı Bektaş Veli; mezhepler ustu adamdır, ayrım yapmaz, onda butun insanlığa acılan bir kucak vardır. Bu kucak Kur'an ve Peygamber kaynaklı hizmeti amaclayan insan sevgisiyle dolu bir kucaktır.
Aynı zamanda, bunlar, şehirlerde yaygın olan Fars kulturunun her turlu etkisinden uzak olarak, Turkce konuşan 'abdal' veya 'dede-baba' unvanlarını taşıyan din buyuklerinin vaazlarını heyecanla dinlemiş ve anlatılanları Yaşamaya calışmışlardır.
Baba İshak taraftarlarının yanında, Anadolu'da cok sayıda Kalenderilik, Haydarilik, Cevlakilik ve Hurufilik gibi bircok Batıni zumreler bulunmaktaydı. Baba İshak'ın muritleri kendisine 'Baba Resul' veya 'Baba Resulullah' demekte ve ona peygamber nazarıyla bakmaktaydılar. İdam edildiğinde onun oldurulmediğine, bilakis yardım getirmek icin goğe cıktığına inanmaktaydılar.
Bu tur tespitlerin yanı sıra, kaynaklarda Baba İshak'ın zuhdu bir yaşam surduğu, surekli oruc tuttuğu, kimseden bir şey almadığı ve istemediği, cobanlık yaptığı esnada hayvanlara son derece şefkatli davrandığı, herhangi bir problemi olan kişilere yardım ettiği ve zaviyesinde ibadetle iştigal ettiği şeklinde rivayetler de bulunmaktadır. Bu ozelliklerinden dolayı, Halkın kendisine veli nazarı ile baktığı ifade edilmektedir.
Baba İshak'ın bazı yanlış dini inancları olmakla birlikte, isyan etmesindeki en buyuk etken, o donemdeki idarecilerin halkla yakın temas kuramaması, halkın sorunlarıyla ilgilenmemesi, onların beklentilerine cevap verememesi, yapılan bazı haksızlıklar, ozellikle de II. Gıyaseddin Keyhusrev'in sefih bir hayat surmesi ve kotu idaresidir.
Bu isyanın Sadrettin Konevi doneminde olduğu ve Sadrettin Konevi'nin bu isyana tavır koyduğu da bilinmektedir.
Bu donemde ki mezhebi hareketlere bakarsak;
Anadolu'da yaşayan Musluman halkın arasında var olan en onemli dini farklılığın,
Şehirlerde yaşayan halk ile gocebe Turkmenler arasındaki anlayış farklılığı olduğunu biliyoruz. Bu anlayış farklılığı sonraki donemlerde de devam etmiş ve Anadolu'da resmi Sunni din anlayışı dışında farklı bir Muslumanlık anlayışı oluşmuştur. Zaman icerisinde bu din anlayışı farklılığı, topluluklar ve devletle gocebe Turkmenler arasında bir takım mucadelelere sebebiyet vermiştir. Şehirli halkın, gocebeleri kucuk gormeleri, şehirli ile gocebeyi ayırt etmek icin gocebeler hakkında 'Akılsız Turkler' 'Pis Turkler' 'İsyancı Dinsiz Turkler' gibi suclamalarda bulunmaları taraflar arasında bir kopukluğu oluşturmuştur.
Yine devletin toprak rejimindeki uygulamaları, koymuş olduğu ağır vergiler ve kimi devlet yoneticilerinin Turkmenlere kotu davranmaları Turkmenlerle Selcuklu yonetimi arasında bir mucadelenin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Anadolu Selcuklularında var olan bu toplumsal anlayış farklılığı, Turkmenler arasında Resmi Sunni anlayışın dışında bir anlayışın kabul edilip yayılması icin her turlu ortamı musait hale getirmiştir. Bu mucadele, neticede Turkmenlerin Selcuklu yonetimine karşı isyan etmelerine kadar varmıştır.
Gunumuzde bu konuda tartışılan husus, bu isyanın temelinde var olan birtakım sosyal ve ekonomik sebeplerin yanında, dini anlayış farklılığından doğan herhangi bir etkenin de olup olmadığıdır. Bazı araştırmacılar, Turkmenlerin bu rahatsızlığını orneğin, Babai İsyanında olduğu gibi, Selcuklu yonetiminin uyguladığı haksız uygulamalara karşı halkın tabii bir tepkisi olarak değerlendirmekte ve bu olayın temelinde din ve mezheple ilgili bir sebebin olmadığını ifade etmektedirler.
Bu goruşe gore, Babai hareketini başlatanlar ve bu harekete katılanlar Sunnilerdir. Selcuklu yonetiminin zulmune karşı cıkmışlardır. Selcuklu yonetimi ise, savaşmayı meşrulaştırmak icin bunlara 'Rafızi', 'Harici' gibi cağrışımlar veren bir takım Sunnilik dışı isnatlarda bulunmuştur. Bazı araştırmacılar ise, bu isyanın temelinde diğer sosyal ve ekonomik sebeplerin yanında din anlayışının da etkili olduğunu ileri surmektedirler. Bu anlayışta olanlara gore bu isyanı başlatanlar Şiiliğe meyyaldirler. İsyana katılan Turkmenler de zaten Sunnilik dışı bir Muslumanlık anlayışına tabi olarak yaşamaktaydılar.
Boylece bu isyanın dini anlayış farklılığından kaynaklandığı kimi yazarlar tarafından ozellikle vurgulanmaktadır. Bu donemde, Anadolu'da var olan Şii-Batıni mezheplerin faaliyetleri hakkında kesin bir şey soylenmemekle beraber, Turkmenlerin, ozellikle de Babailer İsyanını başlatan Baba İshak ve Baba Resul'un Şiilikle ilgilerinin olup olmadığı meselesi de onemli gorulmektedir. Cunku Baba İlyas'ın Turkmenleri etkilediği muhakkaktır. Ancak Turkmenlere neler oğrettiğine dair bugun birinci elden bilgilere sahip değiliz.
XIII. Yuzyılda Selcuklu yonetiminin Sunni olmasına rağmen, Turkmenlerin atalarından kalan inanışları devam ettirmelerinde, Şiiliğe donuk bir propagandanın da etkili olması mumkun gorulebilir.
Şiilik veya Sunnilik dışında, hareket ettiğini farz ettiğimiz, Babailer hareketi dışında, Anadolu'da resmi anlayışa karşı oluşan bir tepki hareketi yaşanmamıştır.
Bilindiği gibi, Turklerin İslamiyetci kabul ettiği ve İran'a goc ettiği yıllarda, aralarında Sunni davetcilerin Yanında Şii davetcilerin de bulunmasından hareketle, Turkler arasında Sunnilik kadar Şiiliğin de benimsenmiş olması mumkundur. Sonradan Abbasiler zamanında Turklerin Sunniliği sectiği ve Selcuklu Devleti'nin de Sunniliği resmi din anlayışı olarak benimseyip koruduğu bilinmektedir.
Ayrıca Anadolu'da Moğolların Şiiliğe yardım etmiş olmaları duşunulebilir. İlhanlıların ise, coğunlukla Musluman olmadıklarından dolayı mezhepler arasında tarafsız kalmış olmaları mumkundur. Bundan da resmî anlayış olan Sunniliğin menfi yonde etkilendiğini duşunebiliriz. XIV. yuzyılda Moğolların halk bazında Sunni Muslumanlığı kabul etmeleri yanında hukumdarların Şiiliğe meyyal gorunmeleri Anadolu'da Şiiliğin gelişmesine yardımcı olmuştur denilebilir.
Şiiliğin Anadolu'da Moğolların Anadolu'yu istila etmeleri ile yayılma imkanı bulduğu bir gercektir. Ancak bundan once Anadolu'da bir Şii hareketinin olup olmadığını belirtmek zordur. Belki bunu takip eden iki yuz yıl icinde Doğu Anadolu'daki Turkmenler arasında Şiiliğin bazı izlerini bulmak mumkundur. Yine Anadolu Moğollar doneminde de onceden olduğu gibi bir Musluman ulke olarak varlığını devam ettirmiştir. Moğolların, onceleri mezheplerle ilgisizliğinden dolayı, Şiiler Selcuklular zamanında bulamadıkları propaganda imkanını bulmuşlardır. Buna rağmen Anadolu'da bu donemde Sunnilik ile Şiilik arasındaki farklılıkların pekiyi anlaşılmadığı kanaatindeyiz.
Netice itibariyle XVI. Yuzyılda İran'da kurulan Safevi'lere kadar, Anadolu'da daha once buralara sızmış birtakım Şii unsurlar olmakla beraber, durumun pek net olmadığı ve hicbir kimsenin kendisini Şii sayarak Sunniliğe karşı olduğunu ifade etmediği bilinmektedir. Ne cahil halk icerisinde ve ne de tutucu ve din dışı eğilimler arasında herhangi bir inanc ayırımının yapıldığı ve ne de daha kulturlu cevrelerde Şiiliğe ve Sunniliğe ait oğelerin her zaman net bir bicimde ortaya konduğu gorulmemiştir.
Bu durumun, İran'da Saf eviler tarafından Şiiliğin resmi mezhep olarak benimsenip ve Anadolu'ya ihrac edilmeye başlanmasına kadar devam ettiğini rahatlıkla soyleyebiliriz. Ayrıca Anadolu'da yaşayan halk arasında Şiilikten bağımsız olarak coğu tasavvufi cevrelerde gorulen Hz. Ali ve Ehli-i Beyt ile ilgili sevgiyi de doktrine bir Şiilik olarak gormek doğru olmaz kanaatindeyiz.
Anadolu'daki Turkmenler arasında yaygın olan Hz. Ali inancı ile X. Yuzyılın başlarında bazı Turklerin Hz. Ali konusunda aşırıya gitmeleri arasında belirgin bir fark vardır. Anadolu'da yaygın olan Hz. Ali inancının resmi Sunni anlayışa tam anlamıyla uymadığı, Turkmenlerin Hz. Ali'ye bazı duşunce tarzları ile daha fazla sempati duydukları gorulmuştur. Bunlara rağmen Turkmenler, Sunnilik ve Şiilik gibi inanclarla ilgili tartışmalardan cok uzak bir şekilde, Turkmen babalarının oğrettiklerine tabi olmuşlardır denilebilir.
Yine bu arada; Goynuk, farklı eğilimli iki tarikata; Bayramiliğe ve onun icinden cıkan Melamiliğe ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeri olarak dikkatleri uzerine cekmektedir.
Her iki tarikatın cevresinde toplanan muritlerin ve tarafların varlığı goz onune alındığında, Goynuk'un boyle bir tasavvufi potansiyele nasıl sahip olduğu sorusu akla gelmektedir. İşte bu sorunun cevabı araştırıldığında daha ilginc ve carpıcı sonuclarla karşılaşılmaktadır. Bu da Anadolu tarihi icinde onemli bir yeri olan ve aralarında yaklaşık 200 yıl bulunan iki buyuk isyan sonrasında taraftarlarının bir kısmının Goynuk'e yerleşmiş oldukları gerceğidir. Bu isyanlardan ilki Anadolu Selcuklu Devletini sarsacak kadar etkili olan Babailer İsyanı diğeri ise oldukca geniş bir tabana yayılmış olan Şeyh Bedrettin İsyanıdır.
200 yıl ara ile merkezi otoriteye muhalif olan ve cıkardıkları isyanlarla devleti zor durumda bırakan bu grupların yerleşmek uzere Goynuk'u secmiş olmaları ve Goynuk'un Heterodoks gruplara ev sahipliği yapmış olması ilginctir.
Şeyh Bedrettin taraftarlarının Goynuk'e gelmelerinde; Baba-i İsyanı sonrası bu isyana taraftar olanların Goynuk'e sığınmış olmaları nedeniyle burada mevcut bir insan potansiyelinin varlığı ve Babailerle Bedreddini'lerin fikir birliği etkili olmalıdır.
Bu bakıştan sonra isyana gecebiliriz.
Baba İshak, Turkmenlere uğradıkları haksızlıkları anlatıyor, buna karşılık Selcuklu Devleti ileri gelenleri ile zenginlerin ahlak kurallarından ne kadar uzaklaştıklarını acıklıyordu. Kendilerinin de diğer insanlar gibi eşit haklara sahip olduklarını fakat haklarının bu azınlıklar tarafından gasp edildiğini bildiriyordu. Baba İshak, Selcuklu Devletinin yıkılacağını onun yerine yeni bir duzenin kurulacağını Turkmenlere va'dediyordu. Bunun icin Turkmenler dışında oteki etnik ve dinsel gruplara da cağrıda bulunuyordu.
İbn-i Bibi'ye gore Baba Resul propagandalarında elde edilecek mal ve ganimetlerin isyana katılanlar arasında ortaklaşa pay edileceğini, isyana katılmayanların ise hic acımadan olduruleceğini, ozellikle vurguluyor ve bu mesajın herkes tarafından duyulmasını sağlıyordu. Filan ayın filan gununde harekete gecin, şeklinde ayaklanmanın tarihini de belirlemişti. Baba İlyas, Turkmenler arasına gonderdiği halifeleri aracığıyla onların memnuniyetsizlik duygularını tahrik etmekten de geri durmuyordu.
Babai isyanını nakleden kaynakların hemen tamamı, olayların Baba İshak tarafından Maraş ve Elbistan mıntıkasında girişilen faaliyetlerle başladığını haber verirler. Halbuki bazı XV. Ve XVI. Yuzyıl Osmanlı kayıtları, şuphesiz daha eski kaynaklara dayanarak, ilk teşebbusun Baba İlyas uzerine ansızın saldırmakla Selcuklu Sultanından geldiğini belirtirler. Onlara gore Sultan, uzun zamandan beri Baba İlyas'ın muritleriyle bir ayaklanmaya girişeceğinden şuphelendiği icin şeyhin hareketlerine meydan vermeden askerlerini onun uzerine saldırtmıştır.
Hatta XIX. yuzyıl tarihcilerinden Hayrullah Efendi, ortalıkta baba İlyas'ın Selcuklu tahtını ele gecirmek maksadıyla harekete gececeğine dair, dedikodular dolaştığını duyan Sultan'ın Amasya'ya saldırı duzenlediğini yazmaktadır. Baba İlyas'ın Amasya'ya sığınması ve Selcuklu askerlerinin Amasya'yı kuşatması uzerine o sırada Kefersud'de bulunan Baba İshak vergi toplayıcılarla giriştiği bir tartışmayı ileri surerek toplumu kumeleri ile birlikte ayaklandı. Baba İshak ve buyuk coğunluğu Turkmenlerden oluşan ordusu, once Kafersudu işgal ettiler, sonra Adıyaman, Gerger ve Kahta'yı ele gecirdiler. Yollarının ustune her yeri ve her şeyi yağmalayarak Malatya'ya doğru ilerlediler.
Malatya Valisi Muzafferuddin Alişir kendi garnizonunun yetersiz olduğunu anlayarak şehirden topladığı gonullulerle Malatya dışına cıktı ve Babaileri orada karşıladı. Buyuk bir bozguna uğrayarak şehre sığındı. Kurtlerden ve Germiyanlı'lardan yeni kuvvetler oluşturdu. Fakat Elbistan'da yapılan ikinci savaşta da bozguna uğradı.
Babailer; erkek-kadın ve cocuklardan oluşan buyuk bir kalabalık halinde Amasya'ya doğru ilerlemeye devam ederken yol boyunca kendilerine katılan gocebe ve koylulerle bir cığ gibi buyuduler. Bu arada Sivas'a gonderdikleri buyuk bir grup şehir garnizonunun ve İğdişlerin şehri savunmalarına karşılık şehri ele gecirmeyi başardı. Amasya'ya yaklaştıklarında Selcuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhusrev Konya'yı guvenli gormeyerek ailesini ve hazinesini alarak Kubadabad sarayına kactı ve buyuk bir Selcuklu ordusunu Babailer uzerine gonderdi.
Butun bunlar olurken Baba Resul hala Amasya Kalesinde bulunuyordu. Ustune gelen kuvvetlere karşı savunma tedbirleri alırken Hacı Mubariziddin Armağan Şah kendisini bastırdı. Baba Resul ve adamları şiddetle karşı koymalarına rağmen ağır bir yenilgi aldılar. Baba İlyas yaralı olarak yakalandı ve idam edildi. Cesedi gun boyunca surlarda asılı kaldı. Daha sonra Hacı Mubareziddin onu parcalara ayırttı. Amacı onun hic sanıldığı gibi insanustu kuvvetlere sahip bir varlık olmadığını taraftarlarına gostermekti.
Baba İlyas bazı kaynaklara gore catışırken, bazı kaynaklara gore yaralarından dolayı bir sure sonra, başka kaynağa gore de asılarak olmuştur. Bu olaydan kısa bir sure sonra Amasya onlerine gelen Babailer, Baba İlyas'ın verdiği hırsla, Selcuklu ordusunu bir kere daha bozguna uğratarak Hacı Mubariziddin Armağan Şah'ı oldurduler.
Artık onlerindeki hedef Konya idi. Erzurum sınır boylarından getirtilen bir Selcuklu ordusunu Kayseri yakınlarında dağıtarak Kırşehir'e doğru ilerlemeye başladılar ve Malya ovasında konakladılar. Bu catışmalar sırasında II. Gıyasettin bu iş icin hazinesini kullanarak Emir Necmuddin komutasında 1000 kadar ağır zırhlı, ucretli Frank askerini de iceren, Kurtler ve Gurculerden de oluşan ordusunu hazırladı. Nihayet 1239'1240 yılında iki kuvvet Malya ovasında savaş nizamı aldılar. İlk saldırı Babailerden geldi, fakat bunların temel silahları ok ve yaydı, duşmanının yenileceğini gorerek hırsla saldıran Selcuklu ordusu karşısında bozguna uğradılar, kadın ve cocuklar haric 4 bin Babai kılıctan gecirildi. Bu sırada Baba İshak da olduruldu ve 600 kişi esir edildi.
Bazı yazarlara gore Baba İlyas İsyan olayının tamamen dışında tutulmuştur. Gorunuşe gore bu eğilim H. Husamettin tarafından benimsenmiş ve daha sonrakilerce takip olunmuştur. Ona gore Baba İlyas hicbir zaman Baba İshak'ın yaptıklarını tasvip etmemiş, hatta sonuna kadar halifesine karşı koymuştur.
XII. yuzyıl Anadolu'sunu değil Turk dini tarihini de uzun sure etkileyecek, etkileri uzun yıllar silinmeyecek olan buyuk Turkmen isyanı (Baba İlyas veya Baba Resul isyanı) elbette ki birden bire olmamıştır. Her ne kadar bazı araştırmacılar Turkmenlerin tabiatlarında isyankÂrlık yattığını soyluyorlarsa da isyanların sebepleri incelendiğinde anlaşılabilir tarafların olduğunu soylemek, taraf tutmak anlamına gelmemelidir.
Hem Buyuk Selcukluların kurulmasında hem Anadolu Selcuklularının kurulmasında etkin bir rol oynayan Turkmenler, iyi bir siyaset takip edildiğinde ustalıkla yararlanılabilecek bir topluluk olarak gorulmuştur.
Turkmenlerin altın yılları I. AlÂeddin Keykubad'ın hukum surduğu yıllardır. Oğlu II. Gıyaseddin Keyhusrev'in bir hileyle zehirletip oldurttuğu bu hukumdarın iyi siyaseti sayesinde Turkmenler uzun yıllar barış icerisinde yaşamışlardır. II. Gıyaseddin Keyhusrev'in devlet işlerinden el etek cekmesi butun yetkilerini veziri Sadeddin Kopek'e devretmesi devlet işlerinin bozulmasına saray ve cevresinin hızla İranlılaşmasına, Acem kulturunun on plana cıkmasına sebep olmuştur. Ordudaki Harezmi Turkmen komutanlar gorevlerinden alınıp, ağır vergiler, konulmuş multezimler halkı ezmeye başlamışlardır.
XII. yuzyılın ilk ceyreğinden itibaren Anadolu Selcukluları'nda toprak rejimi de bozulmaya başlamıştır. Askeri İkta sistemine dayanan toprak rejiminde toprağın işlenmesi ve geliri onceleri Turkmen beylerine ve komutanlarına verilirken Sadetin Kopek'in işleri ele almasıyla seyir değişmiştir.
Toprak rejiminin değişmesi toprakların 'evlatlık vakıf' hÂline getirilmesi Turkmenlerin hayvanlarını otlatacak mera ve kışı gecirecek kışlık bulma konusunda gucluklerle karşılaşmalarına sebep olmuştur.
İsyanın nedenlerine baktığımızda; Anadolu'ya gelen Turkmenler daha Orta Asya'da iken yerleşik halkın benimsediği İslam anlayışına uymayan Muslumanlığı yaşıyorlardı. Surdurmekte oldukları devamlı seyir hÂlindeki hayatları kitabi Muslumanlığın gereklerini kavramaya ve dolayısıyla yerine getirmeye musait değildir. Sunni İslam'ın karmaşık ve anlaşılması guc bir takım inanclarını onemsemeyen, İslam'ın ince ve karmaşık teolojik konularıyla hic ilgilenmeyen, ama okuma yazma dahi bilmeyen Turkmen babalarının geleneksel inanclarıyla karışık kendilerine uygun gelen, tasavvufun basitleştirilmiş fikirleriyle yorumlanmış Muslumanlık anlayışına yonelen Turkmenler, hem yerleşik halkın hem yonetimin hem de Sunni din Âlimlerinin hedefindeki kitle konumundaydılar. Mensubu bulundukları kabilelerin şefleri, reisleri de olan baba, dede, abdal unvanlı kişiler, aynı zamanda dinî reis gorevini de ustlenmişlerdir.
Bu dedeler, babalar maddi-manevi hayatın butun yonleriyle uğraşıyorlar, hastaları iyileştiriyorlar, aile ici huzursuzlukları gideriyorlar, ticari hayatı şekillendiriyorlar, dini vecibelerin yerine getirilmesini sağlıyorlardı. İclerinde yaşadıkları ve yonettikleri kabilelerin başında din adamı, buyucu, hakim ve şair kimliğini bir araya toplayan bu reisler; İslam oncesi eski efsaneleri İslami evliya menkıbeleri şeklinde devam ettirmekteydiler.
1240 yılında ayaklanan ve tam on iki kez devletin ordularını yenip başkente yuruyen Turkmenler elbette birden bire ve sadece yağma icin ayaklanmamışlardır. Malya ovasında son olarak ucretli Frenk askerlerinin de yardımıyla mağlup edilen Turkmenler kadın, erkek, cocuk denmeden oldurulmuşlerdir.
Savaş sonrasında yenilip oldurulen Baba İlyas, inananları tarafından 'boz atının ustunde goklere doğru gozden kaybolarak cıkmış ve bir gun inip kotulukleri yok edeceğine inanılmıştır. Tıpkı bir şaman, bir Mesih gibi. Daha sonraki bircok ayaklanmada isyancılar bu ozellikleri kendilerinde topladıklarını iddia ederek bunu kullanmışlardır.
Babai Turkmenlerinin inanclarının Bektaşiler ve Alevilere gecmek suretiyle gunumuze kadar geldiğini soylemek mumkundur. İsyandan sonra Anadolu'nun dort bir yanına dağılan Baba İlyas'ın halifeleri (Sarı Saltık, Barak Baba, Aybek Baba, Tapduk Baba-Emre, Hacı Bektaş Vel&#238 ozellikle Anadolu'nun batı bolgelerinde kurulan Turkmen beyliklerinde-daha cok Osmanlı Beyliği- buyuk fetih hareketlerine katılmışlardır. Abdalan-ı Rum adıyla XV. yuzyılda Bektaşiliğin ve Aleviliğin teşekkulunde tarihi rol oynamışlardır. Diğer taraftan Babaîlerin bugunku Alevilerin yapısını tam manasıyla yansıttığını soylemek de mumkun değildir. XIII yuzyılın siyasi ve sosyal duzeninin bozukluğuna rağmen eski Turk 'akıncılık' ve 'alp' geleneğinin, Arap ve İran futuvvet idealiyle İslami bir sentez icinde birleşip Anadolu'da ortaya cıkan kurumlaşmış şekli olan Ahilik, orgutleniş biciminin farklılığı dolayısıyla Mevlevilik, Rifailik, Kadirilik, Halvetilik ve Bektaşilik ile doğrudan ilişki icinde olmuştur.
Gerek Alevilik ve gerekse Bektaşilik, Ahiliğin XIII yuzyıl zaviye geleneğinden adap ve erkÂn olarak pek cok unsur ve inanc motifi almıştır. Temel inanc ve ibadetlerin yanında kırklar cemiyle ilgili rivayetler, yol atası ve yol kardeşliği/musahiplik merasimi; her talibin iki yol arkadaşı, bir de yol atası tutmaya zorunlu olmasıdır. Şedd (kuşak) bağlama, hırka, tac gibi unsurlarla ilgili kabuller; merasimlerde okunan dua ve Gulbenk'ler, Taliblerin bilmesi gereken sual ve cevaplar, Hz. Ali, on iki imam ve on dort masumla ilgili kabuller bunların arasındadır.
[h=2]BABAİLİK[/h]Kafarsud'lu (Yakut'ta Kafarsud) Turkmen Sufi Baba İshak'ın onderlik ettiği soylenilen bu Sufi hareketiyle ilişkili olarak, cağdaş tarihciler bazen onun bir lider olduğu, bazen de Baba İlyas'ın bir lider olduğundan soz ettiler. 640/1242'de Malatya'da bulunan İbn'ul-İbri, (Yani Gregorius Bar Hebraeus 683/1284),'Baba' olarak isimlendirilen, lider Baba İshak'ın Malatya ve Turk-Suriye sınırlarındaki Turkmen'lerin liderinin elcisi olduğuna işaret eder. Baba İlyas'dan Babailerin bir lideri olarak bahseden bu goruş, Karamani 1010/1610'1611 tarafından desteklenmektedir. Diğer taraftan 679/1280 tarihinde 'Tarih'ini yazan İbn Bibi, Baba İshak'ı bir lider olarak ve daha sonra Sultan Keyhusrev tarafından affedildiği soylenilen Baba İlyas'ı da onun bir yandaşı olarak kabul etmiştir.
Oyle gorunuyor ki, kurucu Baba İlyas, planlayıcı, yaratıcı ve aktif lider de Turkmen destekcilerini bir savaşcı olarak harekete gecirmede ve tasarlamada onun adamlarına yardım etmekle yakın ilişkiler kuran Baba İshak'tı. İsyan başarısız olunca, Baba İlyas gercekten eylemle ilgili hicbir şey yapmadığı gerekcesiyle affedildi. Hic kimse gercekte onun manevi ustunluğu aleyhinde değildi. Bununla beraber bu Sufi hareketin lideri, Fars Sisteminin tipik bir duzenini meydana getirdi. Buna ilaveten, Kopruluzade, Baba İlyas'ın Cengiz Han'ın zaferinden sonra Turkiye'ye goc eden ve 628/123 Turkiye'de populer olmaya başlayan bir Horasan Sufisi olduğu şeklinde benim duşuncemi doğrulayan bir goruş kaydeder. Bununla birlikte bunların icindeki en tuhaf fikir Baba İlyas'ın, Baba İshak'ın onceki ismi olduğu şeklindeki asılsız bir duşunceydi.
Butun bu olaylarda lider, Baba (yani Danişmentli'lerinkini anımsatan halk vaizi, oğretmen veya daha cok baba) veya Baba Resul olarak isimlendirilir. Onun fanatik ve sadık taraftarlarının onu Baba Resulullah (Allah'ın elcisi) diye cağırdıkları soylenmektedir. Sıbt İbnu'l-Cevzi (654/1256) babanın tabilerinin parolasının, Allah'tan başka İlah'ın olmadığı ve Baba'nın Allah'ın velisi (Lailahe illallah baba veliyyullah),olduğuna işaret ettiği eklenmektedir. Kopruluzade, Baba'nın kendisini Emiru'l-Muminin olarak isimlendirdiğini ifade etmektedir. Hz.Muhammed'in peygamberliğini goz onunde bulundurularak sadettin el-Hamevi'nin peygamberliğini değerlendirirsek, Babai'nin peygamberliğini İslam'dan bağımsız bir şeriat olarak takdim etmeyi kastetmemişti. Bununla birlikte bu fikir, Sufi cevrelerde iyi bilinmekteydi. Sadreddin el-Konevi'nin arkasında namaz kılan Rumi bizzat şoyle demiştir; 'Kim Allah'tan korkan bir liderin arkasında namaz kılarsa, sanki Peygamber'in arkasında namaz kılmış gibidir.'
İbn Bibi'de Babai liderlerinin Baba'nın gercek peygamberliğinin yanlışlığını doğrulayan dort halife orneğini takip ettiklerini iddia ettiğini ifade etmiştir. Doktrinler meselesinde, Babai liderin kendisiyle takipcilerinin guveni ve tasdikini kazanmaya calıştığı bir taktik olarak mucize gosterme ve Sufi arınmasını uygulama şeklindeki bilindik formu, kabul ettiği ifade edilir. Taraftarlarının kişisel işlerine ilgi duymakla, hatta kendi yazılmış dualarıyla erkeği kadınlarıyla barıştırmasında Baba, halkın gozunde ideal bir şahsiyetti. Butun bunlar Babai'lerin dışındakilerinin, ekonomik bir mantıkla fakir Turkmen halkının ihtiyaclarını karşılaması ve onları toplu bir bicimde lider, aziz ve reformcu olarak Baba'ya doğru yonelten yağmalanıp olduruleceği şeklinde desteklenmektedir. Dikkat cekici bir bicimde onceki liderlerden farklı olarak Baba, liderlerinin olumunden sonra mucadelelerini devam ettirecek olan ulûhiyetin bir turu olarak kendi nefislerini inkÂr etmeyi takipcilerine kabul ettirecek bir duşunce olan kendi olumunu tartışmaya acmıştır.
Burada ifade edilmelidir ki Babai hareketi, butun Turk halkı arasında cok yaygındı. Selcuklular Turklerin hareketlerine yonelik buyuk saygı ve inancları yuzunden, Baba İshak'la mucadelelerinde buyuk gucluklerle karşılaştılar. Oyle gorunuyor ki boyle bir hareketin icinde bulunmanın gayri ahlaki duşunulmesi bir tarafa, Selcuklu askerleri bile Baba İshak'ın ordusunun yenilemez oluşunu duşunmuşlerdir. Muhtemelen bundan dolayıdır ki hukumet ordunun oncu kuvvetlerini oluşturmak icin Frenk askerlerini kullanmıştır.
Bununla birlikte Babailer pek cok kez muzaffer olup, birkac şehir işgal ettikten sonra, hareketleri ağır bir yenilgiyle sona erdi. Kırşehir civarında durdurulmuşlardır. Aynı şekilde sonuclar farklı bicimlerde gosterilir. İbnu'l-İbri, Baba İlyas'ın ve onun komutanı İshak'ın hapsedildiğini ve sonra asıldığını ifade etmektedir. İbn Bibi, Baba İshak'ın kesin bir savaşın başlangıcından once, suikasta uğradığını ve butun taraftarlarının oldurulduğune işaret etmiştir. Kopruluzade, Baba İlyas'ın savaşta hayatta olduğunu ve Sultan Keyhusrev tarafından affedildiğini ileri surdu.
Tatarlar, halkı Turkiye'ye doğru surduğunde, bu hareketin Baba İlyas'ın ana yurdu Horasan'da mevcut Şiiliğin Batıni unsurları uzerine kurulmuş olduğu vurgulanmıştır.
Bununla beraber, daha once de ifade edildiği gibi, Baba İlyas'ın yaşadığı Halep ve cevresi, İsmaili'lerin ikamet ettiği yer olarak bilinmektedir. Fakat bu ozel konunun araştırmacıları, Babai hareketini aşırı Şiilikten, bu harekete Şii bir yapıyla Sufi bir gorunum kazandıran bir tutumdan kaynaklandığı duşuncesiyle, hemen hemen muttefiktirler. Son olarak, bu birleşim İslam dunyasında ozellikle Fars'taki butun Sufi hareketlerinde kendine yer bulmuştur. Unutulmamalıdır ki bu hareketin ana gayesi siyasidir. Tatarlar, Turkmenleri memleketlerinden attıkların da, Turkmenler yeni ulkelerinde kendi devletlerini kurma gayreti icindeydi. Gayretli insanlar, kendi ideallerine gore bu arzuyu şekillendirmede onceliği ele almaya calıştılar. Siyasi yozlaşma, dini ve ekonomik huzursuzluk, insanların bu hareket icin desteğini kazanmada etkenlerdi.
Bununla birlikte bu huzursuzluk, yalnızca Tatar işgaliyle sonuclanacak olan Babai'nin mağlubiyetinden sonra iki yıl kadar surdu. Baba İlyas'ın bir taraftarı olan Nura Sufi, velisinden aldığı Sufi fikirleri ile Selcuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'ı (616'634/1219'1237) cezb etmek icin cesaretlendirildi ki sonuc olarak ona resmi bir gorev verilmedi fakat daha sonra bir Selcuklu Sultanı ile evlendi. Turkmenlerin isteğiyle Nura'nın oğlu, Toros Dağlarının ulaşılamaz bir bolgesinde Karaman Devletini kurdu. Zamanı gelince bu devlet Selcuklu devletinin mirasını aldı ve onun siyasetini kabul etti. Siyasi şartların karmaşıklığı, Timur'un hÂkimiyeti sona erdikten sonra, Osmanlı'nın ikinci kez yukselişinde, Osmanlılara katılana kadar devleti etkiledi.
Kerimuddin Mahmudi Aksarayi, o donemdeki olaylar icin ''Eğer anlatırsam bin gonul kan ağlar' diyerek o donemde yaşanan olayları anlamamıza neden olmaktadır.
[h=3]Ayaklanmanın Nedenleri[/h]Ekonomik Sebepler:
Baba İlyas ayaklanmasının ceşitli sebepleri bulunmakla birlikte bunun daha cok ekonomik sebeplere bağlı bir isyan olduğu kabul edilmektedir. Orneğin, Rus Turkolog Gordlevwki ayaklanmanın ekonomik sebeplerle doğan bir koylu ayaklanması olduğunu iddia eder. Prof. Dr. Mustafa Akdağ, 'Turkiye'nin İktisadi ve İctimai Tarihi' adlı eserinde, Babailer ayaklanmasını diğer bircok olay gibi ekonomik krize bağlıyor. Ona gore kriz karşısında Rindliği ve dervişliği gecim kapısı olarak goren serseriler bu ayaklanmayı gercekleştirmişlerdir. Ayaklanma, ekonomik kriz icinde bulunan halkın mal ve ganimet icin giriştikleri bir eylemdir.
Yine Prof. Ahmet Yaşar Ocak da ayaklanmanın sebebi olarak ekonomik etkene ozel bir onem veriyor. Ona gore XIII yuzyılın ilk ceyreğinde Anadolu Selcuklularında toprak rejimi bozulmaya başlamış ve koylerde onemli ozel mulklere sahip bir toprak aristokrasisi turemiştir. Bu durum hem koyluleri devletten soğutuyor hem de Turkmenlerin hayvanlarını otlatacak mera ve kışlak bulmalarını gucleştirerek toplumsal huzursuzluğu artırıyordu. Bu duruma bir de Moğolların onunden kacan Turkmenlerin Anadolu'da yarattığı nufus yoğunluğunun ortaya cıkardığı sorunlar eklenmiştir. Turkmenler icin gecim koşulları daha da gucleşmişti. Surekli savaşların mali yukunu halk cekiyor, vergileri halk oduyor, devlet orgutu son derece kotu calışıyor, butun sosyal sınıflar durumdan şikayetci bulunuyordu. 1237 yılında, yoneticilik vasfı bulunmayan II. Keyhusrev'in saltanata gelişi ile huzursuzluk son sınırına ulaşmıştı. Tuncer Baykara bu donemden hemen once Anadolu'nun karışık durumu ve kardeşler arasındaki mucadelelerinden de bahsetmektedir. Yeterli mera ve kışlak bulamamaktan zaten zor durumda bulunan ve bir de hoşgorusuz vergi memurlarının ağır vergileri altında ezilen Turkmenler, ekonomik bakımdan cok zor koşullarda yaşıyorlar ve bu duruma duşunce ister istemez yaşayabilmek icin yağma hareketlerine girişmek zorunda kalıyorlardı.
Dinsel Sebepler:
Turkmenlerle yerleşik halk arasındaki farklılıklardan birisi de din alanındadır. Yerleşik halk medreselerde oğretilen ve devletin resmi desteğini sağlayan Sunni Muslumanlığı benimsemişlerdi. Buna karşılık Turkmenler surekli gocebeliğin gerektirdiği hayatı yaşıyor ve boylece Sunni Muslumanlığın beklediği namaz, oruc, gibi ibadetleri yerine getiremiyorlardı. Belki de bunun icin zamanları olmadığı gibi bu konuda yeterli bilgilere de sahip değillerdi. Reha Camuroğlu'na gore yerleşik hayatı yaşayan ve okuma-yazma bilmeyen insanlar Sunni Muslumanlığın gereklerini yerine getirebiliyorlarsa gocebe Turkmenler de isteselerdi bunu yapabilirlerdi, fakat onlar bu kurallara tepki gosterdikleri icin bir Sunni gibi İslam'ı yaşamıyorlardı. Siyasal Sebepler İsyanı teşvik eden siyasal sebeplerin başında II. Keyhusrev'in kotu yonetimi gelmekte idi. Buna iceriden ve dışarıdan gelen tahrikleri ekleyebiliriz. Bundan başka Anadolu'da ve kuzey Suriye'de Yağma hareketlerine girişen Harezm Turkleri'nin kışkırtmaları akla geliyor. I. Alaeddin Keykubat zamanında Orta Anadolu'ya yerleştirilen Harezmli'ler sultanın olumune kadar ona sadık kalmışlardır, II. Gıyasettin zamanında durum değişmiştir. Yeni Sultan etrafındaki bazı kimselerin kışkırtmasıyla Harezmli'lerin isyan edeceklerini duşunmuş ve reisleri Kayır Han'ı yakalatmıştır. Bu olay ve yaşadıkları baskılar, aslında hic de isyana niyetli olmayan Harezmli'leri ayaklanmaya zorladı. Harezmli'ler, Malatya uzerinden ilerleyerek butun Guney Doğu Anadolu Bolgesini yağma ettiler. İşte tam bu sırada Baba Resul isyanı patlak verdi. Her iki olayın aynı anda meydana gelmesi ister istemez akla baba Resul ile Harezmli'ler arasında bir işbirliğinin bulunabileceğini akla getirmektedir.
Sosyal Sebepler:
Anadolu'da yaşayan Turkmenlerin coğu gocebe iken daha onceki goc dalgası ile gelen Turkler şehir ve koylere iskÂn edilerek yerleşik hayata gecmişlerdi. Yerleşik olanlar gocebeleri kucumsuyorlardı. Diğer taraftan Anadolu Selcuklu hukumeti devlet işlerinde Turkmenlere sırt cevirip ozellikle İran unsurlarını tercih ederek adeta şehirli Turklerin duygularını paylaşıyorlardı. Burokraside yuksek kademeleri işgal eden İranlılar da Turkmenlere karşı iyi davranmıyorlardı.
Bu donemde Anadolu'ya gelen Turkmenlerin bir onceki yuzyılda gelip yerleşmiş olan Turkmenler ile iletişim kuramaması, gocebelerin hayvanlarına otlak ve kışlak bulma sıkıntısına duşmeleri, devamlı olan goclerle Anadolu'da artan Turkmen nufusunu iskÂn etme problemi, İslamiyet'le yeni tanışan Turkmenler icin huzursuz bir ortam oluşturmaktadır. Bu durum 'Babai Hareketi' diye adlandırılan ve Baba İshak İsyanı'na kadar varan tasavvufî duşuncelerle yoğrulmuş ayaklanmanın oluşmasında etkili olmuştur.
Mikail Bayram; Babailer Hareketi'ni Hetorodoksi bir hareket olarak niteleyenlerin onların mı, yoksa II. Giyased-din Keyhusrev ve yandaşlarının mı Hetorodoks olduklarını insafla ve İslami olculerle duşunmeleri gerektiğini de burada bir daha hatırlatmak gerektiğini ifade etmektedir.
Anadolu Selcuklu Devleti'nin siyasal cokuşunun başlangıcı Babai ayaklanmasıdır. O zamana kadar saldırmak icin hazır bekleyen Moğollar bu olaylardan sonra Anadolu Selcuklu Devleti'ne saldırma cesaretini gostermişlerdir. 1243 yılında Moğollarla yapılan Kosedağ Savaşı'nda Anadolu Selcuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhusrev bu savaşta Turkmenleri yanında bulamamıştır. Turkmenler, hem Moğollara hem de Anadolu Selcuklu Devleti'ne karşı savaşmışlardır. İsyandan kurtulanlar Anadolu'nun ozellikle beylikler doneminde Orta, Batı ve Kuzeybatı Anadolu'nun ceşitli yerlerine yerleşmişlerdir. Babai tarikatı şeyhlerinden olan Hacı Bektaş Veli Babai ayaklanmasına taraftar olmasına rağmen bu savaşa katılmamıştır. Fakat kardeşi Menteş bu savaşta oldurulmuştur.
Bu olaylardan sonra Hacı Bektaş Veli, Hıristiyanlığın yaygın olduğu Suluca Karahoyuk'e yerleşti. Buradaki Hıristiyanları sevgi ile İslam Dini'ne cağırarak onların bu dini benimsemelerini sağladı ve boylece Anadolu'nun Turkleşmesini ve İslamlaşmasına katkıda bulundu. Daha sonra Anadolu'daki Turkmen boylarını bir araya getirmiş, Alevilikte dedelik kurumunu kurarak ceşitli ocakları birbirlerine ve son ocak olarak da bunların hepsini kendisine bağlı bir orgut haline getirmiştir. Turkmen boyları arasında dayanışma ve sosyal kontrolu sağlamıştır. Ayrıca onun olumunden sonra kurulan Bektaşi tarikatı kendisini murşit olarak kabul etti. Boylece sağlığında ve oldukten sonra kendisinden feyiz alan insanları ahlak bozukluklarından kurtararak topluma ve insanlığa faydalı, olgun insan olarak yetiştirilmesinde etkili olmuştur, diyebiliriz.
Anadolu iskÂn edilirken, buyuk ve kuvvetli Turkmen aşiretleri muhtelif Parcalara ayrılarak birbirinden uzak sahalara gonderilmekte, irsî reislerinin idaresi altındaki herhangi toplu ve kuvvetli etnik bir birliğin isyanı ihtimalleri ortadan kaldırılmakta ve aşiret dayanışması kırılarak millî butunluk sağlanmakta, memleket huzuru korunmaktaydı.
Gunumuzde Babailerin Corlu ve Tekirdağ'da yaşadığı soylenmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
1- Gregory Abul Farac,Abu'l Farac Tarihi,C II,cev:Omer Rıza Doğrul,TTK,Ankara 1999
2- Erdoğan Mercil, Selcuklu Devletleri Tarihi, Siyaset, Teşkilat ve Kultur, TTK, Ankara 1995
3- Ahmet Yaşar Ocak, 'Hacı Bektaş-ı Veli El-Horasani' Yunus Emre, Nasrettin Hoca ve Hacı Bektaş Veli Duşuncesinde Hoşgoru, Bilimsel ve Kulturel Araştırmalar Vakfı, Ankara 1995
4- Kerimuddin Mahmudi Aksarayi,Musameretu'l Ahbar,cev:Mursel Ozturk,TTK,Ankara 2000
5- Osman Turan, Turkiye Selcukluları Hakkında Resmi Vesikalar, TTK, Ankara 1988
6- İrene Melikof, Hacı Bektaş Efsaneden Gerceğe, cev: Turan Alptekin, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul 1998
7- Faruk Sumer, Oğuzlar, Turk Dunyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1999
8- Huseyin Gazi Yurtaydın, İslam Tarihi Dersleri, Ankara 1982
9- Mustafa Demir, Sivas Şehri, Sakarya Kitabevi, Sakarya 2005
10- Tuncer Baykara,I.Gıyaseddin Keyhusrev,(1164-1211)Gazi-Şehit, TTK,Ankara 1997
11- Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı, s. 63'64, Dergah Yayınları, İstanbul 1996
12- Mehmet Ali Hacıgokmen, Anadolu Selcukluları zamanında Sadruddin Konevi'nin Turkmen isyanlarına Bakışı, Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, Konya
13- Metin Bozkuş, Anadolu Selcuklularında Sosyal, Dini ve Mezhebi Yapı, Cumhuriyet Universitesi İlahiyat Fakultesi Dergisi, Sivas 1993
14- Fusun Yoldaş, Uluslar arası Anadolu İnancları Kongresi, Ankara 2000
15- Ahmet Yaşar Ocak, Babailer İsyanı Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı Yahut Anadolu'da İslam-Turk Heterodoksinin Teşekkulu, Dergah Yayınları, İstanbul 1996
16- Ahmet Yaşar Ocak, Alevi ve Bektaşi İnanclarının İslam Oncesi Motifleri, İletişim Yayınları, İstanbul 2000
17- M.Saffet Sarıkaya, Alevilik ve Bektaşiliğin Ahilikle İlişkisi -Futuvvet namelere Gore-,
İslamiyet, VI, Sayı:3,Ankara 2003
18- Mikail Bayram, Danişmentoğullarının Milli ve Dini Siyaseti, Turkiyat Araştırmaları Dergisi
19- Huseyin Dedekargınoğlu, Dede Kargın Sureginde Cem Toreni, Gazi Universitesi Hacı Bektaşı Veli Araştırma Merkezi, Ankara 2008
20- Osman Turan, Selcuklular ve İslamiyet, Ankara 1984
21- Yağmur Say, Anadolunun Turkleşmesi ve İslamlaşmasında Onemli bir Kult Kimlik: Şucaadin Veli (Sultan Varlığı),Gazi Universitesi Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi, sayı:37,Ankara 2006
22- Kadir Ozkose,Anadolu'nun Turkleşmesi ve Muslumanlaşmasında Tasavvufi Zumre ve Akımların Rolu,Cumhuriyet universitesi İlahiyat Fakultesi Dergisi,VII,Sivas 2003
23- İbrahim Arslanoğlu, Alevilik Nedir, Gazi Universitesi Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi, Ankara 1998
24- Kamil Mustafa El Sahaıbi, Selcuklular ve Osmanlı Turkiye'sinde Şiilik, cev: Mehmet Atalan, Fırat Universitesi İlahiyat Fakultesi Dergisi, sayı: XI, Elazığ 2006
25- M.Said Polat, Selcuklu Turkiye'sinde Ticaret, Marmara Universitesi Fen Edebiyat Fakultesi Dergisi, İstanbul
26- Mustafa Akdağ, Turkiye'nin İktisadi ve İctimai Tarihi, Barış Yayınları, İstanbul 1999
27- Masumi, Bektaşilik (Bektashism),cev:Mursel Ozturk,Gazi Universitesi Hacı Bektaşi Veli Araştırma Merkezi, Ankara 1993
28- İbrahim Arslanoğlu, Aleviliğin Tarihsel Sosyal Temelleri, Gazi Universitesi Hacı Bektaşi Veli Araştırmaları Merkezi, Ankara 2000
29- M.Ali Hacıgokmen, Anadolu Selcukluları zamanında Sadrud-din Konevi'nin Anadolu İsyanlarına Bakışı, Selcuk Universitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Konya
30- Yaşar Nuri Ozturk, Hacı Bektaşi Veli, Gazi Universitesi Dergisi, Sayı:4,Ankara 1997