Gılgamış Destanı, gunumuze kadar ulaşabilen en eski mitolojik metindir. Destan, 12 kil tabletteki Akadca civi yazısından tercume edilmiştir.
Sumerler ve Akatlar mitolojilerinde gecen, Mezopotamya ’da yaşanan olumsuzluğu arayan bir kralın hikÂyesi olan Gılgamış Destanı, yarı insan olağanustu ozellikleri olan bir kralın mucadelesini anlatır. Tarihteki ilk yazılı mitolojik destan olarak kabul edilir. Bulunduğunda buyuk bir ilgi ve merak uyandıran destan, bircok kitap, tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır.
Gunumuze kadar ulaşabilen en eski tarihi metin olan destan; MO 2600 ’lu yıllarda yaşayan, ucte ikisi tanrı, ucte biri insan kral Gılgamış ’ın halkına zulmunu, halkın isyan ve feryatlarını, tanrıların ona karşı rakip olarak hayvanlar arasında yaşayan Enkidu adlı yarı insan yaratığı gondermeleri, Gılgamış ile Enkidu ’nun planların aksine dost olmaları, Enkidu ’nun olmesi ile Gılgamış ’ın uzuntusu ve feryadı, bunun uzerine Gılgamış ’ın olumsuzluğu aramaya koyulması, bulduğu olumsuzluk bitkisini bir yılanın yemesi gibi bolumlerle ozetlenebilir. Destanın felsefesi “insanın dunyada buyuk bir isim bırakmakla olumsuzleşebileceği” şeklinde yorumlanır.
Destan, Mezopotamya ’daki devlet yapısı, dini inanışlar ve ritueller gibi bircok onemli olayla ilgili gunumuze ışık tutan tarihi belge niteliğindedir. Zalim olarak nitelenen Gılgamış ’ın ozellikleri ise şaşırtıcı. Şiir kahramanı, seven, duygulanan, ağlayan, neşelenen, şakalaşan, nefret eden, savaşan, yorulan bir kralı anlatan destanda canavarlar, Gılgamış ’a duşman olarak nitelenen diğer tanrıları zikretmek icin kullanılır.
Gunumuzde Irak ’ın Musul kenti yakınlarındaki Ninova ve yine Irak ’ın guneydoğusunda bulunan Nippur antik kentlerinde bulunan tabletlerdeki yazıtlarda gecen bir destandır. Şu ana kadar bulunan 12 adet kil tablette bulunan metinlere gore destan tamamlanamıyor. Bazı tarihcilere gore 12. tablet destandan bağımsız. Bu tabletler, Kuzey Irak ve Dicle merkezli Ortadoğu ’nun en buyuk imparatorluğu olan Asurların kralı Asurbanipal kitaplığında 20. yuzyıl başlarında bulundu. Son zamanlarda bazı kazılarda bulunan o doneme ait tabletlerde destandan izler bulunsa da tamamlayacak ifadeler yer almıyor. Yani destanın buyuk bir bolumu eksik. Şiir formatında yazılmış destanın bazı bolumlerinin başı ve sonu bulunmuyor.
Destanın tamamının 56 tablet ve yaklaşık 3 bin satırdan oluştuğu tahmin ediliyor. Doğu Sami dilleri arasında yer alan Akatca civi yazısı bir metindir. (Akatca, Mezopotamya ’da kurulmuş Asur ve Babil imparatorluklarında konuşulan ve Akadların Sumer kentlerini ele gecirmesinin ardından Sumer dilinin yerini alan bir dildir.) Ancak bazı kaynaklarda destanın dilinin Sumerce olduğu belirtilir.


Gılgamış Destanı, Sumerlerden kalan cok onemli bir miras. İlk olarak MO 2500-3000 yılları arasında yazıldığı tahmin ediliyor. İlk yazımı dışında Babil doneminde iki kez yazılmış, MO 1800 ’lu yıllarda Babil Kralı Hammurabi tekrar yazdırmıştır. Ancak bu bilgilere rağmen son olarak yazım tarihi net olarak bilinmiyor. Genel bir kanıya gore Kassitler cağında yaşamış Sin Lekke Unnini adlı bir ozanın son olarak destanı yazdığı kabul ediliyor.
Akatca metnin anlaşılması cok zor olduğu icin destan, “cozulebildiği” kadarıyla ceşitli farklılıklarla gunumuze kadar ulaşmış. Destanın farklı kaynaklardaki anlatımları ve iceriğindeki celişkiler, yazanlar ve aktaranların yorumları olarak goruluyor. Tabletlerin kırık ve eksik olması sebebiyle destanda boşlukta kalan veya anlam butunluğu sağlanamayan bolumlerinin yazanlar tarafından yorumlanarak tamamlanmış olabileceği duşunuluyor. Destanda gecen isimler, olayların akışı ve gercekleşmesi gibi bazı detaylar farklı kaynaklarda farklı bilgilerle anlatılmış. Bu sebeple destanın genel cercevesi dışında detaylara inildikce kaynaklardaki celişkiler goze carpıyor. Her ne kadar destanın tam metninin bulunamaması ve farklı bilgilerle anlatılması sebebiyle celişkiler olsa da genel bir cercevesi var. Bu cercevede destanı ozetleyelim.


[h=4]Gılgamış ’ın Olumsuzluk Seruveni [/h]Sumerce “her şeyi gormuş, buyuk işler yapmış” anlamında kullanılan Gılgamış ’ın “isyan eden” anlamı da var. Turkiye ’nin Suriye sınırındaki Gaziantep ’in Karkamış ilcesinin Sumerler donemindeki adıyla Uruk kentinin kralı olan Gılgamış, dortte ucu tanrı, dortte biri de insan olan bir kral ve halk tarafından cok sevilen guclu bir varlık. Aynı zamanda oldukca sert, acımasız ve gaddar olan Gılgamış ’ın zulmune maruz kalan halk, tanrılardan yardım ister. Halkın yakarışlarına duyarsız kalmayan tanrıca Aruru, Gılgamış ’ı oldurmesi icin yarı insan yarı vahşi bir varlık olan Enkidu ’yu gonderir. Hayvanlarla dost olan Enkidu, avcıları hayvanların yanına yaklaştırmaz. Endiku da halka zulmeder, ozellikle kırlık alanlarda kıyımlar yapar. Avcılar da cok şikÂyetcidir.
Bunun uzerine Gılgamış, insansı vahşi bir yaratık olan Enkidu ’yu ehlileştirmesi icin Şamhat adında genc bir kadın gonderir. Kadının şefkati ile ehlileşen ve Âşık olan Enkidu, kadının ısrarı uzerine Gılgamış ’la savaşmaya ikna olur. Enkidu, kente getirilir. Halk arasında buyuk ilgi goren ve krallar gibi ağırlanan Enkidu, ceşitli eğitimlerden gecirilir. Ancak Gılgamış ’la yaptığı savaşta yenik duşer. Bunun uzerine Gılgamış ile Enkidu arasında bir dostluk başlar.
Dost olan ikili, sedir ormanlarının bekcisi, bakışlarıyla insanları taşa ceviren Hunbaba ’yı oldurur. Kutsal sedir ağacını alıp Uruk ’a getirirler. (Bu sedir ormanlarının Uruk ’tan 17 gunluk bir yolculuk sonunda ulaşılan bugunku Lubnan ’da olduğu duşunuluyor. Lubnan bayrağındaki sedir ağacı figurunun de bu ormanlardan geldiği belirtiliyor.) Bunu goren ve etkilenen tanrıca İştar, Gılgamış ’a aşk teklif eder. Gılgamış ’ın bu teklifi geri cevirmesi İştar ’ı cılgına cevirir ve Fırtına Boğası ’nı Uruk halkının uzerine gonderir. Enkidu ve Gılgamış, bu yaratığı da oldururler.
Daha sonra Enkidu, olumle ilgili duşler gormeye başlar ve yatağa duşerek olur. Enkidu ’nun olumu Gılgamış ’ı adeta yıkar ve kendisinin de bir gun oleceğini duşunerek cıkmaza girer. Olumsuzluğun sırrını araştırmaya başlar ve yollara duşer. Buyuk bilge Utnapiştim ’in yaşadığı Mutlular Adası ’na giden Gılgamış, Utnapiştim ’den genc kalmanın ve olumsuzluğun sırrının denizin dibindeki bir bitkide olduğunu oğrenir. (Bazı kaynaklarda bu bilgenin Lokman Hekim olabileceği konusunda bilgiler vardır.) Bunun uzerine denize dalan Gılgamış, buyuk bilgenin tarif ettiği bitkiyi bulur. Denizden cıkınca yorgun duşer ve uykuya dalar. Bu sırada orada bulunan bir yılan olumsuzluk bitkisini yer. Destanda, yılanların her baharda deri değiştirmesinin sebebi olarak yılanın olumsuzluk bitkisini yemesi gosterilir. Gılgamış, olumsuzluk bitkisini kaybetmenin uzuntusu ile buyuk hayal kırıklığı yaşayarak Uruk ’a doner. Olumden sonraki hayatı duşunerek teselli bulan Gılgamış, bilgeliğin dunya nimetlerinden yararlanmak olduğu kanısına varır.


[h=4]Nuh Tufanı ve Gılgamış Destanı [/h]Destanda uc buyuk dinin kutsal kitapları olan Kur ’an-ı Kerim, İncil ve Tevrat ’ta ceşitli ayetlerde ve bolumlerde bahsedilen Nuh Tufanı ’na veya bu tufana benzer bir olay anlatılır. Destanda ozellikle Tevrat ’taki Nuh Tufanı bahsi ile ortuşen ifadeler bulunuyor. Tarihciler, ozellikle 11. tablette gecen tufan bahsinin Nuh Tufanı olduğu veya olabileceği konusunda hemfikir. Sumer bilgesi Utnapiştim ’in ise Hz. Nuh Peygamber olduğu kanısı var.
Destana gore, tanrılar Utnapiştim ’i buyuk bir tufan olacağı konusunda uyarırlar. Yakınlarını, kadınları, cocukları, her işten anlayan ustaları tufandan korumak amacıyla buyuk bir gemi yapmasını emrederler. Destanın bu bolumunde şiddetli fırtına, karanlık, suların yukselmesi, gemiye binmeye calışanların duşmesi ve umutsuzluk hayran bırakacak bir tarzda anlatılır. Kutsal kitaplardaki Nuh Tufanı bolumunde anlatıldığı gibi destanda da geminin bir dağın tepesine oturduğu, yolculuğun sonunda bir karga ile guvercin gonderildiği ifadeleri yer alır.
Gılgamış Destanı, Turkiye ’de ilk kez 1942 yılında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakultesi Sumeroloji Bolumu profesorlerinden Dr. Benno Landsberger tarafından civi yazısında Almancaya cevrilmiştir. Daha sonra da Landsberger ’in tercumanı Muzaffer Ramazanoğlu tarafından Turkceye tercume edilmiştir. Unlu Turk Sumerolog Muazzez İlmiye Cığ ise “Gılgameş – Tarihte İlk Kral Kahraman” adlı oyku kitabı ile destanı ele almıştır.