Ulkemizde Cumhuriyet ’in ilanından once ve sonra pek cok yenilikler yapılmıştır. Bu yenilikler Mustafa Kemal Ataturk onderliğinde yeni kurulan ulkeyi daha ileri bir refah duzeyine taşımak ve muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak amacıyla gercekleşmiştir. Ataturk ’un yaptığı yenilikler kronolojik olarak şu şekildedir;
[h=4]Cumhuriyet ’in İlanı (29 Ekim 1923) [/h]23 Nisan 1920 ’de acılan Turkiye Buyuk Millet Meclisi ’yle, kurulacak olan yeni Turkiye ’nin adımları atılmıştı. Fakat TBMM hukumetinin ulkeyi yonetmesi icin belirlenen bir yonetim bicimi yoktu. Mustafa Kemal Ataturk, ulkenin Cumhuriyet rejimiyle yonetilmesini istiyordu. Ataturk ’un ulkenin yonetim biciminin cumhuriyet olmasını istemesinin sebebi; rejim sorunu, başkanlık sorunu, ulusal iradenin egemen olmasının hedeflenmesi ve devletin adının bulunmaması gibi etkenlerdi.
Cumhuriyet rejimin ilan edilebilmesi icin saltanatın kaldırılması gerekiyordu. 1 Kasım 1922 ’de saltanat kaldırıldıktan sonra cumhuriyetin ilan edilmesi icin ortada hicbir engel kalmamıştı. Cumhuriyetin ilanına kadar hukumet, TBMM hukumeti ismini taşıyor, meclis başkanı aynı zamanda hukumet başkanlığı gorevini de ustleniyordu. Bu durumda devlet başkanlığı koltuğu boşluktaydı. 25 Ekim 1923 ’te hukumetin istifasıyla bir kriz oluştu. Bu kriz Mustafa Kemal ’e cumhuriyeti ilan edebilmek icin beklediği fırsatı verdi. 28 Ekim 1923 gecesi Cankaya Koşk ’unde dostlarına “Efendiler, yarın Cumhuriyet ’i ilan edeceğiz!” diyerek rejimi belirlemiş oldu. 29 Ekim 1923 gunu 1921 Anayasa ’sının bazı maddeleri değiştirilerek “Turkiye Devleti ’nin yonetim bicimi cumhuriyettir.” ifadesi eklendi. Boylelikle cumhuriyet resmen ilan edilmiş oldu.
Cumhuriyet ’in ilanından sonra devletin adı Turkiye Cumhuriyeti olarak belirlendi. Devlet başkanının Cumhurbaşkanı olmasına karar verildi. Cumhurbaşkanı yapılan oylamayla Mustafa Kemal Ataturk secildi. Hukumeti kurma şekli değiştirilerek kabine sistemine gecildi. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ilkesi hayata gecirilmiş oldu.
[h=4]Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) [/h]Halifeliğin yapılacak inkılÂpların onunde engel olarak gorulmesi, milli egemenlik ilkesiyle ters duşmesi, cumhuriyet rejimini istemeyenlerin halifenin etrafında birleşmesi ve Halife Abdulmecit ’in kışkırtmalara gelerek kendisini siyasi ve dini lider olarak gormesi gibi sebeplerle halifeliğin kaldırılması isteniyordu.
1 Kasım 1922 ’de saltanatın kaldırılmasıyla yetkisi sadece dini konularla sınırlandırılan halifelik makamı da 3 Mart 1924 ’te Mustafa Kemal Paşa tarafından kaldırıldı. Halifelik kaldırıldıktan sonra din konusunda halkı aydınlatmak ve din işlerini yurutmek icin Şeriye ve Evkaf VekÂleti yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Boylelikle laik duzenin kurulması yolunda onemli bir adım atılmış oldu.
[h=4]Eğitim ve Oğretimin Birleştirilmesi (1924) [/h]Mustafa Kemal Ataturk, 1924 ’te cıkardığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim ve oğretimde birlik sağlamayı amaclıyordu. Medrese-mektep ikiliğinin ortadan kalkması icin ilan edilen kanunla tum okullar Milli Eğitim Bakanlığı ’na bağlandı ve bu sayede eğitimde birlik ve devlet denetimi sağlandı. Yabancı ve azınlık okullarının zararlı faaliyetleri onlendi. İlkoğretim zorunlu ve ucretsiz hale getirildi. Medreselerin kapatılmasıyla İlahiyat Fakulteleri ve İmam Hatip okulları acılmasına karar verildi. Turkce, Tarih ve Coğrafya dersleri Turkce okutulmaya başlandı. Ayrıca bu kanun sayesinde ulusal eğitim anlayışına gecilerek muasır medeniyetler seviyesine bir adım daha yaklaşıldı.
[h=4]Mecellenin Kaldırılması (1924-1937) [/h]Turkiye Cumhuriyet ’inde oluşturulan yeni batılı yaşam anlayışı, hukuk alanında da yenilikler yapılmasını gerektiriyordu. Toplumun uygar hukuk ihtiyaclarını 19. yuzyılda oluşturulan Mecelle karşılıyordu. Mecelle ’nin temelleri dine dayandığı icin laiklik ilkesine ve uygar medeniyet anlayışına ters kalan yasalar bulunuyordu. Bu nedenle yerine gececek bir Turk Medeni kanunun hazırlanması gerekiyordu. Medeni kanunun hazırlanmasının onundeki tek engel Mecelle idi. 17 Şubat 1926 ’da Medeni kanunun kabuluyle Mecelle kaldırılmış oldu.
[h=4]Şapka Kanunu (25 Kasım 1925) [/h]
Şapka devriminin Ataturk ’un yaptığı yenilikler arasında onemli bir yeri vardır. Bu kanunla hem halkın yapılan yenilikler karşısında tepkisi olculmuş hem de diğer yeniliklere bir zemin hazırlanmıştır.
Eylul 1925 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından devlet memurlarının şapka takması onerildi. Ancak mecliste kanunun anayasaya aykırı olduğu yonunde anlaşmazlıklar cıktı. Mustafa Kemal Ataturk, Kastamonu ’ya duzenlediği bir gezide halka şapkayı tanıttı. Bu anlaşmazlıklara rağmen 25 Kasım 1925 ’te Şapka Kanunu meclisten gecerek kanunlaştı ve devlet memurlarının fes, sarık, pece vb. aksesuarları takması yasaklanıp şapka takmaları karara bağlandı.
[h=4]Kılık Kıyafette Değişiklik (1925-1934) [/h]Osmanlı ’da yaşayan insanlarda kılık kıyafet konusunda birlik yoktu. Devlet memurları rutbelerine gore, halk ise yaşadığı yoreye gore kıyafet giyiniyordu. Uygarlaşma yolunda calışmalar yapılan yeni Turkiye ’de ise kılık kıyafetin bir olması isteniyordu. Bu nedenle kılık kıyafette değişiklik yoluna gidildi. Kıyafet inkılÂbını halka acıklamak ve tanıtmak isteyen Mustafa Kemal, 25 Ağustos 1925 ’te Kastamonu ’ya bir gezi yaptı. Bu gezide “Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve milletlerarası kıyafet milletimiz icin layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz.” diyerek halkı da kılık kıyafet inkılÂbını uygulamaya davet etti.
[h=4]Takvim, Saat ve Olculerde Değişiklik (1925-1935) [/h]Osmanlı devletinde kullanılan takvim, saat ve olculer diğer milletlerden oldukca farklıydı. Bu farklılıklar sosyal ve ekonomik alanlarda sorunların yaşanmasına ve anlaşmazlıklara neden oluyordu. Yeni kurulan Turkiye Cumhuriyeti devletinin diğer ulkelerle olan ilişkilerini kolaylaştırmak amacıyla takvim, saat ve olculerde değişiklik yoluna gidildi. Bunun sonucunda Hicri ve Rumi takvimler, Miladi takvim olarak değiştirildi. Alaturka saat yerine uluslar arası saat kullanılmaya başlandı. Arap rakamlarının yerini modern rakamlar aldı. Okka, endaze, arşın gibi olcu birimlerinin yerine metre, litre, kilogram gibi olcu birimleri getirildi. Ayrıca sadece Cuma gunleri yapılan tatil yerine Cumartesi ve Pazar gunleri tatil yapılmasına karar verildi.
[h=4]Medeni Kanun Kabulu (1926) [/h]Osmanlı devleti doneminde uygulanan hukuk kuralları toplumsal ihtiyacı karşılayamayacak nitelikteydi. Aile hayatı, miras, evlilik vb. konularda erkeklerin kadınlardan daha cok ustunluğu vardı. Bu da laik hukuk ve devlet anlayışına ters kacmaktaydı. Bu nedenle Avrupa ’da uygulanan medeni kanunlar incelenerek Turkiye Cumhuriyeti devleti icin en uygun olanın İsvicre medeni kanunu olduğuna karar verildi. Bu kararın verilmesindeki sebepler ise; İsvicre medeni kanununun Turk aile yapısına en uygun olan olması, kadın-erkek eşitliğine dayanması ve demokratik olmasıydı. Kanun yeniden duzenlenerek ve tercume edilerek Turk medeni kanunu olarak kabul edildi.
Medeni kanunun kabuluyle;
Cok eşli evlilik yerine tek eşli evlilik getirildi.
Resmi nikÂh zorunlu hale getirildi.
Kadınlara toplum yaşayışı icinde dilediği mesleği secme hakkı verildi.
Miras paylaşımında kadın ve erkeklere eşit haklar sağlandı.
Kadınlara da boşanma hakkı verildi.
[h=4]Turk Kadının Siyasi Haklara Sahip Olması (1926-1934) [/h]Cumhuriyetin ilanından sonra toplumda ihmal edilen ve ikinci plana atılan kadın hakları onem kazanmıştı ve kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip olmaya başlamıştı. Medeni kanunun da kabul edilmesinden sonra kadınların toplumda sahip olduğu değer artmaya başlamıştı. 1926 yılında kadınlara secme ve secilme hakkının da getirilmesiyle kadınların da siyasi hayatta etkin olması sağlandı. Oncelikle 3 Nisan 1930 ’da kadınlara belediye secimlerinde oy kullanma hakkı verildi. 1933 yılında ise kadınların muhtarlığa ve ihtiyar heyetine secilebilmek icin secimlere girmesi sağlandı. Bircok Avrupa ulkesinden once, 1934 yılında kadınlara parlamentoda vekil olabilme hakkı da tanındı. Boylelikle kadınlar da siyasette erkekler kadar soz sahibi olabildi ve yonetime katılabildi.
[h=4]Kabotaj Kanunu (1 Temmuz 1926) [/h]Kabotaj kelime anlamı olarak, bir devletin kendi limanlarına ticaret konusunda tanıdığı ayrıcalık demektir. 1 Temmuz 1926 ’da ilan edilen Kabotaj kanunuyla Marmara denizi ve boğazlarda, butun akarsu ve gollerde, butun kara sularında gemilerle mal ve yolcu taşıma hakkı Turk vatandaşlarına verildi. Yabancı gemilerin ise sadece yabancı ulkelerin limanları ile Turk limanları arasında insan ve yuk taşıyabileceği kabul edildi.
[h=4]Harf Devrimi (1 Kasım 1928) [/h]Yeni kurulan bir devlet olan Turkiye Cumhuriyeti ’ne, Osmanlı devletinde kullanılan Arap alfabesi ceşitli problemler yaratıyordu. Ayrıca dinsel anlamları olan bir alfabe olduğu icin, okuma yazması olmayan halk Arap alfabesiyle yazılan her esere dini acıdan yaklaşmakta ve sadece okuma yazma bilmek bile dinle ilişkilendirilmekteydi. Bu da halkın yanlış yonlendirilmesine sebep olmaktaydı.
Alfabenin değiştirilmesi ve uygar Turk alfabesine gecilmesi icin bir “Alfabe Komisyonu” oluşturuldu ve yeni alfabe icin calışmalara başlandı. Milli kimliğimizi kazanmamız acısından cok buyuk onem taşıyan harf devrimi Ataturk ’un yeni harfleri kullanarak İsmet İnonu ’ye yazdığı mektupla tamamlanmış oldu. Mektupta şoyle diyordu; “Arkadaşlar, guzel dilimizi ifade etmek icin yeni Turk harflerini kabul ediyoruz. Bizim guzel, ahenkli, zengin dilimiz yeni Turk harfleriyle kendini gosterecektir. Yuzyıllardan bu yana kafalarımızı demir cerceve icinde bulundurarak anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak zorundasınız. Anladığımızın belirtilerine yakın gelecekte butun dunya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.”
Ataturk ’un, aynı akşam Sarayburnu ’nda halka soylediği “Bugun yapmak zorunda olduğumuz cok değerli bir iş daha vardır: Yeni Turk harflerini cabuk oğrenmek. Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, butun yurttaşlara oğretiniz. Bunu yurtseverlik gorevi biliniz. Bu gorevi yaparken duşununuz ki bir ulusun, bir sosyal topluluğun yuzde onu ancak okuma yazma bilir, yuzde doksanı bilmezse, bundan insan olanların utanması gerek.” sozleriyle de halk inkılÂbı resmen ilan edildi.
Ataturk yazıyı değiştirecek devrimi anlatmak icinde yurdun bircok bolgesinde tahta başında yeni harfleri vatandaşlara tanıttı. Harf devriminin ilanıyla Turkiye devleti batı medeniyetleriyle ve kulturleriyle yakınlaşma sağladı. Bu nedenle harf devrimi sosyal, siyasal ve kulturel alanlarda cok buyuk yankı uyandırdı. Harf devrimi sayesinde okuma yazma oranı da arttı ve okuma alışkanlığı da topluma kazandırılmış oldu.
[h=4]Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934) [/h]Osmanlı devletinde soyadı yerine lakap kullanılıyordu. İsimlerin yanında ailelerin unvanı, doğum yeri veya babalarının isimleri bulunuyordu. Bu durum devlet işlemlerinde karışıklıklara sebep oluyordu.
Karışıklıkları gidermek icin 21 Haziran 1934 ’te soyadı kanunu cıkarıldı. Bu kanuna gore “ağa, molla, hafız, paşa, efendi” gibi unvanlar kullanılması yasaklandı. Her Turk vatandaşı kendi adının yanına aile uyelerinin de ortak kullanacağı bir soyadı sececek ve onu kullanacaktı.
24 Kasım 1934 ’te Gazi Mustafa Kemal Paşa ’ya “Ataturk” soyadı verildi. Bu soyadı kendi akrabaları da dahil olmak uzere kimseye verilmemesi kararı alındı.
[h=4]Laiklik İlkesinin Anayasaya Eklenmesi (1937) [/h]Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, Şeriye ve Evkaf VekÂleti ’nin yerine sadece din işleriyle ilgilenecek Diyanet İşleri Başkanlığı ’nın kurulması, tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi yeniliklerle oluşturulmaya calışılan laiklik ilkesi, 1924 Anayasa ’sındaki “Turkiye devletinin dini İslam ’dır” ibaresinin kaldırılmasıyla yasallaştırıldı. 5 Şubat 1937 ’de anayasanın 2. maddesine Turkiye ’nin laik bir devlet olduğunun yazılmasıyla laiklik devrimi tamamlandı.