
Bu yazımızda saklı paylı mirascının karşılık alarak veya almayarak kendi isteğiyle kendi payından vazgecmesinden, feragat etmesinden bahsedeceğiz.
Bizim yasamızda saklı pay denilen bir muessese vardır. Kanunumuz uc farklı saklı paylı mirascıdan soz etmiştir, bunlar; alt soy, eş, anne ve babadır. Miras bırakanın saklı paylı olmayan mirascılara mirastan pay verme zorunluluğu yoktur. Ornek olarak bir miras bırakanın yasal mirascıları sadece kardeşleri ise bu kişileri hicbir sebep olmadan mirastan uzaklaştırabilir ama miras bırakanın saklı paylı mirascıları mirastan uzaklaştırabilmesi icin bazı gerekcelerin olması gerekir. Bu kişileri mirastan uzaklaştırmak icin ya Turk Medeni Kanunu madde 510 ’da ongorulen mirastan cıkarma sebepleri olması gerekir ya da mirastan yoksunluk sebeplerinin mevcut olması gerekir. Eğer mevcutta bu secenekler yoksa o zaman saklı paylı mirascının mirastan pay almaması veya saklı payını ihlal edecek bir kısmını almaması icin yapılması gereken işlem saklı paylı mirascı ile anlaşmaktır, yani onu vazgecirmektir. Bu feragat ivazlı veya ivazsız bir şekilde yapılabilir. Saklı paylı mirascı ivazlı olarak feragat ettirilirse bu işlem karşılığında saklı paylı mirascının mal varlığının aktifinde artış gosterecek bir değer verilir ve saklı paylı mirascı, saklı payından bu şekilde feragat eder. Buna karşılık saklı paylı mirascı ivazsız olarak tamamen merhamet duyguları ile kimin lehine feragat edecekse o kişi icin feragat edebilir.
Miras bırakan, bir mirascı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sozleşmesi yapabilir. Bu sozleşme bir olumsuz miras sozleşmesidir. Dolayısıyla feragat icin yapılacak sozleşme miras sozleşmelerinin şekil şartlarına tabidir, yani resmi vasiyetname şeklinde, noterde duzenleme biciminde yapılması gerekir. Feragat eden kişi tam feragatte bulunmuşsa o zaman o mirascı mirascılık sıfatını da kaybedecektir ama kısmi feragat etmişse şuphesiz ki kalan kısım icin mirascılık sıfatı devam edecektir.
Feragat sozleşmesinin duzenleme şeklinde noterde yapılması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu anlamda Yargıtay İctihadı Birleştirme Kararı ’nda da vurgulandığı gibi taraflar haricen anlaşarak duzenledikleri bir sozleşmeyi noterde onaylatmak suretiyle feragat sozleşmesi yapamazlar. Bu durum şekle aykırılık teşkil eder. Bu anlamda bakıldığında miras bırakan mirascı ile feragat sozleşmesi yaptığında, saklı paylı mirascı mirastan feragat etmekle aslında kendisi icin bir olume bağlı tasarruf yapmamaktadır. Saklı paylı mirascı sadece beklenen bir haktan vazgecmektedir. Dolayısıyla onun ehliyeti veya onun işlem yapabilmesi genel kurallara tabi olur. Saklı paylı mirascının yaptığı işlem olume bağlı tasarruf olarak nitelendirilmediği icin onun yaptığı eylem temsilci vasıtasıyla da yapılabilir. Tabi ki bu işlemi yapabilmesi icin tam ehliyetli olması zorunludur. Eğer tam ehliyet sahibi değilse şuphesiz ki bu işlemi onun adına yasal temsilcisi yerine getirebilecektir.
Mirastan feragat sozleşmesinin bir ivaz mukabilinde veya karşılıksız yapılabileceğinden bahsetmiştik. Eğer saklı paylı mirascı herhangi bir ivaz olmadan feragatte bulunmuş ise bu durum onun alt soyunu etkilemeyecektir. Yani ivazsız feragat edenin alt soyu sanki feragat eden kendisinden once olmuş gibi halefiyet ilkesi yoluyla o mirastan payını isteyebilir ama feragat eden bir ivaz mukabilinde feragat işlemini gercekleştirmişse o zaman alt soyunun mirascılığı artık soz konusu olmayacaktır. Kanun koyucu burada cifte zenginleşmeyi engellemek icin boyle bir hukum koymuştur ama şuphesiz ki olağan hayat her zaman bu koşulları sunmaz. Bir durum uzerinden basitce değerlendirilirse, feragat eden mirascı aldığı ivazı luzumsuzca harcayıp tuketmiş olabilir. Dolayısıyla bu şekilde kendi alt soyuna bir ust nesilden intikal edecek olan paylara engel olmuş olur hem de alt soyu icin kendisi hicbir şey bırakmamış olur. Fakat kanunun bu hususta herhangi bir cozumu yoktur.
Mirastan feragat eden kişi kimin lehine feragat ettiğini belirleyebilir. Ornek olarak bir babanın uc cocuğundan biri engelliyse diğer kardeşlerden birinin o engelli kardeş lehine mirastan feragat etmesi muhtemeldir. Eğer feragat bir kişi belirtilip lehine feragat edilmişse ve lehine feragat edilen olum, ret, yoksunluk vs. gibi sebeplerle mirascılık statusunu kaybetmişse feragat hukumden duşer. Ancak feragat eden kimin lehine feragat ettiğini belirtmemişse en yakın ortak kokun alt soyu lehine feragat etmiş sayılır.

Tablodan yola cıkılacak olursa; A, B lehine feragat edebilir veya kişi belirtmeden de feragat edebilir. A ’nın en yakın ortak koku M ’dir ve onun alt soyu da B ve C ’dir. Hatta B olmuşse A, D ve X lehine de feragat etmiş sayılır. Bu hususta en yakın ortak kok kavramı vardır ama bunu demek değil de zumre başı demek daha doğru olurdu. Feragatin hukumden duşebilmesi icin o zumre başından aşağı gidenlerin (yani M ’nin altındakilerin hepsinin) mirascı olamaması gerekir. Tabloya gore değerlendirilirse, A ’nın feragatinin duşebilmesi icin B, C, D, X kişilerinin hepsinin birden mirascı olamaması gerekir. Bu durum uygulamada eski zamanlarda ve gunumuzde zumre başı olarak yapılıyor. Yani kanundaki ifadenin bir ceviri hatası olduğunu rahatlıkla soyleyebiliriz.
Kanun feragat edenin mirascılık sıfatını kaybettiğinden bahseder. Fakat bu ifadeyi sadece bu şekilde bırakmak beraberinde bazı uyuşmazlıkları da getirebilir. Ornek olarak, mirascı miras bırakanı sağlığındayken belirli bir miktar bedel karşılığında ivazlı feragat yapıp mirascılık sıfatını kaybederse ve miras bırakan oldukten sonra terekedeki değer, borcları karşılamaya yetmemesi durumunda problemler baş gostermiş olacaktır. Bu durum icin kanundaki 530. madde duzenlenmiştir.
Turk Medeni Kanunu madde 530 – Mirasın acılması anında tereke, borcları karşılamıyorsa ve borclar mirascılar tarafından da odenmiyorsa, feragat eden mirascıları, alacaklılara karşı feragat icin olumden onceki beş yıl icinde miras bırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın acılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.
O takdirde miras bırakanın alacaklıları, alacaklarını terekeden ve mirası kabul etmiş diğer mirascılardan alamadıkları takdirde geriye donuk 5 yıl icerindeki ivaz mukabilinde yapılmış feragat edenlerden zenginleşmeleri oranında isteyebilirler. Bu kişiler odemekten kacınırlarsa tereke alacaklıları icra takibini bu kişilere karşı sorumlulukları oranında yapabilirler.

Miras bırakan, bir mirascı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sozleşmesi yapabilir. Bu sozleşme bir olumsuz miras sozleşmesidir. Dolayısıyla feragat icin yapılacak sozleşme miras sozleşmelerinin şekil şartlarına tabidir, yani resmi vasiyetname şeklinde, noterde duzenleme biciminde yapılması gerekir. Feragat eden kişi tam feragatte bulunmuşsa o zaman o mirascı mirascılık sıfatını da kaybedecektir ama kısmi feragat etmişse şuphesiz ki kalan kısım icin mirascılık sıfatı devam edecektir.
Feragat sozleşmesinin duzenleme şeklinde noterde yapılması gerektiğinden bahsetmiştik. Bu anlamda Yargıtay İctihadı Birleştirme Kararı ’nda da vurgulandığı gibi taraflar haricen anlaşarak duzenledikleri bir sozleşmeyi noterde onaylatmak suretiyle feragat sozleşmesi yapamazlar. Bu durum şekle aykırılık teşkil eder. Bu anlamda bakıldığında miras bırakan mirascı ile feragat sozleşmesi yaptığında, saklı paylı mirascı mirastan feragat etmekle aslında kendisi icin bir olume bağlı tasarruf yapmamaktadır. Saklı paylı mirascı sadece beklenen bir haktan vazgecmektedir. Dolayısıyla onun ehliyeti veya onun işlem yapabilmesi genel kurallara tabi olur. Saklı paylı mirascının yaptığı işlem olume bağlı tasarruf olarak nitelendirilmediği icin onun yaptığı eylem temsilci vasıtasıyla da yapılabilir. Tabi ki bu işlemi yapabilmesi icin tam ehliyetli olması zorunludur. Eğer tam ehliyet sahibi değilse şuphesiz ki bu işlemi onun adına yasal temsilcisi yerine getirebilecektir.
Mirastan feragat sozleşmesinin bir ivaz mukabilinde veya karşılıksız yapılabileceğinden bahsetmiştik. Eğer saklı paylı mirascı herhangi bir ivaz olmadan feragatte bulunmuş ise bu durum onun alt soyunu etkilemeyecektir. Yani ivazsız feragat edenin alt soyu sanki feragat eden kendisinden once olmuş gibi halefiyet ilkesi yoluyla o mirastan payını isteyebilir ama feragat eden bir ivaz mukabilinde feragat işlemini gercekleştirmişse o zaman alt soyunun mirascılığı artık soz konusu olmayacaktır. Kanun koyucu burada cifte zenginleşmeyi engellemek icin boyle bir hukum koymuştur ama şuphesiz ki olağan hayat her zaman bu koşulları sunmaz. Bir durum uzerinden basitce değerlendirilirse, feragat eden mirascı aldığı ivazı luzumsuzca harcayıp tuketmiş olabilir. Dolayısıyla bu şekilde kendi alt soyuna bir ust nesilden intikal edecek olan paylara engel olmuş olur hem de alt soyu icin kendisi hicbir şey bırakmamış olur. Fakat kanunun bu hususta herhangi bir cozumu yoktur.
Mirastan feragat eden kişi kimin lehine feragat ettiğini belirleyebilir. Ornek olarak bir babanın uc cocuğundan biri engelliyse diğer kardeşlerden birinin o engelli kardeş lehine mirastan feragat etmesi muhtemeldir. Eğer feragat bir kişi belirtilip lehine feragat edilmişse ve lehine feragat edilen olum, ret, yoksunluk vs. gibi sebeplerle mirascılık statusunu kaybetmişse feragat hukumden duşer. Ancak feragat eden kimin lehine feragat ettiğini belirtmemişse en yakın ortak kokun alt soyu lehine feragat etmiş sayılır.

Tablodan yola cıkılacak olursa; A, B lehine feragat edebilir veya kişi belirtmeden de feragat edebilir. A ’nın en yakın ortak koku M ’dir ve onun alt soyu da B ve C ’dir. Hatta B olmuşse A, D ve X lehine de feragat etmiş sayılır. Bu hususta en yakın ortak kok kavramı vardır ama bunu demek değil de zumre başı demek daha doğru olurdu. Feragatin hukumden duşebilmesi icin o zumre başından aşağı gidenlerin (yani M ’nin altındakilerin hepsinin) mirascı olamaması gerekir. Tabloya gore değerlendirilirse, A ’nın feragatinin duşebilmesi icin B, C, D, X kişilerinin hepsinin birden mirascı olamaması gerekir. Bu durum uygulamada eski zamanlarda ve gunumuzde zumre başı olarak yapılıyor. Yani kanundaki ifadenin bir ceviri hatası olduğunu rahatlıkla soyleyebiliriz.
Kanun feragat edenin mirascılık sıfatını kaybettiğinden bahseder. Fakat bu ifadeyi sadece bu şekilde bırakmak beraberinde bazı uyuşmazlıkları da getirebilir. Ornek olarak, mirascı miras bırakanı sağlığındayken belirli bir miktar bedel karşılığında ivazlı feragat yapıp mirascılık sıfatını kaybederse ve miras bırakan oldukten sonra terekedeki değer, borcları karşılamaya yetmemesi durumunda problemler baş gostermiş olacaktır. Bu durum icin kanundaki 530. madde duzenlenmiştir.
Turk Medeni Kanunu madde 530 – Mirasın acılması anında tereke, borcları karşılamıyorsa ve borclar mirascılar tarafından da odenmiyorsa, feragat eden mirascıları, alacaklılara karşı feragat icin olumden onceki beş yıl icinde miras bırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın acılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.
O takdirde miras bırakanın alacaklıları, alacaklarını terekeden ve mirası kabul etmiş diğer mirascılardan alamadıkları takdirde geriye donuk 5 yıl icerindeki ivaz mukabilinde yapılmış feragat edenlerden zenginleşmeleri oranında isteyebilirler. Bu kişiler odemekten kacınırlarsa tereke alacaklıları icra takibini bu kişilere karşı sorumlulukları oranında yapabilirler.