
Yorukler, dunyada bilinen en onemli gocebe topluluklardan biridir. Kendilerine has yaşam tarzı ve kulturleri ile unlenmişlerdir. Gunumuzde yoruk kulturu maneviyatından hicbir şey kaybetmese de, yoruk yaşamı giderek kayboluyor.
Gocebe hayatını benimsemiş Turkmenlere (Oğuz Turkleri) yoruk denir. Gecmişte Anadolu ’da bulunan yayla ve kışla hayatı yaşayan Turkmen aşiretleri de aynı şekilde ‘yoruk ’ olarak ifade edilirdi. Gocebe hayat tarzı, toplulukların soylarını devam ettirebilmek icin belirsiz aralıklarla yer değiştirme alışkanlığını kapsamaktadır. Yorukler, coğrafi koşullara gore ovaya ya da dağa yerleşiyor, konargocer bir yaşam bicimi suruyorlardı. Yoruk kelimesi, Turkce ’de ‘yurumek ’ kelimesinden turetilerek oluşturulmuştur. Ayrıca, bir sıfat olarak Meninski sozluğunde de yerini almıştır.
[h=4]Yoruklerin Gecmiş Yolculuğu[/h]Tarihi bakımdan butun Oğuz kolundan olan Batı Turkleri ’ne ‘Turkmen ’ denmiştir. Turkmenlere, Yoruk denmesi ise; Turkiye ’deki Turkmenlerin Osmanlı Devleti ’ndeki İranlılardan ayırt edilebilmesi icindir. Osmanlı Devleti Kayı boyundandır. Yorukler, Akkoyunlu Devleti ’nden ya da elde edilen beyliklerden gelen toplulukları oluşturuyordu. Orta Asya ’dan goc ederek gocebe yaşam tarzını benimseyen Oğuzlar, İran ’dan gectikten sonra, Anadolu ’ya geldiler. Anadolu ’da alıştıkları hayata; yani gocebeliğin getirdiği yaşam tarzına devam ettiler. Aralarından yerleşik hayata gecmek isteyen de olmuştur. O donemler Yoruklere, Turkmen yerine ‘Oğuzlar ’ deniyordu. Anadolu Selcukluları doneminde yorukler ’den askeri guc olarak yararlanıldı.
Anadolu Turkleştirildikten sonra, ceşitli bolgelere dağılan Oğuz boyları once ‘Turkmen ’; sonra da ‘yoruk ’ ismini aldı. Osmanlı İmparatorluğu ise Balkanlar ’da kazanılan topraklara sahip cıkması icin yorukleri Rumeli ’ye gondermiştir. Yoruklerin fethedilen yerlere gonderilmesi, daha sonra Osmanlı ’nın duzenli politikası haline geldi. Osmanlı Devleti, gercekleştirdiği fetihlerin etkisini artırmak amacı başta olmak uzere ceşitli sebeplerle, yorukleri bu topraklara aktarmıştır. Bu Yoruk grupları Rumeli ’de orduya lojistik destek verecek şekilde yerleştirilmişlerdi. Bu sebeple onlara yorukler isminden sonra bir de ‘Evlad-ı Fatihan ’ denmiştir.
Celali isyanlarının başlamasıyla, Anadolu ’da bulunan yoruklerin duzeni bozulmaya başladı. Devlet, otoriteyi ele almak ve olası zararları onlemek amacıyla yoruklere mecburi yerleşmeye yonlendirdi. 1683 Viyana Seferi ’nin olumsuz sonuclanmasıyla, ozellikle Anadolu ’daki yorukler tamamen iskÂn edilmek istendi. Rumeli ’dekilerden ise askeri anlamda fayda sağlandı.
Yoruklerle ilgili kanuni hukumler ilk kez Fatih Kanunnamesi ile konuşuldu. Buna gore yoruk teşkilatı hem idari hem de askeri amaclara gore duzenlenmişti. Kanunname ’nin tam olarak duzenlenmesi ise Kanuni Devri ’nin ortalarında gercekleşti.
[h=4]Yaşam Tarzı[/h]Kolay hareket etme yeteneğiyle bilinen yorukler, Orta Asya ’dan beri kendi hayat tarzlarını oluşturmuşlardır. Yorukler; oba, oymak, boy ve ulus şeklinde ayrılırdı. Yaylak ve kışlalarda, her soyun kendi yaşadığı alana ‘oba ’ denmekteydi. (Oba zamanla mahalle kelimesi ile yer değiştirecekti) Bir ya da iki tane oba halkına, ‘oymak ’ denirdi. Oymakların başında Kethuda bulunurdu. Kethuda yoruklerin deyimiyle ‘kÂhya ’ idi. Birkac oymak birleştiğinde ise ‘boy ’ olarak adlandırılırdı. Boyların lideri boy beyi olarak ifade edilirdi. Boyların bir araya gelmesinden ise ‘ulus ’ meydana gelir; onun başındakine de ‘ulus beyi ’ denilirdi. Yılın sıcak zamanlarını serin yaylalarda, soğuk zamanlarını ise daha sıcak olan kışlaklarda geciren yorukler, gidiş gelişlerini belli bir duzen icinde yaparlardı. Yaylası ya da kışlağı olmayanlar ise otlak kiralardı.
[h=4]Gecim Kaynakları[/h]Yorukler, gocebe hayatta doğal akışa uyum sağlamış ve onun şartlarına gore şekil almışlardır. Mevsim gecişlerinde yer değiştirmek ve coğrafi unsurlar gecim kaynağı olan hayvancılıkla doğrudan ilişkilidir. Yine de her yoruk grubunu kendi coğrafyasına gore değerlendirmek en doğrusudur. Genellersek, hayvancılık en fazla ilgilendikleri gecim kaynağıdır; ancak ceşitleri değişebilir, diyebiliriz.
Anadolu ’da yaylak ve kışlak şekillerde yaşayan yorukler, geniş hayvan suruleri sayesinde bulundukları yerlerdeki halkın et, yoğurt, peynir, yağ, sut gibi hayvansal gıda ihtiyaclarının uretimini yaparlardı. Koy ve kasabadaki pazarlara iner, uretimlerini satarak; kendi ihtiyaclarını karşılayabilirlerdi. Yoruklerin bolgelerine gore değişmekle beraber, en cok etinden, sutunden, derisinden ve yununden yararlandıkları hayvanlar; koyun ve keci gibi ağır olmayan hayvanlardı. Bu yuzden kendilerine koydukları isimler koyun ve keci isimlerini de kapsar: Karakecili, Sarıkecili, vb. Yılın bahar zamanı geldiğinde, yorukler yaylalara gitmek icin eşekler, atlar ve bazen de develerden yararlanırlardı.
Yorukler yaylak ve kışlak alanları birbirine yakınsa ve coğrafi koşullar oyle yonlendiriyorsa, tarımla da uğraşırlardı. Osmanlı Devleti ’nin yoruklerden talebi, yılın bazı donemlerinde yerleşik hayata gecmeleri ve tarımla uğraşmaları yonundeydi. Devletin belirlediği bataklık ya da ormanlık gibi alanları tarıma uygun hale getirmeleri icin yoruklerin tarımla ilgilendikleri de oluyordu. Bu zamanlarda yetiştirdikleri; pamuk, pirinc, buğday gibi temel urunler oluyordu.
Yorukler, -gunumuzde de varlığını surdurenler dÂhil- kendi temel ihtiyaclarını kendi cozumleriyle karşılardı. Orneğin; kendi urettikleri keceden cadır dikerler, kecinin kıllarından yastık / cul yaparlar ve koyunyununden de giyim malzemesi uretirler. Genelde gunluk beslenmelerinde tarhana, bulgur gibi o coğrafyanın yaygın besin kaynakları bulunur. Cadırların icerisinde yemek pişirmek, uyumak ve sohbet etmek icin ayrı bolumler olurdu. Binek hayvanlarının muhafaza edildiği daha buyuk cadırlar bile vardı.
Anadolu ’da Yorukler Nerelere Yerleştiler?
Yerleşik hayata gecen yorukler
Aydın, Manisa, Kutahya, Adana, Muğla ve Balıkesir gibi ceşitli yerlerde yaşamaktadırlar.
Hala gocebe alışkanlıklarını surduren yorukler:
Orta Toroslar uzerinde ceşitli yaylalarda yaşamaktadırlar.
Rumeli Yorukleri ve Anadolu Yorukleri Arasındaki Farklar
Gorevler: Rumeli ’de hayatlarını surduren yoruklerin o bolgeye yerleştirilme amacı askeri ve idaridir. Yorukler, orduda yamak ve eşkinci olarak gorev almanın yanı sıra; celikcilik, tuzculuk, doğancılık, yağcılık, kurecilik, akıncılık gibi işler de yapıyorlardı. Ayrıca nakliye işlerinde, gemi yapımında, topların naklinde, kale yapımında ve madenlerde değerlendirilmişlerdir. Anadolu ’daki yorukler ise; yuncu, ellici ya da darıcı gibi işlerle gorevlendiriliyordu.
Yerleşim: Anadolu ’da daha dağınık halde bulunan yorukler varken Rumeli ’de daha teşkilatlı ve belli bir yere bağlıydı.
Ozetlemek gerekirse; yorukler, başıboş dolaşan topluluklar değil, devletin kontrolunde olan ve yonlendirilen gruplardı. Devletin ihtiyacı olan alanlarda faaliyet gostererek, tamamlayıcı bir rol ustleniyorlardı.
[h=4]Yoruklerin Gunumuzdeki Faaliyetleri[/h]Yerleşik hayata surec icerisinde yavaş yavaş geciş yapan yorukler, uzun sure gocebe hayatı surdurmede direnmiştir. Hatta gunumuzde Torosların belirli bir bolgesinde, hala faaliyetlerine devam eden ufak tefek yorukler olduğu bilinmektedir. Cok fazla sayıda olmasa da gocebe yorukler, Turkiye ’nin ceşitli yerlerinde bulunmaktadır. Ancak yine de buyuk bir coğunluğunun yerleşik yaşama gectiğini belirtmekte fayda var. Yerleşik hayata gecseler de yorukler, bazı alışkanlıklarını devam ettirirler. Bunlar; panayır, keşkek, kıl cadırı, kilim, hasır ve deve gureşi olarak ozetlenebilir. Gunumuzde Turkiye ’de bazı bolgelerde şenlikler kapsamında temsili yoruk gocu ve deve gureşi yapılmaktadır. Gunumuzde hala Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya gibi ulkelerin dağlarında yaşayan Rumeli yorukleri ceşitli gruplara ayrılmaktadırlar: Kocacık Yorukleri, Naldoken Yorukleri, Vize Yorukleri, vb.
Kocacık Yorukleri
Orta Asya ’dan gelip, Anadolu ’da Aydın ve Soke taraflarında yaşayan ‘Kızıloğuz ’ Turkmenlerine, Kocacık Yorukleri denmektedir. Kocacık, Makedonya ’da Merkez Jupa ’ya bağlı olan bir koydur. Kocacık ’ta goclerden olayı buyuk rakamlarda nufus azalması yaşanmıştır. Koyun yok olmaması icin, yakınlarda Novak Koyu ’nden yardım almaktadır.
Kocacık, Mustafa Kemal Ataturk ’un babası Ali Rıza Efendi ’nin koyu olarak bilinmektedir.
Naldoken Yorukleri
Bilinen en buyuk Yoruk grubu, Naldoken Yorukleridir.
Vize Yorukleri
Yoruk grupları arasında en az sayıda olan grup, Vize Yorukleridir. Bilgilere gore, Dimetoka ve Haskoy dışında kalan Turkiye sınırlarının Avrupa bolumune yerleşmişlerdi.
Tarihci M. Tayyip Gokbilgin ’e gore ise Rumeli Yorukleri 5 gruba ayrılmaktadır: Naldoken Yorukleri, Tanrıdağı Yorukleri, Selanik Yorukleri, Ofcabolu Yorukleri, Vize Yorukleri.
[h=4]Yoruklerin Ozellikleri[/h]Gunumuze kadar uzanmış yorukler, hayat tarzlarını ve yaşayışlarını şu ozelliklerle tanımlamaktadırlar:
Aile kavramı ve bağlar onlar icin oldukca onemlidir. Erkek hÂkimiyetine dayalıdır. Hayat gocebe bir şekilde surerken, aileler birbirlerine kenetlenip, ortak bir davranış icinde olmak ve beraber mucadele etmek zorundadırlar.
Yerleştikleri bolgelerde insanlarla iyi ilişkiler kurmaktadırlar. Uyumludurlar. Cadırlarını ziyaret eden kişilere ikramda bulunmak, adetlerindendir. Yenilik ve yabancı insanlara karşı onyargıları azdır. Her turlu farklılığa karşı hoşgoru icindedirler.
Aralarında akrabalık bağı olanlar, aynı aşiretin kişileri ile evlenebilir.
Paylaşım yapmak ve gorev bilincine cok onem verirler.
Kişisel bakımlarına onem verirler. Cadırlarını genelde su kaynaklarına yakın bolgelere kurmaktadırlar. Bir soylentiye gore, gecmiş zamanda bir Yoruk banyo yapmak uğruna, sert bir kış gununde golun buzunu kırmıştır. Hasta olmak uğruna banyo yapmıştır.
Ozgurlukcudurler. Gocebe yaşam tarzı, yorukleri ozgurluklerine duşkun bir hale getirmiştir. Yerleştikleri yerde bağımsızlıklarını tehlikeye sokacak bir durum oluşursa, orayı hemen terk ederler. Gocebelik yaşam ozgurluğu esas alsa da oldukca kuralları olan bir sistemdir. Disiplin, olmazsa olmaz.
Olum, doğum ya da herhangi bir olağandışı durum, yoruklerin goc vaktini engelleyemez. Goz vakti yola cıkılır. Topluluk icinde goc vakitleri bir ceşit kutlama gibi gecmektedir.
Yorukler, tum ihtiyaclarını doğadan karşıladıkları icin, kendilerini doğaya karşı sorumlu hissederek, bilincli davranmışlardır. Ağaclara, ormanlara zarar vermeden yaşamışlardır.
Dertlerini, sevgilerini, acılarını maniler ve turkuler aracılığı ile ifade etme kulturleri vardır.
Her ne kadar erkek hÂkimiyeti baskın olsa da ailenin yaşlı kadını kutsal sayılırdı. Cadırların yonetimi yaşlı kadınlara aittir.
Yoruklerde muhafazakÂrlık olduğu soylenemez. Genc kızlar ve erkekler koyun, keci otlatmaya gidebilir.
Yorukler, şiir ve ağıtlarında genelde Osmanlı ’nın iskÂn politikası sebebiyle yerlerinden edilmelerini konu edinmiştir. Ve o unlu dizeler cıkmıştır: ‘Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir ’Yoruk Yemekleri
Surekli goc halinde olan yoruklerin bir ozelliği de cabuk ve pratik yemek yapmalarıydı. Temel gıda malzemesi ‘yufka ’ olan yorukler, en cok unlu yemekler hazırlardı. Ayrıca yemek yerine ‘aş ’ kelimesini kullanırlardı. Genelde yufka bol bol yapılır, ust uste yığılır; gunlerce bu şekilde yenilirdi. Ozellikle ertesi gunlerde yenen yufkalar yumuşasın diye hafif ıslatılırdı. Bunun dışında sutlu ve etli menuler de onlar icin onde gelen lezzetlerdendi.
Yoruk yemeklerinden bazıları şoyledir; Keşkek, topalak, kakac, kaymaklı bukme, sıkma durum, sutlu aş, yoğurt corbası, hoşmerim, pekmez helvası, tavuk dolması, gelin onu, tas kapama, kuzu etli genger, ateş pidesi, sura, kolle, kekik salatası, yuvarlama, ısırgan kavurması, mantı ve corba.
Gocebe hayatını benimsemiş Turkmenlere (Oğuz Turkleri) yoruk denir. Gecmişte Anadolu ’da bulunan yayla ve kışla hayatı yaşayan Turkmen aşiretleri de aynı şekilde ‘yoruk ’ olarak ifade edilirdi. Gocebe hayat tarzı, toplulukların soylarını devam ettirebilmek icin belirsiz aralıklarla yer değiştirme alışkanlığını kapsamaktadır. Yorukler, coğrafi koşullara gore ovaya ya da dağa yerleşiyor, konargocer bir yaşam bicimi suruyorlardı. Yoruk kelimesi, Turkce ’de ‘yurumek ’ kelimesinden turetilerek oluşturulmuştur. Ayrıca, bir sıfat olarak Meninski sozluğunde de yerini almıştır.
[h=4]Yoruklerin Gecmiş Yolculuğu[/h]Tarihi bakımdan butun Oğuz kolundan olan Batı Turkleri ’ne ‘Turkmen ’ denmiştir. Turkmenlere, Yoruk denmesi ise; Turkiye ’deki Turkmenlerin Osmanlı Devleti ’ndeki İranlılardan ayırt edilebilmesi icindir. Osmanlı Devleti Kayı boyundandır. Yorukler, Akkoyunlu Devleti ’nden ya da elde edilen beyliklerden gelen toplulukları oluşturuyordu. Orta Asya ’dan goc ederek gocebe yaşam tarzını benimseyen Oğuzlar, İran ’dan gectikten sonra, Anadolu ’ya geldiler. Anadolu ’da alıştıkları hayata; yani gocebeliğin getirdiği yaşam tarzına devam ettiler. Aralarından yerleşik hayata gecmek isteyen de olmuştur. O donemler Yoruklere, Turkmen yerine ‘Oğuzlar ’ deniyordu. Anadolu Selcukluları doneminde yorukler ’den askeri guc olarak yararlanıldı.
Anadolu Turkleştirildikten sonra, ceşitli bolgelere dağılan Oğuz boyları once ‘Turkmen ’; sonra da ‘yoruk ’ ismini aldı. Osmanlı İmparatorluğu ise Balkanlar ’da kazanılan topraklara sahip cıkması icin yorukleri Rumeli ’ye gondermiştir. Yoruklerin fethedilen yerlere gonderilmesi, daha sonra Osmanlı ’nın duzenli politikası haline geldi. Osmanlı Devleti, gercekleştirdiği fetihlerin etkisini artırmak amacı başta olmak uzere ceşitli sebeplerle, yorukleri bu topraklara aktarmıştır. Bu Yoruk grupları Rumeli ’de orduya lojistik destek verecek şekilde yerleştirilmişlerdi. Bu sebeple onlara yorukler isminden sonra bir de ‘Evlad-ı Fatihan ’ denmiştir.
Celali isyanlarının başlamasıyla, Anadolu ’da bulunan yoruklerin duzeni bozulmaya başladı. Devlet, otoriteyi ele almak ve olası zararları onlemek amacıyla yoruklere mecburi yerleşmeye yonlendirdi. 1683 Viyana Seferi ’nin olumsuz sonuclanmasıyla, ozellikle Anadolu ’daki yorukler tamamen iskÂn edilmek istendi. Rumeli ’dekilerden ise askeri anlamda fayda sağlandı.
Yoruklerle ilgili kanuni hukumler ilk kez Fatih Kanunnamesi ile konuşuldu. Buna gore yoruk teşkilatı hem idari hem de askeri amaclara gore duzenlenmişti. Kanunname ’nin tam olarak duzenlenmesi ise Kanuni Devri ’nin ortalarında gercekleşti.
[h=4]Yaşam Tarzı[/h]Kolay hareket etme yeteneğiyle bilinen yorukler, Orta Asya ’dan beri kendi hayat tarzlarını oluşturmuşlardır. Yorukler; oba, oymak, boy ve ulus şeklinde ayrılırdı. Yaylak ve kışlalarda, her soyun kendi yaşadığı alana ‘oba ’ denmekteydi. (Oba zamanla mahalle kelimesi ile yer değiştirecekti) Bir ya da iki tane oba halkına, ‘oymak ’ denirdi. Oymakların başında Kethuda bulunurdu. Kethuda yoruklerin deyimiyle ‘kÂhya ’ idi. Birkac oymak birleştiğinde ise ‘boy ’ olarak adlandırılırdı. Boyların lideri boy beyi olarak ifade edilirdi. Boyların bir araya gelmesinden ise ‘ulus ’ meydana gelir; onun başındakine de ‘ulus beyi ’ denilirdi. Yılın sıcak zamanlarını serin yaylalarda, soğuk zamanlarını ise daha sıcak olan kışlaklarda geciren yorukler, gidiş gelişlerini belli bir duzen icinde yaparlardı. Yaylası ya da kışlağı olmayanlar ise otlak kiralardı.
[h=4]Gecim Kaynakları[/h]Yorukler, gocebe hayatta doğal akışa uyum sağlamış ve onun şartlarına gore şekil almışlardır. Mevsim gecişlerinde yer değiştirmek ve coğrafi unsurlar gecim kaynağı olan hayvancılıkla doğrudan ilişkilidir. Yine de her yoruk grubunu kendi coğrafyasına gore değerlendirmek en doğrusudur. Genellersek, hayvancılık en fazla ilgilendikleri gecim kaynağıdır; ancak ceşitleri değişebilir, diyebiliriz.
Anadolu ’da yaylak ve kışlak şekillerde yaşayan yorukler, geniş hayvan suruleri sayesinde bulundukları yerlerdeki halkın et, yoğurt, peynir, yağ, sut gibi hayvansal gıda ihtiyaclarının uretimini yaparlardı. Koy ve kasabadaki pazarlara iner, uretimlerini satarak; kendi ihtiyaclarını karşılayabilirlerdi. Yoruklerin bolgelerine gore değişmekle beraber, en cok etinden, sutunden, derisinden ve yununden yararlandıkları hayvanlar; koyun ve keci gibi ağır olmayan hayvanlardı. Bu yuzden kendilerine koydukları isimler koyun ve keci isimlerini de kapsar: Karakecili, Sarıkecili, vb. Yılın bahar zamanı geldiğinde, yorukler yaylalara gitmek icin eşekler, atlar ve bazen de develerden yararlanırlardı.
Yorukler yaylak ve kışlak alanları birbirine yakınsa ve coğrafi koşullar oyle yonlendiriyorsa, tarımla da uğraşırlardı. Osmanlı Devleti ’nin yoruklerden talebi, yılın bazı donemlerinde yerleşik hayata gecmeleri ve tarımla uğraşmaları yonundeydi. Devletin belirlediği bataklık ya da ormanlık gibi alanları tarıma uygun hale getirmeleri icin yoruklerin tarımla ilgilendikleri de oluyordu. Bu zamanlarda yetiştirdikleri; pamuk, pirinc, buğday gibi temel urunler oluyordu.
Yorukler, -gunumuzde de varlığını surdurenler dÂhil- kendi temel ihtiyaclarını kendi cozumleriyle karşılardı. Orneğin; kendi urettikleri keceden cadır dikerler, kecinin kıllarından yastık / cul yaparlar ve koyunyununden de giyim malzemesi uretirler. Genelde gunluk beslenmelerinde tarhana, bulgur gibi o coğrafyanın yaygın besin kaynakları bulunur. Cadırların icerisinde yemek pişirmek, uyumak ve sohbet etmek icin ayrı bolumler olurdu. Binek hayvanlarının muhafaza edildiği daha buyuk cadırlar bile vardı.
Anadolu ’da Yorukler Nerelere Yerleştiler?
Yerleşik hayata gecen yorukler
Aydın, Manisa, Kutahya, Adana, Muğla ve Balıkesir gibi ceşitli yerlerde yaşamaktadırlar.
Hala gocebe alışkanlıklarını surduren yorukler:
Orta Toroslar uzerinde ceşitli yaylalarda yaşamaktadırlar.
Rumeli Yorukleri ve Anadolu Yorukleri Arasındaki Farklar
Gorevler: Rumeli ’de hayatlarını surduren yoruklerin o bolgeye yerleştirilme amacı askeri ve idaridir. Yorukler, orduda yamak ve eşkinci olarak gorev almanın yanı sıra; celikcilik, tuzculuk, doğancılık, yağcılık, kurecilik, akıncılık gibi işler de yapıyorlardı. Ayrıca nakliye işlerinde, gemi yapımında, topların naklinde, kale yapımında ve madenlerde değerlendirilmişlerdir. Anadolu ’daki yorukler ise; yuncu, ellici ya da darıcı gibi işlerle gorevlendiriliyordu.
Yerleşim: Anadolu ’da daha dağınık halde bulunan yorukler varken Rumeli ’de daha teşkilatlı ve belli bir yere bağlıydı.
Ozetlemek gerekirse; yorukler, başıboş dolaşan topluluklar değil, devletin kontrolunde olan ve yonlendirilen gruplardı. Devletin ihtiyacı olan alanlarda faaliyet gostererek, tamamlayıcı bir rol ustleniyorlardı.
[h=4]Yoruklerin Gunumuzdeki Faaliyetleri[/h]Yerleşik hayata surec icerisinde yavaş yavaş geciş yapan yorukler, uzun sure gocebe hayatı surdurmede direnmiştir. Hatta gunumuzde Torosların belirli bir bolgesinde, hala faaliyetlerine devam eden ufak tefek yorukler olduğu bilinmektedir. Cok fazla sayıda olmasa da gocebe yorukler, Turkiye ’nin ceşitli yerlerinde bulunmaktadır. Ancak yine de buyuk bir coğunluğunun yerleşik yaşama gectiğini belirtmekte fayda var. Yerleşik hayata gecseler de yorukler, bazı alışkanlıklarını devam ettirirler. Bunlar; panayır, keşkek, kıl cadırı, kilim, hasır ve deve gureşi olarak ozetlenebilir. Gunumuzde Turkiye ’de bazı bolgelerde şenlikler kapsamında temsili yoruk gocu ve deve gureşi yapılmaktadır. Gunumuzde hala Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya gibi ulkelerin dağlarında yaşayan Rumeli yorukleri ceşitli gruplara ayrılmaktadırlar: Kocacık Yorukleri, Naldoken Yorukleri, Vize Yorukleri, vb.
Kocacık Yorukleri
Orta Asya ’dan gelip, Anadolu ’da Aydın ve Soke taraflarında yaşayan ‘Kızıloğuz ’ Turkmenlerine, Kocacık Yorukleri denmektedir. Kocacık, Makedonya ’da Merkez Jupa ’ya bağlı olan bir koydur. Kocacık ’ta goclerden olayı buyuk rakamlarda nufus azalması yaşanmıştır. Koyun yok olmaması icin, yakınlarda Novak Koyu ’nden yardım almaktadır.
Kocacık, Mustafa Kemal Ataturk ’un babası Ali Rıza Efendi ’nin koyu olarak bilinmektedir.
Naldoken Yorukleri
Bilinen en buyuk Yoruk grubu, Naldoken Yorukleridir.
Vize Yorukleri
Yoruk grupları arasında en az sayıda olan grup, Vize Yorukleridir. Bilgilere gore, Dimetoka ve Haskoy dışında kalan Turkiye sınırlarının Avrupa bolumune yerleşmişlerdi.
Tarihci M. Tayyip Gokbilgin ’e gore ise Rumeli Yorukleri 5 gruba ayrılmaktadır: Naldoken Yorukleri, Tanrıdağı Yorukleri, Selanik Yorukleri, Ofcabolu Yorukleri, Vize Yorukleri.
[h=4]Yoruklerin Ozellikleri[/h]Gunumuze kadar uzanmış yorukler, hayat tarzlarını ve yaşayışlarını şu ozelliklerle tanımlamaktadırlar:
Aile kavramı ve bağlar onlar icin oldukca onemlidir. Erkek hÂkimiyetine dayalıdır. Hayat gocebe bir şekilde surerken, aileler birbirlerine kenetlenip, ortak bir davranış icinde olmak ve beraber mucadele etmek zorundadırlar.
Yerleştikleri bolgelerde insanlarla iyi ilişkiler kurmaktadırlar. Uyumludurlar. Cadırlarını ziyaret eden kişilere ikramda bulunmak, adetlerindendir. Yenilik ve yabancı insanlara karşı onyargıları azdır. Her turlu farklılığa karşı hoşgoru icindedirler.
Aralarında akrabalık bağı olanlar, aynı aşiretin kişileri ile evlenebilir.
Paylaşım yapmak ve gorev bilincine cok onem verirler.
Kişisel bakımlarına onem verirler. Cadırlarını genelde su kaynaklarına yakın bolgelere kurmaktadırlar. Bir soylentiye gore, gecmiş zamanda bir Yoruk banyo yapmak uğruna, sert bir kış gununde golun buzunu kırmıştır. Hasta olmak uğruna banyo yapmıştır.
Ozgurlukcudurler. Gocebe yaşam tarzı, yorukleri ozgurluklerine duşkun bir hale getirmiştir. Yerleştikleri yerde bağımsızlıklarını tehlikeye sokacak bir durum oluşursa, orayı hemen terk ederler. Gocebelik yaşam ozgurluğu esas alsa da oldukca kuralları olan bir sistemdir. Disiplin, olmazsa olmaz.
Olum, doğum ya da herhangi bir olağandışı durum, yoruklerin goc vaktini engelleyemez. Goz vakti yola cıkılır. Topluluk icinde goc vakitleri bir ceşit kutlama gibi gecmektedir.
Yorukler, tum ihtiyaclarını doğadan karşıladıkları icin, kendilerini doğaya karşı sorumlu hissederek, bilincli davranmışlardır. Ağaclara, ormanlara zarar vermeden yaşamışlardır.
Dertlerini, sevgilerini, acılarını maniler ve turkuler aracılığı ile ifade etme kulturleri vardır.
Her ne kadar erkek hÂkimiyeti baskın olsa da ailenin yaşlı kadını kutsal sayılırdı. Cadırların yonetimi yaşlı kadınlara aittir.
Yoruklerde muhafazakÂrlık olduğu soylenemez. Genc kızlar ve erkekler koyun, keci otlatmaya gidebilir.
Yorukler, şiir ve ağıtlarında genelde Osmanlı ’nın iskÂn politikası sebebiyle yerlerinden edilmelerini konu edinmiştir. Ve o unlu dizeler cıkmıştır: ‘Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir ’Yoruk Yemekleri
Surekli goc halinde olan yoruklerin bir ozelliği de cabuk ve pratik yemek yapmalarıydı. Temel gıda malzemesi ‘yufka ’ olan yorukler, en cok unlu yemekler hazırlardı. Ayrıca yemek yerine ‘aş ’ kelimesini kullanırlardı. Genelde yufka bol bol yapılır, ust uste yığılır; gunlerce bu şekilde yenilirdi. Ozellikle ertesi gunlerde yenen yufkalar yumuşasın diye hafif ıslatılırdı. Bunun dışında sutlu ve etli menuler de onlar icin onde gelen lezzetlerdendi.
Yoruk yemeklerinden bazıları şoyledir; Keşkek, topalak, kakac, kaymaklı bukme, sıkma durum, sutlu aş, yoğurt corbası, hoşmerim, pekmez helvası, tavuk dolması, gelin onu, tas kapama, kuzu etli genger, ateş pidesi, sura, kolle, kekik salatası, yuvarlama, ısırgan kavurması, mantı ve corba.