
Gorduğumuz butun renkler, ışık ve pigmentlerle ilişkili bir durumdur. Pigment olmasa renk de olmaz. Renksiz hayat ise duşunulemez; yani “hayatın rengidir”!
Pigmentler, renkleri oluşturan molekuller, maddeler veya tozlardır. Bitki veya hayvan kaynaklı organik, tuz veya metal oksit kaynaklı inorganik olabilir. Canlıların ciltleri, gozleri ve sac renkleri pigmentlerle ilişkilidir. İlk cağlarda toprak ve kilden uretilen pigmentler, modern uygulamalarda kimyasal sureclerle yapay olarak elde edilebiliyor. Yeryuzundeki her tur varlık ve cisim, pigment molekulleri sayesinde renklerini sergiler. Gozler, pigmentler sayesinde renkleri algılar ve beyne iletir. İnsandaki pigmentler vucut tarafından sentezlenebilir veya dışarıdan alınabilir. Boyalara renk verir, kapatma yeteneği kazandırır ve dayanıklılığını artırır. Tarihinden fiziksel ozelliklerine kadar pigmentle ilgili bircok bilgiyi makalemizde bulabilirsiniz.

[h=4]Tarihi [/h]İnsanların renklerle ilişkisi, tarih oncesi cağlarda başlamış. Bilinen en eski pigmentler doğal minerallerdir. İlk cağlarda okra (ochre - bir ceşit oksitli toprak) ve demir oksit gibi doğal pigmentler kullanılmış. Arkeologlar, ilk insanların suslenmek veya estetik amaclı ceşitli boyalar kullandıklarını ortaya cıkarmıştır. Zambiya Lusaka ’da yaklaşık 400 bin yaşında olduğu iddia edilen pigmentler ve boya oğutme ekipmanları belgelenmiştir. Odun komuru ya da karbon siyahı, tarih oncesi cağlardan beri kullanılan siyah pigmenttir.
Sanat Devrimi ’nde sanat ve dekoratif amaclı renk aralığı sınırlıydı. Bu donemde kullanılan pigmentlerin coğu, toprak ve mineral kaynaklı veya biyolojik kokenli pigmentlerdi. Hatta hayvansal atıklar, bocekler, yumuşakcalar, gibi olağandışı botanik kaynaklardan da pigmentler uretildi. Ancak kullanılabilecek renk aralığı dikkate alındığında, bazı renklerin elde edilmesi veya ceşitlendirilmesi neredeyse imkÂnsızdı. Ayrıca, biyolojik pigmentlerin elde edilmesi ve uretilmesi de oldukca zordu.
Sur moru (tyrian mor), bir salyangoz turunden elde edilmiştir. Kumaş boyası olarak kullanılan zambak moru (tyrian purple) ise, M.O. 1200 ’lu yıllarda Fenikeliler tarafından uretildi. Konstantinopolis ’in (İstanbul) fethedildiği 1453 yılına kadar Romalılar ve Yunanlılar, kumaş boyalarında bu pigmentleri kullandı. Zengin bir mavi renk elde etmek icin ultramarin (lacivert) adı verilen bir pigment uretmek gerekiyordu. Bunun icin de “lapis lazuli” adlı yarı değerli bir taş kullanılıyordu; ancak bu taşın kaynakları uzak bolgelerdeydi. 15. yuzyılda ozellikle resim tablolarında mavi renkler kullanılması luks olarak goruluyordu. Mavi renkli tablo veya malzemelere daha fazla para odenmesi gerekiyordu. Lapis lazulinin pahalı olması ve zor elde edilmesi sanatcıları daha ucuz olan azurit veya smalt gibi minerallere ve biyolojik kaynaklara yoneltti.
Dunyanın beş kıtasında toprağı olan ilk kuresel imparatorluk İspanyol İmparatorluğu ’nun 16. yuzyılda yayılması, Atlas Okyanusu ’nun her iki yakasına yeni renk ve pigmentlerin dağılmasına yol actı. Orta ve Guney Amerika ’da bir tur parazit bocekten uretilen “carmine” adındaki kırmızı boya, Avrupa ’da buyuk bir statuye ve değere sahipti. Carmine, kurutulmuş veya ezilmiş “cochineal” adı verilen bocekten elde ediliyordu. Bu bocekten elde edilen kırmızı boya kumaş, gıda, vucut boyaları ve sanat eserlerinde kullanılıyordu. Carmine, gumuşten sonra en değerli ikinci ihracat urunu olarak goruluyordu. Carmine ve mavi pigmentler, Avrupa ’da uzun sure zenginlik ve statuyu temsil eden renkler olarak kaldı.
İlk sentetik modern pigment, 1704 yılında “yanlışlıkla” uretilen Prusya mavisidir. 19. yuzyıla kadar sentetik ve metalik mavi pigment olarak Fransız grandramin (lacivert), sentetik bir lapis lazuli formu ve ceşitli şekillerde kobalt ve Sarımen mavisi “mavi renk aralıkları” olarak kullanılmıştır. 20. yuzyıl başlarında organik kimya urunu orgonometalik pigment olan “Ftalosiyanin mavisi” (Phthalo Blues) adı verilen sentetik pigment uretildi. 1856 yılında “mauveine” (Perkin leblebi) adı verilen anilin moru, keşfedilen ilk sentetik organik kimyasal boyadır. Bu boya, aynı zamanda ilk kimyasal boyadır. Mauveine, 18 yaşındaki kimyager William Henry Perkin tarafından keşfedilmiştir. 20. yuzyıldan itibaren de pigmentlerin doğal ve yapay formları genişledi ve gunumuzdeki yaygın renk aralıkları elde edildi.

[h=3]Tanım [/h]Butun doğal ve yapay renkleri oluşturan molekullere “pigment” adı verilir. Pigment molekulleri, belli bir enerji ile harekete gecerler. Renklerin oluşmasındaki tum aşamalarda ışığın etkisi vardır. Pigmentlerle ışık arasında da ilişki vardır. Guneş ışığı, canlılardaki renk molekulleri veya pigment molekulleri icin onemli ve gereklidir. Bir pigment, dalga boyunun secici absorpsiyonu (emme) sonucu yansıyan veya iletilen ışığın rengini değiştiren bir maddedir. Bu fiziksel surec, bir maddenin ışık yayan fluoresan ve fosforesans gibi ceşitli parlaklık formlarından farklı bir surectir. Bircok malzeme belirli dalga boylarını secici olarak emer.
Pigmentler, kendilerine ulaşan ışığın renk enerjisini elektrik sinyaline cevirirler. Pigmentlerin en onemli eylemi budur. Başka bir ifadeyle; insanın gozunde renk olarak gorduğu her şey aslında gozdeki ozel pigment molekullerinin bir tepkimesidir. Pigment molekulleri, kendilerine gelen ışığın dalga boyunu elektrik sinyaline cevirerek beyne iletir. Beyin de bu sinyallerin renk olarak algılar. Cevremizdeki gorunur ışığın sahip olduğu enerji duzeyi, canlıların ciltlerinde, derilerinde, tuylerinde, kurklerinde, pullarında veya yuzeylerinde bulunan pigment molekullerini harekete gecirmek icin gerekli enerji duzeyine eşittir. Belirli renklere karşılık gelen ve gorunur ışığın aralığı icinde olan dalga boyları bu pigmentleri harekete gecirerek canlıların uzerindeki renklerin oluşmasını sağlar. Bitkiler ve ciceklerdeki renk ceşitliliği de, bunyelerindeki pigment molekullerinin ışığa karşı verdiği tepkinin bir sonucudur.
[h=3]Fiziksel Ozellikleri [/h]Pigmentler, gorunur ışığın belirli dalga boylarını secici olarak emdikleri ve yansıttıkları icin renkler gorunur. Beyaz ışık, 375-400 nanometre ile 760-780 nanometre arasındaki bir dalga boyundaki gorunur ışığın tum spektrumunun eşit karışımıdır. Bu ışık bir pigmentle karşılaştığında spektrumun parcaları pigmentin molekulleri veya iyonları tarafından emilir. Diğer dalga boyları veya spektrumun parcaları yansır veya dağılır. Yansıtılan ışık tayfı bir renk gorunumu oluşturur. Pigmentlerin gorunumu ışık kaynağının rengiyle yakından ilişkilidir. Guneş ışığı yuksek bir renk sıcaklığına ve eşit bir spektruma sahiptir. Bu sebeple gun ışığı, beyaz ışık icin standart olarak kabul edilir. Yapay ışık kaynaklarında ise, spektrumlar bazı bolumlerde yuksek ve alcak olarak bulunur. Bu koşullar altında pigmentler de farklı renklerde gorunur ve renk aralıkları oluşur. Saf pigment, beyaz ışığın cok azını dışarı bırakır ve cok doygun bir renk uretir. Bununla birlikte cok miktarda beyaz bağlayıcı ile karıştırılan az miktardaki pigment, beyaz ışığın kacak olması sebebiyle solgun veya doymamış olarak gorunur.
Pigmentlerin uretiminde aranan ozellikler şunlardır; ultraviyole ışınlara karşı dayanıklılığı, ısı kararlılığı, toksitesi, renk verme mukavemeti, boyanması, dağılımı, şeffaflığı veya opaklığı, alkalilere ve asitlere karşı direnci, pigmentler arasındaki reaksiyonları ve etkileşimleri…

[h=3]Pigment Ceşitleri [/h]Metal bazlı (inorganik), organik ve biyolojik pigmentler ile elde edilen bazı renkler şunlardır;
Demir oksit pigmentler; Venedik kırmızı, oksit kırmızı, kırmızı kure, Prusya mavisi, sanguine
Kurşun pigmentler; kurşun beyaz, cremnits beyaz, Napoli sarısı, kırmızı kurşun, kurşun-kalay sarısı
Bakır pigmentler; azurit, Ham moru, Han mavisi, Mısır mavisi, malakit, Paris yeşili, Ftalosiyanin mavi, ftalosiyanin yeşil
Kadmiyum pigmentler; kadmiyum sarısı, kadmiyum kırmızısı, kadmiyum yeşili, kadmiyum turuncusu
Manganez pigmentleri; manganlı menekşe
Cıva pigmentleri; parlak kırmızı (vermilion)
Cinko pigmentleri; cinko beyaz, cinko ferrit, cinko sarısı
Krom pigmentleri; krom yeşili, krom sarısı
Kobalt pigmentler; kobalt mavisi, kobalt moru, kobalt sarısı, gok mavisi
Titanyum pigmentleri; titanyum sarısı, titanyum beji, titanyum beyazı, titanyum siyahı
Karbon pigmentleri; karbon siyahı, fildişi siyahı
Kil toprağı pigmentleri; sarı kurt, koyu kahverengi, yanmış kahverengi, ham amber, yanmış amber
Ultramarine pigmentler; lacivert, yeşil golge
Biyolojik pigmentler; alizarin, alizarin kırmızı, gamboge, cochineal kırmızı, gul ciceği, indigo, Hint sarısı, Tyrian mor
Biyolojik olmayan organik pigmentler; kinakridon, macenta, diarilid sarı, ftalo mavi, fitalo yeşil, kırmızı 170.
[h=3]Pigment Doku Nedir? [/h]Pigment doku, “melanositler” adı verilen pigment hucrelerinin vucutta yoğun olarak bulunduğu yerdeki bağ dokusuna verilen addır. Gorme merkezlerinde veya canlıların uzerlerinde belirli bolgelerde yerleşim ve yoğunluk gosterir. Gozun retinası ve irisinde yoğun olarak bulunur. Deride ve pia materde (lifli doku) daha az yoğunluktadır. Soğukkanlı hayvanların derilerinde bolge bolge koyuluklar oluşturur. Hucrede, ozellikle de cekirdek yakınlarında yer alır. DNA ’yı ultraviyole ışınların zararlarından korur.

[h=4]Bunları Biliyor Musunuz? [/h]Gozlerdeki retinalarda bulunan koni hucreleri; uc ana renk olan mavi, kırmızı ve sarı renklerini, iclerinde bulunan ozel pigment molekulleri sayesinde algılar.
Canlıların gozlerinde veya gorme merkezlerindeki ve vucutlarındaki pigmentler, işleyen diğer butun vucut sistemleri ile birlikte mukemmel bir uyumluluk icinde renkleri oluşturur.
Hayvanlardaki pigmentlerin en onemlileri, melanin (siyah), rodopsin (mor), hemoglobin (kırmızı) ve hemosiyanindir (mavi). Bitkilerde ise en onemli pigment molekulleri klorofilde (yeşil) bulunur.
Siyahî derili insanların ciltlerinde, melanin, yani siyah rengi veren pigment vardır.
Melanin pigmenti sentezlenemediği takdirde albino adı verilen cilt hastalığı ortaya cıkar.
Bir canlının gorme merkezindeki pigment molekulunun olmaması veya gereğinden az olması sonucu renkleri ayırt edemez ve “renk korluğu” adı verilen rahatsızlık ortaya cıkar.
Sanayide ve sanat uygulamalarında kullanılan pigmentlerin kalıcılığı onemlidir. Kalıcı olmayan pigmentlere “kacak pigment” denir. Kacak pigmentler, ışığa maruz kaldıkca solar veya kararır.
Bir pigmentin metalik bir tuz ile cozunmesi sonucu bir boya cokturulebilir. Bu pigmente “gol pigmenti” adı verilir.
“Biyolojik pigment” terimi, tum renkli maddeler icin kullanılan bir terimdir.
Kaktuslerin uzerinde asalak olarak yaşayan “cochineal” adlı bocek; kola, sosis, ruj ve alık gibi bircok kozmetik ve gıda urune kırmızı rengi veren pigmentin kaynağıdır. Bu boceğin kilosu 500 avro civarındadır.
17. yuzyılın unlu ressamlarından Hollandalı Johannes Vermeer, 1665 yılında resmettiği “İnci Kupeli Kız” adlı tabloda cochineal boceğinden elde edilen carmine, lapis lazuli taşından elde edilen mavi ve Hint sarısı pigmentlerini kullandı.
Hint sarısı pigmenti, ilk olarak mango yaprakları ve sığır idrarından uretildi.
Demir bakımından zengin topraklardaki demir oksitler, bilinen en eski doğal pigmentlerdir.
Cıva sulfur olarak bilinen cinnabar (vermillion), tum dunyadaki magmatik cokellerde bulunan oldukca toksik doğal bir mineraldir. Cinnabarın ilk belgelendirilmiş kullanımı, Konya Catalhoyuk ’teki Neolitik Cağ ’a ait koydeki mezarlarda olmuştur.
Pigmentler; genel olarak boya, murekkep, plastik, seramik, kumaş, kozmetik ve gıda maddelerini renklendirmek icin kullanılır. Uretilen pigmentlerin coğu gorsel sanat alanında kullanılan ince toz halindeki kuru pigmentlerdir.
Dunya genelindeki pigment pazarı 30 milyar dolar civarındadır.


[h=4]Tarihi [/h]İnsanların renklerle ilişkisi, tarih oncesi cağlarda başlamış. Bilinen en eski pigmentler doğal minerallerdir. İlk cağlarda okra (ochre - bir ceşit oksitli toprak) ve demir oksit gibi doğal pigmentler kullanılmış. Arkeologlar, ilk insanların suslenmek veya estetik amaclı ceşitli boyalar kullandıklarını ortaya cıkarmıştır. Zambiya Lusaka ’da yaklaşık 400 bin yaşında olduğu iddia edilen pigmentler ve boya oğutme ekipmanları belgelenmiştir. Odun komuru ya da karbon siyahı, tarih oncesi cağlardan beri kullanılan siyah pigmenttir.
Sanat Devrimi ’nde sanat ve dekoratif amaclı renk aralığı sınırlıydı. Bu donemde kullanılan pigmentlerin coğu, toprak ve mineral kaynaklı veya biyolojik kokenli pigmentlerdi. Hatta hayvansal atıklar, bocekler, yumuşakcalar, gibi olağandışı botanik kaynaklardan da pigmentler uretildi. Ancak kullanılabilecek renk aralığı dikkate alındığında, bazı renklerin elde edilmesi veya ceşitlendirilmesi neredeyse imkÂnsızdı. Ayrıca, biyolojik pigmentlerin elde edilmesi ve uretilmesi de oldukca zordu.
Sur moru (tyrian mor), bir salyangoz turunden elde edilmiştir. Kumaş boyası olarak kullanılan zambak moru (tyrian purple) ise, M.O. 1200 ’lu yıllarda Fenikeliler tarafından uretildi. Konstantinopolis ’in (İstanbul) fethedildiği 1453 yılına kadar Romalılar ve Yunanlılar, kumaş boyalarında bu pigmentleri kullandı. Zengin bir mavi renk elde etmek icin ultramarin (lacivert) adı verilen bir pigment uretmek gerekiyordu. Bunun icin de “lapis lazuli” adlı yarı değerli bir taş kullanılıyordu; ancak bu taşın kaynakları uzak bolgelerdeydi. 15. yuzyılda ozellikle resim tablolarında mavi renkler kullanılması luks olarak goruluyordu. Mavi renkli tablo veya malzemelere daha fazla para odenmesi gerekiyordu. Lapis lazulinin pahalı olması ve zor elde edilmesi sanatcıları daha ucuz olan azurit veya smalt gibi minerallere ve biyolojik kaynaklara yoneltti.
Dunyanın beş kıtasında toprağı olan ilk kuresel imparatorluk İspanyol İmparatorluğu ’nun 16. yuzyılda yayılması, Atlas Okyanusu ’nun her iki yakasına yeni renk ve pigmentlerin dağılmasına yol actı. Orta ve Guney Amerika ’da bir tur parazit bocekten uretilen “carmine” adındaki kırmızı boya, Avrupa ’da buyuk bir statuye ve değere sahipti. Carmine, kurutulmuş veya ezilmiş “cochineal” adı verilen bocekten elde ediliyordu. Bu bocekten elde edilen kırmızı boya kumaş, gıda, vucut boyaları ve sanat eserlerinde kullanılıyordu. Carmine, gumuşten sonra en değerli ikinci ihracat urunu olarak goruluyordu. Carmine ve mavi pigmentler, Avrupa ’da uzun sure zenginlik ve statuyu temsil eden renkler olarak kaldı.
İlk sentetik modern pigment, 1704 yılında “yanlışlıkla” uretilen Prusya mavisidir. 19. yuzyıla kadar sentetik ve metalik mavi pigment olarak Fransız grandramin (lacivert), sentetik bir lapis lazuli formu ve ceşitli şekillerde kobalt ve Sarımen mavisi “mavi renk aralıkları” olarak kullanılmıştır. 20. yuzyıl başlarında organik kimya urunu orgonometalik pigment olan “Ftalosiyanin mavisi” (Phthalo Blues) adı verilen sentetik pigment uretildi. 1856 yılında “mauveine” (Perkin leblebi) adı verilen anilin moru, keşfedilen ilk sentetik organik kimyasal boyadır. Bu boya, aynı zamanda ilk kimyasal boyadır. Mauveine, 18 yaşındaki kimyager William Henry Perkin tarafından keşfedilmiştir. 20. yuzyıldan itibaren de pigmentlerin doğal ve yapay formları genişledi ve gunumuzdeki yaygın renk aralıkları elde edildi.

[h=3]Tanım [/h]Butun doğal ve yapay renkleri oluşturan molekullere “pigment” adı verilir. Pigment molekulleri, belli bir enerji ile harekete gecerler. Renklerin oluşmasındaki tum aşamalarda ışığın etkisi vardır. Pigmentlerle ışık arasında da ilişki vardır. Guneş ışığı, canlılardaki renk molekulleri veya pigment molekulleri icin onemli ve gereklidir. Bir pigment, dalga boyunun secici absorpsiyonu (emme) sonucu yansıyan veya iletilen ışığın rengini değiştiren bir maddedir. Bu fiziksel surec, bir maddenin ışık yayan fluoresan ve fosforesans gibi ceşitli parlaklık formlarından farklı bir surectir. Bircok malzeme belirli dalga boylarını secici olarak emer.
Pigmentler, kendilerine ulaşan ışığın renk enerjisini elektrik sinyaline cevirirler. Pigmentlerin en onemli eylemi budur. Başka bir ifadeyle; insanın gozunde renk olarak gorduğu her şey aslında gozdeki ozel pigment molekullerinin bir tepkimesidir. Pigment molekulleri, kendilerine gelen ışığın dalga boyunu elektrik sinyaline cevirerek beyne iletir. Beyin de bu sinyallerin renk olarak algılar. Cevremizdeki gorunur ışığın sahip olduğu enerji duzeyi, canlıların ciltlerinde, derilerinde, tuylerinde, kurklerinde, pullarında veya yuzeylerinde bulunan pigment molekullerini harekete gecirmek icin gerekli enerji duzeyine eşittir. Belirli renklere karşılık gelen ve gorunur ışığın aralığı icinde olan dalga boyları bu pigmentleri harekete gecirerek canlıların uzerindeki renklerin oluşmasını sağlar. Bitkiler ve ciceklerdeki renk ceşitliliği de, bunyelerindeki pigment molekullerinin ışığa karşı verdiği tepkinin bir sonucudur.
[h=3]Fiziksel Ozellikleri [/h]Pigmentler, gorunur ışığın belirli dalga boylarını secici olarak emdikleri ve yansıttıkları icin renkler gorunur. Beyaz ışık, 375-400 nanometre ile 760-780 nanometre arasındaki bir dalga boyundaki gorunur ışığın tum spektrumunun eşit karışımıdır. Bu ışık bir pigmentle karşılaştığında spektrumun parcaları pigmentin molekulleri veya iyonları tarafından emilir. Diğer dalga boyları veya spektrumun parcaları yansır veya dağılır. Yansıtılan ışık tayfı bir renk gorunumu oluşturur. Pigmentlerin gorunumu ışık kaynağının rengiyle yakından ilişkilidir. Guneş ışığı yuksek bir renk sıcaklığına ve eşit bir spektruma sahiptir. Bu sebeple gun ışığı, beyaz ışık icin standart olarak kabul edilir. Yapay ışık kaynaklarında ise, spektrumlar bazı bolumlerde yuksek ve alcak olarak bulunur. Bu koşullar altında pigmentler de farklı renklerde gorunur ve renk aralıkları oluşur. Saf pigment, beyaz ışığın cok azını dışarı bırakır ve cok doygun bir renk uretir. Bununla birlikte cok miktarda beyaz bağlayıcı ile karıştırılan az miktardaki pigment, beyaz ışığın kacak olması sebebiyle solgun veya doymamış olarak gorunur.
Pigmentlerin uretiminde aranan ozellikler şunlardır; ultraviyole ışınlara karşı dayanıklılığı, ısı kararlılığı, toksitesi, renk verme mukavemeti, boyanması, dağılımı, şeffaflığı veya opaklığı, alkalilere ve asitlere karşı direnci, pigmentler arasındaki reaksiyonları ve etkileşimleri…

[h=3]Pigment Ceşitleri [/h]Metal bazlı (inorganik), organik ve biyolojik pigmentler ile elde edilen bazı renkler şunlardır;
Demir oksit pigmentler; Venedik kırmızı, oksit kırmızı, kırmızı kure, Prusya mavisi, sanguine
Kurşun pigmentler; kurşun beyaz, cremnits beyaz, Napoli sarısı, kırmızı kurşun, kurşun-kalay sarısı
Bakır pigmentler; azurit, Ham moru, Han mavisi, Mısır mavisi, malakit, Paris yeşili, Ftalosiyanin mavi, ftalosiyanin yeşil
Kadmiyum pigmentler; kadmiyum sarısı, kadmiyum kırmızısı, kadmiyum yeşili, kadmiyum turuncusu
Manganez pigmentleri; manganlı menekşe
Cıva pigmentleri; parlak kırmızı (vermilion)
Cinko pigmentleri; cinko beyaz, cinko ferrit, cinko sarısı
Krom pigmentleri; krom yeşili, krom sarısı
Kobalt pigmentler; kobalt mavisi, kobalt moru, kobalt sarısı, gok mavisi
Titanyum pigmentleri; titanyum sarısı, titanyum beji, titanyum beyazı, titanyum siyahı
Karbon pigmentleri; karbon siyahı, fildişi siyahı
Kil toprağı pigmentleri; sarı kurt, koyu kahverengi, yanmış kahverengi, ham amber, yanmış amber
Ultramarine pigmentler; lacivert, yeşil golge
Biyolojik pigmentler; alizarin, alizarin kırmızı, gamboge, cochineal kırmızı, gul ciceği, indigo, Hint sarısı, Tyrian mor
Biyolojik olmayan organik pigmentler; kinakridon, macenta, diarilid sarı, ftalo mavi, fitalo yeşil, kırmızı 170.
[h=3]Pigment Doku Nedir? [/h]Pigment doku, “melanositler” adı verilen pigment hucrelerinin vucutta yoğun olarak bulunduğu yerdeki bağ dokusuna verilen addır. Gorme merkezlerinde veya canlıların uzerlerinde belirli bolgelerde yerleşim ve yoğunluk gosterir. Gozun retinası ve irisinde yoğun olarak bulunur. Deride ve pia materde (lifli doku) daha az yoğunluktadır. Soğukkanlı hayvanların derilerinde bolge bolge koyuluklar oluşturur. Hucrede, ozellikle de cekirdek yakınlarında yer alır. DNA ’yı ultraviyole ışınların zararlarından korur.

[h=4]Bunları Biliyor Musunuz? [/h]Gozlerdeki retinalarda bulunan koni hucreleri; uc ana renk olan mavi, kırmızı ve sarı renklerini, iclerinde bulunan ozel pigment molekulleri sayesinde algılar.
Canlıların gozlerinde veya gorme merkezlerindeki ve vucutlarındaki pigmentler, işleyen diğer butun vucut sistemleri ile birlikte mukemmel bir uyumluluk icinde renkleri oluşturur.
Hayvanlardaki pigmentlerin en onemlileri, melanin (siyah), rodopsin (mor), hemoglobin (kırmızı) ve hemosiyanindir (mavi). Bitkilerde ise en onemli pigment molekulleri klorofilde (yeşil) bulunur.
Siyahî derili insanların ciltlerinde, melanin, yani siyah rengi veren pigment vardır.
Melanin pigmenti sentezlenemediği takdirde albino adı verilen cilt hastalığı ortaya cıkar.
Bir canlının gorme merkezindeki pigment molekulunun olmaması veya gereğinden az olması sonucu renkleri ayırt edemez ve “renk korluğu” adı verilen rahatsızlık ortaya cıkar.
Sanayide ve sanat uygulamalarında kullanılan pigmentlerin kalıcılığı onemlidir. Kalıcı olmayan pigmentlere “kacak pigment” denir. Kacak pigmentler, ışığa maruz kaldıkca solar veya kararır.
Bir pigmentin metalik bir tuz ile cozunmesi sonucu bir boya cokturulebilir. Bu pigmente “gol pigmenti” adı verilir.
“Biyolojik pigment” terimi, tum renkli maddeler icin kullanılan bir terimdir.
Kaktuslerin uzerinde asalak olarak yaşayan “cochineal” adlı bocek; kola, sosis, ruj ve alık gibi bircok kozmetik ve gıda urune kırmızı rengi veren pigmentin kaynağıdır. Bu boceğin kilosu 500 avro civarındadır.
17. yuzyılın unlu ressamlarından Hollandalı Johannes Vermeer, 1665 yılında resmettiği “İnci Kupeli Kız” adlı tabloda cochineal boceğinden elde edilen carmine, lapis lazuli taşından elde edilen mavi ve Hint sarısı pigmentlerini kullandı.
Hint sarısı pigmenti, ilk olarak mango yaprakları ve sığır idrarından uretildi.
Demir bakımından zengin topraklardaki demir oksitler, bilinen en eski doğal pigmentlerdir.
Cıva sulfur olarak bilinen cinnabar (vermillion), tum dunyadaki magmatik cokellerde bulunan oldukca toksik doğal bir mineraldir. Cinnabarın ilk belgelendirilmiş kullanımı, Konya Catalhoyuk ’teki Neolitik Cağ ’a ait koydeki mezarlarda olmuştur.
Pigmentler; genel olarak boya, murekkep, plastik, seramik, kumaş, kozmetik ve gıda maddelerini renklendirmek icin kullanılır. Uretilen pigmentlerin coğu gorsel sanat alanında kullanılan ince toz halindeki kuru pigmentlerdir.
Dunya genelindeki pigment pazarı 30 milyar dolar civarındadır.