

[h=2]Gustave Flaubert Kimdir?[/h]Gustave Flaubert 12 Aralık 1821 yılında Fransa ’nın Rouen şehrinde doğdu. Babası baş cerrah annesi ise hemşireydi. Ortanca cocuk olarak dunyaya geldi. Ağabeyi babasının yolunu takip ederek doktor oldu, kız kardeşi ise Gustave Flaubert ’in yakın arkadaşı Emile Hamard ile evlendi. Sevgi dolu bir ortamda cocukluğunu gecirdi ama daha sonra zorlu gunlerle yuz yuze geldi.
Edebiyata olan ilgisini ya da onun deyimi ile edebiyattan başka bir şeyi yapamayacağını lisede anladı. Edebiyat alanındaki ilk denemelerini de zaten lisede yaptı. Rouen Lisesinde okurken “Sinek Kuşu” adlı kucuk bir dergide denemeler yazmaya başladı.
Gustave Flaubert, eserlerinde anlattığı adamdır. Hayat hikayesi de eserlerinde yazdıklarına benzer. İlk aşkı kendisinden 10 yaş buyuk, evli bir kadındır. Henuz 15 yaşındayken Elisa Schlésinger ’e buyuk bir aşk besledi ki o zamanlar Elisa Schlésinger 25 yaşındaydı. Bu aşk uzun zaman surdu. Aralarındaki mesafe hic ihlal edilmedi ama Gustave Flaubert ’in ona olan aşkı romanlarına kadar değdi. Gustave Flaubert ’a gore Elisa, bir delikanlının aşk terbiyesi idi. Bu aşk, “Bir Delikanlının Hikayesi” adlı romanın ilham kaynağı oldu. Ayrıca “Duygusal Eğitim” adlı romanındaki Marie adlı karakterin esini; “Gonul ki Yetişmekte” romanının temel konusunu oluşturdu.
1838 – 1842 donemi onun cılgınca yazdığı donemidir. Bir Cılgının Hatıraları (1838), Smarh (1839) bu doneme aittir. Ayrıca yazması 2 yıl suren ve 1842 yılında biten “Kasım” adlı roman da bu donemin urunudur.
“Kasım” romanı ozel bir romandır; hem Gustave Flaubert ’in romantik akımdan sıyrılıp realist akıma gectiği romandır hem de Louise Colet ’e yazdığı mektuba gore bu onun gencliğinin kapanışıdır.
1841 yılında Paris ’e gitti ve hukuk fakultesine başladı. Fakat 22 yaşında Sara yani Epilepsi hastalığına yakalandığı teşhisi konuldu, okulu bırakmak zorunda kaldı. O zamanlar henuz hayatta olan doktor olan babası Gustave Flaubert ’tan bizzat okulu bırakmasını istemişti.
Kendini yazmaya daha cok verdi. Ailesi ile birlikte gittiği İtalya ona ilham verdi ve Aziz Anthony ’nin Baştan Cıkışı ’nı yazmaya başladı. O zamanlarda da ( 1845 ) Duygusal Eğitim adlı romanını tamamlamıştı.
1846 yaşında babasını ve aynı yıl ablası Caroline ’i kaybetti. Bu durum aileyi ozellikle anneyi derinden sarstı. Birbirlerine bağlı ve ufak bir aileydiler. Gustave Flaubert annesini de alarak doğduğu topraklara geri dondu. Geri kalan tum hayatını burada gecirdi.
Gustave Flaubert hayatında bu sıralarda bir aşk da vardı. Kendi deyimi ile bir delikanlının duygusal eğitiminden gectikten sonra Louise Colet ile tanıştı. Uzatmalı sevgilisi olarak gecer edebiyat dunyasında Louise ama Gustave Flaubert ile Louise Colet ’in mektuplarının edebiyat değeri yuksektir. İkisinin aşkı oldukca fırtınalıydı ve mektupları da bu fırtınayı gosteriyordu. Bu aşk, 1846 yılında 1854 yılına kadar yani tam 8 yıl surdu. Son kavgalarının ardından Gustave Flaubert ilginc bir şey yaptı ve Madame Bovary konulu tum mektuplarının muhataptı Louse Colet oldu.
Kasım ayı Gustave Flaubert icin hep ozel bir an olmuştur. 1849 kasımından 1859 nisanına kadar Mısır, Lubnan ve Anadolu ’yu da icine alan bir doğu gezisi duzenledi. 1850 yılında arkadaşı Maxime Du Camp ile birlikte – zaten Maxime tum gezi boyunca onunlaydı – İstanbul ’a da geldi.
Gustave Flaubert ’in birlikte dolaştığı Du Camp, tabir-i caizse zuppe idi. Zengin bir ailenin cocuğu idi, hayatını keşfetmeye adamıştı ama guvenilir bir insandı. Ortadoğu gezisinde eline o zamanlar henuz yeni cıkan ağır fotoğraf makinesini alıp Ortadoğu ’nun ilk kez fotoğrafını ceken de odur.
Ortadoğu gezisi Gustave Flaubert ’a ilham vermişti. İcine kapanık yapısı aralanmış ve artık yere daha yakın konular tercih etmeye başlamıştı. Nitekim doğu gezisinden 3 ay sonra 1857 yılında Madame Bovary ’i yazmaya başladı. 36 yaşında, aşk ikilemlerinden kurtulmuş, iyi yerler gormuş bir yazar olarak Bovary ’i yazdığında onun da aklında bu roman yuzunden yargılanacağı yoktu. Bu konuyu Madam Bovary başlıklarında ayrıca ele alacağımız icin şimdi es geciyoruz.
Madam Bovary ’nin konusu daha halka yakın daha gercekci iken onun ardından yazdığı “Duygusal Eğitim” adlı eseri ile yeniden burjuva konularına dondu. 1869 yılında “Gonul ki Yetişmekte” ve “Bir Delikanlının Hikayesi “ eserlerini yayımladı. Daha sonra yazmaya ara vermeden ard arda kitaplarını yayımladı.
M.O 4.yy ’da bir rahibin yaşamını dini ve felsefe alanında anlatan “Ermiş Antonius ve Şeytan” adlı kitabını yayımladı.
“Bilirbilmezler” adlı bir esere başladı. Ancak maddi sıkıntılar yuzunden bu eserini bitiremedi. O, zaten hayatı boyunca yazılarından, eserlerinden para kazanamadı. Hatta Madam Bovary icin yargılandı, adı kotu anıldı. Onun adının edebiyat dunyasında
Oyku kitapları da yazmıştır. 1877 ’de “Uc Hikaye” adlı eserini tamamladı. Bu oykuler şunlardır : “Saf Bir Kalp”, “Konuksever Aziz Julien Efsanesi” ve “Saf Bir Kalp”
8 Mayıs 1880 gunu Gustave Flaubert, ani bir felc sonucu hayatını kaybetti. Hayatını kaybettiğinde Croisset ’deydi.
[h=3]Gustave Flaubert ‘in Edebiyat Dunyasındaki Yeri[/h]Gustave Flaubert, gercekci edebiyatın kurucusu sayılır. Ona gore bilimde pozitivizm ne ise edebiyatta realizm odur.
Aslında Gustave Flaubert, belki de cok yankı getirdiği icin gercekci anlayışın başlangıcında tutulur ama aslında gercekci edebiyat, gercek konuları gercekci bir bakış acısı ile işleyen her edebiyatta vardır.
Gercekci edebiyat aslında once kucuk yazarlar arasında yaygındı. Murger, Champfleury ve Duranty gibi… Hatta bu konuda dergiler cıkmış ama gercekliğin parlaması 1857 yılında Madam Bovary romanı ile olmuştur. Madam Bovary ile insanların gormek istemedikleri bazı duygular one cıkmıştır.
Gercekcilik oncelikle romanı sosyal bir amacla kullanmaz. Klasikler nasıl ki tiyatroyu ideal ve ahlaklı insan yetiştirmek icin kullanıyorlarsa romantikler de edebiyatı insanların sosyal endişelerini en aza indirmek icin kullanmak istedi. Bu yuzden de romanlarda hep ideal doğa, ideal insan, ideal sevgili işlendi. Sanat bağımsız değildi ve Gustave Flaubert sanatın bağımsız olduğunu savunmaya başladı.
Gustave Flaubert ’in gercekcilik arayışı dergilerde yazdığı denemelerde, dostlarına yazdığı mektuplarda da ortaya cıkmıştır. Bircok edebiyat araştırmacıları, Gustave Flaubert ’in gerceklik arayışının bu yazılarda başladığına dikkat ceker ama Madam Bovary bu duşuncenin en buyuk yankısı olmuştur.
Gercekcilere gore roman bir ahlak dersi alınacak okul değildir. Roman okuyan kişi illa ki bir sosyal mesaj almak zorunda değildir. Sanatcı ne eli değnekli bir hoca ne de ahlak bekcisidir, sanatcı sadece olanı olduğu gibi gercekliğe dayanarak yazar.
Yalnız bu durumu Gustave Flaubert ne kadar gercekleştirdi, Madam Bovary romanını inceleyerek oğrenelim
[h=3]Madam Bovary ’nin Ozeti[/h]Emma, ailesi ile birlikte yaşayan kasaba kızıdır. Bir donem eğitim icin yatılı okula gider ve burada gece, rahibelerden gizli gizli romantik kitaplar okur. O romantik kitaplar onu daha da hayalci yapar ve gelecekteki eşi hakkında romantik hayaller kurmaya başlar.
Charles Bovary, okul hayatından başlayarak pasif ve namı diğer eziktir. Annesinin hakimiyetinde buyumuş biraz da onun baskısı ile doktor olabilmeyi başarmıştır. Annesinin zoru ile dul, cirkin ve kıskanc bir kadınla evlenmiştir.
Charles ile Emma ’nın yolu, Charles gezici doktorluk yaparken rastlaşır. O zamanlar Charles ’in eşi olmek uzeredir ve Emma ’nın da babası hastadır. Charles Emma ’nın babasını tedavi eder ve iyileştirir. Emma ’yı ilk goruşte beğenir ve evlilikleri gercekleşir.
Emma, zaten kırdan bıkmıştır ama yine eşiyle kırda yani kasabada yaşamak zorunda kalır.
İlk zamanlar eşini tanımaya calışır, evliliğinin iyi gideceğinden emindir ama daha sonra bu umudu kırılmaya başlar. Charles ile Emma ’nın karakterleri birbirlerine hic uymamaktadır. Charles Emma ’yı sever ama neden sevdiğini o da bilmemektedir. Charles, eve geldiğinde ayaklarını uzatıp yatmaktan başka bir şey yapmaz. Ustelik mesleki hırsı da yoktur. Kendini geliştirmeye calışmaz, eczacı Homais bile herhangi bir eğitimi olmamasına rağmen ondan daha hırslıdır. Emma, yavaş aradığı aşkın bu olmadığını ve kitapların yalan soylediğini anlar.
Emma aslında bunları kabullenmişken bir olay yaşanır, Charles ve Emma Marquis d'Andervilliers ’in konağında bir davete gider. Emma ’yı Marquis d'Andervilliers dansa kaldırır, ona hala guzel bir kadın olduğunu hatırlatır, kısaca ona luks yaşamı ve koyden başka bir hayat olduğunu gosterir. O zamandan sonra Emma kocasına daha da fazla yuklenir.
Emma, hayallerindeki yaşama erişmeyeceğini anlayarak uzun bir hastalık donemi gecirir. Kocası hep onu başında beklemiştir. Kocası onun sağlığı icin Yoville taşır evlerini. Yonville Emma ’ya ilk zamanlar iyi gelmişse de aynı zamanda felaketi olur cunku Leon ile tanışır.
Leon ’a aşık olur, onunla tiyatrolara gider ama Leon da onun duygularını anlayacak derinlikte bir adam değildir. Emma ’nın aşırı duygusallığından bıkar ve kasabayı terk eder.
Emma yine beklediğini bulamamıştır yine uzun bir hayal kırıklığı donemi yaşar. Ustelik hamiledir.
Emma daha sonra kır kibarı diyebileceğiz Rodolphe ’e aşık olur ama Rodolphe onu hem maddi hem manevi olarak kullanmaktadır. Emma kocasından habersiz kocası adına surekli borc yapmaya başlar.
Bu arada kızları Berthe doğmuştur. Rodolphe, hem cocuklu hem de duygusal bir kadınla birlikte yaşama fikrine pek uzaktır. İlişkileri sadece maddi duzen uzerine kurulmaya başlar.
Emma, bu aşamada kocasının adının duyurulması icin ondan duz taban birisini ameliyat etmesini ister ama Charles beceriksizdir ve adamın ayağının kesilmesine yol acar. Artık kimsenin yuzune bakamaz haldedir ve calışmayarak evden dışarı cıkmamaya başlar.
Emma, başarısız kocasından nefret ederken Rodolphe Emma ’ya bir mektup yazarak ondan ayrılmak istediğini belirtir. Emma, ikinci ağır bir yenilgi almıştır.
Bir gun şehre tiyatroya giderken Leon ile karşılaşır. Aralarındaki aşk yeniden alevlenir . Leon artık şehirde bir ev tutmuştur. Emma, haftada bir gun onda kalır. Yalnız bu durum cevrenin dikkatini ceker ve Leon, Emma ’nın onun kariyerine engel olacağını anlayarak onunla olan ilişkisini bitirir.
Hem manevi cokuntu hem de kocasının başarısızlığı Emma ’yı iyice bunaltır. Ustelik Charles artık gozden duşmuş bir doktordur ve calışamaz. Durum boyle olunca borclar coğalır. Emma sevgililerinden para ister ama hicbiri ona cevap vermez. Daha sonra Emma, Homais ’in eczanesinden arsenik alarak intihar eder. Charles hala Emma ’ya aşıktır ve bu durumu kaldıramaz. Uzun bir sure hasta yatar ama daha sonra bir gun Emma ’ya yazılan aşk mektuplarını gorur ve karısının onu aldattığını oğrenir. Bu acı onu oldurur. Berthe ise akrabalarının yanında buyutulmek uzere kasabadan alınır.
[h=4]Madam Bovary ’nin Kişileri[/h]Madam Bovary ( Emma ): Cok guzel bir kadın sayılmamakla birlikte hayal gucu oldukca yuksektir. Hayattan beklentisi hayli fazladır . Luks bir yaşam ve romantik bir koca dileyerek gecirir gecelerini. Onun bu hayalperestliğinin nedeni de okuduğu romantik kitaplardır. Hep o kitaplar gibi bir yaşam istemektedir. Emma, hep bir arayıştadır. O yaşamı elde edemediği icin uzun bir depresyon surecine girecektir ve sonunda da bu hayal kırıklığı onu olume goturecektir.
Charles Bovary: Emma ’nın ilk kocasıdır. Roman, onun cocukluğuna kısa bir bakış ile başlar. Okul hayatında cok pasiftir. Daha doğrusu Charles Bovary, hayatında cok pasiftir. Zengin değil, olmak gibi de bir isteği yoktur. Cok zeki değildir, hayatında duygusal kendisi idam ettiremez hep annesinin etkisidir. Annesi cok guclu bir kişiliktir ve bu zamana kadar oğlu bir meslek sahibi olmuşsa onun sayesinde olmuştur. İşte bu durum Charles ’i daha da pasif yapar. Charles Bovary ’nin ilk eşi dul bir kadındır ve belki de icinde bir romantizm varsa da o evlilikte kaybolmuştur. Bir doktor olarak da bir koca olarak da başarısız bir karakteri canlandırır.
Leon Dupuis: Emma ’nın ilk sevgilisidir, şehirde yaşayan avukat katibidir. Emma ’nın istediği ruhsal derinliğe sahip değildir.
Rudolphe Boulanger: Emma ’nın Leon ’dan sonraki sevgilisidir. Kırda yaşar ama kır insanlarından daha kibardır. Yalnız maddiyata onem verir ve Emma ’yı da maddi – manevi cıkarları icin kullanır.
Heloi se Dubuc: Charles Bovary ’nin ilk karısıdır. Dul, sevimsiz ve cirkindir. Ustelik cokca kıskanctır.
Homais: Emma ve kocasının yaşadığı kasabadaki eczacıdır. Charles doktor olmasına rağmen kırdaki insanlar Homais ’ten yardım alır cunku Homais kendini ovmeyi cok sever. Kendisini olduğundan daha buyuk ve onemli hisseder. Charles ’in mesleğini kıskanır. Paragoz ve kurnazdır.
Berthe Bovary: Emma ve Charles ’in tek cocuklarıdır. Anne ve babasının olumunden sonra akrabaların elinde buyumeye bırakılmıştır. Romanın sonunda ona ne olduğunu bilmiyoruz, annesine benzeyip benzemediğini ya da nasıl bir hayat yaşayacağını bilmiyoruz.
Charles Denis Bartholome Bovary: Charles ’in babasıdır. Oğlu gibi yeteneksizdir. Subaylık mesleğini icra eder.
Rouault: Emma ’nın babasıdır. Kırda yaşar. Ailesine onem verir ama rahatına da cok duşkundur.
Marquis d'Andervilliers: Emma ’ya luks hayatı tanıtan adamdır, bir nevi onun gozlerini acmıştır. Politikacıdır, zengindir.
Leheureux: Emma ’nın borca suruklenmesini sağlayan kotu yurekli esnaftır.
Madam Bovary ’nin Edebiyat icin Onemi
1851 yılında başlanan roman, 5 yıl sonra tamamlandı. O zamanlar Gustave Flaubert bu romanını, calıştığı Revue de Paris dergisinde tefrika etti. 1856 ’da tefrika edilen roman, 1857 yılında kitap haline gelmiş ve o zaman deyim yerindeyse yer yerinden oynamıştı.
Madam Bovary romanını anlamak icin once romantik akımın sevgilisine değinmek lazım.
Romantik akım sevgiliyi bir melek olarak gosterir. Saftır, asla aldatmaz, sadakatsiz değildir, ahlaklıdır, aşık olunacak bir kadındır. Orneğin Genc Werther ’in Acıları adlı romanda Lotte, tam bir tanrıcadır. Mutsuz bir evliliği olsa da asla kocasına ihanet etmez. Ev işlerini yapar, kalp kırmaz. Bu yuzden Werther ona aşkını itiraf ettiğinde hoş karşılamaz. Onunla mumkun olduğu kadar az goruşmeye calışır. En sonunda da Werther onun aşkının acısına dayanamaz ve intihar eder. Aşk, uğrunda olmeyi gerektirecek kadar onemlidir ve mutlaka sevgili olume değer. Yalnız kimse de Lotte ’nin neden bu kadar sadık olduğunu merak etmez ya da bunun uzerinde durmaz. Onun ic dunyasında inmez yazar, belki Werther ’e gosterdiği ilgiyi bile bize belli etmez cunku bu ahlaksal olarak yanlıştır !
Madam Bovary ’nin konusu, evli bir kadının kocasını aldatmasıdır. Bu onemli bir konudur cunku o zamanlar aldatmak bir suctur. Ahlaksızlıktır ki Gustave Flaubert ’in yargılanmasının nedeni de budur.
Madam Bovary ise tam tersinedir. Bir tanrıca değil bir insandır. Duygu değişimleri yaşar. Evin duzeni vardır ama bu duzenin yaratıcısı Madam Bovary değildir. Zaten Madam Bovary ’nin evlenmesi de dillere destan bir aşkla olmamıştır.
Gustave Flaubert ’in Madam Bovary ’nin ic dunyasına da iner. Bu cok onemlidir. Kocasının aldatmasının nedenini acıklamak icin de değildir bu ic dunya tahlili. Bu durum bir insanın ic dunyasına inmek ile alakalıdır.
Madam Bovary ’nin en buyuk etkisi Madam Bovary icin kotu ya da iyi dememek daha doğrusu diyememek olmuştur. Yani Lotte tartışmaya acılmaksızın iyidir, melektir ama Madam Bovary kimisi icin iyi kimisi icin kotudur. Tartışmaya acık bir karakterdir ki bu da bir ilktir edebiyat dunyasında; klasik edebiyatın soylu sevgilileri, romantik edebiyatın melek sevgilisi bir anda tartışmaya acılmıştır.
Gustave Flaubert, bu romanı cıktıktan 3 ay sonra kendisine acılan bir dava ile sarsılmıştır. Acılan davanın nedeni Madam Bovary romanının ahlaksal cokuntuye yol acmasıdır. Mahkemeye cıkarılan Gustave Flaubert, “Madam Bovary c ’est moi !” diyerek kendisini savunmuştur. Kendisinin Madam Bovary olduğunu ve bunun bir roman kahramanı olduğunu dile getirmiştir.
Madam Bovary ’de Romantik Akıma Getirilen Eleştiriler
Madam Bpvary ’nin hayatı boyunca bir arayışta olmasının nedeni genc kızlığında okuduğu hayalperest romantik akımla yazılmış romanladır. O, aşkı bu romanlardan tanıdığı icin kendis de boyle bir aşkla yaşamak ister. Burada romantik akımın o ideal aşkına ve insanlara bir hayal dunyası sunmasına bir eleştiri vardır.
Romantikler, doğayı adeta kutsallaştırmışlardır. Romantiklere gore şehrin karmaşasından doğaya kacmak bir kurtuluştur ama onlar hep doğanın iyi yonlerini ele alırlar. Oysa doğa iyi olduğu kadar zordur da. Koyde yaşamanın zorlukları vardır ve romantikler buna hic değinmez. Oysa Madam Bovary ’nin koyden bıkması, o camurdan bıkması, koyde yapacak hicbir şey olmaması işin gercek yanıdır.
Romantikler icin evlilikler kutsaldır, sarsılamaz. Aldatan insanın duyguları olamaz ya da aşık değildir ama Emma, arayışta olan bir kadın olarak kocasını aldatır ve bu da bircok kişi tarafından “haklı” gorulur. Yani romantiklerin, “evli kadınlar aşık olamaz” kuralı yerle bir edilmiştir.
Yalnız romanının sonunun trajik bitmesi yine romantik akıma bir kayıştır. Ayrıca insanlar nasıl ki romantik roman okuyorlar ve ders alıyorsa Emma ’dan da bir ders aldılar cunku Emman yaşadığı hayatı kabul etmediği icin intihar ediyor.
Kısaca Madam Bovary, gercekciliğin yaşanmadığı bir cağda, gercekliğin kıvılcımlar halinde cıktığı bir donemde resmen bir yangın cıkarmıştır. Binlerce dikkatini cekmiştir ve bu zamana kadar da gelmiştir. Kendisinden once az da olsa gercekcilik akımı varsa da Madam Bovary ile gercek bir akım olmuştur. Gustave Flaubert her ne kadar yargılansa da tum suclamalar daha sonra duşurulmuştur. Ayrıca Gustave Flaubert, Emile Zola ’nın başı cektiği doğalcılar ( naturalistler) tarafından el ustu tutulmuştur. Sıkıntılı gecen hayatında da bunun cok onemli bir yeri olduğunu yazar eserlerinde Gustave Flaubert.
[h=4]ESERLERİ[/h]ROMAN: Madam Bovary (1856)
Bir Delikanlının Hikayesi (1870 iki cilt: Bir Delikanlının Hikayesi 1964, Gonul ki Yetişmekte 1982)
Ermiş Antonius ve Şeytan (1968)
Bouvard ile Pecuchet (1881)
Salambo (1862, Turkce 1935-1985)
OYUN: Gonul Şatosu (1880)
OYKU: Uc Hikaye (1887, Turkce 1955, 1981)
DENEME: Basmakalıp Duşunceler Sozluğu (1913) Kitap Deliliği (1926)
GUNLUK: Kırlarda ve Kumsallarda (1886)