
Turkceye abartma sanatı olarak cevirebiliriz. Yalnız abartma demek yetmez sadece; neyi abarttığımız ya da abartma derecemizi de bildirmeliyiz.
Mubalağa ya da abartma sanatı divan şiirinde cok kullanıldığı gibi yeni edebiyatta da cok kullanılmıştır. Yalnız divan şiirinde kullanım tarzı ile yeni edebiyatta kulanım tarzı ve amacı aynıdır.
[h=2]Mubalağa Sanatı Tanımları..[/h]Mubalağa sanatının tanımını yaparken once amacına dayanmak lazım, mubalağa sanatının amacı her edebi sanatta olduğu gibi sozun etkisini guclendirmektir. Bunu hangi yollarla yaptığı ise mubalağa sanatını işaret eder.
Mubalağa sanatı, sozun etkisini guclendirme işini bahsi gecen olayı ya da kişiyi / nesneyi olmadığı bir duruma sokarak yapar. Yani var olandan daha kotu ya da var olandan daha iyi hale getirdiği durumun aslını bize sezdirir şair. Ama karıştırmamak gerekir ki amac bize olayı sezdirmek değil olaya dikkat cekmektir.
O zaman Cem Dilcin ’in mubalağa tanımını paylaşalım: Bir sozun etkisini guclendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı gibi bir bicimde anlatmak ya da olduğundan pek cok ve pek az gostermektedir.
Burada Cem Dilcin, mubalağa sanatını hem olumlu hem de olumsuz yonuyle ele almış. Orneğin , “O kadar az bırakmıştı yemeyi, karınca yese ile ac kalırdı” gibi bir cumlede olumsuz bir mubalağa vardır. Yemeğin ne kadar az kaldığı bu şekilde ozetlenmiştir, elbette bu durumun gercekliği yoktur ama yine de yemeğin azlığı yine daha az bir durum işaret edilerek anlatılmıştır. Aksi bir durumda orneğin, “ O kadar cok yemek yapmış ki tum dunyayı doyurur” dersek burada olumlu mubalağa var. Yemeğin cokluğu “tum dunyayı doyurması” yonuyle abartılmış. Her iki durumda da onemli olan sozun etkisini okuyucuya vermektir, durumun azlığı ya da cokluğu veya durumun nasıl durumu değil.
Mubalağa sanatının dozu…
Mubalağa sanatında elbette bir doz arıyoruz. Nitekim mubalağa sanatının amaclarından birisi de okuyucuya nukteli, esprili bir şiir sunmaktır. Abartmanın dozu kacarsa absurt bir şiir olur. Bu bakımdan mubalağa sanatı yapılırken buna dikkat edilmelidir.
Tarihte daha doğrusu eski edebiyatta abartının da abartısı olmuştur elbette. Şairler, sonucta her şeyi denemişlerdir; bunun sonunda mubalağa sanatı uce ayrılmıştır ama bu konuyu “mubalağa turleri “ başlığında işleyeceğimiz şimdi sadece duyurmakla yetiniyoruz.
Mubalağa sanatını kullanan şair, okuyucuya bir mesaj vermek isteyebilir, bu durumda mubalağa sanatını daha dikkatli kullanmalıdır. Okuyucunun dikkatini sanata toplayıp verilmek istenen mesajdan uzaklaşmak edebiyatta iz bırakmayacak bir yontemdir.
Bu bakımdan mubalağa sanatına kullanılan sanatlara da dikkat edilmelidir. Benzetme, guzel neden bulma yani husn-i talil, bilmezden gelme yani tecahul-i arif ve diğer tum sanatlar mubalağa sanatı ile birlikte kullanılabilir. Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta, bu sanatların beyit butunluğune katkı sağlamasıdır.
Neden mubalağa sanatı tercih edildi…
Biliyorsunuz ki her sanat cok fazla kullanılmadı, tutmadı. Hatta acık konuşmak gerekirse kitaplarda kaldı ama mubalağa sanatı bugune kadar gelen ve artık bir sanat olmaktan ziyade konuşma diline de yapışan bir sanat oldu. Şimdi hepimiz abartma sanatını gunluk dilde kullanacak hale geldik. Peki dilimize bu kadar yapışan mubalağa sanatı neden bu kadar populer oldu, eskiler bu sanatı neden tercih etti, bu sanatta ne gordu?
Cem Dilcin bu konuyu Orneklerle Turk Şiiri adlı eserinde bir cumle ile ozetlemiş: “Eskiler bir şairin hayalinin genişliğini ve gucun gostermesi bakımında mubalağa sanatına daha cok onem vermişlerdir.”
Burada aklımıza takılan sorulardan biri ama en onemlisi neden mubalağa sanatının şairin hayal gucunu gostermesi olabilir.
Soruyu biraz farklı acıdan bakarak cok net bir cevap ortaya bakabiliriz. Divan şiirinde, esas olan yeni bir urun ortaya koymak değildir, var olan urune ki o urun divan şiiri icin mazmunlarla tanımlanmış olan sevgilidir, bakış acısıdır. Tum şairler, bahsi gecen sevgiliye aşıktır ama şairlerin bakış acıları farklıdır. Mubalağa sanatı bu dengeyi ortadan kaldırıyor, bu sanatta yeni bir şey uretme durumu var. Şair, kendisinden onceki şairin mubalağasını kullanamıyor mesela, kendi uretmek zorunda. E bu durumda da onemli olan , şairin hayal gucu oluyor. Esinin bile hoş gorulmediği mubalağa sanatını, şairi yeni şeyler uretmeye sevk ediyor
Bu bakımdan da mubalağa sanatını dozunda kullanan şair, yetenekli sayılır.
Mubalağa sanatı en cok hangi şiir turlerinde kullanılmıştır..
Bu konuya bakarken divan şiiri bazında değerlendireceğiz. Malum yeni edebiyatta şiir turleri cok fazla kalmadı, serbest şiir bazında değerlendirebiliyoruz; lakin eski edebiyat geleneksel bir yaklaşım olduğu icin daha net ayrımlar var.
Mubalağa sanatı divan şiirinde en cok medhiye, fahriye ve hicviyelerde gorulur. Elbette diğer nazım şekil ve turlerinde de goruluyordu ama en cok bu şiir turlerinde kullanılıyor.
Medhiye ve fahriye kasidenin bolumlerinden. Medhiye, medih yani lutufta bulunan kişiye; fahriye şairin kendisine şairin ovgusudur. Yani bahsettiğimiz, olumlu mubalağa durumu vardır. Bu iki durumda şair, var olan durumu fazlasıyla anlatır. Konular bakımından da olumsuz bir mubalağa yapmasını bekleyemeyiz şairin. Nitekim olumsuz mubalağa , işlenen alan daha farklı olacaktır.
Hicviyelerde olumsuz bir durumu mubalağa yolu ile anlatma vardır. Orneğin toplumsal olaylar, eski zamanları duşunursek beğenilmeyen yoneticiler hicvedilmiştir.
Hicviye de medhiyede de Nefi, eski edebiyatımız icin onemlidir. Zaten kendisi de 4.Murad Han tarafından abartılı anlatımı ve hicivleri yuzunden idam edilmiştir. Aşağıda, hakarete varan bir hiciv mubalağa orneği goreceksiniz:
Gurci hınzırı a samsun-ı muazzam a kopek
Kande sen kande nigehbani-i alem a kopek
*
Vay ol devlete kim ola murebbisi anun
Bir senin gibideni cehl-i mucessem a kopek
*
Ne gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman
Hey yazuk hey ne musibet bu ne matem akopek
*
Ne ihanetdur o sadra bu zamanda ki anun
Olmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a kopek
*
Hidmet-i devlete sair vuzeradan goreler
Bir furumaye koca ayuyı akdem a kopek
*
Bu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem
Arz-ı rumu ede teshir Abaza hem a kopek
*
Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı
Kimseyietmedunuz bu işe mahrem a kopek
*
Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem
Yok yereoldı telef ol kadar adem a kopek
*
Hic hanlık satılır mı hey edebsiz hain
Tutalım olmamış ol fitne muazzam a kopek
*
Sen kadar duşmen-i devlet mi olur a hınzır
Ne turur saltanatun sahibi bilsem a kopek
Ehl-i dil duşmeni din yoksulu bir melunsun
Oldururlerse eğer can-be-cehennem a kopek
*
Boyle kalur mu soysuzlar elinde devlet
noldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a kopek
*
Hak goturdu arabı gitti hele dunyadan
Kim goturse akabince seni bilmem a kopek
*
File nacar meger yukledeler tabutunu
Cekemez cife-i murdarunu adem a kopek
*
Filler de cekemezse ne acep laşeni kim
Var mı bir sencileyin div-i mulahhem a kopek
*
Sen soysuz eşek ol Kirliorospu yaraşur
Bindurup sırtına teşhir edersem a kopek
Mubalağa turlerine bakarsak..
Mubalağa sanatı, aşırılığın derecesine gore 3 ’e ayrılır; Tebliğ, iğrak ve guluv… Şimdi orneklerle bu turleri acıklamaya calışalım:
1. Tebliğ : Akla ve goreneğe uygun olan mubalağadır. Yani cok abartının en az olduğu mubalağa turudur.
EyyÂm-ı zemistanda beni gerdiş-i devrÂn
Bir hÂne-i viran-şudeye eyledi mihman
*
MÂnend-i kafes rahneleri hÂric-ı tadad
MÂnend-ı felek sakfı kevÂkible dirahşan
*
Bahtım gibi tîre kef –i ummid gibi teng
Ceşmim gibi pur-Âb derûnum gibi virÂn ( NEFİ )
2. İğrak : Akla uygun ama gelenek ve goreneklere ters olan mubalağa turudur. Abartının orta seviyede olduğu bir mubalağa turudur.
Yazılıp ermeye pÂyÂnına dek nÂme-i şevk
Hep ağaclar kalem olsa kamu yaprak kağıd ( NECATİ )
*
Gonul inler gamından dem-be-dem rûh-ı revÂn ağlar
Bu bağın ceşme-sÂrı hep benim eşk-i revÂnımdır ( BAKİ )
*
Donar soğuktan efendi semender Âteşte
Bir iki gun dahi boyle eserse bu sarsar ( NEDİM)
3. Guluv : Ne akla ne de geleneğe uygun olan mubalağa turudur. Abartının en hat safhasına ulaşılır, en ucuk abartmaların yapıldığı mubalağa turudur.
Oyle zaif kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mumkun ola yeturmek sab beni ( FUZULİ )
*
Goremez girsem eğer mûr-ı zaîfin gozune
Ey SuleymÂn-ı zaman oyle hayÂl oldu tenim ( ŞEMİ )
*
Âyine oldu bir nigah-ı hayretinle Âb
Billah ne saht Âteş-i sûzansın ey gonul ( NEDİM )
Mubalağa ya da abartma sanatı divan şiirinde cok kullanıldığı gibi yeni edebiyatta da cok kullanılmıştır. Yalnız divan şiirinde kullanım tarzı ile yeni edebiyatta kulanım tarzı ve amacı aynıdır.
[h=2]Mubalağa Sanatı Tanımları..[/h]Mubalağa sanatının tanımını yaparken once amacına dayanmak lazım, mubalağa sanatının amacı her edebi sanatta olduğu gibi sozun etkisini guclendirmektir. Bunu hangi yollarla yaptığı ise mubalağa sanatını işaret eder.
Mubalağa sanatı, sozun etkisini guclendirme işini bahsi gecen olayı ya da kişiyi / nesneyi olmadığı bir duruma sokarak yapar. Yani var olandan daha kotu ya da var olandan daha iyi hale getirdiği durumun aslını bize sezdirir şair. Ama karıştırmamak gerekir ki amac bize olayı sezdirmek değil olaya dikkat cekmektir.
O zaman Cem Dilcin ’in mubalağa tanımını paylaşalım: Bir sozun etkisini guclendirmek amacıyla bir şeyi ya olamayacağı gibi bir bicimde anlatmak ya da olduğundan pek cok ve pek az gostermektedir.
Burada Cem Dilcin, mubalağa sanatını hem olumlu hem de olumsuz yonuyle ele almış. Orneğin , “O kadar az bırakmıştı yemeyi, karınca yese ile ac kalırdı” gibi bir cumlede olumsuz bir mubalağa vardır. Yemeğin ne kadar az kaldığı bu şekilde ozetlenmiştir, elbette bu durumun gercekliği yoktur ama yine de yemeğin azlığı yine daha az bir durum işaret edilerek anlatılmıştır. Aksi bir durumda orneğin, “ O kadar cok yemek yapmış ki tum dunyayı doyurur” dersek burada olumlu mubalağa var. Yemeğin cokluğu “tum dunyayı doyurması” yonuyle abartılmış. Her iki durumda da onemli olan sozun etkisini okuyucuya vermektir, durumun azlığı ya da cokluğu veya durumun nasıl durumu değil.
Mubalağa sanatının dozu…
Mubalağa sanatında elbette bir doz arıyoruz. Nitekim mubalağa sanatının amaclarından birisi de okuyucuya nukteli, esprili bir şiir sunmaktır. Abartmanın dozu kacarsa absurt bir şiir olur. Bu bakımdan mubalağa sanatı yapılırken buna dikkat edilmelidir.
Tarihte daha doğrusu eski edebiyatta abartının da abartısı olmuştur elbette. Şairler, sonucta her şeyi denemişlerdir; bunun sonunda mubalağa sanatı uce ayrılmıştır ama bu konuyu “mubalağa turleri “ başlığında işleyeceğimiz şimdi sadece duyurmakla yetiniyoruz.
Mubalağa sanatını kullanan şair, okuyucuya bir mesaj vermek isteyebilir, bu durumda mubalağa sanatını daha dikkatli kullanmalıdır. Okuyucunun dikkatini sanata toplayıp verilmek istenen mesajdan uzaklaşmak edebiyatta iz bırakmayacak bir yontemdir.
Bu bakımdan mubalağa sanatına kullanılan sanatlara da dikkat edilmelidir. Benzetme, guzel neden bulma yani husn-i talil, bilmezden gelme yani tecahul-i arif ve diğer tum sanatlar mubalağa sanatı ile birlikte kullanılabilir. Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta, bu sanatların beyit butunluğune katkı sağlamasıdır.
Neden mubalağa sanatı tercih edildi…
Biliyorsunuz ki her sanat cok fazla kullanılmadı, tutmadı. Hatta acık konuşmak gerekirse kitaplarda kaldı ama mubalağa sanatı bugune kadar gelen ve artık bir sanat olmaktan ziyade konuşma diline de yapışan bir sanat oldu. Şimdi hepimiz abartma sanatını gunluk dilde kullanacak hale geldik. Peki dilimize bu kadar yapışan mubalağa sanatı neden bu kadar populer oldu, eskiler bu sanatı neden tercih etti, bu sanatta ne gordu?
Cem Dilcin bu konuyu Orneklerle Turk Şiiri adlı eserinde bir cumle ile ozetlemiş: “Eskiler bir şairin hayalinin genişliğini ve gucun gostermesi bakımında mubalağa sanatına daha cok onem vermişlerdir.”
Burada aklımıza takılan sorulardan biri ama en onemlisi neden mubalağa sanatının şairin hayal gucunu gostermesi olabilir.
Soruyu biraz farklı acıdan bakarak cok net bir cevap ortaya bakabiliriz. Divan şiirinde, esas olan yeni bir urun ortaya koymak değildir, var olan urune ki o urun divan şiiri icin mazmunlarla tanımlanmış olan sevgilidir, bakış acısıdır. Tum şairler, bahsi gecen sevgiliye aşıktır ama şairlerin bakış acıları farklıdır. Mubalağa sanatı bu dengeyi ortadan kaldırıyor, bu sanatta yeni bir şey uretme durumu var. Şair, kendisinden onceki şairin mubalağasını kullanamıyor mesela, kendi uretmek zorunda. E bu durumda da onemli olan , şairin hayal gucu oluyor. Esinin bile hoş gorulmediği mubalağa sanatını, şairi yeni şeyler uretmeye sevk ediyor
Bu bakımdan da mubalağa sanatını dozunda kullanan şair, yetenekli sayılır.
Mubalağa sanatı en cok hangi şiir turlerinde kullanılmıştır..
Bu konuya bakarken divan şiiri bazında değerlendireceğiz. Malum yeni edebiyatta şiir turleri cok fazla kalmadı, serbest şiir bazında değerlendirebiliyoruz; lakin eski edebiyat geleneksel bir yaklaşım olduğu icin daha net ayrımlar var.
Mubalağa sanatı divan şiirinde en cok medhiye, fahriye ve hicviyelerde gorulur. Elbette diğer nazım şekil ve turlerinde de goruluyordu ama en cok bu şiir turlerinde kullanılıyor.
Medhiye ve fahriye kasidenin bolumlerinden. Medhiye, medih yani lutufta bulunan kişiye; fahriye şairin kendisine şairin ovgusudur. Yani bahsettiğimiz, olumlu mubalağa durumu vardır. Bu iki durumda şair, var olan durumu fazlasıyla anlatır. Konular bakımından da olumsuz bir mubalağa yapmasını bekleyemeyiz şairin. Nitekim olumsuz mubalağa , işlenen alan daha farklı olacaktır.
Hicviyelerde olumsuz bir durumu mubalağa yolu ile anlatma vardır. Orneğin toplumsal olaylar, eski zamanları duşunursek beğenilmeyen yoneticiler hicvedilmiştir.
Hicviye de medhiyede de Nefi, eski edebiyatımız icin onemlidir. Zaten kendisi de 4.Murad Han tarafından abartılı anlatımı ve hicivleri yuzunden idam edilmiştir. Aşağıda, hakarete varan bir hiciv mubalağa orneği goreceksiniz:
Gurci hınzırı a samsun-ı muazzam a kopek
Kande sen kande nigehbani-i alem a kopek
*
Vay ol devlete kim ola murebbisi anun
Bir senin gibideni cehl-i mucessem a kopek
*
Ne gune kaldi meded devlet-i Al-i Osman
Hey yazuk hey ne musibet bu ne matem akopek
*
Ne ihanetdur o sadra bu zamanda ki anun
Olmaya sahibi bir Asaf-ı kerem a kopek
*
Hidmet-i devlete sair vuzeradan goreler
Bir furumaye koca ayuyı akdem a kopek
*
Bu mahlallerde ki Bagdadı ala şah-ı Acem
Arz-ı rumu ede teshir Abaza hem a kopek
*
Sattınız iki soysuz bir olup hanlığı
Kimseyietmedunuz bu işe mahrem a kopek
*
Paymal eylediniz saltanatın ırzını hem
Yok yereoldı telef ol kadar adem a kopek
*
Hic hanlık satılır mı hey edebsiz hain
Tutalım olmamış ol fitne muazzam a kopek
*
Sen kadar duşmen-i devlet mi olur a hınzır
Ne turur saltanatun sahibi bilsem a kopek
Ehl-i dil duşmeni din yoksulu bir melunsun
Oldururlerse eğer can-be-cehennem a kopek
*
Boyle kalur mu soysuzlar elinde devlet
noldu ya gayret-i şahenşeh-i azam a kopek
*
Hak goturdu arabı gitti hele dunyadan
Kim goturse akabince seni bilmem a kopek
*
File nacar meger yukledeler tabutunu
Cekemez cife-i murdarunu adem a kopek
*
Filler de cekemezse ne acep laşeni kim
Var mı bir sencileyin div-i mulahhem a kopek
*
Sen soysuz eşek ol Kirliorospu yaraşur
Bindurup sırtına teşhir edersem a kopek
Mubalağa turlerine bakarsak..
Mubalağa sanatı, aşırılığın derecesine gore 3 ’e ayrılır; Tebliğ, iğrak ve guluv… Şimdi orneklerle bu turleri acıklamaya calışalım:
1. Tebliğ : Akla ve goreneğe uygun olan mubalağadır. Yani cok abartının en az olduğu mubalağa turudur.
EyyÂm-ı zemistanda beni gerdiş-i devrÂn
Bir hÂne-i viran-şudeye eyledi mihman
*
MÂnend-i kafes rahneleri hÂric-ı tadad
MÂnend-ı felek sakfı kevÂkible dirahşan
*
Bahtım gibi tîre kef –i ummid gibi teng
Ceşmim gibi pur-Âb derûnum gibi virÂn ( NEFİ )
2. İğrak : Akla uygun ama gelenek ve goreneklere ters olan mubalağa turudur. Abartının orta seviyede olduğu bir mubalağa turudur.
Yazılıp ermeye pÂyÂnına dek nÂme-i şevk
Hep ağaclar kalem olsa kamu yaprak kağıd ( NECATİ )
*
Gonul inler gamından dem-be-dem rûh-ı revÂn ağlar
Bu bağın ceşme-sÂrı hep benim eşk-i revÂnımdır ( BAKİ )
*
Donar soğuktan efendi semender Âteşte
Bir iki gun dahi boyle eserse bu sarsar ( NEDİM)
3. Guluv : Ne akla ne de geleneğe uygun olan mubalağa turudur. Abartının en hat safhasına ulaşılır, en ucuk abartmaların yapıldığı mubalağa turudur.
Oyle zaif kıl tenimi firkatinde kim
Vaslına mumkun ola yeturmek sab beni ( FUZULİ )
*
Goremez girsem eğer mûr-ı zaîfin gozune
Ey SuleymÂn-ı zaman oyle hayÂl oldu tenim ( ŞEMİ )
*
Âyine oldu bir nigah-ı hayretinle Âb
Billah ne saht Âteş-i sûzansın ey gonul ( NEDİM )