Divan edebiyatı doneminde kullanılan bir turdur. Fars edebiyatından gecmiştir bize. Edebiyat terimi olarak kullanılır ve edebiyat terimi olarak da belli bir meslekteki kişilerin yaşam oykulerinin toplandığı yapıtı gosterir. Bu yapıtlar, meslek gruplarına ayrıldığı icin onemlidir; bugun bir biyografi turunde boyle bir yarım yoktur. Kimisi tezkire tanımını direk biyolojik – antolojik eser olarak verir ki bu da doğru bir yaklaşımdır.
Tezkire, “zikr” kokunden yani “soylemek, hatırlamak” anlamına gelen sozcukten turemiştir. Turemiş olarak anlamı “hatırlamaya vesile olan şey” ‘dir. Coğulu “TezÂkir” ’dir. Tezkire icin Arap ilmi “tabakÂt” terimini tercih eder. Fars edebiyatında ozellikle şairlik mesleği icin yazılan tabakÂt kitaplarına tezkire denmiştir. Osmanlı doneminde de tezkirelerin hatırı sayılır bir kısmı şairlik mesleğini icra edenleri konu almıştır. Şairliği anlatan tezkirelere “şuara” adı verilmektedir. Diğer meslek gruplarını ele alan tezkireler de şunlardır :
Tezkiretu ’l Şuara : Şairlik mesleği
Tezkiretu ’l hattatîn : Hattatlar tezkiresi
Tezkiretu ’l evliya : Evliyalar tezkiresi
Tezkiretu ’l huffÂz: Hadis hafızlarının tezkiresiBunlar dışında isminde “Tezkiretu ’l” ibaresi taşımayan ama tezkire ozelliği gosteren eserler de vardır : Hadikatu ’l Vuzera, Sefine-i Mevleviyye…
Klasik bir tezkire nasıl tertiplenir?
Divan edebiyatında her şeyin bir kuralı bir duzeni vardır. Buna bakarak da tezkireler de aynı nizamı bekliyor ve goruyoruz.
Tezkireler genelde şairler uzerine yazıldığı icin biz de şairleri ornek alarak bu duzeni anlatacağız.
Tezkireler adlara ya da mahlaslara gore sıralanır.
Bu sıralamada olcut genelde alfabetik sıradır.
Tertiplenen mahlaslardaki şairlerin kısaca yaşam oykuleri verilir.
Daha sonra resmi yaşamdaki rutbeleri bildirilir
Bu rutbeyi ya da gorevi nasıl kazandıkları adım adım belirtilir.
Daha sonra şiirinde birkac parca ornek verilir. Bu parcalar gazel, kaside matlaları; kıta, mesnevi ya da rubailerinden ufak parcalardır. Bazı durumlarda bir ya da iki gazel tum olarak verilebilir.Tezkireler fikir hayatımıza katkı sağladı mı?
Tezkirelerin genel goruntusuyle fikir ve ilim hayatımıza bir kaynak olması gerekir ama maalesef buyuk bir kısım tezkire, sanata kurban gitmiştir. Yani tezkire sahibi, sanat yapmak uğruna suslu cumleler, mubalağlar kullanarak ya şairi cok ovmuş ya da şairi cok kotulemiştir. İş bu halde olunca tezkireler, sanat yapıtı olmuş, ansiklopedik ozellik olmaktan cıkmıştır.
Tezkirelerdeki bir diğer buyuk eksiklik ise şairin doğum – olum tarihlerinin ama ozellikle doğum tarihinin olmamasıdır. Tezkire sahibi bunu da kalıp sozlerle ifade etmiştir. Bir şair icin “Sultan Selim devrinde fevt oldı” diyerek onun doğum tarihini 15 yıl aralığında herhangi bir tarihe verebilir.
Tezkirelerde şairin doğum yeri de muallaktır. Tezkire yazarı, şairin tam doğum yerini vermek yerine “vilayet-i şarkdandur” ya da “Bursa kurbundedir” gibi ifadeler kullanılır. Bu durumda da ozellikle aynı isimdeki şairleri karıştırmamıza neden olmaktadır. Ayrıca tezkirelerdeki guvenilir bilgiyi de sorgulamamıza neden olmaktadır.
Tezkirelerin en can alıcı eksik noktası şairin eserinin ismini, şairin eselerini vermemesidir. Coğu zaman sadece “Hamse tetebbu ’ider” der ama sahip olduğu mesnevileri saymaz. Aynı şekilde “Sahib-i kitab u divandur” diyerek şairin sadece divan sahibi olduğunu bildirmekle yetinir. Bu da bulunan eserlerin hangi şaire ait olduğunu anlamamıza yardımcı olmaz.
Tezkirelerde kimi zaman fıkralara rastlanır. Bu fıkralarda bazen şairin dış gorunuşu bazen de toplumla alakalı şeyler bulunabilir. Bu da tezkireleri değerli kılan onemli bir unsurdur.
Tezkireler bu bakımdan guvenilir bir kaynak sayılmaz. Sadece tezkireye bakara donemin edebi portesini ya da toplum yapısını cizemiyoruz. Ayrıca kimi tezkirelerde tutarsız bilgilere ya da celişen bilgilere de rastlayabiliyoruz.
Kısaca tezkirelerin neden guvenilir bir kaynak sayılmadığını, neden bir şairin ya da kişinin gercek portresini vermediğini madde madde toparlayalım:
Tezkireler, tezkire sahibin sanatını icra ettiği yer haline geldiği icin gercek bilgileri goremeyiz.
Şair icin abartılar oldukca fazladır.
Objektif değillerdir.
Şairin gercek hayatına ilişkin verilen bilgiler tamam değildir. Yetersizdir.
Şaire ait eserlerin adları verilmez.
Şaire ait tum eserler verilmez.Dikkat edilmesi gereken nokta tezkirelerin hepsinin aynı kalite olmadığıdır. Kimi tezkireler edebiyat ve sosyoloji araştırmaları icin altın değerinde olabilmektedir.
Turk edebiyatından onemli tezkireler..
Osmanlı - Cağatay sahasında binlerce tezkire peyda olmuştur. Biz bu yazıda bir kısım tezkireleri inceleyeceğiz.
Turk edebiyatındaki ilk tezkire Cağatay sahasından gelir. Ali Şir Nevai, MecÂlisu ’n NefÂis ile tezkire sahnesini aralar.
Cağatay sahasındaki diğer tezkire 1067 yılında SÂdıkî-i Kitab-dar ’ın yazdığı Mecmau ’l – HavÂs adlı eserdir. Bu eserde tum yonetici, devletî kişilerin hayatı anlatılır ve yedinci bolumde “Etrak-ı hoş-tab” adıyla şairlerden bahseder.Yukarıda bahsettiğimiz tezkireler, ilk tezkirelerdir ama bu tezkireler Cağatay sahası icin ilk tezkirelerdir. Şimdi ilim dunyasındaki diğer onemli tezkirelere ve Anadolu ’da sahasındaki ilk tezkirelere bakalım:
Heşt Bihişt: Yazarı Sehi Bey olarak bilinir. Batı Turkcesi kullanılan ve “Memleket-i Rum ’da” yetişen şairleri ele alan ilk tezkiredir. 15. – 16. asrın şairlerini ele alır. Rum ’da yetişen şairleri toplayan ilk tezkire olması bakımında onemlidir.
Latifi Tezkiresi: Yazarı Latifi ’dir. Nesnel bir eserdir, tespitlerinin coğunda da isabetlidir. İki bolumden oluşur, ilk kısımda şeyhler, padişahlar ve şehzadeler vardır ki Mevlana ile başlar ; ikinci bolumde şairler vardır ki Ahmet Paşa ( 13.yy ) ile başlar. Anlattığı şairlerinin bir kısmını Kastamonulu olmamasına rağmen oralı olarak gosterildiği icin eleştirilmiştir. Tezkiresinde fırkalar, rivayetler vardır. Okuması keyifli ve ayrıntılı bir tezkiredir.
Gulşen-i Şuara: Yazarı Ahdi Ahmet Celebi ’dir. 1563 ’te bir kez yazılıp yeniden gozden gecirildikten sonra 1592 yılında yeniden yazılmıştır. Cağdaş 375 şairi anlatır.Gulşen-i Şuara, 16. yuzyılda Bağdat bolgesinde yetişmiş Azeri ve Osmanlı şairleri ele alması bakımından onemlidir.
MeşÃ‚ ’iru - Şuara: Yazarı Aşık Celebi ’dir. Bu bakımdan Aşık Celebi Tezkiresi olarak da bilinir. 1566 yılında yazılmıştır. Şairler ebced hesabı ile sıralanmıştır. Aşık Celebi, cağdaşları ve benzerlerinden farklı olarak şairlerin sosyal hayatlarını, eğlence alemlerini ve surdukleri yaşamı betimlemiştir. Bize bir devrim ihtişamını kuş bakışı olarak verir. Anlatımı ise yer yer suslu ama yer yer de senli benli anlatıma akan bir usluptadır.
KınalızÂde Tezkiresi: Yazarı Hasan Celebi ’dir. 15. – 16. yuzyılda yaşamış şairleri ayrıntılı ve suslu bir şekilde anlatır. Verilen bilgiler ise genellikle doğrudur.
Beyanî Tezkiresi: Yazarı Beyanî Mustafa ’dır. Tezkire, 1592 yılında yazılmıştır ve 248 şairden soz etmektedir. KınalızÂde Tezkiresi ’nin kısaltılmış hali gibidir, sadece o devrin cağdaş şairlerinin biyografisi eklenmiştir.
RiyÂzu ’ş – Şuara: Yazarı Riyazi Mehmet olarak bilinir. 1609 yılında bitirilen tezkirede yazar, şairleri kendince secmiş ve 400 kusur şairin hayatını ozetlemiştir. Titiz bir calışma olduğu gorulur. Şairlerin hayatını tam olarak araştırmış ve şiirlerini de divanlardan secmeye ozen gostermiştir.
Zubtedu ’l EşÃ‚r: Yazarı KafzÂde Faizî olarak bilinir. 15. yuzyıldan 17. yuzyıl başına kadar yetişmiş şairleri olum tarihleri ile verir. 500 kusur şair vardır.
Rıza Tezkiresi: Yazarı Seyyit Mehmet Rıza olarak bilinir 1592- 1640 yılları arasında yaşamış şairleri kapsar. KınalızÂde Tezkiresi ’nin zeyli sayılır.
Yumnî Tezkiresi: Yazarı Yumnî Mehmet Salih olarak bilinir. Yarım kalmış bir tezkiredir.
Zeyl-i Zubdetu ’l EşÃ‚r: Yazarı Asım Mehmet olarak bilinir. 1622 – 1675 yılları arasında yaşamış şairleri kapsar.
Teşrifatu ’ş - Şuara: Yazarı Gufti Ali olarak bilinir. Kendisinin de konu olduğu bir tezkiredir. Acık ve bazen argo şakalarla 103 şairi anlatır. Hiciv ve mizah yoluyla yazılan eğlenceli bir tezkiredir.
Safaî Tezkiresi: Yazarı Safaî Mustafa olarak bilinir. 1640- 1720 yılları arasındaki şairleri ve onların yapıtlarından ornekleri konu alan tezkiresi vardır.
SÂlim Tezkiresi: Yazarı MirzazÂde SÂlim olarak bilinir. 1648 – 1743 yıllarını arasındaki şairleri alfabetik sıra ile sıralamış yetmemiş onların olum tarihlerini de bildirmiştir. Şairlerin yaşam oykulerine yer verilmiştir kimi zaman bu oykuler fıkralar ile suslenmiştir. Latifi, Aşık Celebi ve Hasan Celebi ’den sonra onemli bir tezkire yazarı olarak sayılır.
Beliğ Tezkiresi: Yazarı İsmail Beliğ olarak bilinir. 1621 - 1726 yılları arasındaki şairleri konu alan, şair yaşamının kısa tutulduğu orneklerin bol olduğu bir tezkiredir.
Safvet Tezkiresi: Yazarı Safvet Mustafa olarak bilinir. Safaî Tezkiresi ’nin kısaltmış halidir.
Adab-ı Zurafa: Yazarı Ramiz Huseyin olarak bilinir. 1720 – 1784 yılları arasındaki 375 şairi konu alır.
Silahtar Tezkiresi: Yazarı Silahtarzade Mehmet Emin olarak bilinir. 1750 – 1789 yılları arasındaki şairleri konu alır.
Akif Tezkiresi: Yazarı Akif Mehmet olarak bilinir. Enderun ’da yetişme 23 şairin yaşamını anlatır.
Esrar Dede Tezkiresi: Yazarı Esrar Dede olarak bilinir. Mevlevi şairleri konu alması bakımından onemlidir ama daha sonra Esrar, Mevlevi olmayan şairleri de eserine katmıştır. Şeyh Galib ’in de bu tezkirenin oluşumunda emeği buyuktur.
Mecmuatu ’t Teracim: Yazarı Tevfik olarak bilinir. 1592 yılında olenlerin anlatıldığı 542 şairlik tezkiredir.
Bahce-i SafÂ-endûz: Yazarı SahhaflarşeyhizÂde Esat ’tır.1723 – 1835 yılları arasındaki şairleri anlatır. Musvette durumundadır.
Arif Hikmet Tezkiresi: Yazarı Şeyhulislam Arif Hikmet olarak bilinir. 16. yuzyıl sonralarından 19. Yuzyılın ilk yarısındaki 250 kusur şairi konu alır. Tezkire tamamlanmamıştır.
HÂtimetu ’l EşÃ‚r: Yazarı Fatin Davut olarak bilinir. 1722 ’den Abdulmecit zamanına kadar yaşamış şairler, yaşam oykuleri ile beraber eserleri de anılarak anılmıştır.
Kafile-i Şuara: Yazarı Caylak Tevfik olarak bilinir. 250 ’yi gecen şair antolojisi vardır.
Tuhfe-Nailî: Yazarı Nail Tuman olarak bilinir. Bu tezkire onemlidir. Nail Tuman, kaynak araştırması yapmış, diğer tezkireleri ornek almış, şairlerin doğum – olum tarihlerini belirtmiş, şairlerin yaşam oykulerini araştırmış ve onu da yazmıştır. Ayrıca incelediği kaynaktaki bilgi yanlışlarını, celişen kaynakları da gostermiştir.