
Tekke – tasavvuf edebiyatı bir tekke etrafında toplanan dervişlerce yapılan İslam dininin ozelliklerini gosteren edebiyattır. Daha cok mistik bir şiirdi diyebiliriz. Turkler arasında oldukca hızlıca yayılan ve gerek Doğu gerek Batı Turkce kolunda etkili olan bir edebiyattır. Yalnız tekke – tasavvuf edebiyatının kaynağına indiğimiz takdirde bu edebiyatın şamanlık ve atalar kulturu ile şuan bile doğrudan bağlantılı olduğunu goruruz.
[h=3]Tekke - Tasavvuf Edebiyatının Kaynakları[/h]Turkleri en onemli tarihi olaylarından birisidir İslamiyet ’e geciş. Talas Savaşından itibaren kitleler halinde gecilen Muslumanlık, Karahanlı Devleti ’nin resmi dini olduktan sonra tarihte daha da gorunur kılındı. Elbette din değişimi ile edebiyat da şekil aldı ve yine mistik bir kol olan tekke – tasavvuf edebiyatı ortaya cıktı. Lakin Turkler, İslamiyet ’i kabul etmeden once Goktanrı inancına sahip oldukları icin etkilenme kacınılmaz oldu.
Turkler X. – XII. asırlar arasında yayılmaya başlayan İslamiyet XX. yuzyıl başlarına kadar guclu bir şekilde yayılmaya devam etti. Bu zamana kadar da tekke cevresinde oluşan tekke ve tasavvuf edebiyatı buyuk ilgi gordu. Bu edebiyatta İslam dinine ait unsurların yanında Turk kulturune ait unsurlar da vardı. Bunun nedeni de din ile kulturun birbirine olan yakınlığıdır. Temelde ikisi de farklı kavramlar olsalar da birbirlerini en kolay etkileyen iki toplumsal kurumdur. Turk ve İslam kulturu ile yoğrulmuş bu edebiyat, telkin edici, oğut vericidir cunku din kulturu ile sentez halindedir.
Turklerin İslamiyet oncesi kulturunde gocebe yaşama ait kurallar vardı. Gocebe insanlar hayvancılıkla uğraştıkları icin sanat ve din hayatları da “taşınabilirdi”. Bu bakımdan İslamiyet kabul edildikten sonra dahi eski inanc terk etmedi bizi ve İslam ’a oyle bir ozdeştirildi ki bugun bu unsurları cıkarsak hayatımızda bir şeyler eksilecek…
İşte bu yukarıda bahsedilen duruma tekke – tasavvuf edebiyatının kaynağı ya da ona etki eden durumlar demek cok da yanlış sayılmaz. Şimdi o kaynakları gozden gecirelim:
Atalar Kultu
Turkler soylarına, soplarına duşkun bir millettir. Bu durum şuanda da boyle o zaman da boyleydi. Hatta Kazakistan ’da yedi soyunu sayamayan evlada ana – baba kin guder derler. Velhasıl kelam Turklerin bu durumundan devşirilen bir atalar kulturu vardır. Bu kult en genel olarak atanın kutsanmasıdır. Turkler, atalarının oldukten sonra ozel gucler kazanarak geride kalanları izlediğine inanırlardı. Bu sayede olen atanın, ailesini izlediği, onu zor zamanlardan kurtardığı soylenirdi. Bahsedilen inanc korku – saygı karışımı bir duygu ile olu yakınlarının olu ardından kurbanlar kesmesine, oluyu mezarından ziyaret etmesine, olu eşyasını kutsal saymasına gibi inanışlara neden oldu. Ayrıca olu ardından belli gunlerde toren duzenlenmesi de bu kultun bir parcasıdır. Ama dikkat edilmesi gereken nokta, bu yapılanların oluye tapmak amacından uzak olmasıdır. Amac oluye tapmak değil oluyu kutsamaktır.
Bugun, Turkiye ’de evliya, ata, dede kulturu devam ediyor. Olen arkasından torenler duzenleniyor ve torenler belirli aralıklarla tekrar ediliyor. Ayrıca evliya, baba, ata ziyaretleri de bu kultun bir mahsuludur.
Tabiat Kultleri
Eski Turklerde, doğa onemliydi. Bu bakımdan bazı doğa olaylarını korku ile karışık bir saygı ile karşılaşmışlar ve bu olaylara farklı anlamlar katmışlardır. Eski Turklerin dininde yani Gok Tengri inancında yer ve gok figurleri ayrılmıştı. Demir, tunc, altın, toprak gibi şeyler yere; gok gurultusu, yağmur, guneş gibi kavramlar da goğe atfedilmişti. Turkler bu varlıklara ozel anlamlar yuklerdi. Ama onlara tapmaz, onlarla totem yapmazlardı. Sadece onlara değer verirlerdi, hicbir araştırmada Turklerin bu varlıklara tapındıkları sonucu cıkmamıştır zaten.
Şaman Kultu
Aslında Şamanizm adından başlamak gerek bu konuya; cunku Şamanizm, Rus bir araştırmacının uydurmasıdır. Araştırmacı Şamanı gorerek yapılan torene ve onun dinine Şamanizm demiştir. Bu İslamiyet ’e İmamizm demekten farksızdır. Bu bakımdan burada bahsedilmesi gereken Şaman kulturudur; Şamanizm değil.
Şamanlar, yer ile gok; olu ile diri arasında bağ kurduğuna inanılan din adamlarıdır. Diğer adları “Kam, baksı, bogu ( buyu )” olan Şaman din adamlarının olağanustu insanlar olduklarına inanılırdı. Ayrıca Şamanlık bir din olmaktan ziyade bir hayat tarzı olarak kabul edilir.
Şamanlar, Gok Tanrı ile iletişime gecen insanlardır Eski Turklere gore. Bu bakımdan Şamanizm bir din olarak kabul edilmemelidir.
Cin kaynaklarına gore Şaman inancının temelleri Gok Tanrı inancı, guneş ve ay, yer – su, ata, ateş kultleridir. Şaman, ozel gucleri ile doğa ruhları ve olmuşlerle bağlantı kurar. İnsanlar, bu ozel gucler sayesinde Şamanların isteklerini yerine getirebileceğine inanır.
Şaman olabilmek icin Şaman soyunda gelmeli bir insan. Bunun dışında “bidayete ermek” yoluyla da Şaman olabilir birisi. Şaman olan, dunyanın butun sırlarına erişir. Bu yuzden Şamanlar, tum kotu huylardan arınmış, insana ve bilhassa doğaya zarar vermeyen din adamlarıdır. Şamanlar, doğa ile ic ice oldukları icin onların hayvanların dillerinden konuştuğuna da inanılır.
Şamanlar, İslamiyet ’e gecişte kilit roller ustlenmişlerdir. Anadolu ’nun Turkleşmesi, İslamlaşması, milli dirlik ve beraberlik Şaman din adamları sayesindedir. Oyle ki Anadolu ’da Asya ’dan gelen gezici evliyaların varlığı bilinmektedir.
Şamanların, ayin yaparken soyledikleri şiirler ve şarkılar ( ırlar ) edebiyat dunyası icin oldukca değerli parcalardır. Bu şarkılarda yiğitlik, kahramanlık kısaca epik konular işlenmiştir ki bu da Turk toplumunu anlamakta iyi bir ipucumuzdur.
Turk Kulturundeki Katmanlı İnanc Yapısı
Turk kulturunde katmanlı inanc sistemi vardır. Katmanlı inancta, cekirdek inancların bile en dıştaki inancla alakası vardır Turklerin Orta Asya ’dayken yaşadığı dinin izleri bugun Anadolu ’da vardır.
Turkler, bu konudaki inanclarını sadece İslamiyet icin yapmamışlardır. Orneğin Orta Doğu ’daki eski dinlerle Uzak Asya ’daki dinlerin karışımı olarak ifade edilen Maniheizm ’in Turkler arasında onemli bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Bu inancı oğretmek icin yazılan Uygur metinlerinde eski Turk destanlarına rastlanması, bizim yine kult inanclarımızdan ve katmanlı inanc yapımızdan kaynaklanmaktadır.
Turkler arasında Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık, Yahudiliğin bir mezhebi, Zerduştluk, Mazderekcilik ve nice inanc gorulmuştur. Bu inancların bir karması bugun sosyal yaşantımıza etki etmektedir.
Tekke – Tasavvuf Edebiyatının Gelişimi
Tekkeler, İslam dinini yayan kurumlardır. Zaviye, dergÂh gibi isimlerle de anılırlar. Turkler, Muslumanlığı kabul ettikten sonra gocebe hayattan yerleşik hayata gecmeleri bu tekkeler sayesinde daha kolay olmuştur.
İslam dininde tekke kavramı maneviyatı temsil eder. Medrese ise maddi unsurları… Bu yuzden medrese okuldur, tekkeler okul değildir; bu yuzden tekkelerde pozitif bilimler yoktur, medreselerde vardır.
Turkler arasında tekkenin ilk orneği X. – XI. yuzyılları arasında Turkistan ’da verilmiştir. Bu tekkeler eski Turk dini kultlerini de barındırmış ve mili edebiyat geleneğinin temellerini atmıştır. Tekkeler sosyal ve siyasi değişim cercevesinde değişikliğe uğramıştır. Bu değişimler şu şekildedir:
10. – 11. Yuzyıl: Hazırlık ve oluşum devri
13. – 15. Yuzyıl: Gelişme ve yayılma devri
16. – 17. Yuzyıl: Zayıflama ve yok olma devri
Tekke ve Tasavvuf edebiyatının 17.asırdan sonra ozgun eser uretimini durma noktasına getirdiği, uslup ve eser bakımından kendisinden onceki eserleri taklitten oteye gitmediği bilinmektedir. Bu kurumların giderek yozlaşması da Cumhuriyet devrinde tekkelerin kapatılmasına neden olmuştur. Boylece Tekke – Tasavvuf edebiyatı da bitmiştir.
[h=3]Tekke - Tasavvuf Edebiyatının Kaynakları[/h]Turkleri en onemli tarihi olaylarından birisidir İslamiyet ’e geciş. Talas Savaşından itibaren kitleler halinde gecilen Muslumanlık, Karahanlı Devleti ’nin resmi dini olduktan sonra tarihte daha da gorunur kılındı. Elbette din değişimi ile edebiyat da şekil aldı ve yine mistik bir kol olan tekke – tasavvuf edebiyatı ortaya cıktı. Lakin Turkler, İslamiyet ’i kabul etmeden once Goktanrı inancına sahip oldukları icin etkilenme kacınılmaz oldu.
Turkler X. – XII. asırlar arasında yayılmaya başlayan İslamiyet XX. yuzyıl başlarına kadar guclu bir şekilde yayılmaya devam etti. Bu zamana kadar da tekke cevresinde oluşan tekke ve tasavvuf edebiyatı buyuk ilgi gordu. Bu edebiyatta İslam dinine ait unsurların yanında Turk kulturune ait unsurlar da vardı. Bunun nedeni de din ile kulturun birbirine olan yakınlığıdır. Temelde ikisi de farklı kavramlar olsalar da birbirlerini en kolay etkileyen iki toplumsal kurumdur. Turk ve İslam kulturu ile yoğrulmuş bu edebiyat, telkin edici, oğut vericidir cunku din kulturu ile sentez halindedir.
Turklerin İslamiyet oncesi kulturunde gocebe yaşama ait kurallar vardı. Gocebe insanlar hayvancılıkla uğraştıkları icin sanat ve din hayatları da “taşınabilirdi”. Bu bakımdan İslamiyet kabul edildikten sonra dahi eski inanc terk etmedi bizi ve İslam ’a oyle bir ozdeştirildi ki bugun bu unsurları cıkarsak hayatımızda bir şeyler eksilecek…
İşte bu yukarıda bahsedilen duruma tekke – tasavvuf edebiyatının kaynağı ya da ona etki eden durumlar demek cok da yanlış sayılmaz. Şimdi o kaynakları gozden gecirelim:
Atalar Kultu
Turkler soylarına, soplarına duşkun bir millettir. Bu durum şuanda da boyle o zaman da boyleydi. Hatta Kazakistan ’da yedi soyunu sayamayan evlada ana – baba kin guder derler. Velhasıl kelam Turklerin bu durumundan devşirilen bir atalar kulturu vardır. Bu kult en genel olarak atanın kutsanmasıdır. Turkler, atalarının oldukten sonra ozel gucler kazanarak geride kalanları izlediğine inanırlardı. Bu sayede olen atanın, ailesini izlediği, onu zor zamanlardan kurtardığı soylenirdi. Bahsedilen inanc korku – saygı karışımı bir duygu ile olu yakınlarının olu ardından kurbanlar kesmesine, oluyu mezarından ziyaret etmesine, olu eşyasını kutsal saymasına gibi inanışlara neden oldu. Ayrıca olu ardından belli gunlerde toren duzenlenmesi de bu kultun bir parcasıdır. Ama dikkat edilmesi gereken nokta, bu yapılanların oluye tapmak amacından uzak olmasıdır. Amac oluye tapmak değil oluyu kutsamaktır.
Bugun, Turkiye ’de evliya, ata, dede kulturu devam ediyor. Olen arkasından torenler duzenleniyor ve torenler belirli aralıklarla tekrar ediliyor. Ayrıca evliya, baba, ata ziyaretleri de bu kultun bir mahsuludur.
Tabiat Kultleri
Eski Turklerde, doğa onemliydi. Bu bakımdan bazı doğa olaylarını korku ile karışık bir saygı ile karşılaşmışlar ve bu olaylara farklı anlamlar katmışlardır. Eski Turklerin dininde yani Gok Tengri inancında yer ve gok figurleri ayrılmıştı. Demir, tunc, altın, toprak gibi şeyler yere; gok gurultusu, yağmur, guneş gibi kavramlar da goğe atfedilmişti. Turkler bu varlıklara ozel anlamlar yuklerdi. Ama onlara tapmaz, onlarla totem yapmazlardı. Sadece onlara değer verirlerdi, hicbir araştırmada Turklerin bu varlıklara tapındıkları sonucu cıkmamıştır zaten.
Şaman Kultu
Aslında Şamanizm adından başlamak gerek bu konuya; cunku Şamanizm, Rus bir araştırmacının uydurmasıdır. Araştırmacı Şamanı gorerek yapılan torene ve onun dinine Şamanizm demiştir. Bu İslamiyet ’e İmamizm demekten farksızdır. Bu bakımdan burada bahsedilmesi gereken Şaman kulturudur; Şamanizm değil.
Şamanlar, yer ile gok; olu ile diri arasında bağ kurduğuna inanılan din adamlarıdır. Diğer adları “Kam, baksı, bogu ( buyu )” olan Şaman din adamlarının olağanustu insanlar olduklarına inanılırdı. Ayrıca Şamanlık bir din olmaktan ziyade bir hayat tarzı olarak kabul edilir.
Şamanlar, Gok Tanrı ile iletişime gecen insanlardır Eski Turklere gore. Bu bakımdan Şamanizm bir din olarak kabul edilmemelidir.
Cin kaynaklarına gore Şaman inancının temelleri Gok Tanrı inancı, guneş ve ay, yer – su, ata, ateş kultleridir. Şaman, ozel gucleri ile doğa ruhları ve olmuşlerle bağlantı kurar. İnsanlar, bu ozel gucler sayesinde Şamanların isteklerini yerine getirebileceğine inanır.
Şaman olabilmek icin Şaman soyunda gelmeli bir insan. Bunun dışında “bidayete ermek” yoluyla da Şaman olabilir birisi. Şaman olan, dunyanın butun sırlarına erişir. Bu yuzden Şamanlar, tum kotu huylardan arınmış, insana ve bilhassa doğaya zarar vermeyen din adamlarıdır. Şamanlar, doğa ile ic ice oldukları icin onların hayvanların dillerinden konuştuğuna da inanılır.
Şamanlar, İslamiyet ’e gecişte kilit roller ustlenmişlerdir. Anadolu ’nun Turkleşmesi, İslamlaşması, milli dirlik ve beraberlik Şaman din adamları sayesindedir. Oyle ki Anadolu ’da Asya ’dan gelen gezici evliyaların varlığı bilinmektedir.
Şamanların, ayin yaparken soyledikleri şiirler ve şarkılar ( ırlar ) edebiyat dunyası icin oldukca değerli parcalardır. Bu şarkılarda yiğitlik, kahramanlık kısaca epik konular işlenmiştir ki bu da Turk toplumunu anlamakta iyi bir ipucumuzdur.
Turk Kulturundeki Katmanlı İnanc Yapısı
Turk kulturunde katmanlı inanc sistemi vardır. Katmanlı inancta, cekirdek inancların bile en dıştaki inancla alakası vardır Turklerin Orta Asya ’dayken yaşadığı dinin izleri bugun Anadolu ’da vardır.
Turkler, bu konudaki inanclarını sadece İslamiyet icin yapmamışlardır. Orneğin Orta Doğu ’daki eski dinlerle Uzak Asya ’daki dinlerin karışımı olarak ifade edilen Maniheizm ’in Turkler arasında onemli bir etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Bu inancı oğretmek icin yazılan Uygur metinlerinde eski Turk destanlarına rastlanması, bizim yine kult inanclarımızdan ve katmanlı inanc yapımızdan kaynaklanmaktadır.
Turkler arasında Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık, Yahudiliğin bir mezhebi, Zerduştluk, Mazderekcilik ve nice inanc gorulmuştur. Bu inancların bir karması bugun sosyal yaşantımıza etki etmektedir.
Tekke – Tasavvuf Edebiyatının Gelişimi
Tekkeler, İslam dinini yayan kurumlardır. Zaviye, dergÂh gibi isimlerle de anılırlar. Turkler, Muslumanlığı kabul ettikten sonra gocebe hayattan yerleşik hayata gecmeleri bu tekkeler sayesinde daha kolay olmuştur.
İslam dininde tekke kavramı maneviyatı temsil eder. Medrese ise maddi unsurları… Bu yuzden medrese okuldur, tekkeler okul değildir; bu yuzden tekkelerde pozitif bilimler yoktur, medreselerde vardır.
Turkler arasında tekkenin ilk orneği X. – XI. yuzyılları arasında Turkistan ’da verilmiştir. Bu tekkeler eski Turk dini kultlerini de barındırmış ve mili edebiyat geleneğinin temellerini atmıştır. Tekkeler sosyal ve siyasi değişim cercevesinde değişikliğe uğramıştır. Bu değişimler şu şekildedir:
10. – 11. Yuzyıl: Hazırlık ve oluşum devri
13. – 15. Yuzyıl: Gelişme ve yayılma devri
16. – 17. Yuzyıl: Zayıflama ve yok olma devri
Tekke ve Tasavvuf edebiyatının 17.asırdan sonra ozgun eser uretimini durma noktasına getirdiği, uslup ve eser bakımından kendisinden onceki eserleri taklitten oteye gitmediği bilinmektedir. Bu kurumların giderek yozlaşması da Cumhuriyet devrinde tekkelerin kapatılmasına neden olmuştur. Boylece Tekke – Tasavvuf edebiyatı da bitmiştir.