
Batı edebiyatı dunyasındaki akımları tam olarak bir tarihe bağlamak zordur. Hicbir akım, kendinden once gelen akımı tam olarak bitirip kendi anlayışını surdurmemiştir; yani hep bir ikicilik vardır. Nasıl ki Romantizm devam ederken Klasik akıma bağlı olan sanatcılar hala varlığını surdurmuşse Realizm varken de Romantikler hala vardı. Buna bağlı olarak Realist akım Romantizme bir karşı cıkış olarak 1825 sonrasında ortaya cıkmıştır.
Realizmin Turkce karşılığı Gercekciliktir ki bu terim bu akımı aslında tam olarak yansıtır.
Gercekci akım dunya capına yayılmıştır. Kaynağını belirlemek de bu bakımdan oldukca zordur ama şunu rahatlıkla soyleyebiliriz ki artık her ulkenin kendine ozgu Realist akımı oluşmuştur. Bunun nedenlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Malum 19.asır teknolojileri bugunku gibi iletişime olanak sağlayamazdı ve bu yuzden kaynaktan gelen bilgi değişimlere uğrayabilir.
Realist akım Romantizm gibi cekirdek halindeki toplumsal olaylara dayanmamıştır. Ulkemizde Romantik akımın gorulmeme nedeni olan bu durum Realizmin gorulme nedeni olmuştur. Yani Realizm, Romantizmin şartlarına bağlı olmadığı icin daha kapsamlıdır.
Realist olmak gercekci olmak demektir. Her insanın gercek anlayışı değişebilir. Ayrıca birey statusunden ziyade ulke statusunden değerlendirecek olursak devreye kultur de girer. Her ulkenin kulturu onun gercekliğini etkiler. Hıristiyan dunyasının bircok yasağı İslam dunyası icin gecerli olmayabilir ve bu durumda gercekler değişkenlik. Dolayısıyla bu iki gerceği genellemek neredeyse imkÂnsız hale gelir.
Realizm once Avrupa ’nın diğer ulkelerini (Fransa ’da başladığını varsayarsak) ve Amerika ’yı etkiler. Daha sonra Turkiye ’yi yani Osmanlı Devletini ve daha sonra Japonya ’ya kadar yayılır.
Realizmin bu kadar yayılması ile alt kolları da oluşmaya başlamıştır. Sosyal konuları işleyenler yani Sosyalist Realistler, Determinist acı ile bakan Naturalistler, şiirde gercekliği savunan Parnascılar gibi onemli alanlara ayrılmışlardır. Dunyada bu kadar ceşitlenen bir başka akım daha yoktur. Ayrıca Realizm, edebiyatın ayrım gozetmeksizin her alanında etkilidir.
Realist akımın ortaya cıkış nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Bu donemlerde Fransa ’da Burjuva Devrimi yaşanıyor. Bu devrim, hem Romantizmi hem Realizmi ortaya cıkarmıştır.
Devrimden sonra gelen sıkıntıları hayal dunyasına sığınarak aşmaya calışanlar Romantik akımı oluştururken bir kesim de bu sorunlarla yuzleşmeyi tercih etmişlerdir ki bu kesim de Realist akımı oluşturmuştur. Realist akım bir nevi Romantik akımın zıddıdır. Bu durumda Realist yazarların anahtar kelimesi “Hayata ayna tutmak” olmuştur.
Realizm ile Romantizm arasındaki duşunce farklarının giderek belirginleşmesi ise bir diğer nedendir. Romantikler aklı kesinlikle reddederlerken Realistler aklı on plana cıkarmışlardır. Realistler Romantiklerin aksine kendilerini Pozitivist duşunce ile temellendirmişlerdir. Bu kesinlik ise Romantizm ile Realizmin yollarını kati suretle ayırmıştır.
Pozitivizm
Burjuva devrimi ile bilimsel gelişmeler de hız kazanmıştır. Yıllardır din kisvesi altında yasaklanan tum bilimsel faaliyetler 19. asırda en aktif şekilde yapılmıştır. Pozitivistler felsefeyi reddederek deney ve gozleme dayanmışlardır.
Edebiyatta deney ve gozlem
Realist bir sanatcı bilim adamı gibi calışır. Bilim adamı olmanın ilk kuralı ise tarafsız olmaktadır. Romantikler tarafsız değillerdir, Klasikler ise hep iyi-kotu catışması yaratır ve iyileri galip cıkarırlardı. Realistler ise bunu tamamen yıkmışlardır. Yine “Hayata ayna tutmak” kavramı burada kendini gosterecektir cunku aynalar tarafsızdır ve var olanı hicbir değişime uğratmadan yansıtmakla gorevlidirler.
Realist yazarlar olan Goncourt kardeşler -ki bu kardeşler romanları beraber yazarlardı- bu durumu en net şekilde izah etmişlerdir: “ Tarih gecmişin anlatıcısıdır, roman ise şimdinin anlatıcısıdır.” (Tarih de bir bilimdir ve bu bilimin ilk kuralları kesinlikle tarafsız olmaktadır.) Ayrıca bu sozde bir onemli ayrıntı vardır ki o da zaman kavramıdır. Realistler, Klasikler gibi bir gecmişe donuş yapmazlar; onlar anın yazarlarıdır. Gecmişe donmezler ya da gelecek ile ilgili tahayyullerini yazmazlar ki zaten bilim de bunu ongorur. Hicbir bilim adamı gecmişe koru korune bağlanmaz sadece gecmişten ders alarak yeni deneyler yapar.
Gobek bağı
Realistler, Romantiklerin kahramanları ile bir gobek bağı kurduğunu duşunurler. Bu konuda oldukca haklılar cunku Romantikler romanlarında kahramanlarına mudahale ederler ve onları hep kendi iyi yollarına cekmeye calışırlar. Bu Realistler icin oldukca hakir gorulmuş bir davranıştır.
[h=4]Romantikler ile Realistler Arasındaki Farklar[/h]Realizmi en iyi anlama yolu Romantikler ile karşılaştırmaktır cunku Realizm Romantizmin tam zıddı bir yaklaşımdır.
Romantikler bir “Mazi cenneti” yaratıyorlardı. Ulusal kimlik icin bir tarihe sığınma, tarihi one cıkarma anlayışı vardı. Yani Romantikler bir kimlik oluşturma cabası icindeydiler. Realistler bu konuda Romantikler gibi iyimser değillerdir. Realistlere gore tarih gorulemeyen bir kavramdır. Deney ve gozleme temellendirilmiş Realistler kendilerince haklı olarak tarihi bir kaynak olarak kabul etmezler. Onlar, gozlemleyemedikleri hicbir olayı yazmadıkları icin tarihi de kendilerine konu edinmemişlerdir. Yalnız şoyle bir durum vardır: Realistler tarihi reddetmemişlerdir, sadece farazi tarihi reddetmişlerdir. Realistler bugun oldukca sık başvurulan belgeli tarih anlayışı ile hareket etmişlerdir. Butun onemli ve belgeli olayları bir duzen icine koyup tarihi bir tahayyul olmaktan cıkararak bir bilim haline getirmişlerdir.
Romantikler doğaya kacıyorlardı ama doğa, onların idealize ettiği doğaydı. Realistler ise doğayı ve koy yaşamını olduğu gibi gorme taraftarıdır. Realistlere gore doğa sıkıcıdır, koy yaşamı sıkıcıdır cunku Realistler, Romantiklerin yucelttikleri doğanın icine girmişlerdir. Koyleri incelemişlerdir hatta koyde yaşamışlar ve romanlarını bu tecrubelerine dayanarak oluşturmuşlardır. Bu bakımdan her ikisi arasında bir goruş acısı farkı oldukca belirgin bir şekilde ortaya cıkmıştır.
İnsan ilişkileri konusunda da Realistler ve Romantikler arasında kılıclar cekilmiştir. Romantiklerin en onemli oğesi aşktır ama bu aşk idealize edilmiştir. Romantiklerin aşık oldukları kişiler kusursuzdur, adeta bir melektir. Asla kotu bir şeyler yapmazlar ve asla zarar vermezler. Kutsal sayılan şeylere karşı da herhangi bir cinsellik hissetmezler. Bu durumda Romantiklerin aşklarının en onemli noktası sadakattir. Nitekim Realistler icinse durum tam tersidir. Realistler cinselliği işlerler, aldatılmayı işlerler. Ayrıca Romantikler kadını yuceltirken Realistler kadını yuceltmez.
Romantikler ahlaki bir misyon yuklenirler. Onlarda bir ahlak dersi verme cabası vardır. Realistlerin ise boyle bir dertleri yoktur, onlar toplumu eğitmek icin edebiyatı kullanmazlar. Kısaca ahlaka karşı notr davranırlar.
Romantizm ile Realizmi anlamanın en iyi yolu iki akımın da ozelliklerini tam olarak gosteren eserleri incelemektir. Yazıyı sonlandırırken bu akımları en iyi yansıtan iki romanı vereceğiz. Bu iki eserin incelenmesi yapıldığında Romantizm ile Realizm tam olarak ayrıştırılacaktır:
Romantik eser: Genc Werther ’in Acıları; Johann Wolfgang von Goethe (Almanya)
Realist eser: Madam Bovary; Gustave Flaubert (Fransa)
Realizmin Turkce karşılığı Gercekciliktir ki bu terim bu akımı aslında tam olarak yansıtır.
Gercekci akım dunya capına yayılmıştır. Kaynağını belirlemek de bu bakımdan oldukca zordur ama şunu rahatlıkla soyleyebiliriz ki artık her ulkenin kendine ozgu Realist akımı oluşmuştur. Bunun nedenlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Malum 19.asır teknolojileri bugunku gibi iletişime olanak sağlayamazdı ve bu yuzden kaynaktan gelen bilgi değişimlere uğrayabilir.
Realist akım Romantizm gibi cekirdek halindeki toplumsal olaylara dayanmamıştır. Ulkemizde Romantik akımın gorulmeme nedeni olan bu durum Realizmin gorulme nedeni olmuştur. Yani Realizm, Romantizmin şartlarına bağlı olmadığı icin daha kapsamlıdır.
Realist olmak gercekci olmak demektir. Her insanın gercek anlayışı değişebilir. Ayrıca birey statusunden ziyade ulke statusunden değerlendirecek olursak devreye kultur de girer. Her ulkenin kulturu onun gercekliğini etkiler. Hıristiyan dunyasının bircok yasağı İslam dunyası icin gecerli olmayabilir ve bu durumda gercekler değişkenlik. Dolayısıyla bu iki gerceği genellemek neredeyse imkÂnsız hale gelir.
Realizm once Avrupa ’nın diğer ulkelerini (Fransa ’da başladığını varsayarsak) ve Amerika ’yı etkiler. Daha sonra Turkiye ’yi yani Osmanlı Devletini ve daha sonra Japonya ’ya kadar yayılır.
Realizmin bu kadar yayılması ile alt kolları da oluşmaya başlamıştır. Sosyal konuları işleyenler yani Sosyalist Realistler, Determinist acı ile bakan Naturalistler, şiirde gercekliği savunan Parnascılar gibi onemli alanlara ayrılmışlardır. Dunyada bu kadar ceşitlenen bir başka akım daha yoktur. Ayrıca Realizm, edebiyatın ayrım gozetmeksizin her alanında etkilidir.
Realist akımın ortaya cıkış nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Bu donemlerde Fransa ’da Burjuva Devrimi yaşanıyor. Bu devrim, hem Romantizmi hem Realizmi ortaya cıkarmıştır.
Devrimden sonra gelen sıkıntıları hayal dunyasına sığınarak aşmaya calışanlar Romantik akımı oluştururken bir kesim de bu sorunlarla yuzleşmeyi tercih etmişlerdir ki bu kesim de Realist akımı oluşturmuştur. Realist akım bir nevi Romantik akımın zıddıdır. Bu durumda Realist yazarların anahtar kelimesi “Hayata ayna tutmak” olmuştur.
Realizm ile Romantizm arasındaki duşunce farklarının giderek belirginleşmesi ise bir diğer nedendir. Romantikler aklı kesinlikle reddederlerken Realistler aklı on plana cıkarmışlardır. Realistler Romantiklerin aksine kendilerini Pozitivist duşunce ile temellendirmişlerdir. Bu kesinlik ise Romantizm ile Realizmin yollarını kati suretle ayırmıştır.
Pozitivizm
Burjuva devrimi ile bilimsel gelişmeler de hız kazanmıştır. Yıllardır din kisvesi altında yasaklanan tum bilimsel faaliyetler 19. asırda en aktif şekilde yapılmıştır. Pozitivistler felsefeyi reddederek deney ve gozleme dayanmışlardır.
Edebiyatta deney ve gozlem
Realist bir sanatcı bilim adamı gibi calışır. Bilim adamı olmanın ilk kuralı ise tarafsız olmaktadır. Romantikler tarafsız değillerdir, Klasikler ise hep iyi-kotu catışması yaratır ve iyileri galip cıkarırlardı. Realistler ise bunu tamamen yıkmışlardır. Yine “Hayata ayna tutmak” kavramı burada kendini gosterecektir cunku aynalar tarafsızdır ve var olanı hicbir değişime uğratmadan yansıtmakla gorevlidirler.
Realist yazarlar olan Goncourt kardeşler -ki bu kardeşler romanları beraber yazarlardı- bu durumu en net şekilde izah etmişlerdir: “ Tarih gecmişin anlatıcısıdır, roman ise şimdinin anlatıcısıdır.” (Tarih de bir bilimdir ve bu bilimin ilk kuralları kesinlikle tarafsız olmaktadır.) Ayrıca bu sozde bir onemli ayrıntı vardır ki o da zaman kavramıdır. Realistler, Klasikler gibi bir gecmişe donuş yapmazlar; onlar anın yazarlarıdır. Gecmişe donmezler ya da gelecek ile ilgili tahayyullerini yazmazlar ki zaten bilim de bunu ongorur. Hicbir bilim adamı gecmişe koru korune bağlanmaz sadece gecmişten ders alarak yeni deneyler yapar.
Gobek bağı
Realistler, Romantiklerin kahramanları ile bir gobek bağı kurduğunu duşunurler. Bu konuda oldukca haklılar cunku Romantikler romanlarında kahramanlarına mudahale ederler ve onları hep kendi iyi yollarına cekmeye calışırlar. Bu Realistler icin oldukca hakir gorulmuş bir davranıştır.
[h=4]Romantikler ile Realistler Arasındaki Farklar[/h]Realizmi en iyi anlama yolu Romantikler ile karşılaştırmaktır cunku Realizm Romantizmin tam zıddı bir yaklaşımdır.
Romantikler bir “Mazi cenneti” yaratıyorlardı. Ulusal kimlik icin bir tarihe sığınma, tarihi one cıkarma anlayışı vardı. Yani Romantikler bir kimlik oluşturma cabası icindeydiler. Realistler bu konuda Romantikler gibi iyimser değillerdir. Realistlere gore tarih gorulemeyen bir kavramdır. Deney ve gozleme temellendirilmiş Realistler kendilerince haklı olarak tarihi bir kaynak olarak kabul etmezler. Onlar, gozlemleyemedikleri hicbir olayı yazmadıkları icin tarihi de kendilerine konu edinmemişlerdir. Yalnız şoyle bir durum vardır: Realistler tarihi reddetmemişlerdir, sadece farazi tarihi reddetmişlerdir. Realistler bugun oldukca sık başvurulan belgeli tarih anlayışı ile hareket etmişlerdir. Butun onemli ve belgeli olayları bir duzen icine koyup tarihi bir tahayyul olmaktan cıkararak bir bilim haline getirmişlerdir.
Romantikler doğaya kacıyorlardı ama doğa, onların idealize ettiği doğaydı. Realistler ise doğayı ve koy yaşamını olduğu gibi gorme taraftarıdır. Realistlere gore doğa sıkıcıdır, koy yaşamı sıkıcıdır cunku Realistler, Romantiklerin yucelttikleri doğanın icine girmişlerdir. Koyleri incelemişlerdir hatta koyde yaşamışlar ve romanlarını bu tecrubelerine dayanarak oluşturmuşlardır. Bu bakımdan her ikisi arasında bir goruş acısı farkı oldukca belirgin bir şekilde ortaya cıkmıştır.
İnsan ilişkileri konusunda da Realistler ve Romantikler arasında kılıclar cekilmiştir. Romantiklerin en onemli oğesi aşktır ama bu aşk idealize edilmiştir. Romantiklerin aşık oldukları kişiler kusursuzdur, adeta bir melektir. Asla kotu bir şeyler yapmazlar ve asla zarar vermezler. Kutsal sayılan şeylere karşı da herhangi bir cinsellik hissetmezler. Bu durumda Romantiklerin aşklarının en onemli noktası sadakattir. Nitekim Realistler icinse durum tam tersidir. Realistler cinselliği işlerler, aldatılmayı işlerler. Ayrıca Romantikler kadını yuceltirken Realistler kadını yuceltmez.
Romantikler ahlaki bir misyon yuklenirler. Onlarda bir ahlak dersi verme cabası vardır. Realistlerin ise boyle bir dertleri yoktur, onlar toplumu eğitmek icin edebiyatı kullanmazlar. Kısaca ahlaka karşı notr davranırlar.
Romantizm ile Realizmi anlamanın en iyi yolu iki akımın da ozelliklerini tam olarak gosteren eserleri incelemektir. Yazıyı sonlandırırken bu akımları en iyi yansıtan iki romanı vereceğiz. Bu iki eserin incelenmesi yapıldığında Romantizm ile Realizm tam olarak ayrıştırılacaktır:
Romantik eser: Genc Werther ’in Acıları; Johann Wolfgang von Goethe (Almanya)
Realist eser: Madam Bovary; Gustave Flaubert (Fransa)