Ruyalar Neleri Acıklar :
Ruyalar tedavi eder, oğretir, yon verir, kehanette bulunur, soruları yanıtlar, bizleri gecmişe, gunumuze ve geleceğe bağlar, bize eğlence ve zevk, duygusal denge sağlar, yaratıcılığı ve cinselliği teşvik eder. Ruyalarımız aracılığıyla Shakespeare’nin “Dunya bir sahnedir ve butun kadınlar ve erkekler sadece onun oyuncularıdır,” sozlerinin gercekleştiğini goruruz.



Ruyalar Bize Nasıl Yardımcı Olur ? :
İc ve dış dunyalarımız arasında cozulmez olduğuna inandığımız bir bağ olmasaydı ondan sonraki yaşamımız ve calışmamız cok farklı olacaktı. Gunluk ve uyanık haldeki kişiliğimizden daha buyuk bilgeliğe sahip olan ic dunyamıza erişebilmenin yolu ruyalar ve meditasyondur.

Ruyalar bir kopru, bir iletişim vazifesi gorur. Ruyalar tıpkı ruhumuzdan gelen bir mektup gibidir; guc, bilgi, yaratıcılık ve sağlık kaynağıdır. Eğer ruyalarımızı goz ardı edersek kendimizi Paul Solomon’un kaynağının “herkes icin erişilir olan ama coğu insanın farkında olamadığını” soylediği zekadan yoksun bırakmış oluruz.

Bu zeka ile ilişkiye gecmek icin psişik, kahin ya da telepatik olmamız gerekmez. Gereken tek şey sezilerimize, hayalimize ve ozellikle ruyalarımıza kulak vermektir. Ruyalar tanrıların dilidir ve bu anlam ve mecaz acısından zengin dil, bizi uykudan yaşama uyandırmaya yoneliktir.

Psikolog Erich Fromm ruyaları unutulmuş bir dil olarak gorur ve gecmişin insanlar icin ruya ve hayallerin zihnin en onemli ifadeleri arasında olduğunu soyler. Ona gore ruya sembolleri evrensel, geleneksel ya da rastlantısaldır. Rastlantısal semboller kişiseldir ve bireysel cağrışıma ilişkindirler. Geleneksel semboller ise tek anlamlıdır. Evrensel sembollerin –orneğin guneş- sıcak ve ışık gibi evrensel anlamları vardır. Fromm ruyaların anlamsız veya ilgiye değmez olarak goz ardı edilmelerinin sebebinin onların bizi rahatsız etmesi olduğunu soylemiştir; ruyada gorduğumuz kişi bizim gunduz vakti olduğumuza inandığımız kişiyle uyumlu değildir. Fromm şoyle diyor : “Celişkili gercek şudur ki, ruyalarımızda daha az mantıklı ve daha az terbiyeli olmamıza rağmen, daha akıllı ve daha mantıklıyız.”

ABD’de Research Society for Process Oriented Psychology’nin kurucusu olan Arnold Mindell diğer ruya analizcilerinden cok farklı bir yaklaşım getirmiştir. Mindell “ruya nesnesi” adını verdiği bilincaltını nehir gibi surekli akan bir ruya olarak gorur ve tek olarak ruyalar bunun sadece cekilmiş fotoğraflarıdır. Ruyalar, fiziki semptomlar, ilişkiler ve değişik bilinc durumları Mindell’in kuramlarına gore ruya nesnesinin ortaya cıkışlarıdır.



Ruyalar ve Uyku :
Psikologlar artık bilincaltının mesajlarına uyku sırasında daha kolay ulaşmaktadır. Uyuduğumuz zaman, bilincin perdesinin gizlemiş olduğu bir cok şey serbest kalır. Ruyalar benliğin ya da evrenin gizli gerceklerinden, simgeler ya da doğrudan goruntuler halinde bize doğru suzulur.

Ruyalarımızın gucunu kullanmaya başlamanın en basit yollarından biri kendimizi uykuya dikkatle hazırlamaktır.

Ruyalar ve ruya yorumu bizi fiziki, zihni, duygusal ve ruhsal olarak etkiler. Bu nedenle, uyku ve ruya hazırlığı bedeni, zihni, duyguları ruhu kapsar.

Temel olarak iki tip uyku ceşidi kabul edilmiştir: orthodox (ruya gorulmeyen) ve paradoxical (ruya gorulen). Gunumuzde kabaca iki ayrı uyku durumu tanımlanıyor: “ Ağır uyku”, kıpırdamaksızın, sakin uyuyan insanın durumudur. “Aykırı uyku” evresi ise ağır uyku evreleri arasında ortaya cıkar ve on dakika kadar surer.



Ruyaların Elektronik Cihazlarla Tespiti
Dr. Kleitman, uykularını denetim altında tuttuğu kişilerin (EEG) elektroensefalogranik ve (EKG) elektrokardiagramlarını cihazlarla tespit etmiştir. Bu calışmanın sonucunda; ruyanın varlığına delil olarak gosterdiği goz hareketlerine, heyecana bağlı kalp atışlarını da ilave etmiş oldu.

EEG’nin verdiği sonuc oldukca dikkat cekiciydi. Ruyanın başladığı andan itibaren, ağır bir ahenk icinde devam eden uyku halini gosteren cizgiler ritmik bir hal alıyor, uyanıklık halindeki şekilleriyle cihazın kağıt şeridi uzerine izler bırakıyordu.



Ve varılan sonuc :
Ruya, uykunun yuzde yirmilik bir bolumunu teşkil etmektedir.

Bu durumda ; sekiz saat uyuyan bir insanın uykusunun ilk saati ağır ve ruyasız gecmektedir. Bundan sonraki on dakika icinde ruya gorulmekte ve sonra yine bir bucuk saat surecek ağır uyku devresi başlamaktadır. Sonra yirmi dakikalık bir ruya ve yine bir bucuk saatlik ağır uyku...Uykunun bundan sonraki kısmında ise otuz dakikalık bir ruya faslı daha vardır. Nihayet yine uyku ve onu da uyanma takip eder.

2 Saniyelik Ruyada 6 Aylık Zaman Yaşanabilir mi ?
Psikologlar ve ruh bilimciler ruyaların sureleri uzerinde kesin bir sonuca varamadılar. Bir bolumu birkac saniye surduğunu iddia ederken bir diğer bolumu de saatlerce devam eden ruyaların var olduğu fikrinde ısrarlıdırlar.

Bu tartışmalar devam ederken, Dr. B. Klein adında Amerikalı bir ruh bilimci yardımcıları ile birlikte yoğun calışmalara koyuldu. Gonullulerin arasından sectiği bazı kişileri hipnotize ederek uyuttu. Belli bir sure sonra da uyandırıp ruyalarını dinledi.

Neticede, bir ruyanın yirmi saniyeyi gecmeyecek kadar kısa surduğunu tespit etti. İşin en enteresan tarafı ise; uyandırdığı gonullulerin uc-beş saniye suren ruyalarını saatlerce anlatmalarıydı. Hatta bir kısmının ruyası yazılmaya kalkılsa ortaya kalınca bir macera romanı cıkabilirdi.

Dr. Klein, yılmadan bu işin uzerinde calışmalarına devam etti. Vardığı sonuc; en uzun ruyanın bile doksan saniyeyi gecmediği oldu.

Dr. Klein’e karşı cıkan ruh bilimciler, hipnotizmayla uyutmanın normal bir uykuyla kıyaslanamayacağı ve bu denemelerin gecersiz sayılacağı yolunda goruş bildiriyorlardı.

Chicago Universitesi uzmanlarından Dr. Kleitman ve oğrencisi Aserinsky l953 yılında geniş capta calışmalara başladılar. Objektif deneylerini daha sonra norofizyolojik sahada devam ettirdiler.

Dr. Kleitman otuz yıldan beri kendisini ruyadan mahrum etme denemeleri yapmaktaydı. Fakat hicbir zaman bir haftadan fazla tahammul gosterememişti.

Otuz yıllık calışması aradığı sonucu vermeyince başkaları uzerinde değişik deneyler yapmaya başladı. Deneyin sonunda, ruya esnasında kısa veya uzun suren suratli goz hareketlerine tanık oldu. Denemeye tuttuğu kimseleri, goz hareketlerinin başladığı ve bittiği devrenin ceşitli bolumlerinde uyandırdı. Boylece her defasında kişilerin ruya gormuş olduklarını oğrendi. Omru boyunca hic ruya gormediklerini iddia eden kişileri topladı, onların uzerinde testler yaptı. Goz hareketlerinin başladığı anda uyandırdığı bu kişiler, hayret ve şaşkınlık icinde ilk defa ruya gorduklerini soylediler.

Dr. Kleitman bundan şu sonucu cıkardı ; herkes ruya gorur, fakat bazı kimseler ruyalarını hatırlayamamaktadır. Ruyanın objektif olarak en buyuk delili ise uyumakta olan kimsenin hızlı goz hareketleridir.



__________________