Neyse ki arac buyuk bir cam ağacına toslamadan son anda durmuştu.
Tek bir cizik yoktu. Ama ne yazık ki bir kar yığının ustune
oturmuştu ve Oradan yardımsız cıkması mumkun değildi.
"İyi misin Bob?" Mac yaşlı adamın kapalı camına doğru seslendi.
"Evet, sanırım hÂl tek parcayım," dedi Bob ve kafasını yolcu
koltuğuna cevirdi.
"Ya sen Shallie? Sen de iyi misin?"
Shallie mi? Mac tek bir Shallie tanıyordu
ama bu onun Shallie'si olamazdı.
Kafasını uzatıp aracın icine baktı.
Tanrım. Kalp atışı hızlanmış ve gozunun onunde anılar canlanmıştı.
Shallie. Onun Shallie Malone'si. Onu liseden beri, sanki kuyruğu
tutuşmuş gibi kasabadan ayrılalı beri gormemişti.
Ama o iri kahverengi gozleri ve dalgalı sacları nerede olsa tanırdı.
Ve bu kadın yakınındayken vucudunda yaşanan değişiklikleri de
unutması mumkun değildi. PekÂlÂ. Onu son gorduğunde Shallie genc bir kızdı.
Bu, ona olan duygularının gercekliğini değiştirmiyordu. Shallie'nin ise bundan haberi yoktu.
Cunku Mac duygularını ortaya dokmeyecek kadar gururluydu.
Ama Shallie "o" kızdı. Kacıp giden "o" kız.
Yolcu kapısı tarafına gecti ve neredeyse dizlerini aşan karda guclukle
de olsa kapıyı actı. Yuzunde buyuk bir gulumseme vardı.
Shallie donmuştu ve eğer nişanlı ya da evli değilse
bu defa elinden kacamayacaktı.
ABY
PDF