İDRİS NEBİ MUCİZESİ
Burclar olarak nitelendirilen takımyıldızlar eskicağda Babil'liler tarafından tespit edilmiş ve tasnife sokulmuştur. 12 Burc olarak tasnif edilen takımyıldızların bu durumuna ait bilgi bazı kaynaklarda o cağda yaşadığı ileri surulen İdris Nebi’nin mucizesi olarak da belirtilmiş ve bu ilmin kaynağının adı gecen ZÂt olduğu one surulmuştur.
Daha sonra bu ilim Yunan'lılara, Mısır'lılara ve İslam Âlemine intikal etmiştir. Burclar denilince akla gelen, dunya ve uzerindekileri etkileyen 12 buyuk takımyıldızdan soz edilir. Bunlar sırasıyla şoyledir:
Koc, Boğa,ikizler, Yengec, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık.
Eski inanışa gore yeryuzundeki olayları burclar adı verilen kumelerdeki yıldızlar meydana getirirdi. Guneş sistemindeki gezegenlerde bu kumelerdeki yıldızlarla birlikte insan kaderi uzerinde rol oynardı. İnsanların bu iddiaları kuvvetlendirecek bazı delillerde elde etmesi uzerine artık «YILDIZLARA TAPINMA» devri acılmış oldu. Bu devirlerde insanlar sanıyorlardı ki, her burc birer ilÂh ve insanlar hakkındaki hukumler onlardan cıkıyor. Boylece de tarihte yıldızda oturan tanrılı inanc sistemi doğdu.
Buna karşılık, gelen ceşitli Nebi ve Rasûller ise Âlemde butun varlıklar uzerinde hakim ve mutasarrıf olan tek ALLAH esasını insanlara idrak ettirmeye caba sarf ettiler.
Burcların insanlar uzerinde etkisi var mıdır?.
Burclar ile kaderin bağlantısı sozkonusu olabilir mi?..Burcların etkileri var ise buna inanmak musluman icin dinî bakımdan bir mahzur teşkil eder mi?..
Burclar insanı nasıl ve ne şekilde etkiler?..
Burclar hakkında Kur'Ân-ı Kerîm ve Hz. Rasûlullahaleyhi's-selÂm ne buyurmaktadır?..
Din Âlimlerinin bu konuda goruşleri var mıdır?..
İşte bu gibi soruların cevaplarını şimdi teker teker cevaplamaya calışalım.
++++++++++++++++++++++
Astroloji neyi anlatmaktadır
İnsan duşuncesinin eseri olan her bilginin değeri olduğunu kabul ederek, inkÂrı bir yana bırakıp, bu gunun bilimsel verileriyle bize ulaşan bilgilerin esrarını cozme yurekliliğini gosterebildiğimizde, sayısız bulgular ve değerlere erişebilmekteyiz.
Binlerce yıl oncesinden beri mistik duşunurlerin ve bilginlerin eserlerinde değindiği, gunumuzun ise ozellikle gelişmiş ulkelerinde populer hale gelen, onlarca universitede oğrenimi yapılan konusu “BURCLAR İLMİ” veya guncel ismiyle “ASTROLOJİ” neyi anlatmaktadır? Bircok devlet başkanından, borsa tuccarına kadar tanışan hemen herkesin itibar etmekten kacınamadığı, hatta bazı ulkelerde aylık raporlar halinde yayınlanmaya başlayan bu isabetli verilerin temelindeki bilimsel gercekler neler olabilir?.. İnsanların butun davranışlarını duzenleyen beyin yapıları ile, gezegen konumlarının nasıl bir bağlantısı olabilir?..
Bu kısa yazımızda “astrolojinin” sırlarına değinmeye calışacağız. Bu konuyla ilgili olarak hem Evrensel Bilinci tanımak suretiyle “madde otesi sırlara” eren mistik duşuncenin acıklamalarına, hem de beş duyu verilerine dayalı bir sistemle “yaşam sistemini” acıklamaya calışan bilimsel bulgulara yer vereceğiz...
Artık cok sıkca gozlemlendiği uzere, gunumuz bilimsel bulguları, mistik duşunur ve oze erenlerin “Evrensel Bilinci” anlamak suretiyle getirdiği acıklamalara paralellik gostermekte ve onların deşifre edilmesine ışık tutmaktadır. Konum itibariyle, Doğu ve Batı ilimlerinin kaynaştığı bir coğrafyada bulunmamız, boyle bir incelemeyi yapmamızı kolaylaştırıyor...
Yaklaşık DORTYUZ MİLYAR yıldızın oluşturduğu kabul edilen Samanyolu galaksisi icerisinde orta buyuklukte bir guneşin uydularından biri olan Dunya uzerinde yaşayan canlı organizmadır, bizim gorduğumuz insanoğlu...
Boylesi ucsuz bucaksız bir galaksiyi bir futbol sahasına uyarlarsak, galaksiye nisbetle guneş sistemimiz, havada ucuşan bir kıvılcım parıltısı gibidir. Ve o kıvılcım icerisinde Guneşin cevresinde kendi yorungelerinde donup duran gezegenler. Bunlardan birisi de uydusu ayla birlikte dunya ve uzerinde bizler...
Galaksi icerisindeki bizim guneşimiz gibi yuzlerce, binlerce ve bazen milyonlarca yıldızın meydana getirdiği her bir yıldız kumesine BURC adı verilir. Samanyolu galaksisi icerisinde tesbit edilmiş, sistemimizi cevreleyen, bu tur yuze yakın sayıda değişik isimlerle tanınan yıldız kumesi veya takım yıldız vardır...
Gunumuzden sekiz yuzyıl once Astroloji konusunda verdiği eserler ile İslÂm Âlemi yanısıra Batı dunyasında da yakından tanınan ve bircok eseri bilimsel incelemelere konu olmuş buyuk mutasavvıf Muhyiddin İbn Arabi, “Futuhat-ı Mekkiye” isimli eserinde “Dunyada oluşan herşeyin burcların tesiriyle meydana geldiğini” şoyle ifade ediyor:
“Şunu da bil ki Hak Taala, daha evvelce anlattığımız Kursi (Samanyolu) icerisinde şeffaf, dairevi bir cisim yaratmıştır. Bunu da oniki eşit parcaya ayırmış ve bu parcalara BURCLAR adını vermiştir. Bu burclar, toprak, su, hava, ateş gibi unsurlardan olup, tıpkı dunya ehlinin unsurlarına benzerler. Hakk Taala her bir burcta cennet ehlinden bir meleği iskÂn ettirir. İşte bu burclardan, cennetlerde oluşacak şeyler meydana getirilir... Değişim ve karışıklıların tumu bu burcların değişmesiyle ve kurulan duzenin bozulmasıyla olur... Gercek olarak Âlemimizin onculuğunu bu oniki burcta bulunan oniki melÂike yapmaktadır. Boylelikle bu oniki burc, Âlemlerimizin gercek olarak imamlığını yapmaktadır...”

Astroloji Neyi Anlatmaktadır?
Gunumuzde astroloji, akademik anlamda, tamamiyle kişilerin doğum anındaki gezegen konumlarıyla karakteristik ozellikleri arasındaki bağlantıyı istatistiki sonuclara gore acıklayan bir araştırma sahasıdır.
Astrolojinin klasik teorisi ise şudur: Kozmos ve insanoğlu, orjinini aynı ozden alan yaratılışın ifadeleri olduğuna gore, her ikisi de benzer bicimde hareket ederler ve boylece insanın yeryuzundeki eylemleri, goklerdekinin bir yansıması olur... Birkac gun ve gece eğer gokyuzune bakarsanız, birkac gok cisminin yer değiştirdiğini ve hareket halinde olduğunu tesbit edersiniz. Bunların başında her gun doğup, batan Guneş ve Ay gelir. Onların yanısıra da beş kucuk yıldız gibi gorunen Merkur, Venus, Mars, Jupiter ve Saturn gezegenleri hareket halindedirler. Oyleyse hareket eden bunlar olduğuna gore, insanın eylemleriyle bağlantılı olan da en başta bunlar olmalıdır.
Guneş, Ay ve her bir gezegen yorungesinde dolaşırken, sistemimizi cevreleyen, oniki eşit parcaya ayrılmış kabul edilen goğe karşılık gelen sabit takımyıldızların, yani oniki BURCUN sahasından gecer ve bunların kiminde temsil ettikleri enerji guclenirken, kiminde ise zayıf duzeye duşer...
İşte Guneşin ve bu gezegenlerin sizin doğum anınızdaki konumu, yani bulundukları burclardan aldıkları enerji, sizin programınızı oluşturur ve sizin alın yazınız, gokyuzunun o anki yansımasının bir ifadesidir...
Boylece, gezegenler her bir burcu gezdikce, siz de doğum anında oluşan programınıza gore gelen enerjiyi değişik şekillerde değerlendirir ve davranışlar ortaya koyarsınız...
Her gezegen kozmik enerjiyi farklı formlarda yansıtır ve bunun icin herbiri, organizmayı motive eden belirli bir dalgaboyu bileşimi, yani belirli durtuler, huylar ve ihtiyaclar gibi karakter unsurlarını temsil eder.
Bunların en guclu olanı Guneşin doğum gununuzde yeraldığı burc, sizin oz burcunuzdur. Boylece siz, orneğin bir Oğlak veya Kova burcu insanı olursunuz. Guneşin bu burctan aldığı enerji guclu bir bicimde karakterinizde ortaya cıkacaktır.
Benzer şekilde, doğum anınızda Doğu ufkundan yukselen burc ta “yukselen burcunuz” olacak ve dışa yansıyan yeteneklerinizde gozlemlenecektir.
Diğer gezegenlerin konumu da benzer şekilde kişisel karakterinizde etkin olacaktır.

Beynin Anne Karnında Programlanışı
Biliyoruz ki insan varlığındaki tum oluşumlar, onun kişilik ozellikleri beynin eseri olarak ortaya cıkar. Biyokimyadan psikolojiye kadar insanın yapısını ve calışma sistemini inceleyen bircok bilim dalı ortaya koymuştur ki insan dediğimiz organizmanın calışma bicimi, tamamen fiziksel, biyolojik ve kimyasal kurallara dayanır. Algılama araclarının duyarlı olduğu etkenler, onu değişik turlerde eylemlere gecirir. Bu eylemlerin ne şekilde olacağını belirleyen, BEYİN ve onun programıdır.
İnsan beynini meydana getiren ve noron diye isimlendirilen yaklaşık yuzyirmi milyar hucre her beyinde farklı bir dizilim oluşturur. Her beyinde farklı olan bu dizilim modeli, yani beyindeki “biyoelektrik kanallarının dizilimi” veya “beyin ağları”, bireyin kişiliğini cizer. İşte bu dizilim ve bağlantı modeli, “beynin programı” diye ifade edilir.
Beyin ilk temel programlamaya ana rahminde iken maruz kalır ve anatomik gelişmesini doğumdan hemen sonra tamamlar. Noronlar ile onların kol ve uzantıları olan aksonların birbirleriyle bağlantıları, doğumdan once her beyinde farklı bir bicim alır. Bu model, doğumla birlikte kesinleşir ve bireyin omru boyunca hicbir değişikliğe uğramaz. Ayrıca, hicbir beyin hucresi de yenilenmez.
İşte her birimizin yeteneklerini beyindeki bu biyoelektrik kanallarının oluşturduğu bağlantı modelleri belirler.
Her bireyin duşunce ve anlayış biciminden acizlik, beceriklilik, zeka gibi tum yeteneklerine kadar herşeyin temeli, ana rahmindeyken normal şartlarda bir daha değişmemek uzere belirlenmiştir.
Tum yaşam suresince her birimiz, bu beyin programımızın eseri olan bir bicimde ve kapasitede duşunur, hisseder, oğrenir, sever, kızar, calışır, kısacası yaşamımızı surdururuz.
Gecmişte yazılan tasavvuf eserlerinde, bireyin “alın yazısının” tesbit olunması diye ifade olunan olayla, tibbi araştırmalardan elde edilen “beynin programlanışı” olayı son derece enteresan bir paralellik gostermektedir. Aslında, Sufi kaynaklarında, her kişinin alın yazısı “FELEKlere” (gezegen yorungelerine) bağlı olarak ve “KADER” kavramıyla ifade edilmektedir. Yine bizim “enerji” kelimesiyle tanımladığımız şey, “kudret” kelimesiyle ifade edilmektedir.
Bu konunun cok geniş bir bicimde ele alındığı, buyuk mutasavvıf Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin bircok dile cevrilerek incelenen, uc yuzyıl once kaleme alınmış “Marifetname” isimli eserinden şu paragrafa değinelim:
“Allahu Taala’nın kudreti ile gezegenlerin ve burcların maddi yapılarda ceşit ceşit tesirleri daimi olduğundan, butun halkın şekil, hal, ahlak ve tavrı henuz ana rahminde nutfe iken rast gelen baht ve tali’leri tesirlerinden meydana gelmiştir.
Hazreti Rasûlullah şoyle buyurmuştur: “Saadet ehli o kimsedir ki ana rahminde saadet ehli olmuştur; bahtsız olan da o kimsedir ki ana rahminde bahtsız olmuştur.”
Halkın butun şekil, sıfat ve mizacları, feleki vaziyetler gereğince rahimlerde ayrı, ayrı olunca, eceli musemmaları da mizaclarına gore orada farklı tayin olunmuştur...”
Bu acıklamalarla İbrahim Hakkı Erzurumî, insanların fiziki yapılarından kişiliklerine kadar tum ozelliklerini belirleyen tesirlerin, enerji (kudret) sayesinde gezegenlerin konumlarına gore burclardan (takım yıldızlardan) geldiğini ve tum bu ozelliklerin anne karnında iken programlandığını ifade ediyor.

Beyin Cekirdeği ve DNA Molekulleri
Diğer taraftan bilimsel bulgular ışığında yine biliyoruz ki, insanın fiziki yapısını ve karakter ozelliklerini belirleyen tum bilgi, onun genetik yapısında, yani DNA molekullerini oluşturan bazların diziliş biciminde gizlidir.
Aynı şekilde, beynin sahip olacağı program turu —bağlantı modelleri— hakkındaki bilgi de, beyni meydana getirmek uzere secilen, yani beyin cekirdeğini oluşturan hucrelerde yeralan DNA molekullerinde gizlidir.
Esasen, bireyin ne tur bir yapıya sahip olacağı, embriyodaki hangi hucrelerin hangi dokunun oluşmasında temel teşkil edeceğinin tesbiti, anne karnında ceninin dıştan gelen tesirleri değerlendirebilecek safhaya eriştiği, dorduncu ayın sonuna rastlar. Bu gunde sonuclanan bir başkalaşımla, ceşitli hucreler hedeflerini bularak, diğer komşu hucrelerden farklılaşmaya başlarlar ve değişik gorevler alırlar...
İşte oluşan bireyin yaşamındaki en onemli an burasıdır. Zira gelişmenin tumu, bu başkalaşan hucrelerin etkinliklerinin artması ile olur. Beyin cekirdeği, yani beyni meydana getirecek yapı ilk kez bu gunde tesbit olunmuştur ve beyin dahil sinir sisteminin tum bedende en yuksek duzeyde kalıplaşmasını bu temel oluşturur. Bu gunde belirlenen beyin cekirdeğinde yeralan DNA molekullerinin yapısında ne tur karakteristik bilgiler yer alıyorsa, dunyaya gelen birey tum yaşamı suresince bu bilgilerin ortaya cıkaracağı beyin ağlarına sahip olacaktır.
Doğumdan hemen sonra son şeklini alıp, kalıplaşacak beyin, bu şekilde yeteneklere ve ozelliklere sahip olacaktır. Bu gunden sonra artık yazgısı tumuyle kesinleşmiştir.

DNA Molekullerinin İcice Olduğu Kozmik Işınım
Canlılarda, doğal olarak genetik dizilimi etkileyebilen ve değiştirebilen yegÂne enerji kaynağı “kozmik ışınlardır.” Canlı evriminde meydana gelen mutasyonların buyuk bir kısmının kozmik ışınlar tarafından gercekleştirildiği tesbit edilmiştir. Cunku, her an dunya atmosferini bombardıman altında tutan kozmik ışınım ve atmosferden gecerek yeryuzune ulaşan ozellikle sekonder kozmik ışınlar cok yuksek enerjiye sahiptirler. Eğer saniyenin binde biri kadar bir surede, bir ışınım bir DNA molekulune carpar ve parcalarsa, DNA dizinini meydana getiren iki kolonun taşıdığı bilgi kaybolabilir veya kopan parca bir başka bicimde farklı bir yere eklenerek yeni bir gen yapısının meydana cıkmasına sebep olabilir. Hatta, boyle bir değişim yalnızca bazların dizilişinde bir yer değiştirme ile de olabilir; bir gen yepyeni bir ozellik kazanarak ortaya cıkabilir. O kadar ki, orneğin goz renginden sorumlu bir gen, yepyeni bir ozellik kazanarak “mavi goz” genine donuşebilir.
Yeryuzundeki organizmaların genetik yapısını belirleyen DNA dizinlerinde meydana gelen boyle bir değişimle ne kadar icice olduğumuzu farkedebilmek icin şu ornek yeterli olacaktır: Guneşten gelen ultraviyole ışınlar altında bir kac saatlik guneş banyosu yapan birinin derisinde yuzbinlerce hucrenin DNA yapısı değişikliğe uğrar...
Varın buna gore beynin oluşumu sırasında ve yaşam boyunca maruz kaldığı kozmik ışınların etkilerini siz duşunun... Ustelik, aslında esas etkileşim bizim gozlemleme imkÂnımız dışında, atomaltı duzeyde, kuantum boyutlarda gercekleşmektedir.
Dunya uzerindeki organizmalar icin bu ışınımların en guclu kaynağı guneştir. Guneşten gelen kozmik ışınımın yoğunluğu dolayısıyla gunduz saatlerinde beynin konsantrasyon yeteneği ve hassasiyeti geceye gore zayıflar. Radyo dalgaları bloke olur, orneğin gece rahatlıkla dinlenen kısa dalga istasyonlar gunduzleri dinlenemez. Bunun gibi ornekleri coğaltabiliriz...
Guneşten gelen ışın yağmuru gibi, evrendeki ceşitli takım yıldızlardan (burclardan) dahi her an yeryuzune ulaşan kozmik ışınlar, bizlerin yapılarından cok cok kısa surelerde gecmekte ve etkilerini oluşturmaktadırlar. Hucre faaliyetlerini duzenleyen DNA dizinleri bir yandan hucre biyokimyası ile biyoelektrik etkileşim icerisinde iken, diğer yandan atomaltı boyutun canlıları olan kozmik ışınlar ile etkileşim icerisindedir...

Burcların Etkileri
Astrolojide, bireyin karakteristik yapısı uzerinde on sırada etkin olan 3 enerji kaynağı, burclar, Guneş ve sitemimizdeki gezegenler ile, yeryuzune ulaşan kozmik ışınımın başlıca 3 kaynağı enteresan bir paralellik icerisindedir: Bunlar, 1. Uzak yıldızlardan, 2. Guneşten, 3. Gezegenleri cevreleyen manyetik alanlarda tutulmuş guneş ruzgarından kaynaklanan kozmik ışınım.
Doğumla birlikte anatomik yapısı tamamlanan beynin programını belirleyen ve bireyin karakteristik ozelliklerini cizen DNA dizinleri, yoğun bir şekilde kozmik ışınlardan etkilenmektedir. Her birey doğumdan once oluşan bu beyin programına gore aksiyon ve reaksiyon bicimlerine sahip olmaktadır.
Beyin programımızın oluşumu sırasında aldığı bu enerjinin eseri olan bir bicimde belirli huylara, mizaca, duygu, duşunce ve davranış şekillerine sahip oluruz. Yani bir bakıma, doğum anımızdaki gokyuzunun haritası, beyin haritamızın bir ifadesi olur.
Belki de onun icin yaşadığımızı “alın yazımız” kabul ederken, beklenmedik durumları “feleğin” uzerine atarız veya “feleğin carkından” geceriz veya zaman olur “felekten gun calarız”... Bugunun ifadesiyle, kozmik enerjinin yonlendirdiği bir bicimde, beyin programımızın gereğini oyle veya boyle ortaya koyarız...
Dunyamız, guneş cevresindeki yorungesinde dolaşırken, donem donem belli yapıdaki kozmik enerjiye guclu veya zayıf olarak maruz kalması sebebiyle de yılın belirli aylarında dunyaya gelen insanlar, astrolojide bahsedilen belirli karakteristik ozelliklere sahip olurlar. Yani aynı burcun mensubu olurlar.
Ebeveynlerden aktarılan genetik farklılıkları ve yeryuzune ulaşan bu ışınımın temelde benzer ozellikler taşımasına rağmen ne kadar anlık gecişlerle farklı bileşimler halinde olduğunu hesaba katarsak, her bireyin yine de kendine has ozelliklerinin olmasının sebebini anlayabiliriz.
Ozellikle guneş ve ayın insanlar uzerindeki bu tur etkilerinin yanısıra, yeryuzundeki bircok organizmada, orneğin gocmen kuşlar ve surungenlerin beyinlerinde bir tur kozmik ışın alıcısı gorevini yapan bezlerin yeraldığı, hormonal duzenlerini kozmik enerjinin yonettiği, hatta bunlara gore yonlerini ve yumurtlama donemlerini tayin ettikleri, tesbit edilmiş ve uzerinde calışmalar yapılan konulardır.

Holografik Harita Okuma
Yazımıza son vermeden once bir konuda daha buraya kısa bir not duşelim:
Her bireyin doğum haritası (doğum anındaki gokyuzu haritası) aslında bir hologramdır ve adeta bir hologram plakası gibi işlev gorur. Bu sebeple, doğru astrolojik harita okuma, gercekte tamamiyle “holografik bakışı” ve değerlendirmeyi gerektiren bir surectir.
Bu sebeple, orneğin, doğum anında bulunduğu burc veya ev veya acıları vs. itibariyle bir planetin pozisyonu ve kazandırdığı ozellikler okunurken, o haritanın tumunun gozetilmesi ve o anki butun yapı icerisinde incelenen durumun ne ifade ettiğinin değerlendirilebilmesi gereklidir. Bu da, aynı durumun, her farklı kombinasyon icerisinde ne kadar farklı anlamlar ve ozellikler ifade edebileceğinin gostergesidir. Cunku, her bir pozisyon haritanın tumunu kendi acısından ifade ederken, aynı zamanda haritanın tumunu ve her noktasını belirli duzeylerde etkiler.
Herhangi bir durumu haritanın kalanından yalıtarak ele alıp, butunu ifade eden doğru tespitlere varılması mumkun değildir. Cunku, tıpkı beyinde ve kişiliklerde olduğu gibi, bu ozelliklerin hicbiri diğerinden tamamen kopuk veya bağımsız değillerdir ve hepsi komple bir işleyişi ifade ederler.
Holografik harita okuma, aynı zamanda evrenin ve beynin calışma sisteminin holografik yapısından kaynaklanan bir durumdur, ancak bundan otesi bu yazımızın konusu değildir.

Sonuc
Einstein’in madde ile enerji arasındaki bağlantıyı ortaya cıkarması, evrendeki her şeyin ozde sınırsız bir enerjiden meydana gelmiş olduğunu ve varolan her nesnenin enerji boyutunda birbiriyle ilintili ve bağlantılı olduğunu anlayabilmemizi kolaylaştırmıştır. Guneş sistemimiz ve dunya olduğu gibi, gezegenimiz uzerindeki tum oluşumlar da sonsuza dek enerji boyutunda bu tek KOZMİK SİSTEME tabidir.
Herbir şeyin oluşumunu belirleyen sistem, onların takibedeceği yolu ve varacağı nihai noktayı da belirleyendir.
Peki, bedensel olarak kozmik bir robot durumunda olan insanın varlığı bu kadarla sınırlı mı?.. Bunun cevabını, bilim ve tasavvuf duşuncesi ortak bir şekilde veriyor:
Bizler, beş duyu kapasitemizden doğan bir şekilde algıladığımız sayısız galaksilerdeki, sayısız gezegenlerden biri uzerinde yaşayan madde bedenden ibaret birimler değil, tum evrensel yapıyı meydana getiren, ozde bir, yaratıcı duşunceyi (kozmik bilinci) kendi kapasitesi olcusunde ortaya cıkaran ve algılayabilen bilinc titreşimleriyiz...
Oyle goruluyor ki, yuzyıllardan beri oze erenlerin ilmi olmuş Astroloji, bilimsel temelinin ve gercek oneminin daha da netleşmesiyle, onumuzdeki yıllarda, belki de yirmibirinci yuzyılda sosyal yaşamda onemli bir yer alacak ve o zaman insanlar, birbirlerini daha rahatlıkla oldukları gibi kabul edebilecek, birbirlerine daha hoşgorulu bakabileceklerdir...
Tabi butun bu anlamlar beyin programlarında varsa!.
DEVAMI .ucretsiz ve online olarak ahmedhulusi.org adresinde
__________________