Kavşağa gelene kadar cipi farkedemediler. Araba otuz metre kadar otede, hemen hemen calılarla ortulu bir halde, yol kenarına park edilmişti.
Sanki beklermiş gibi duran dort asker vardı cevresinde. Ucunde otomatik tufekler vardı, dorduncusu de bir teğmendi.Durmaları icin biri seslendi.Durdular.

Askerlerden ucu kendilerine doğru yuruyup cevrelerinde yer aldılar.Sonra teğmen ağır ağır yaklaştı.
Adamlarından daha uzun boyluydu. Uniforması buruşuktu,gomleğinde şarap lekeleri vardı, ama teğmenlik demirleri parıl parıldı.

Teğmen Costas. Karşısındakilere tecrubeli bakışlarla bakarken ilgisiz bir tavır takınmayı biliyordu.
Uc genc, bir genc kadın ve bir de yaşlıca adam.Silah taşımıyor olabilirlerdi, ancak mana giymiş olan konusunda bundan pek emin olamazdı.

«Yukarda ne yapıyordunuz?» diye Teğmen Costas yaşlı adama sordu.
«Toprak yapısını inceliyoruz.»
«Kac gunden beri?»
«On.»
«İki hafta oncesi sizi orada gormuşler ama.»
«Belki de o kadar olmuştur. İnsanın zamanı unutması iyi bir şeydir.»
Teğmen başını sallayarak bunu onayladı. «Kağıtlarını goster.»
Kağıtlar uzatıldı. Teğmen karşısındaki adamın resmine baktı. Adını yuksek sesle okudu:
«Profesor Julio Santos.»
«Evet.»
«Senator Santos'un akrabası mısın?»
«Yeğenimdir.»
«Şu halde resmi izin kÂğıdın vardır.»
«Evet.»
«Yazılı olarak.»
«Teğmenim, universiteden bir araştırma grubu olduğumuza emin olun. Bunlar oğrencilerimdir.»
Profesor Santos, gorevini yapan bir insana karşı anlayışlı olduğunu belirten bir ses tonuyla konuşuyordu.
Teğmen oğrencileri inceledi. Kız guzeldi. Hepsi de korkmuş gorunuyorlardı. Silah tehdidi altında bulunmaktan.
Doğaldı bu.
«Gelecek Pazar yeğenimin yanında olacağım,»dedi Profesor.

Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.