AHMET UMİT - SİS VE GECE
Evli ve cocuk sahibi, mesleğine aşkla bağlı bir istihbaratcı olan Sedat, ceşitli ayak oyunlarıyla orgutunden uzaklaştırılınca kendisini sudan cıkmış balık gibi hisseder. Onu yaşama bağlayacak, mesleği kadar tutkulu bir şey gereklidir hayatında. Bu arada Mine’yle karşılaşır ve hayatındaki olumcul boşluğu aşk doldurur. Ancak Mine’nin ansızın ortadan kaybolması, her şeyi altust eder ve Sedat da sevdiği kadını aramaya başlar.
Sis ve Gecede okur, bu arayış boyunca Sedat’la birlikte insan ilişkilerine doğru ilginc bir yolculuğa cıkar. İstanbul’un Tarlabaşı, Kurtuluş gibi unutulmuş semtlerinin ara sokaklarında suren bu arayış, kimisi gecmişin anılarına bağlı, kimisi değerlerini yitirmiş, para ve cıkar ekseninde gelişen trajik ve komik ilişkilerin insanlarını cıkartır karşımıza.
Sectiği mekÂnlar ve insan ilişkileriyle İstanbul’un tarihten beri suregelen karmaşık etnik yapısına da işaret eder Sis ve Gece. Turkiye’de yaşayan Rumların son temsilcilerinden olan Madam Eleni ve kızı Maria’nın oykusu carpıcı olduğu kadar duşundurucudur de. Bu toprakların insanı olan Madam Eleni ve kızı Maria, son donemde yaşanan kulturel kaos ve yozlaşma nedeniyle kendi komşuları tarafından kurban olarak secilirler. Turkiye kulturunun en ozgun renklerinden olan bu insanların son yıllardaki yaşamı trajik bir bicimde aktarılır.
Sis ve Gecede, suc ya da cinayet, kurguyu tamamlayan, gerilimi tırmandıran birer dekor ya da motif olarak yer almaz romanda. Suc, insan yazgısı uzerinde trajik sonuclar doğuran bir oğe olarak boy gosterir. Ahmet Umit, toplumsal duzeni savunan bir insanın seruveninde, bu amansız yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı dile getirir.
Alıntı
Evli ve cocuk sahibi, mesleğine aşkla bağlı bir istihbaratcı olan Sedat, ceşitli ayak oyunlarıyla orgutunden uzaklaştırılınca kendisini sudan cıkmış balık gibi hisseder. Onu yaşama bağlayacak, mesleği kadar tutkulu bir şey gereklidir hayatında. Bu arada Mine’yle karşılaşır ve hayatındaki olumcul boşluğu aşk doldurur. Ancak Mine’nin ansızın ortadan kaybolması, her şeyi altust eder ve Sedat da sevdiği kadını aramaya başlar.
Sis ve Gecede okur, bu arayış boyunca Sedat’la birlikte insan ilişkilerine doğru ilginc bir yolculuğa cıkar. İstanbul’un Tarlabaşı, Kurtuluş gibi unutulmuş semtlerinin ara sokaklarında suren bu arayış, kimisi gecmişin anılarına bağlı, kimisi değerlerini yitirmiş, para ve cıkar ekseninde gelişen trajik ve komik ilişkilerin insanlarını cıkartır karşımıza.
Sectiği mekÂnlar ve insan ilişkileriyle İstanbul’un tarihten beri suregelen karmaşık etnik yapısına da işaret eder Sis ve Gece. Turkiye’de yaşayan Rumların son temsilcilerinden olan Madam Eleni ve kızı Maria’nın oykusu carpıcı olduğu kadar duşundurucudur de. Bu toprakların insanı olan Madam Eleni ve kızı Maria, son donemde yaşanan kulturel kaos ve yozlaşma nedeniyle kendi komşuları tarafından kurban olarak secilirler. Turkiye kulturunun en ozgun renklerinden olan bu insanların son yıllardaki yaşamı trajik bir bicimde aktarılır.
Sis ve Gecede, suc ya da cinayet, kurguyu tamamlayan, gerilimi tırmandıran birer dekor ya da motif olarak yer almaz romanda. Suc, insan yazgısı uzerinde trajik sonuclar doğuran bir oğe olarak boy gosterir. Ahmet Umit, toplumsal duzeni savunan bir insanın seruveninde, bu amansız yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı dile getirir.
Alıntı