
Dini konularda araştırma yapanlar Cuma Namazı ve Zuhr-i Ahir hukmu nedir? konusunda detaylı incelemeler yapıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı da Din İşleri Yuksek Kurulu Başkanlığı vasıtasıyla Cuma Namazı ve Zuhr-i Ahir hukmu nedir? konusunda fetva yayınladı. Peki,Cuma Namazı ve Zuhr-i Ahir hukmu nedir? İşte, detaylar
[h=3]CUMA NAMAZI VE ZUHR-İ AHİR HUKMU NEDİR?[/h]Din İşleri Yuksek Kurulu, 26.03.2002 tarihinde Kurul Başkanı Doc.Dr.Şamil DAĞCI'nın başkanlığında toplandı.
Dinî Sorulara Cevap Komisyonunca "Cuma Namazı ve Zuhr-i Ahir" konusunda hazırlanan metin Kurula takdim edildi. Konu ile ilgili Kurul uyeleri goruşlerini belirttiler. Goruşmeler sonucunda;
[h=3]I. CUMA NAMAZI
A. Cuma Namazının Hukmu[/h]Cuma namazı, farziyyeti Kitap, sunnet ve icma ile sabit olan ve hutbeyi de ihtiva eden iki rekatlı, cemaatle kılınan bir namazdır. Yuce Allah, "Ey inananlar! Cuma gunu namaz icin cağrı yapıldığında, alışverişi bırakıp hemen Allah'ı anmaya koşun. Eğer bilirseniz bu, sizin icin daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryuzune dağılın ve AllÂh'ın lutfundan nasibinizi arayın. AllÂh'ı cok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." buyurmaktadır (Cumu'a 62/9-10). Hz. Peygamber, "Cuma namazına gitmek, ergenlik cağına ulaşmış her Musluman'a farzdır." (NesÂî, Cumu'a, 2; Ebû DÂvûd, Taharet, 129), "Cuma namazını kılmayan birtakım kişiler, ya bundan vazgecerler ya da AllÂh kalplerini muhurler de gafillerden olurlar." (Muslim, Cumu'a, 12; NesÂî, Cumu'a, 2), "AllÂh, onemsemeyerek uc Cuma'yı terk eden kişinin kalbini muhurler" (Ebû DÂvûd, SalÂt, 210; NesÂî, Cumu'a, 2) buyurmaktadır. Cuma namazı, Hz. Peygamber doneminden gunumuze kadar butun Muslumanlarca kılınmış ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir ihtilafa duşulmemiştir. Cuma namazının hicretten once farz kılındığına dair rivayetler bulunmakla birlikte, Hz. Peygamber ilk Cuma namazını hicret esnasında Medine yakınındaki RÂnûna denilen bir vadide kıldırmıştır.
B. Cuma Namazı ile Yukumlu Olmanın Şartları
Cuma namazı, akıllı, buluğ cağına erişmiş, sağlıklı, hur ve mukim Musluman erkeklere farz kılınmıştır. Kadınlar, hurriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaata gelemeyecek kadar mazereti olanlar Cuma namazı kılmakla yukumlu değildirler. Zira Hz. Peygamber, kole, kadın, cocuk, hasta ve yolcu dışında Cuma namazının her Musluman'a farz olduğunu belirtmiştir (Ebû DÂvûd, SalÂt, 215; Beyhakî, Sunen, III/183-184, H.No: 5422, 5425, 5426; Darakutnî, Sunen, II/2, H.No: 2; İbn Ebî Şeybe, Musannef, I/446, H.No: 5148; Ebû Muhammed el-Bağavî, Mesabihu's-Sunne, I/470). Ancak Cuma namazını kılmaları halinde bu kimselerin namazları gecerli olup ayrıca oğle namazı kılmaları gerekmez.
C. Kadınların Cuma namazı kılmaları
Cuma namazı kılmak kadınlara farz değildir. Konuyla ilgili hadisleri ve uygulamaları goz ardı ederek, sadece Cuma namazını farz kılan ayetteki "ey iman edenler" ifadesinden hareketle
kadınların Cuma ile mukellef olduklarını soylemek doğru değildir. Aksi halde, hukumlu, hasta ve diğer mazeret sahiplerinin de Cuma ile mukellef olmaları gerekir. Zira Hz. Peygamber, kadın, hasta, yolcu ve hurriyeti kısıtlı olanların Cuma namazı ile yukumlu olmadıklarını belirtmek suretiyle ayetin hukmunu tahsis etmiştir (Ebû DÂvûd, SalÂt, 215; Beyhakî, Sunen, III/183-184, H.No: 5422, 5425, 5426; Darakutnî, Sunen, II/2, H.No: 2; İbn Ebî Şeybe Musannef, I/446, H.No: 5148; Ebû Muhammed el-Bağavî, Mesabihu's-Sunne, I/470).
Ayrıca, hadis ve siyer kaynaklarında, Hz. Peygamber doneminde bazı hanımların munferiden Cuma namazına katıldıklarını bildiren rivayetler bulunmakla birlikte, onların erkekler gibi yoğun bir şekilde Cuma'ya iştirak ettiklerini gosteren bir bilgi bulunmamaktadır. Asr-ı saadetten gunumuze kadar da, muctehit imamlar ve daha sonraki bilginler, bunlara dayanarak Cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir (Bk. İbn Ruşd, Bidayetu'l-Muctehid, I/157; İbn KudÂme, Muğnî, II/193; İbn Hazm, MuhallÂ, III/259; İbn Humam, Fethu'l-Kadîr, II/62; eş-Şirbînî, Muğni'l-MuhtÂc, I/276; Yusuf el-Hûlî, Nihayetu'lİhkÂm, II/42; Sa'dî Ebû Ceyb, Mevsûatu'l-İcmÂ', II/633).
Cuma namazının kadınlara farz kılınmamış olması, onlar hakkında bir mahrumiyet değil bir muafiyettir. Diledikleri takdirde, camiye gidip cemaatle Cuma namazı kılmalarında dinen bir engel yoktur.
D. Cumanın Sıhhat (Gecerlilik) Şartları
Fıkıh bilginleri, Cuma namazının gecerli olması icin bazı şartlar ileri surmuşlerdir. Bu şartlardan hutbe, şehir ve cemaat şartlarının Kurulumuzca değerlendirilmesine ihtiyac duyulmuştur.
1. Hutbe
Hutbe, Cuma ve bayram namazlarında, genel olarak, AllÂh'a hamd, Rasûlune salÂt ve Musluman'lara nasihatten oluşan konuşmayı ifade eder.
Hutbe Cuma namazının gecerlilik şartlarındandır. Cuma suresinin 9. ayetindeki "AllÂh'ı anma" ifadesini, Hz. Peygamber'in hutbe ile ilgili hadislerini ve uygulamalarını goz onunde bulunduran muctehitler, hutbenin cumanın sıhhatinin şartı olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir (İbn HumÂm, Fethu'l-Kadîr, II/28; İbn KudÂme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni'l- MuhtÂc, I/549; KÂsÂnî, BedÂi'u's-SanÂ'î, II/195-198; Nevevî, Mecmû', IV/382383).
Hutbenin, Cuma vaktinde ve namazdan once okunması gerekir. Zira Hz. Peygamber, hutbeyi Cuma namazından once okumuştur (Ebû DÂvûd, SalÂt, 240; AbdurrazzÂk San'anî, el-Musannef, III/222, H. No: 5413). Bu yuzden butun fıkıh bilginleri hutbenin namazdan once okunması gerektiği konusunda goruş birliği icindedirler. Gunumuze kadar uygulama da bu şekilde olmuştur (İbn HumÂm, Fethu'l-Kadîr, II/28; İbn KudÂme, el-Muğnî, III/170-171; Şirbînî, Muğni'l-MuhtÂc, I/549; KÂsÂnî, BedÂi'u's-SanÂ'î, II/195-198; Nevevî, Mecmû',IV/382383).
2. Şehir
İslÂm bilginleri Cuma namazının sahih olması icin, Cuma namazının şehir veya şehir hukmunde bir yerleşim biriminde kılınması gerektiğini ileri surmuşler, ancak şehrin tanımı konusunda ihtilaf etmişlerdir.
Hz. Peygamber, ilk Cuma namazını, Mekke'den Medine'ye hicreti esnasında Salim b. Avf oğullarının ikamet ettiği RÂnûn adı verilen bir vadide kıldırmıştır (İbn Hişam, es-Sîretu'n-Nebeviyye, III/22).
Buna gore, farzı eda edecek sayıda cemaatin bulunduğu mezra, koy, belde, şehir gibi buyuk veya kucuk tum yerleşim birimlerinde kılınan Cuma namazı sahihtir. Nitekim Diyanet İşleri Reisliği Muşavere Heyetinin (Din İşleri Yuksek Kurulunun) 16/04/1933 tarih ve 190 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.
3. Cemaat
Cuma namazının sıhhat şartları arasında ileri surulen cemaat şartı; cemaati oluşturan en az kişi sayısı ve bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınıp kılınamayacağı şeklinde iki yonden ele alınmıştır.
Cemaati oluşturan en az kişi sayısı
Cuma namazının sahih olması icin cemaatin şart olduğu konusunda butun bilginler ittifak etmekle birlikte, gerekli asgari sayının kac olduğu hususunda farklı goruşler belirtmişlerdir. Hanefi Mezhebinde, Cuma namazının kılınabilmesi icin, Ebu Hanife ve Muhammed b. Hasen eş-ŞeybÂnî'ye gore, imamın dışında en az uc, Ebû Yusuf'a gore ise, iki kişinin bulunması gerekir (İbn HumÂm, Fethu'l-Kadîr, II/31; İbn Abidin, Reddu'l-MuhtÂr, I/545). Şafiî ve Hanbelîlere gore, en az kırk (Şafiî, Umm, I/328; Nevevî, el-Mecmû', IV/353; Şirbinî, Muğni'l-MuhtÂc, I/545; İbn KudÂme, el-Muğnî, III/204); Malikîlere gore de on iki kişinin bulunması şarttır (Huraşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/76-77).
Şafiîler ve Hanbeliler goruşlerini, Hz. Peygamber'in Medine'ye gelmesinden once Es'ad b.ZurÂre tarafından Medine'de kıldırılan ilk Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunduğunu bildiren rivayetlere dayandırmaktadırlar (Ebû DÂvûd, SalÂt, 216; İbn MÂce, SalÂt, 78). Bu mezheplere gore, bundan sonra Rasulullah zamanında kılınan Cuma namazlarında sayı kırk kişinin altına duşmemiştir. Ayrıca bunlar, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe'den rivayet edilen "kırk kişi bulunan her yerleşim biriminde, Cuma namazı kılmak farzdır" haberi ile Omer b.Abdilaziz'in, Şam ile Mekke arasında bulunan "miyah" halkına gonderdiği mektuptaki, "kırk kişiye ulaşınca Cuma namazını kılın" ifadesini delil olarak ortaya koymuşlardır (Beyhakî, es-Sunenu'l-KubrÂ, III/177-178, H.No: 5398, 5399).
İleri surulen bu deliller, Cuma namazının farz olması icin kırk kişinin bulunması gerektiğini ispata yeterli değildir. Zira, Hz. Peygamber'in Medine'ye gelmesinden once, Medine'de kılınan Cuma namazında kırk kişinin hazır bulunması, bundan aşağı sayıda kişiyle Cuma namazı kılınamayacağını gostermez. Nitekim Mus'ab b. Umeyr'in, Hz. Peygamber'in emri ile Medine'de 12 kişiye Cuma namazı kıldırdığı rivayet edilmektedir (Beyhakî, es-Sunenu'l- KubrÂ, III/179, H.No: 5407). Ayrıca Rasulullah'ın kıldırdığı bir Cuma namazında, ticaret kervanının geldiğini haber alan cemaatten on iki kişi haricindekilerin dışarı cıktığı rivayeti sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır (BuhÂrî, Cumua, 38).
Ote yandan Hz. Peygamber'in, "Bir yerleşim biriminde, sadece dort kişi bulunsa bile, Cuma namazı kılmak farzdır." buyurduğu rivayet edilmektedir (Beyhakî, Sunen, III/179 H.No: 5406, 5407; Darakutnî, Sunen, II/8-9 H.No: 1-3; Azim ÂbÂdî, Avnu'l-Ma'bûd, III/283). Cuma cemaatinin asgari sayısı hakkında varit olan haberler genelde zayıf kabul edilmekle beraber, fiilî uygulama ile Cuma namazının farziyyetini mutlak olarak ifade eden ayet ve hadisler dikkate alınınca, bir sayı şartı olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, Cuma namazının kılınabilmesi icin 40 kişinin bulunması gerektiği konusunda Hz. Peygamber'den menkul bir rivayet bulunmamaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de Cuma namazı mutlak olarak butun mu'minlere farz kılınmıştır (Cumua 62/9). Hz. Peygamber bunlardan kimlerin muaf tutulduğunu hadislerinde belirterek ayetin genel hukmunu tahsis etmiştir (Ebû DÂvûd, SalÂt, 215; Beyhakî, Sunen, III/183-184, H.No: 5422, 5425, 5426; Darakutnî, Sunen, II/2, H.No: 2; İbn Ebî Şeybe, Musannef, I/446, H.No: 5148; ) ve O'nun dışında kimsenin, ayetlerin hukmunu tahsis etme yetkisi de yoktur.
Bu itibarla, bir yerleşim biriminde İmamla birlikte en az dort kişinin bulunması halinde Cuma namazı kılınması gerekir.
Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı
Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınıp kılınmayacağı konusunda farklı goruşler bulunmaktadır. Hanefi mezhebinde ağırlıklı goruşe gore, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir (KÂsÂnî, BedÂi'u's-SanÂî, II/191-192; İbn HumÂm, Fethu'l-Kadîr, II/14-15; İbn Abidîn, Reddu'l-MuhtÂr, I/541). Diğer uc mezhebe gore ise, zorunluluk bulunmadıkca, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır; bir ihtiyac bulunması halinde ise, birden fazla yerde Cuma namazı kılınabilir. İhtiyac yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki sahih olmaz. Bu durumda diğerlerinin oğle namazını kılmaları gerekir (Şirbînî, Muğnî'l MuhtÂc, I/544; Nevevî, el-Mecmû', IV/451-452; Sahnûn, el-Mudevvene, I/277-278; İbn KudÂme, el-Muğnî, III/212;
HurÂşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75).
Zuhr-i ahir namazı veya o gunku oğle namazının iade edilmesi konusu, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazının kılınmasından kaynaklanmaktadır.
E. Cuma Namazının Rekat Sayısı
Cuma namazının farzı iki rekattir. Bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur.
Hz. Peygamber'in Cumanın farzından once, nafile olarak bir namaz kılıp kılmadığı konusunda fıkıh bilginleri, konuyla ilgili muhtelif rivayetlerden hareketle farklı goruşler ortaya koymuşlardır:
Cuma'nın farzından once nafile bir namaz olmadığını ileri suren fakihler bulunmaktadır. Onlara gore Hz. Peygamber, Cuma namazı icin mescide gelince, namaz kılmadan doğrudan minbere cıkmıştır. Sahabenin kıldığı rivayet edilen namaz ise, sunnetle ilişkisi olmayan nafile bir namazdır (İbn Kayyım, ZÂdu'l-MeÂd, I/118-119). Buna karşılık Hanefî, MÂlikî ve ŞÃ‚fiî bilginlerine gore, Hz. Peygamber, Cuma namazının farzından once tahiyyetu'l-mescid dışında, nafile olarak namaz kılmıştır. Hanefîler bu namazın dort rekat olduğunu, diğerleri ise belli bir rekat sayısıyla sınırlı olmadığını belirtmişlerdir (İbn Humam, Fethu'l-Kadîr, II/39; İbn KudÂme, Muğnî, II/250; İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, I/452). Sahih hadis kaynaklarında Hz. Peygamber'in Cuma namazından once nafile olarak namaz kıldığına dair bir cok rivayet bulunmaktadır (İbn MÂce, Salat, 94; BuhÂrî, Cumu'a, 33, 39; Ebû DÂvûd, SalÂt, 244).
Hz. Peygamber'in Cuma namazından sonra nafile olarak namaz kıldığı konusunda ihtilaf olmamakla birlikte, bu namazın kac rekat olduğu konusunda goruş farklılığı bulunmaktadır. Bu namaz, Ebu Hanife'ye gore bir selamla dort, ŞÃ‚fiî'ye gore iki selamla dort, Ebû Yûsuf'a gore ise dort rekatta bir selam ve iki rekatta bir selam vermek uzere toplam altı rekattır (İbn HumÂm, Fethu'l-Kadîr, II/39; Şirbînî, Muğni'l-MuhtÂc, I/451). Sahih hadis kaynaklarında yer alan bazı rivayetlerde, Hz. Peygamber'in Cuma namazından sonra dort, bazı rivayetlerde ise iki rekat nafile namaz kıldığı bildirilmektedir (Ebû DÂvûd, SalÂt, 244; İbn MÂce, İkÂmetu's-SalÂt, 95; BuhÂrî, Cumu'a, 39). İbn Teymiyye, İbn Kayyım gibi bazı alimler, konuyla ilgili ceşitli rivayetleri birlikte değerlendirerek, camide kılınırsa dort, evde kılınırsa iki rekat kılınabileceği goruşune varmışlardır.
Zikredilen bu rivayetler, Hz. Peygamber'in Cuma namazından once ve sonra, ismi ne olursa olsun evde ya da camide nafile namaz kıldığını gostermektedir. Bu itibarla, Cumadan once ve sonra kılınan namazlar, Cuma namazına daha sonra yapılan bir ilave olmayıp, Hz. Peygamber'in uygulamasına dayanmaktadır.
II. ZUHR-İ AHİR (Son Oğle) NAMAZI
Son oğle namazı anlamına gelen Zuhr-i Âhir namazı, bir kısım İslÂm bilginleri tarafından, Cuma namazının sahih olmaması ihtimaline binaen, ihtiyaten kılınması ongorulen o gunku oğle namazıdır.
Sıhhat şartlarındaki ihtilaf sebebiyle Cuma namazının gecerli olmaması ihtimalinden hareketle zuhr-i ahir namazının kılınmasının gerektiğini ileri surenler olduğu gibi, buna karşı cıkanlar da olmuştur.
A. Zuhr-i Ahir Namazının Gerekliliğini İleri Surenlerin Delilleri
Zuhr-i ahir namazının gerekliliğini ileri surenlerin hareket noktası, bir yerleşim biriminde birden fazla camide Cuma namazının sahih olmaması ihtimalidir. Bunlara gore, bir zorunluluk bulunmadıkca, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde Cuma namazı kılınır. İhtiyac yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların Cuma namazları sahih olur, diğerlerininki olmaz. Bu durumda diğerlerinin oğle namazını kılmaları gerekir. Cuma namazını hangisinin once kılındığının tespit edilememesi durumunda ise, ihtiyaten hepsinin oğle namazını kılmaları bir cozum olarak ongorulmuştur. Bu goruşlerini de, Cuma namazının toplanmak ve hutbe irat etmek icin meşru kılındığı gerekcesine ve Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn doneminde tek bir yerde Cuma kılındığına dayandırmaktadırlar (Şirbînî, Muğnî'l- MuhtÂc, I/544; Nevevî, el-Mecmû', IV/451-452; Sahnûn, el-Mudevvene, I/277-278; İbn KudÂme, el-Muğnî, III/212; HurÂşî, Şerhu Muhtasari Halîl, II/74-75).
B. Zuhr-i Ahirin Kılınmaması Gerektiğini İleri Surenlerin Delilleri
Zuhr-i ahir namazının kılınmasına karşı cıkanlar, şupheyle yapılan ibadetin gecerli olmayacağı duşuncesinden hareketle, bu namazın kılınmaması gerektiğini soylemişlerdir. Bunlara gore, şupheyle ibadet makbul değildir. Bu itibarla, "belki Cuma namazı sahih olmamıştır" diye zuhri ahir kılmak doğru olmaz. Ayrıca zuhr-i ahir kılınması gerektiğini ileri surmek, halkın gozunde, Cuma namazının farz olmayıp, oğle namazının farz olduğu ya da bir vakitte ikisinin de farz olduğu zannını uyandırır. İbn Nuceym, Alau'd-din Haskefî, Cemaleddin el-Kasimî, Mehmet Zihni Efendi gibi bilginler bu goruştedirler (İbn Nuceym, el-Bahru'r-RÂik, II/154-155; İbn Abidîn, Reddu'l-MuhtÂr, I/536; Cemalettin el-Kasımî, Islahu'l-MesÂcid, s.50; Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslÂm, 439-440).
Bir kısım alimler ise, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiîn doneminde boyle bir namaz bulunmadığından hareketle, zuhr-i ahir kılmayı bidat kabul etmişlerdir (Azim AbÂdî, Avnu'l- Ma'bûd, III/397,406; Reşid Rıza, FetÂvÂ, I/199-200,301-305; III/941; IV/1551, 1591; VI/2521).
C. Delillerin Değerlendirilmesi
Zuhr-i ahirle ilgili olarak tarafların ileri surdukleri goruşlerin delilleri goz onunde bulundurulduğunda, bu namazı kılmanın gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Şoyle ki, Hz. Peygamber zamanında Cuma namazının sadece bir yerde kılınmış olması, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınamayacağı anlamına gelmez. Zira o donemde boyle bir ihtiyac soz konusu değildi. Ayrıca yeni inen ayetleri Hz. Peygamber'in ağzından işitme iştiyakı icinde bulunan sahabenin, başka bir yerde Cuma namazı kılmalarını duşunmek mumkun değildir.
Bir yerleşim biriminde bir yerde Cuma namazı kılınmaması sebebiyle Cumanın sahih olmayacağını soyleyen muctehitlerin tamamı, ihtiyac halinde birden fazla yerde cumanın kılınabileceğini kabul etmişlerdir. Nitekim, İmam Şafiî Bağdat'a gittiğinde birden fazla yerde Cuma namazı kılındığını gorduğu halde, buna karşı cıkmamıştır (Nevevî, Mecmû, IV/452; Şirbînî, Muğni'l-MuhtÂc, I/544). Gunumuzde ise, coğunlukla bir yerleşim biriminde tek camide Cuma namazı kılınması mumkun olmadığından birden fazla yerde Cuma namazı kılınması kacınılmaz olmuştur.
İbadetlerde aslolan, kabul edilmesidir. Hz. Peygamber Yuce AllÂh'ın, "Ben kulumun benim hakkımdaki zannına gore muamele ederim." buyurduğunu bildirmektedir (Muslim, Zikir, 1; Tirmizî, Zuhd, 51). Başka bir hadislerinde de, "Ameller niyetlere goredir." buyurmuşlardır (Buharî, Bed'u'l-vahy, 1). Bu itibarla Cuma namazının kabul olunacağına inanarak kılınması ve bunda şupheye duşulmemesi gerekir.
Diğer taraftan zuhr-i ahir namazının ihtiyat sebebiyle kılındığını ileri surmek, sağlam bir temele dayanmamaktadır. Zira, ihtiyat iki delilden kuvvetli olanı tercih etmektir. Halbuki, Cuma namazının farz olduğunu ifade eden ayet ve hadislere karşı, birden fazla yerde kılınmasının caiz olmayacağı konusunda bir delil bulunmamaktadır. Bir yerde kılınması şartını ileri surenlerin, ihtiyac bulunduğunda kılınabileceğini belirtmeleri de bunu gostermektedir. Kaldı ki Kur'an-ı Kerim'de, "AllÂh bir kimseyi ancak gucunun yettiği şeyle yukumlu kılar" (Bakara 2/286); "AllÂh dinde uzerinize hicbir gucluk yuklemedi." (Hac 22/78) buyrulmaktadır.
Diğer taraftan ihtiyat, bir faydaya dayalı olmalıdır. Oysa, zuhr-i ahirin kılınması gerektiğini soylemek, insanların Cuma'dan sonra kılınacak sunneti terk etmelerine sebep olmaktadır. Farzdan sonra sunnet namazdan başka bir namaz olmadığı anlatılır ve uygulama da buna gore olursa, bu sunneti yerine getirenlerin sayısı artacaktır. Asıl ihtiyat, AllÂh ve Rasulu Musluman'ları ne ile sorumlu kılmış ise onları yerine getirmek, buna bir şeyi ilave etmemektir.
[h=3]III. SONUC[/h]Yukarıda yapılan acıklamalar ışığında;
1. İki rekat olan Cuma namazının farziyetinin Kitap, sunnet ve icma ile sabit olduğuna, sıhhat şartlarından olan hutbenin Cuma namazının farzından once okunması gerektiğine,
2. Cuma namazının farzından once ve sonra, Hz. Peygamber'in nafile olarak namaz kıldığı sabit olduğundan, Cuma'dan once ve sonra nafile namaz kılmanın sunnet olduğuna, bu nafile namazların dordu farzdan once, dordu de sonra olmak uzere toplam sekiz rekat kılınmasının uygun olacağına,
3. Cuma namazının kadın, hasta, yolcu, hurriyeti kısıtlı ve cemaate katılamayacak derecede mazereti olanlara farz olmadığına, bununla birlikte kılmaları halinde namazlarının gecerli olup, ayrıca oğle namazı kılmaları gerekmediğine,
4. İmamla birlikte en az dort kişinin bulunduğu mezra, koy, belde, şehir gibi buyuk veya kucuk tum yerleşim birimlerinde Cuma namazının kılınması gerektiğine,
5. Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınabileceğine, bu sebeple zuhr-i ahir namazının kılınmasına gerek olmadığına,
6. Zuhr-i ahir namazını kılmak isteyenlere ise mani olunmasının uygun olmayacağına,
Karar verildi.