Cadde’yi kırıp geciren moda virusu

Melis ALPHAN

Bir arkadaşım anlatıyor. Universitedeyken yurtdışından yabancı arkadaşları geliyor İstanbul’a. Artık sinema okuduklarından mıdır nedir, burada guzel kızların olduğu bir muhitte guzel bir kısa film cekmek istiyorlar. Bizimkiler de alıyor onları Bağdat Caddesi’ne goturuyor, “Buyrun size guzel kızlar!” diye...
Bu yabancı gencler pek memnun olmuyor. “Buradaki kızların hepsi birbirine benziyor, hepsi aynı giyiniyor. Bizi başka bir yere goturun” diyorlar. Bunun uzerine arkadaşlar alıyor onları Taksim’e getiriyor. Ve bayılıyorlar Taksim’e, “Ne guzel, hep ilginc tipler var” diye...
90’ların sonunda arada İstanbul’a yolum duştuğunde hatırlarım Bağdat Caddesi’ni. O zaman bu Timberland bot, Barbour mont ikilisi caddenin uniforması gibiydi ve yıllarca bu uniformayı atmadılar uzerlerinden. İlk başlarda bunun o donemde Turkiye’de modadan ve modayı algılamanın kısırlığından kaynaklandığını duşunmuştum. Ama yok, moda bu semtte salgın hastalık gibi bir şey. Biri bilmem ne ayakkabı / mont / kot / pantolon virusune yakalanıyor ve orada bunyelerin bağışıklık sistemi bu konuda zayıf olduğundan mıdır nedir, virus Cadde’nin kaldırımlarında fink atan kızları, oğlanları son surat pencesine alıyor.


Adidas virusu yayılıyor

Şimdilerde farklı tip virusler var ama halkı hastalıktan kırıp geciren olanın adı ADCOYS (Adidas ve Converse yetmezliği sendromu). Viruslerin sorumlusu Adidas ve Converse. Bir zamanlar hikayeleri dolanırdı, millete sokakta yururken iğneyle AIDS virusu enjekte ediyorlar diye... Sanki şimdi de Adidas ve Converse yetkilileri caktırmadan markalarının viruslerini iğneyle batırıyorlar millete. Cunku Şaşkınbakkal ve Caddebostan arasında yururken, yemin ederim, 50 tane Adidas eşofmanlı ve Converse ayakkabılı insan gordum. Ki bu kısa bir sure icinde oldu. Bir gun, karar verdim, sabahtan akşama kadar caddede bir banka oturup onumden bu uniformayı giymiş kac kişinin gectiğini sayacağım. Kararlıyım.
Peki Adidas bu virusu nasıl yaydı? Butun yontemlerini bilmiyorum ama bildiğim bir tane var. Adidas, universitelerde “trendsetter” diye tabir ettiğimiz, giyimi kuşamıyla trendleri belirleyen ve milletin “Aaa o giyiyorsa bu en yeni modadır. Biz de giyelim” dediği turden genclere bu yandan uc cizgili eşofmanları dağıtıyormuş. Nihayetinde de bir bakıyorsunuz, universite gencliğinin yarısı bu eşofmanlardan giyiyor. Diyelim bunların bir kısmı Bağdat Caddesi’nde oturuyor. Alın size şu anki manzara... (Ki Adidas cok akıllı bence. Nerede diğer markalarda bu pazarlama stratejisi?)
Gelecek gunler ne getirir bilinmez. Virus caddeden cıkıp daha kac kişiyi pencesine alır, alır mı almaz mı, kim bilir? Bekleyip goreceğiz.
Bağdat Caddesi’nin diğer uniformaları neler?
Canta: Sahte Louis Vuitton cantalar. Ya da... Dirsekte taşınan yine devasa cantalar. Miniminnacık, zapzayıf kızlar dev cantaların ağırlığında cokuyor, dev gozluklerin ardında kayboluyor. Nike canta kullanan da cok var. Azımsanamayacak sayıda genc kız da cantaları capraz takıyor. İşlemeli veya orasından burasından bir şeyler sarkan cantalar da makbul.
Buyuk gozlukler. Yok, pardon, devasa diyecektim... Victoria Beckham’ın var ya, ha işte onlardan...
GAP veya Abercrombie&Finch markalı dev logolu tişortler. Cingene eteği, uzerine bol tişort, uzerine de hicbir işlevi olmayan (ki olmak zorunda değil ama bilgi olsun diye diyorum) ince kemer. Bakın bu da sık rastlanan formalardan.
Jean’in uzerine tişort değilse de birkac farklı renkte askılı bluzu ust uste giyiyorlar. Guya salaş, sacak sacak bir gorunum peşindeler; yemezler...
Renkler: Krem ve toprak renkleri. Artık asil durduğundan mıdır nedir?
Kumaş: Kanvas. Pantolonu değilse cantası, cantası değilse montu, ille de bir yerde keten-kanvas dokulu bir şey olacak.
Saclar: Bana sorarsanız en fazla efor burada sarf ediliyor. Taranmadan cıkılmış gibi “duran” saclar. Eminim en az 45 dakika o saclarla uğraşılıyor. Amac, evde sanki iki saniyede toplanmış gibi duran saclar yaratmak. Ama bunu da yemezler... Bir kere saclar mutlaka acık bırakılmış olacak. Tam acık olmasa da asla sıkı sıkıya toplamıyorlar, boyle yanlardan veya onlerden birkac tutam alıp serbestce ustte bir yere tutturuyorlar. Hepsinin sacları da acayip uzun. Statu simgesi sac boyu sanırım.
Erkekler cok tipik. Tiki sozcuğunun hÂl kullanılıyor olmasının musebbipleri. Yanık ten, joleli saclar, duşuk bel kot, tişort ve mutlaka gozluk. Sayarken normal geliyor kulağa ama artık duruşlarından mıdır, yuruyuşlerinden mi bilmem, onlar da birbirinin aynı aslında.
Bol jean’ler. Altına tertemiz Converse. Halbuki Converse’i temiz giymek felsefesine aykırı. Ne kadar kirli o kadar iyi. Biz eskiden yeni bir Converse aldığımızda uc-beş gun gozden uzak giyer kirletir sonra onunla toplum icine cıkardık. Hatta bir arkadaşın yırtık pırtık Converse’ini bantla yapıştırıp giydiğini bilirim. Cadde’de renkli Converse’e rastlamıyorsunuz. Ya krem rengi ya beyaz. Renkli Converse Beyoğlu’nun hakimiyetinde.


Canta


Gozluk


Sac


Kemer


Ayakkabı



erkek



kaynak:milliyet