
Yavuz Bahadıroğlu mahlasıyla bilinen tarihci ve yazar Niyazi Birinci'nin vefatının ardından basın ve edebiyat dunyasından bircok isim uzuntusunu dile getirdi.
Tarihci yazar Mustafa Armağan, AA muhabirine yaptığı acıklamada, şunları kaydetti:
"Cesaret bir tarihcide aranacak vasıflardan sayılmaz ama bu ulkede tarihci cesur olmazsa soyleyecekleri boğazında duğumlenip kalır. Aynı şekilde guzel yazmak da tarihciliğin olmazsa olmazlarından değildir ama muzmin okuma tembelliğimiz goz onunde bulundurulduğunda kalemin pırıltısı cezbeder okuru. Keza tarihi tatlı bir uslupla anlatmak da bir yazarın niteliklerinden değildir ama okumaktan cok dinlemeye meyyal bir toplumda guzel konuşmanın kalp ve zihinleri actığına şahit oluruz.
İşte merhum Yavuz ağabey bu uc vasfı kendisinde birleştirebildiği, bir de bunlara yureğini, samimiyetini, tarihin icinden geliyormuşcasına kukreyen sesini katmayı bildiği icin cesaretiyle, kalemiyle, kelamıyla, en onemlisi, kurucu başkanlığına aday olduğu 'Yurek Devleti'yle yuzbinlerin, hatta milyonların kalbinde taht kurmayı başarmıştı.
Gerci bunu başarmak hic kolay olmadı. Toprak coraktı, besleyecek gubre lazımdı, bulup uzerine yaydı. Capalanması gerekiyordu, elleriyle capaladı. Fidanlar lazımdı, buldu, ekti, yureğinden estirdiği guzellik ruzgarıyla ve o ruzgarın getirdiği gumrah bulutlardan akan bereketli yağmurlarla suladı. Adım adım dolaştı Anadolu'yu, yetmedi Avrupa'daki vatandaşlarımıza uzattı elini, dilini, kalbini. Boylece neredeyse bir omur boyu bu topraklarda kimliği ve şahsiyeti olan bir orman yetişmesi icin emek verdi.
Topraklarımıza icinden yağmur sağdığı bulutlar tarih diyarından sokun ediyordu. Yaşanmış tarih yaşanması gerekenleri oğretiyordu gencliğe. 'Buhara Yanıyor'da icimize coreklenen sancı Sunguroğlu'nun bukulmez şecaatiyle dengeleniyor, Osman Gazi'nin alplerinden Yavuz Sultan Selim'in Hilafet sancağına, Sultan IV. Murad'dan son kitabı Şeyh Şamil'e uzanan baş dondurucu bir tarih galerisi uzanıyordu onumuzde.
Altı ayrı mahlasla yazdığını soyleyip kendisini kucumsemeye kalkanlara 'Ortada yazar mı vardı ki! Eli kalem tutan birini buldu mu millet her şeyi yazmamızı istiyordu. Ben de beşe, altıya bolunerek bu eksiği kapamaya adadım kendimi' demişti.
Velhasıl yazı dunyamız hala Ahmed Midhat Efendi'lere muhtac. Yavuz Bahadıroğlu'nun tarih uzerinden bir milleti diriltme gayreti milyonların yureğine dokunabildiği icin hepimize ornek olmalı. Unutmayalım ki kalp sarayı dunyadaki saraylardan daha uzun omurlu. O guzel yureğin atışlarının icimizde, hafızamızda, konuşmalarımızda devam edeceği muhakkak.
Yunus Emre oyle dememiş miydi, 'Olur ise ten olur/ Canlar olesi değil'. Bize daima olmeyenlerin hikayelerini anlatan Yavuz ağabeyin olmesi mumkun mu? Ne demişti Mevlana, 'Gul bahcesine giren gul olur, gul olamazsa da gul kokar'. Rabbim cumlemize onunki gibi gul kokan olumler nasip etsin."
"Allah onu yazsın diye yaratmış"
Gazeteci Ahmet Tezcan, Niyazi Birinci'nin tarihi romanlarıyla okurlara tarih bilinci aşıladığına dikkati cekerek, "Yavuz Bahadıroğlu tarihi romanlarıyla tanınan biriydi. Surekli yazardı. Benim bildiğim kendi Niyazi Birinci adı ve Yavuz Bahadıroğlu dışında 3 mustear isimle tarihi romanlar, cocuk hikayeleri, şiirler, makaleler, hikayeler yazardı. Allah onu yazsın diye yaratmış." dedi.
Birinci'nin davudi sesiyle sohbetine doyum olmadığını anlatan Tezcan, "Cok hoş bir insandı, cok hoş gulerdi. O kadar guzel sesi vardı ki, şiir gibi onu dinlerdiniz. Ayrıca cok da mucadeleci bir adamdı. İnandığı meseleleri sonuna kadar savunur ve onları hayatında yaşamaya calışırdı. Biz onu oyle tanıdık. Allah gani gani rahmet eylesin." diye konuştu.
"Ahmet Mithat Efendi'den sonra en cok yazan kişiydi"
Yazar Mehmet Paksu da Birinci'yle 40 yıl birlikte calıştıklarını dile getirerek, "Bircok konuda yazdı. Cocuk kitapları, romanlar, tarihi kitaplar, aileyle ilgili kitaplar, Yeni Nesil gazetesinde 4-5 imza ile yazardı. Romanlarını yazma anlarına şahidim. Sabah namazına kadar yazar, sonra 2 saat uyur, sonra gelir gazetede kendi odasında calışmaya devam ederdi. Yani gunluk 1-2 saatlik uykuyla hayatı gecti." ifadelerini kullandı.
Birinci'nin bircok insanın elinden tutarak yardım ettiğini ve yazar olmasına vesile olduğunu hatırlatan Paksu, "Arkadaş, dost canlısı, bizim icin bir abiydi. Turkiye'de Avrupa'da binlerce konferans verdi. Cok iyi bir hatipti. Saatlerce dinleyicileri tutardı, iyi bir radyo programcısıydı. Kimsenin onunde eğilmedi. Biz beraber 1981'de Can Kardeş cocuk dergisini cıkarmıştık. Derginin 3'te 2'sini kendisi yazardı. Ahmet Mithat Efendi'den sonra tanıdığım en cok yazan kişiydi Yavuz Bahadıroğlu. Mithat Efendi de her konuda yazan biriydi. Ailesine cok duşkun, cocuklarına cok duşkun biriydi. İyi bir aile babasıydı." değerlendirmesinde bulundu.
Yazar Vehbi Vakkasoğlu ise Yavuz Bahadıroğlu'nun yazıya aşık bir yapısı olduğuna değinerek, "Yıllarca komşuluk yaptık. Sabaha kadar daktilosunun sesi bitmezdi. Yani yazmak onda bir sevda halindeydi. Daha doğrusu 1970'li yılların ortasından itibaren ornek aldığımız biriydi. Yorulmak bilmezdi. Bir hizmet aşkıyla, bu milletin evlatlarına irfan kulturunden bir nebze guzellik sunabilmek icin gecesine gunduzune katan bir insandı." dedi.
Birkac kuşağın Bahadıroğlu'yla okumayı, ecdadını ve tarihi sevdiğini aktaran Vakkasoğlu, şoyle devam etti:
"Tarihi romanları cok onemli bir boşluğu doldurdu. Reklamsız, tanıtımsız Anadolu insanının koklerine donme heyecanı icinde yayıldı gitti kitapları. İşini bir sevda haline getirmiş olan Yavuz Bahadıroğlu tarihin ibretli, ders ve heyecan yanlarını bir avuc adam icinde en fazla aşk ve şevkle gundeme getiren kişi oldu. Bu hizmeti unutulur değil. Gercekten azimli ve kararlı bir insandı. Hicbir zorluk onun onunu kesmedi. Pandemiden once yaşlılığına rağmen butun fuarlara, davetlere, konferanslara giderdi. Ozellikle işin icinde gencler varsa yorulmadan hepsine katılmıştır."
"Milletin ruh kokunu, dununu, yarınına bağlayan muhteşem bir kalemdi"
Bir donem Moral FM Genel Mudurluğu yapan Haluk İmamoğlu, Birinci'yle yaklaşık yarım asırlık beraberliği olduğunu ifade ederek, "Rize'den İstanbul'a geldiğinde gazeteciliğe başladı. O zamanlar ilk yazdıklarını bana gosterirdi. Gercekten yazma kabiliyeti vardı. 10 yıl Moral FM'de haftanın olaylarını yorumladık beraber. Milletin ruh kokunu, dununu, yarınına bağlayan muhteşem bir kalemdi." dedi.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Salih Şeref