İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılmak icin icinden gectiği ara donemin, bir yıl suren gergin muzakereleri takiben 1 Ocak'ta resmen sonuclanmasının ardından, Boris Johnson'ın muhafazakar hukumeti AB ile bir ticaret anlaşması kotarmayı başardı. Anlaşmasız bir Brexit'in —artık geride kalan— mali riskleri goz onune alındığında anlaşmanın nispeten olumlu kabul edilmesine ve İngiltere AB cihetinden sahip olduğu bazı ekonomik faydaları hala muhafaza etmesine rağmen, Krallık yine de ticari bağlarını Avrupa otesine doğru genişletmeye calışıyor.
Birleşik Krallık'ın AB harici geleneksel muttefiklerine donduğu bu surecte one cıkan yeni ve guclu muttefiklerden biri Turkiye oldu; Londra boylece Ankara ile daha guclu ekonomik bağlar kurma arayışına girdi. İki ulke, İngiltere'nin AB'den resmi olarak ayrılmasından once, 29 Aralık'ta tarihi bir ticaret anlaşması uzerinde anlaşmaya vardı. Turkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anlaşmayı, Turkiye'nin AB ile yaptığı 1995 tarihli Gumruk Birliği anlaşmasından beri yapılmış en onemli ticaret anlaşması olarak niteledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan "İnşallah hem Turkiye hem de İngiltere'nin yararlanacağı yeni bir doneme giriyoruz" dedi. Anlaşmadan once, Birleşik Krallık Uluslararası Ticaret Bakanı Liz Truss gumruk vergisiz ticari işlemleri surdurmeyi ve bu adımın iki ulke arasındaki ticaret ilişkisini desteklemeye yardımcı olacağını umduğunu soyledi ve yapılacak anlaşmanın Birleşik Krallık'taki imalat, otomotiv ve celik endustrilerinde binlerce istihdamın garantisi olacağını belirtti.

Anlaşma 2019'da 25,2 milyar ABD doları seviyesinde gercekleşen mevcut ticari bağları guvence altına alıyor; buna Turkiye'nin İngiltere'ye ihracatı da dahil. Turkiye'nin İngiltere'ye ihrac ettiği urunler ise coğunlukla değerli metaller, ceşitli araclar, tekstil ve elektrikli techizattan oluşuyor. İngiltere Almanya'dan sonra Turkiye'nin ikinci buyuk ihracat ortağı. Anlaşma, vaktiyle iki yakın muttefik olan İngiltere ve Turkiye'nin ihracat vergilerini ortadan kaldırdığı ve dolayısıyla mali kayıpları onlediği icin ticari bağlarına fayda sağlıyor.
Boyle bir anlaşma uzun zamandır bekleniyordu. Turkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Cavuşoğlu gecen yıl Temmuz ayı başlarında, mevkidaşı Dominic Raab ile goruşmek uzere Londra'ya gercekleştirdiği ziyarette, İngiltere ile Turkiye arasındaki ticaret anlaşmasının "cok yakın" olduğunu soylemişti. Bu anlaşma aynı zamanda Turkiye ve İngiltere'nin onumuzdeki on yıl icinde daha guclu ekonomik bağlar kurma olasılığını da artırıyor. Ekonomik acıdan bakıldığında anlaşma, Turkiye'nin AB dışı muttefikleri arasındaki guclu ekonomilerden biri olması nedeniyle, İngiltere'ye de buyuk fayda sağlayacak.
İki ulke, ozellikle İngiltere'nin Turkiye'nin DEAŞ'a karşı mucadelesine destek vermesi nedeniyle, son on yılda guclu ilişkiler geliştirdi. İngiltere ayrıca 2016 yılındaki akim kalan darbe girişimini "Turkiye'nin demokrasisine saldırı" olarak niteleyerek eleştirdi ve bu girişimin ardından Turkiye'nin duygularını paylaştığını beyan etti; halbuki boyle bir destek hicbir AB ulkesinden gelmedi.
İngiltere 2016 Brexit referandumundan bu yana AB'den giderek uzaklaştığı surecte, diğer AB uyelerinden farklı duruşlar da sergilemeye başladı. Mesela Kuzey Suriye'deki PKK bağlantılı YPG fraksiyonuna karşı 2019'da gercekleştirdiği Barış Pınarı harekatından sonra Fransa ve Almanya Turkiye'ye silah satışlarını durdururken, İngiltere silah tedarikini surdurdu ve diğer ulkeler gibi Turkiye'yi eleştirmedi.
Ustelik Fransa, ozellikle Doğu Akdeniz'deki farklılıklar ve Libya'daki catışmalar nedeniyle, Turkiye'ye karşı daha duşmanca bir dış politika geliştirdi. Zira Ankara, Paris destekli Halife Hafter'in darbesine karşı uluslararası meşruiyeti bulunan Ulusal Mutabakat Hukumeti'ne (UMH) yardım etti. Nitekim Fransa gecen Temmuz ayında Doğu Akdeniz'deki bir NATO deniz misyonundan cekildi; bu NATO misyonunun bir vazifesi de Libya'ya yonelik silah ambargosunu guvence altına almaktı. Turkiye Fransa'nın jeopolitik emellerine etkin bir şekilde mani olmaya başladığından beri, Paris'in davranışlarının en buyuk motivasyonunu, Turkiye'yi zayıflatmaya yonelik hamleler oluşturuyor.
Acıkca goruluyor ki İngiltere'nin AB'den cekilmesi Turkiye ile daha yakın bir ilişki kurmasını sağlarken diğer NATO ulkeleri NATO'yu, Turkiye'nin ustunde baskı kurmak icin bir silah olarak kullanmaya calıştı. Donald Trump bile Turkiye'ye yaptırım uyguladı; taze secilmiş Başkan Joe Biden da secim kampanyası sırasında [başkan secildiği takdirde] Turkiye'deki muhalefeti desteklemeyi duşuneceğine dair bir yorumda bulundu. Bu da anlaşılır bir şekilde Ankara'nın ofkesini celp etti ve Turk hukumeti Biden'ın "mudahaleci" olarak nitelediği yorumlarını yerden yere vurdu. Diğer guclu Batılı devletlerle karşılaştırıldığında İngiltere acıkca Turkiye'nin en yakın ve kendisini anlamaya en acık muttefiki; bu durum iki ulkenin daha da guclu bir ittifak kurmasına zemin teşkil ediyor.
Bu arada, Boris Johnson hukumetinin, Brexit sonrası AB kısıtlamalarından azat olmuş bir İngiltere'nin daha bağımsız bir dış politika takip edebileceği anlatısını surekli tedavulde tuttuğu bir konjonkturde, Avrupa'ya, butun bir Doğu Akdeniz bolgesine ve Ortadoğu'ya yakınlığıyla sahip olduğu jeostratejik onemden dolayı Turkiye, İngiltere tarafından cok daha ciddi bir duzeyde "uygun muttefik" olarak gorulecektir.
Birleşik Krallık sahip olmayı arzuladığı bolgesel nufuzunu korumak icin bu bağlantısını kullanmayı duşunebilir. Boris Johnson hukumeti, İngiltere'nin Ortadoğu'da askeri acıdan nufuz sahibi olmasını mumkun kılan onemli bir deniz ussune sahip olduğu Bahreyn gibi diğer geleneksel muttefikleri aracılığıyla dış politika nufuzunu zaten surdurmeye calışmakta. Turkiye ile ortaklık kurmak, İngiltere'nin elini bu bolgelerdeki nufuzunu surdurme konusunda daha da guclu kılacaktır.
Bu aynı zamanda Ankara ve Londra'nın Doğu Akdeniz'de de daha geniş bir işbirliği yapmasına zemin oluşturabilir. İngiltere Suveyş Kanalı'ndaki nakliyat guzergahlarını kontrol etme ve bu guzergahlar ustunde nufuz sahibi olma arayışında olabileceğinden, Turkiye'yi bu cabasında yararlı bir muttefik olarak gorebilir. Bu, İngiltere'nin gecmişte, ozellikle Levant bolgesi ve Mısır'da sahip olduğu jeopolitik kontrolun bir kısmını yeniden canlandırma arzusunun bir parcası; ayrıca Kıbrıs'ta da hala askeri varlığa sahip.
Bu durum İngiltere'nin dış politikasında daha da proaktif kararlar alması icin fırsatlar yaratabilir. Mesela İngiltere Libya'daki catışmada daha geride duran bir pozisyon almış olsa da, uluslararası meşruiyet sahibi UMH'yi destekleyen Turkiye ile calışma potansiyeli daha fazla. Dolayısıyla bu, Londra ve Ankara'nın birlikte calışması durumunda daha etkili bir ortaklık yaratabilir ve Libya'da barış icin daha geniş bir zemin oluşturmaya yardımcı olabilir. Bu ihtimal, iki ulke arasında dış politika alanında gercekleşebilecek olumlu işbirliği orneklerinden sadece biri.
Bununla birlikte, Brexit sonrası bir İngiltere (yaptığı dış yardımları gectiğimiz Kasım ayında kesmesinin de gosterdiği gibi) muhtemelen şimdilik daha cekingen bir dış politika takip edecektir. Yine de hem Turkiye hem de AB ile yaptığı anlaşmalar, ikisi arasında etkin bir şekilde denge kurabileceğini gosteriyor. Brexit Turkiye ile İngiltere arasında daha guclu bağların oluşması icin bir katalizor vazifesi gormuş durumda ve onumuzdeki yıllarda aralarındaki ilişkilerin daha da guclenmesine vesile olmalıdır; bu da Ankara'yı Londra icin stratejik ve ekonomik acıdan daha da onemli bir muttefik haline getirecektir.
[Jonathan Fenton-Harvey Ortadoğu, Kuzey Afrika ve ozellikle Korfez bolgesiyle alakalı catışmalara ve jeopolitik meselelere odaklanan bir araştırmacı ve gazetecidir]
Mutercim: Omer Colakoğlu
Kaynak: Anadolu Ajansı / Jonathan Fenton