
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu, Boğazici Universitesi Rektorluğune Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasına ilişkin, "AK Parti'den milletvekili olup olmaması bana gore hic onemli değil. AK Parti'den yine birisi olabilir ama Boğazici Universitesinin geleneksel yapısına, o kulture uygun birisi olabilir." dedi.
Kılıcdaroğlu, parti genel merkezinde duzenlenen "Turkiye'nin Basın Ozgurluğu Karnesi" paneline katılarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Turkiye'de basın ozgurluğunun nasıl algılanması ve bu konuda ne yapılması gerektiğine ilişkin soru uzerine Kılıcdaroğlu, once medya ile vatandaş arasında guvenin sağlanması gerektiğini belirtti.
Kılıcdaroğlu, bu guveni sağlayacak kurumun başında da siyaset kurumunun geldiğinin altını cizerek, siyaset kurumunun doğru haber yapanları duşmanlaştırması durumunda vatandaşın bir kısmının veya kendisine oy verenlerin, "Ya bu bize doğru haber vermiyor" algısını pekiştirmiş olduğunu soyledi.
Siyasilerin kendileri hakkında yapılan haberlerin doğru olması durumunda yanlışı duzeltmesi gerektiğini vurgulayan Kılıcdaroğlu, "Duşunun yani bizim ulkemizde Cumhurbaşkanı pozisyonunda olan kişi acıkca bir gazetenin ismini vererek, 'Efendim bu gazeteyi almayın, ben de zaten okumuyorum.' Ne demek bu yani. Boyle bir ortamda medya ozgurluğunden soz edemezsiniz." diye konuştu.
Kılıcdaroğlu, basın alanında kurumsal olarak var olan hukuki altyapının eksiklikleri olmasının yanı sıra bu alt yapının yeterli olduğuna inandığını belirterek, "Temel normlara, iskelete baktığınız zaman her şey var. Peki ortada olmayan ne? Bunlara inanmayan ve bunları bozmak isteyen bir siyasetci yapısı var." ifadelerini kullandı.
"Siyasetteki ayrışma RTUK'e de yansımış durumda"
RTUK'un yapısına ve uygulamalarına yonelik soru uzerine Kılıcdaroğlu, siyasi partilerin RTUK'e temsilci atarken bu insanların sıcak siyasetten gelmemelerine ozen gostermeleri gerektiğine işaret etti.
Kılıcdaroğlu, bu konuda tecrubeli kişilerin atanması gerektiğinin altını cizerek, şu ifadeleri kullandı:
"Siyasetteki 'Millet İttifakı-Cumhur İttifakı' gibi şeklindeki bir ayrışma, RTUK'e de yansımış durumda. Orada AK Parti ve MHP ortak hareket ediyor. Gelen talimata gore karar veriyorlar. Boyle bir tablo var. Bu tablonun maliyeti medyaya cıkıyor. Televizyona cıkıyor, kapatıyorlar. Dolayısıyla ağır para cezaları var. Yargıya gidiliyor. Doğru yargıya gidiliyor ama yargı da kontrol altında, onu da kabul etmek lazım. Uzun bir surec var. Yargı kararı cıktıktan sonra, diyelim ki en tepeden karar cıktıktan sonra zaten hicbir anlamı yok. Bakıldığı zaman zaten karartma gercekleşmiş oluyor. Sorunlu bir kurum. RTUK, evrensel olcu, evrensel kriterler esas alınarak karar verilmesi gereken bir kurul olmaktan cıkmış, siyasi otoritenin baskı yapabileceği ve istediğini susturabileceği bir kurum haline donuşmuş. Boyle bir garip yapı var."
"Universitelerin yapısına, durumuna bakılarak atama yapılması gerekir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kulturel iktidar" konusuna yonelik ifadelerinin hatırlatılması uzerine Kılıcdaroğlu, iktidarın kulturu geliştireceğini soylediğini, ancak ruşvet alan, ehliyet ve liyakatı bulunmayanları kurumlarda gorevlendirdiğini ileri surdu.
Kılıcdaroğlu, kulturun sanattan dine, matematikten edebiyata kadar her alanda derinleşmeyi gerektirdiğini, bu doğrultuda gosterilecek cabaların insanın farklı acılardan dunyaya bakmasına yol acabileceğini anlatarak, "Erdoğan'ın kultur ile alakası yok. Dolayısıyla onun duşlediği kultur hangi kultur ben mesela bilmiyorum. Ruşvet alan birisini buyukelci atamak benim ne kulturumde ne inancımda ne bilgimde ne birikimimde asla olmaz. Boyle bir şeye izin vermemelisiniz." değerlendirmesini yaptı.
Kılıcdaroğlu, Boğazici Universitesi Rektorluğune Prof. Dr. Bulu'nun atanmasına da değinerek, şu acıklamalarda bulundu:
"Bakın oraya atanan kişinin AK Parti'den milletvekili olup olmaması bana gore hic onemli değil. AK Parti'den yine birisi olabilir ama Boğazici Universitesinin geleneksel yapısına, o kulture uygun bir birisi olabilir. Onceki rektor de AK Partili'ydi. Tepede oturan kişinin bu tur atamaları yaparken, universitelerin yapısına, durumuna vesaire bakarak atama yapması gerekir. Gelenekleri korumak lazım. Hem geleneklere sahip cıkın deniyor hem butun gelenekler alt ust ediliyor. Oğrenciler de universite hocaları da buna itiraz ediyor. Dinlemesi, bakması, konuşması lazım."
"Bir kişinin gazeteci olup olmadığına gazeteciler karar verir"
Bir gazetecinin yaptığı haber nedeniyle yargılanması ve gazetecilerin ozluk haklarına yonelik soru uzerine Kılıcdaroğlu, devlette ciddi bir curume yaşandığını ve bu curumenin onundeki en buyuk engelin ise işi ehline teslim etmemek olduğunu soyledi.
Kılıcdaroğlu, devletin kurumlarının buyuk olcude yozlaştığını ve bu durumun yargıyı da etkilediğinin altını cizerek, şoyle devam etti:
"Normalde iş davalarına bakan Yargıtayın ilgili mahkemesi hep calışanlardan yana karar verirdi. Sadece bizde değil, dunyada da ornekleri boyle. Şimdi bu kuralı da değiştirmeye başladılar. Gazeteci olup olmadığına onlar mı karar verecek? Gazeteci olup olmadığına gazeteciler karar verir. Yani işin doğasında bu var. Bağımsız bir kurum olur, adı Turkiye Gazeteciler Sendikası mı olur, cemiyet mi olur veya bunlardan oluşan bir kurul mu olur. Şimdi Yargıtay, 'Oraya soralım, basın kartı var mı yok mu?' diyecek. Orası 'Yok, vermedik.' diyecek. 'Gazeteci olsa dahi vermeyeceğim.' diyor."
(Surecek)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Sefa Şahin