
Dini araştırmalar ve tartışmalar arasında "Ekmel Varlık Delili" dikkat cekmektedir. İnternette sıkca araştırılan Ekmel Varlık Delili hakkındaki detaylı bilgiye yazımızdan ulaşabilirsiniz. İslam dininde Allah'ın varlığını ve birliğini belirli deliller cercevesinde ortaya konmuştur. Bu kapsamda de Allah'ın varlığının delilleri: Hudus delili, İmkan delili ve Ekmel Varlık delili! Ekmel Varlık delili, evrende bulunan her şeyde belirli olcude eksiklik, zayıflık bulunmaktadır der. Bu varlıkların sahip olduğu eksiklikleri ve zayıflıkları tamamlamak icin uğraş verilmesi, Allah'ın varlığının delillerinden bir tanesidir. İşte Ekmek Varlık Delili hakkında detaylı bilgi!
[h=3]EKMEL VARLIK DELİLİ NEDİR?[/h]Felsefe tarihinde Allah'ın varlığı genelde ontolojik, kozmolojik ve teleolojik delillere dayalı olarak ispatlanmaya calışılmıştır. Bunlara modern donemde one cıkan dinî tecrube ve ahlÂk delilleri de eklenebilir. Ontolojik delil, her turlu tecrubî verinin dışında zihnî bir ispat delili olup en yetkin varlık tasavvuru uzerine kuruludur. Bu delil "ekmel varlık" ve "ilk sebep"le bağlantılı olarak FÂrÂbî ve İbn SînÂ'nın duşuncesinde de bulunmakla birlikte daha cok Saint Anselme ve Descartes tarafından geliştirilmiş, ancak Allah'ın varlığının zihnî bir mefhum uzerine kurulamayacağı, cunku tanrı fikriyle onun varlığı arasında zorunlu bir ilişkinin bulunmadığı gerekcesiyle Saint Thomas, Kant ve diğer bazı filozoflarca eleştirilmiştir (bk. VUCÛD). Evrenden hareketle oluşturulan kozmolojik delil ise EflÂtun ve Aristo'nun Âlemdeki hareketi acıklayabilmek icin ortaya koydukları ilk hareket ettirici (muharrik-i evvel) teziyle felsefenin gundemine girmiştir. Bircok ispat yontemini iceren bu delil İslÂm duşunce tarihinde "hudûs" ve "imkÂn" adlarıyla yer almıştır.
KelÂmcıların kullandığı hudûs delilinde cevher ve arazların değişkenliğinden yola cıkılarak tumevarım yontemiyle Âlemin sonradan yaratıldığı ve dolayısıyla bir yaratıcıya muhtac olduğu ispatlanır. Delilde varlıklar arasındaki illet-ma'lûl zinciri geriye doğru devam ettirilirken bir yerde durdurulup ilk illete gecilmesi eleştiri konusu olmuşsa da buna ceşitli burhanlarla cevap verilmiştir (bk. HUDÛS; TESELSUL). Zorunsuz (mumkin) niteliği taşıyan Âlemdeki nesnelerin var oluşlarını yokluklarına tercih edecek zorunlu bir varlığın ispat edilmesini amaclayan imkÂn ise filozofların delili olarak bilinmesine rağmen ŞehristÂnî ile birlikte muteahhirîn donemi kelÂmcıları tarafından da kullanılmıştır. Âlemin zorunsuzluğu onculunun kesinlik ifade etmediği, tercihi yapanın Âlemin kendisi veya icindeki bir cevher (ruh) olabileceği şeklinde imkÂn deliline yoneltilen itirazlar, tercih edicide bulunması gereken zorunluluk ve kemal şartları sebebiyle gecerli sayılmamıştır. Kozmolojik deliller, modern donemde Leibniz'in yanı sıra Richard Swinburne ve William Lane Craig tarafından da savunulmuştur. Felsefî delillere yonelik teknik eleştiriler dışında bunların kolay anlaşılmadığı ve herkesi ilgilendirmediği şeklindeki genel itiraza soz konusu delillerin ilmî seviye gerektirdiği one surulerek fazla itibar edilmemiştir.
İslÂm duşuncesinde gaye ve nizam, ihtir veya hikmet ve inÂyet delili olarak bilinen teleolojik delil ise evrende gozlenen duzenin kendiliğinden meydana gelemeyeceği esasına dayanır. Bu delile gore Âlemin varlığı, estetik gorunumu, uyumlu işleyişi ve belirlenen sure icinde bozulmadan devam etmesi, bunun sonsuz kudret sahibi ilÂhî bir varlığa bağlanması halinde mumkundur. Kur'Ân-ı Kerîm'de Allah'ın varlığına ve kudretine vurgu yapılırken sıkca kullanılan teleolojik delil, geniş kesimlere hitap eden sade ve anlaşılır bir ispat yontemi olması sebebiyle Ebu'l-BerekÂt el-BağdÂdî, GazzÂlî, İbn Ruşd, İbn Teymiyye ve İbn Kayyim el-Cevziyye tarafından diğer delillere tercih edilmiş, hız kazanan tabiat araştırmaları dolayısıyla yakın donemde de on plana cıkmıştır. Var ediciyi değil usta bir sanatkÂrı ispatladığı icin Âlemin menşeini izah edemediği, ayrıca kotuluk (şer) meselesini acıklayamadığı yonunde teleolojik delile eleştiriler yoneltilmiş, ancak evrendeki duzenin onun varlık şartı niteliğinde oluşu ve kotuluk kavramının izÂfîliği sebebiyle bu tenkitler guclu gorulmemiştir. Darwin'in mekanik evrim teorisiyle XIX. yuzyılda gundeme getirdiği kendiliğinden oluş fikri teleolojik delili zayıflatır gibi gorunse de bizzat evrim olayının sebep ve kaynağının sorgulanması sonucu gucunu kaybetmiş, ozellikle F. Richard Tennant'ın butuncul bakışla evrende kolayca gorulebilecek gayelilik teorisi ve Richard Swinburne'un zaman ve mekÂna dayalı duzenlilikle ilgili katkıları sayesinde bu delil ilÂhiyat ve din felsefesinde tekrar onem kazanmıştır (bk. GAİYYET; NİZAM).
İnsanın şahsî tecrubesiyle yaşadığı ve sonucta inanmaya goturen mÂnevî uyanışları esas alan dinî tecrube delili daha cok psikolojik ve mistik alanda onem kazanan bir yontemdir. İlham, ilÂhî yardım veya cezalandırma yoluyla Allah'ın mudahalesini farketmeye dayanan bu delile, kavramlarla tam olarak ifade edilemeyişi ve sadece yaşayan tarafından bilinmesi dolayısıyla şupheyle yaklaşılmıştır. Kişiden kişiye değişen şekilleri, ihtiva ettiği gizemli hususlar ve bazı aşırılıklar yanında dini basit birtakım tecrubelere indirgeme ve ona yabancı unsurlar katma gibi sakıncaları da goz onune alındığında bu delilin objektifliğinin teorik anlamda problemli hale geldiği gorulur. Ancak dışarıdan bakan acısından soz konusu edilebilen belirsizliklerine rağmen ferdin yaşadığı ve kendisini etkilediğini soylediği dinî uyanışı reddetmek veya gecersiz saymak da mumkun değildir (bk. KEŞF; MÂRİFET).
Din psikolojisinde bazı parapsikolojik yontemler kullanılıyorsa da bunlar fazlaca yaygınlaşmış değildir. Klasik ispat delillerini reddeden Kant tarafından one cıkarılıp daha sonra geliştirilen ahlÂk delilinde ise Allah'ın varlığı bir bilgi meselesinden cok erdemli bir hayatın on şartı olarak ele alınmaktadır. AhlÂkî olarak insanın en yuksek iyiye ulaşma idealini gercekleştirebilmesi icin bunu sağlayacak varlığın (Tanrı) mevcudiyetini gerekli goren bu delil, pratikten yola cıkan insan merkezli bir yontemi ihtiva etmesi dolayısıyla ilgi uyandırmıştır. Ancak bu delil de bilgi ve imanı birbirinden tamamen ayırma ve Allah'ın varlığını insanî bir ihtiyaca dayandırma gibi ozelliklerinden dolayı eleştirilmiştir.