NEBE (AMME) SURESİ Arapca, Turkce okunuşu, meali, tefsiri ve fazileti nedir? Amme (Nebe) Suresi kac ayettir? Amme (Nebe) Suresi ne anlatıyor? Nebe Suresi'nin (Amme) fazileti nedir? Amme Suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir? Amme Suresi Arapca oku, dinle. Amme Suresi hakkında bilinmesi gereken her şey haberimizde.
[h=3]NEBE (AMME) SURESİ TURKCE-ARAPCA OKUNUŞU[/h] Nebe Suresi, adını ikinci Âyette gecen 'enNebe'' kelimesinden almıştır. Nebe, haber demektir. Nebe suresinin Turkce-Arapca okunuşu;
1. Amme yetesaelune.
2. Aninnebeil'azıymi.
3. Elleziy hum fiyhi muhtelifune.
4. Kella seya'lemune.
5. Summe kella seya'lemune.
6. Elem nec'alil'arda mihaden.
7. Velcibale evtaden.
8. Ve halaknakum ezvacen.
9. Ve ce'alna nevmekum subaten.
10. Ve ce'alnelleyle libasen.
11. Ve ce'alnennehare me'aşen.
12. Ve beneyna fevkakum seb'an şidaden.
13. Ve ce'alna siracen vehhacen.
14. Ve enzelna minelmu'sırati maen seccacen.
15. Linuhrice bihi habben ve nebaten.
16. Ve cennatin elfafen.
17. İnne yevmelfasli kane miykaten.
18. Yevme yunfehu fiyssuri fete'tune efvacen.
19. Ve futihatissemau fekanet ebvaben.
20. Ve suyyiretilcibalu fekanet seraben.
21. İnne cehenneme kanet mirsaden
22. Littağıyne meaben.
23. Labisiyne fiyha ahkaben.
24. La yezukune fiyha berden ve la şeraben.
25. İlla hamiymen ve ğassakan.
26. Cezaen vifakan.
27. İnnehum kanu la yercune hısaben.
28. Ve kezzebu biayatina kizzaben.
29. Ve kulle şey'in ahsaynahu kitaben.
30. Fezuku felen neziydekum illa 'azaben.
31. İnne lilmuttekıyne mefazen.
32. Hadaika ve a'naben.
33. Ve keva'ıbe etraben.
34. Ve ke'sen dihakan.
35. La yesme'une fiyha lağven ve la kizzaben.
36. Cezaen min rabbike 'ataen hısaben.
37. Rabbissemavati vel'ardı ve ma beynehumerrahmani la yemlikune minhu hıtaben.
38. Yevme yekumurruhu velmelaiketu saffen la yetekellemune illa men ezine lehurrahmanu ve kale savaben.
39. Zalikelyevmulhakku femen şaettehaze ila rabbihi meaben.
40. İnna enzernakum 'azaben kariyben yevme yenzurulmer'u ma kaddemet yedahu ve yekululkafiru ya leyteniy kuntu turaben.
NEBE (AMME) SURESİ ARAPCA OKUNUŞU -1
NEBE (AMME) SURESİ ARAPCA OKUNUŞU -2 [h=3]NEBE SURESİ - AMME SURESİ MEALİ , ANLAMI[/h]Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
1. Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
2. O buyuk haberi mi?
3. Ki kendileri hakkında anlaşmazlık icindedirler.
4. Hayır; yakında bileceklerdir.
5. Yine hayır; yakında bileceklerdir.
6. Biz, yeryuzunu bir doşek kılmadık mı?
7. Dağları da birer kazık?
8. Sizi cift cift yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
10. Geceyi bir ortu yaptık.
11. Gunduzu bir gecim-vakti kıldık.
12. Sizin ustunuze sapasağlam yedi-gok bina ettik.
13. Parıldadıkca parıldayan bir kandil (guneş) kıldık.
14. Sıkıp suyu cıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.
15. Bununla taneler ve bitkiler bitirip-cıkaralım diye.
16. Ve birbirine sarmaş-dolaş bahceleri de.
17. Şuphesiz o hukum (fasl) gunu, belirlenmiş bir vakittir.
18. Sur'a ufuruleceği gun, artık siz dalga dalga geleceksiniz.
19. O sırada gok acılmış ve kapı kapı olmuştur.
20. Dağlar yurutulmuş, artık bir serab oluvermiştir.
21. Gercekten cehennem, bir gozetleme yeridir.
22. Taşkınlık edip-azanlar icin son bir varış yeridir.
23. Butun zamanlar boyunca icinde kalacaklardır.
24. Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir icecek.
25. Kaynar sudan ve irinden başka.
26. (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak,
27. Doğrusu onlar, hesaba cekileceklerini ummuyorlardı.
28. Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
29. Oysa Biz, herşeyi yazıp saymışızdır.
30. Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;
31. Gercek şu ki, muttakiler icin 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.
32. Nice bahceler ve uzum bağları.
33. Goğusleri henuz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
34. Dopdolu kadehler.
35. İcinde, ne 'boş ve sacma bir soz' işitirler, ne bir yalan.
36. Rabbinden bir karşılık olmak uzere yeterli bir bağış(tır bu).
37. Goklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O'na hitap etmeye guc yetiremezler.
38. Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gun; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu soyleyecektir.
39. İşte bu, hak gundur. Şu halde dileyen Rabbine bir donuşyolu edinsin.
40. Gercekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin onceden takdim ettiklerine bakacağı gun, kafir olan da: "Ah, keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek.
NEBE SURESİ - AMME SURESİ [h=3]NEBE SURESİ - AMME SURESİ FAZİLETİ VE TEFSİRİ[/h]-Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Nebe Suresini oğreniniz ve oğretiniz. Bu sureyi okuyan kimseye Allah'u Teala kıyamet gununde Kevser şarabından icirir." (Bursevi, Ruhul-Beyan, 10/313)
-Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "İkindi namazından sonra Nebe suresini (vird olarak) okursa, Allah'u Teala o kimsenin rızkını artırır (kazancına bereket ihsan eder), Ona dunya dağları ağırlığınca iyilikler yazılır. Kıyamet gunu yuce Allah her bir kılını nurlu kılar. Dunyadan cenneteki makamını gormeden de cıkmaz." (Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur'Ân, 6/362)
-Hz. Peygamber'in Nebe' sûresini MurselÂt sûresiyle birlikte namazın bir rek'atında okuduğu bilinmektedir (BuhÂrî, 6, 28; Muslim, 275-279).
-"Amme yetesÂelûn sûresini okuyan kimseye CenÂb-ı Hak kıyamet gununde soğuk icecekler lutfedecektir" meÂlindeki rivayetin (Zemahşerî, VI, 303; BeyzÂvî, IV, 374) mevzu olduğu belirtilmiştir (Zemahşerî, I, 684-685, Muhammed et-Trablusî, II, 725).
Nebe' "onemli haber" demektir. Burada ise "kıyamet haberi" anlamında kullanılmıştır. Kıyamet gununde evrendeki mevcut kozmik duzenin bozulması, Allah'tan başka var olan her şeyin yok olması, oldukten sonra yeniden dirilme, hesaba cekilme vb. onemli olaylar meydana geleceği icin onunla ilgili habere "buyuk haber" denilmiştir. "Haberden maksat kıyamet olayları değil onu bildiren Kur'an'dır veya Hz. Muhammed'in peygamberliğidir" diyenler de vardır (Ateş, X, 286; krş. SÂd 38/67). Tefsirlerde anlatıldığına gore Hz. Peygamber muşriklere Allah'ın birliğinden ve oldukten sonra dirilmenin gercekleşeceğinden bahsedip de onlara Kur'an Âyetlerini okuyunca, "Muhammed ne getirdi? Neler anlatıyor?" diye birbirlerine sormaya başlamışlar, bunun uzerine acıklanan Âyetler inmiştir (ŞevkÂnî, V, 419-420).)
İnsanlığın yaşamasına uygun bir duruma getirilmiş olan yer kuresi, ustunde insanların oturup kalkmasına, yatıp uyumasına elverişli olan doşeğe benzetilirken dağlar da arzı yerinde ve dengede tutmak icin cakılmış kazıklara benzetilmiştir. Cunku dağlar yer yuvarlağının dengesini sağlamaktadır. Nitekim başka Âyet-i kerîmelerde insanları sarsmasın diye yeryuzune sabit dağların yerleştirildiği bildirilmiştir (mesel bk. Nahl 16/15; MurselÂt 77/27). Dağların, icinde madenlerin bulunması, suların birikmesi, ustunde ceşitli bitki ve ormanların oluşması vb. sayılamayacak kadar cok faydaları vardır. Allah TeÂlÂ, yaratıp dağlarla dengesini sağladığı bu yeryuzunde insanların huzur ve sukûn icerisinde mutlu bir şekilde yaşamaları ve nesillerini devam ettirmeleri icin onları erkekli dişili ciftler yaratmıştır; 8. Âyet bunu ifade eder (krş. Rûm 30/21; Necm 53/45).
"Dinlenme" vesilesi diye cevirdiğimiz subÂt kelimesi sozluk mÂnaları yanında mecaz olarak "olum" anlamında da kullanılmaktadır. Uyku bir dereceye kadar hareket ve faaliyeti kestiği icin olume benzetilerek ona da subÂt denmiştir (Zemahşerî, IV, 207; ŞevkÂnî, V, 421).
"Ustunuzde yedi kat sağlam gok yaptık" meÂlindeki 12. Âyet bazı farklılıklarla Kur'an'da birkac defa gecmiş, oralarda gereken acıklama yapılmıştır (mesel bk. Bakara 2/29; Mulk 67/3). Kubbemsi gokleri, alev alev yanarak dunyayı aydınlatan guneşi, bolca yağmur indirerek yeryuzunde bircok nimetin yetişmesine ve hayatın devam etmesine vesile olan bulutları yaratan yuce kudret, bu evreni yok edip mahiyeti ve sistemiyle yeni bir Âlem kurmaya elbette kadirdir; işte o Âhiret Âlemidir.
"Ayırım gunu"nden maksat hakkın bÂtıldan, haklının haksızdan, muminin inkÂrcıdan ayırt edileceği ve dunyada yapılanların karşılığının verileceği buyuk hesap gunudur. CenÂb-ı Allah'ın belirlediği ve yalnız kendisinin bildiği kıyametin zamanı geldiğinde insanlar ve diğer butun canlılar bir araya gelecek ve yuce Allah onların arasında hukmunu verecek, boylece dunyada işlenmiş butun haksızlıklar karşılığını bulacak, kusursuz adalet gercekleşecektir. İşte o gune "ayırım gunu" veya "hukum gunu" denmesinin sebebi budur (Kurtubî, XIX, 173).
Bu Âyet "Şuphesiz buluşma gunumuz ayırım gunu olacaktır" şeklinde de anlaşılabilir. O gun sûra uflenince insanlar kabirlerinden kalkıp boluk boluk mahşer yerinde toplanacaklardır (sûr hakkında bilgi icin bk. En'Âm 6/73; HÂkka 69/13).
Sûrenin başından buraya kadar Yuce Allah'ın kudretini gosteren deliller sıralanarak yeniden dirilmenin gercekleşeceği acıkca ortaya konduktan sonra inkÂrcıların Âhiretteki durumları ele alınmıştır. Mulk sûresinin 8. Âyetinde canlı bir varlık gibi tasvir edilerek neredeyse ofkesinden catlayacak duruma geleceği bildirilen cehennem, burada da pusuda duşmanı gozetleyen bir savaşcı gibi tasvir edilmektedir.
23. Âyetteki ahkåb kelimesi "belirsiz uzun sure" anlamına gelen hukubun coğuludur. Bu kelimenin cehennem azabının suresiyle ilgili olması, İslÂm Âlimleri arasında onemli bir goruş ayrılığının ortaya cıkmasında etkili olmuştur. İlk donemlerden itibaren aralarında Hz. Omer, Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas ile İbn Teymiyye gibi onde gelen Sunnîler'in de bulunduğu bazı Âlimler ve İbnu'l-Arabî, MevlÂn CelÂleddîn-i Rûmî gibi bir kısım mutasavvıflar, diğer bazı Âyetler yanında (mesel bk. En'Âm 6/128; Hûd 11/106-108), ozellikle "Orada yıllar ve yıllar boyu kalırlar" meÂlindeki konumuz olan 23. Âyete, ayrıca Allah'ın rahmetinin her şeyi kuşattığını (A'rÂf 7/156), rahmetinin azabına ustun geldiğini, azabını gectiğini (BuhÂrî, "Tevhîd", 15, 55; Muslim, "Tevbe", 14-16) bildiren Âyet ve hadislere dayanarak cehennemin ve/ veya cehennem azabının, uzun asırlar ifade eden bir surenin ardından sona ereceğini yahut icindekilerin azaptan etkilenmeyecek hale geleceklerini duşunmuşlerdir. Ehl-i sunnet Âlimlerinin buyuk coğunluğu ise diğer bazı deliller yanında, Kur'Ân-ı Kerîm'in ilgili bircok yerinde sık sık ebedîlik anlamı iceren "hulûd" ve "ebed" kavramlarının kullanılmasına ve daha başka delillere dayanarak, inkÂrcılar ve muşrikler icin cehennem azabının sonsuzluğunu savunmuşlardır (bu konuyla ilgili tartışmalar ve ileri surulen deliller hakkında geniş bilgi icin bk. Yusuf Şevki Yavuz, "Azap", DİA, IV, 305-309; Bekir Topaloğlu, "Cehennem", VII, 231-232).
Ağırlıklı yoruma gore 29. Âyette kayıt altına alındığı bildirilen, "her şey" ile insanların sorumluluğu gerektiren inanc ve amelleri, iyilik ve kotulukleri; bunların kaydedildiği "kitap" ile de amel defteri veya levh-i mahfûz kastedilmiştir. Âyet, insanların dunyada yaptıklarından hicbir şeyin Allah'a gizli kalmayacağını, yaptıkları her şeyden hesaba cekileceklerini gosterir. Hesapları goruldukten sonra inkÂrcılara, "Tadın artık! Bundan sonra size arttırarak vereceğimiz şey ancak azaptır" diye hitap edilir. Hz. Peygamber'in, Kur'an'da en ağır hitabın bu Âyet olduğunu soylediği rivayet edilmiştir (Kurtubî, XIX, 182). Durumu acıklayan başka Âyetlere gore onların derileri yandıkca yenilenecek (Nis 4/56), cehennemin ateşi hafifledikce de ateş arttırılarak azapları devam edecektir (İsr 17/97).
Yeri geldikce belirtildiği, ozellikle bir kutsî hadiste de ifade buyurulduğu uzere, 31. Âyette "muttakiler" şeklinde anılan itaatkÂr muminler icin Âhirette hazırlanan nimetler, lutuf ve ikramlar "gozlerin gormediği, kulakların işitmediği ve hicbir beşer aklının tam olarak tasavvur edemeyeceği turdendir" (BuhÂrî, "Tevhîd", 35; Muslim, "ÎmÂn", 312). Cunku butunuyle Âhiret gayb alanıdır; gaybı da Allah'tan başkası bilemez (bk. Bakara 2/3). Bununla birlikte, Allah TeÂlÂ, kullarının uhrevî nimetlere dair yaklaşık bir fikir edinmelerini sağlamak ve onlarda bir arzu uyandırmak icin, bircok Âyette olduğu gibi burada da idrak ve anlama gucune gore temsilî bir anlatımla bu dunyada en cok ihtiyac duydukları, arzuladıkları, sevdikleri nesneler ve hazlardan ornekler vermiştir. Bu anlatımda Kur'an'ın ilk muhataplarının beklentilerinin dikkate alındığı da soylenebilir, kez bu anlatımdan, Âhirette cennete girmeyi hak eden her bir insana, dunyadaki ameline zihnî ve ruhî kemaline, mutluluk anlayışına ve beklentisine gore neleri istiyor ve bekliyorsa onların verileceği sonucunu cıkarmak da mumkundur (bk. Fussılet 41/30-33).
NEBE SURESİ - AMME SURESİ "Bunlar rabbinin bol bol lutfettiği karşılıktır, bağıştır" diye tercume ettiğimiz 36. Âyete, "Bunlar rabbinden, amellerine gore hesap ve takdir edilmiş bolca mukÂfatlardır" şeklinde de mÂna verilmiştir (İbn Âşûr, XXX, 47-48). Burada kapalı bir şekilde ifade edilmiş olan amellerin karşılığının, başka Âyetlerde Allah'ın lutfu olarak on katı (En'Âm 6/160), 700 katı (Bakara 2/261), hatta hesapsız (Zumer 39/10) bir şekilde kat kat verileceği bildirilmiştir. 26. Âyette azgınlara verilecek cezanın dunyada yaptıklarına uygun bir karşılık olduğu bildirilmişti. Burada da muminlerin yaptıklarına karşılık olarak verilecek odulun Allah'ın bolca lutfu ve bağışı olduğu belirtilmektedir. 36. Âyette muminlere Âhirette verilecek nimetlerin niceliğini bildiren hisÂben kelimesi, "cok, bol bol, yeter deyinceye kadar" şeklinde yorumlandığı gibi, "yeterli, kÂfi miktarda, amellerin miktarına gore, hak edişe gore" şeklinde de acıklanmıştır. Ancak meÂlde biz, kısmen birbirinden farklı olan bu iki yorumdan ilkini tercih ettik. Cunku odulun, amellere gore kat kat fazlasıyla, hatta hesapsız verileceğini bildiren Âyetler de vardır (Bakara 2/261; Zumer 39/10; Gåfir 40/40) ve bu Âyetlerde ahirette odullerin hak edişe gore olculu değil, Allah'ın razı olduğu kullarına, olcuye ve hesaba sığmaz lutufları olarak verileceği belirtilmektedir.
Burada Allah TeÂlÂ'nın, muminlerin de muşriklerin de rabbi olduğuna bir ima vardır. Cunku yuce Allah yerlerin, goklerin ve evrendeki her şeyin rabbidir. O, rahmÂn isminin bir tecellisi olarak butun insanlara rahmetiyle muamele edip her turlu nimeti lutfettiği halde, muşrikler cehÂlet ve nankorluklerinin sonucu olarak Allah'ı bırakıp başka varlıklara tapmışlar, onların kendilerini Allah'a yaklaştıracağını (bk. Zumer 39/3) ve O'nun huzurunda kendileri icin şefaatci olacaklarını iddia etmişlerdir (Yûnus 10/18). Boylece Allah'ın rahmÂn isminin gereği olan rahmetten de kendi iradeleriyle kendilerini mahrum bırakmışlardır. Hesap gununde bu yaptıklarının yanlış olduğunu anlayınca ozur dilemeye kalkışsalar dahi kendilerine ne konuşma izni verilecek ne de ozur dileme izni (krş. MurselÂt 77/36). Cunku o gun, kulların kendilerine duşeni yapma gunu değil, dunyada yaptıklarının karşılığını gorme gunudur, hukum ve hesap gunudur. Bu sebeple o gun sadece Allah'ın hoşnut olduğu ve konuşmasına izin verdiği kimseler konuşacaklar ve bunlar da ancak gerceği soyleyeceklerdir. Butun bu acıklamaların asıl maksadı ise insanların fırsat eldeyken akıllı hareket ederek Allah'ın iradesine uygun bir hayat cizgisi benimseyip o cizgide sapmadan ilerlemeleridir.
Mufessirler 38. Âyette zikredilen ruh hakkında farklı yorumlarda bulunmuşlardır; "meleklerden buyuk bir melek, CebrÂil, meleklerin ileri gelenleri" diyenler bulunduğu gibi, Allah'ın melek olmayan ordularından bir ordu, Âdemoğulları, Âdemoğulları'nın ruhları veya Kur'an olduğunu soyleyenler de vardır (bk. RÂzî, XXXI, 24; ŞevkÂnî, V, 428). Ruh ve melekler, Allah'a yakın olmalarına rağmen O izin vermedikce hicbir kimse hakkında şefaat edemeyeceklerdir (krş. Yûnus 10/3). Ayrıca, konuşmalarına izin verilenler ancak doğruyu soyleyecekler; cunku orada hicbir şeyi gizlemek mumkun olmayacaktır.
Âhiret gununun gercek olduğu tekrar vurgulanmış; ancak insanların, Allah'a giden yolu secip secmeme hususunda serbest bırakıldıkları hatırlatılmıştır. 40. Âyette insanların uyarıldığı bildirilen "yakın azap"tan maksat Âhiret azabıdır. "Gelecek olan her şey yakındır" anlayışına gore Âhiret azabına da "yakın azap" denilmiştir. Ayrıca her bir insan bakımından kıyametin uzaklığının sadece onun omru kadar olduğu soylenebilir; cunku olumuyle birlikte kendisi icin dunya hayatı da bitmiştir. Nitekim bazı hadislerde insanın kabre girmesiyle birlikte ruhunun da hayattaki ameline gore bir tur odullendirilme veya cezalandırılma surecine gireceği bildirilmektedir. Nihayet dunyadaki zaman kavramının sadece yaşayanlar icin bir anlam taşıdığı gerceği dikkate alınırsa kabre girişle kıyametin kopması arasındaki "berzah" denilen donemin "zaman" dışı veya farklı bir zaman boyutu olduğunu, dolayısıyla kabre giren icin artık Âhiretin uzakta olmadığını kabul etmek gerekir. Bu gercekler ışığında baktığımızda Âhiretin uzaklarda olduğu kanaati beşerin bir yanılgısından başka bir şey değildir. Bu sebeple sûrenin bu son Âyetinde yuce rabbimiz, 37 ve 38. Âyetlerde gecen rahmÂn isminin bir tecellisi olarak, kullarına rahmet sıfatıyla hitap etmekte; "yakın bir azap" konusunda onları vaktinde uyarmaktadır. Uyarının anlamı şudur: Sakın Âhiretten kuşku duymayın, O bir gercektir. Yonunuzu rabbinize donmeniz, O'na doğru giden bir yol tutmanız icin muhtac olduğunuz fırsat ve ozgurluğunuz vardır. Uyarıldığınız azabı uzakta zannedip cok kısa ve cok değerli olan hayatınızı boş yere tuketmeyin; hayat kısa, şu halde Âhiret ve hesap yakındır. O gun, baktığınızda karşınızda goreceğiniz şey, bu dunyadayken oraya gonderdikleriniz, yani kendi imanınız ve amelinizdir. O gun, inancsızların toprak olmayı insan olmaya yeğleyecekleri dehşetli bir gun olacaktır.
Nebe Suresi - Amme Suresi Ayet Sayısı
Nebe bir diğer adıyla Amme Suresi 40 ayetten oluşmaktadır.