Fıtrat "Yaradılış, hilkat" anlamına gelmektedir. Peki Arapca kokenli fıtrat nedir, tarihcesi nedir, fıtrat kelimesi hakkında bilgiler nelerdir? Fıtrat nedir, ne anlama geliyor?
[h=3]TDK'YA GORE FITRAT NE DEMEK?[/h]Turk Dil Kurumu'na gore dilimize Arapca'dan gecen fıtrat kelimesi "Yaradılış, hilkat" anlamına gelmektedir.

[h=3]FITRAT NEDİR?[/h]Fıtrat kelimesi "yarmak, ikiye ayırmak; yaratmak, icat etmek" mÂnalarına gelen fatr kokunden isim olup "yaratılış, belli yetenek ve yatkınlığa sahip oluş" anlamında kullanılır. İlk yaratılış, bir bakıma mutlak yokluğun yarılarak icinden varlığın cıkması şeklinde telakki edildiğinden fıtrat kelimesiyle ifade edilmiştir. Buna gore fıtrat ilk yaratılış anında varlık turlerinin temel yapısını, karakterini ve henuz dış tesirlerden etkilenmemiş olan ilk durumlarını belirtir (İbn Abdulber, XVIII, 57 vd.; LisÂnu'l-?Arab, "f?r" md.; TÂcu'l-?arûs, "f?r" md.). Butun varlığın yaratılışı sırasında Allah'ın turlere kazandırdığı bu temel yapıdan dolayı aynı kokten gelen fÂtır kelimesi Kur'an'da Allah'ın isimlerinden biri olarak zikredilmiştir (mesel bk. el-En'Âm 6/14; FÂtır 35/1; ez-Zumer 39/46).
Kur'Ân-ı Kerîm'de on dokuz yerde fatr kokunden turemiş fiil ve isimler, bir Âyette de fıtrat kelimesi gecmektedir (bk. M. F. AbdulbÂki, el-Mu?cem, "f?r" md.). Hadislerde de fıtrata ve aynı kokten gelen başka kelimelere geniş olarak yer verilmiştir (bk. Wensinck, el-Mu?cem, "f?r" md.). Bunlardan ozellikle, "Sen yuzunu Hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat uzere yaratmışsa ona cevir" (er-Rûm 30/30) meÂlindeki Âyetle, "Dunyaya gelen her insan fıtrat uzere doğar; sonra anne ve babası onu yahudi, hıristiyan, Mecûsî (farklı bir rivayete gore hatta muşrik) yapar" (BuhÂrî, "CenÂ?iz", 79, 80, 93; Muslim, "?ader", 22-25) meÂlindeki hadiste gecen fıtrat kelimesinden ne kastedildiğinin acıklığa kavuşturulması insanın kaderi, secme hurriyeti, musluman ve gayri muslim cocuklarının dinî ve hukukî durumlarının belirlenmesi gibi kelÂmî, ahlÂkî ve fıkhî meseleler bakımından onemlidir. Ancak ozellikle konuyla ilgili hadislerin gerek muhteva gerekse sıhhat acısından bazı problemler taşıması sebebiyle ciddi goruş farkları ortaya cıkmıştır. İbn Abdulber en-Nemerî'nin konuyu ayrıntılı bir şekilde ele aldığı, daha sonra yazılan eserlere de kaynak teşkil eden et-Temhîd adlı kitabı başta olmak uzere tefsirler ve hadis şerhleriyle diğer kaynaklarda fıtrat meselesine dair bircok farklı goruş uzerinde durulmuştur. a) Başta Selef ulemÂsı olmak uzere Âlimlerin onemli bir kısmı ilgili naslardaki fıtrat kelimesinin "İslÂm" anlamına geldiğini ileri surmuşlerdir. Buna gore, "Dunyaya gelen her insan fıtrat uzere doğar" anlamındaki hadis insanların tabii, aslî ve fıtrî dinlerinin İslÂmiyet olduğunu, daha sonra cevre tesirleriyle farklı dinlere yonelmenin asıl ve fıtrattan sapma kabul edildiğini gosterir. Ayrıca, "Beş şey fıtrattandır..." (BuhÂrî, "LibÂs", 51, 63, 64; Muslim, "?ahÂret", 49-51, 56, "?alÂt", 9) diye başlayan hadis de fıtratın "Muslumanlık" anlamına geldiğini gosterir. Cunku bu hadiste gecen, bıyıkların kısaltılması hususu ilk defa İslÂm'ın ortaya koyup gelenekleştirdiği bir uygulamadır (İbn Abdulber, XVIII, 76). Bu goruşe gore gayri muslimlerin cocukları da musluman sayılır, dunyada ve Âhirette musluman muamelesi gorurler. b) Fıtrat "başlangıc, Allah'ın ilk yaratılışta her insan icin belirlediği değişmesi mumkun olmayan farklı inanc ve bunun sonucu olan nihaî mutluluk veya bedbahtlık" anlamına gelir. Buna gore insan, Allah onu başlangıcta hangi hal uzere yarattıysa sonunda o hale donecek (el-A'rÂf 7/29); başlangıcta mumin olarak yaratılan imanla, kÂfir olarak yaratılan da kufurle olecektir. Ancak cocukların ilk yaratılıştaki durumları bilinemeyeceği icin her doğan insanın fıtrat uzere doğduğunu belirten hadisin devamında, "Sonra anne ve babaları onları hıristiyan, yahudi, Mecûsî veya muşrik yapar" denilerek cocuklara dunyada ebeveynlerinin dinlerine gore muamele yapılacağına işaret edilmiştir. c) Fıtrattan maksat, Allah'ın Âdem'in neslinden, dunyaya gelmeden once iman ettiğine dair aldığı ikrar ve mîsÂktır (el-A'rÂf 7/172). d) Her cocuğun fıtrat uzere doğduğunu bildiren hadisteki fıtrat sadece musluman doğanlar icindir; zira herkes musluman olarak yaratılmış olsaydı Allah'ın, "Andolsun ki biz cinlerin ve insanların bircoğunu cehennem icin yarattık" (el-A'rÂf 7/179) demesinin ve kÂfirlerle ilgili daha başka hukumler koymasının anlamı kalmazdı.
Bu goruşler icinde en mÂkul olanı ve giderek en cok ilgi goreni, fıtratın, ilk yaratılış sırasında Allah'ın insan tabiatına bahşettiği yaratanını tanıma eğilimi, ruh temizliği vb. olumlu yetenek ve yatkınlıkları ifade ettiği şeklindeki anlayıştır. Bu yorumu benimseyen İbn Abdulber fıtratla ilgili diğer goruşleri, hem dayandıkları hadislerin sıhhatiyle ilgili tereddutleri ortaya koyarak hem de akıl ve tecrubeye aykırılıklarını ifade ederek eleştirir (et-Temhîd, XVIII, 70, 74, 82, 83, 87, 88-90). Aynı muellif, insana yaratılıştan verilen fıtratı "selÂmet ve istikamet" şeklinde tarif eder ve, "Ben butun kullarımı hanîfler olarak yarattım (Muslim, "Cennet", 63; Musned, IV, 162) meÂlindeki kutsî hadiste gecen "hunefÂ" kelimesinden istikamet ve selÂmetin kastedildiğini belirtir (et-Temhîd, XVIII, 70-71). Ona gore, daha cok fıkıhcı ve kelÂmcılar tarafından savunulan bu anlayışta fıtratın iman-kufur, tanıma-reddetme, hidayet-dalÂlet gibi belirleyici anlamlar taşıması mumkun değildir. Zira cocuk doğduğunda ne imanı ne de kufru kavrayabilir. Nitekim Kur'an'da insanların hicbir şey bilmez durumda dunyaya geldikleri ifade edilmiştir (en-Nahl 16/78). Şu halde yeni doğanlarla ilgili fıtrat kavramı onların yaratılış, tabiat ve mizac bakımından genellikle temiz ve sağlıklı olduğuna işaret eder; bunlar ancak reşîd olduktan sonra iman veya kufru secebilirler. Eğer insanlar daha başlangıcta iman veya kufur uzere yaratılmış olsalardı hicbir zaman inanclarını değiştiremezlerdi. Buna gore fıtrat "hakkı benimseme yatkınlığı" şeklinde anlaşılmalıdır (Kurtubî, XIV, 29). İnsanlar genellikle bedenî bakımdan olduğu gibi ruhî ve zihnî bakımdan da hissetmeye, algılamaya, doğru bicimde duşunmeye ve inanmaya elverişli olarak dunyaya gelirler. Cocukların fıtrat uzere doğduğunu belirten hadislerin birinde yer alan, "Tıpkı bir hayvandan yaratılışı tam bir hayvanın doğması gibi. Siz hic kulağı kesik ve enenmiş bir halde doğan hayvan yavrusu gordunuz mu?" şeklindeki ilÂve, fıtrat kavramını bu son anlayışa gore yorumlayanlar icin onemli bir delil teşkil etmektedir (a.g.e., XIV, 29). Fıtrat hadisinde bulunan, "... Sonra ebeveyni onu yahudi, hıristiyan... yapar" ifadesi, cocuklardaki temiz yaratılışın ve iman yatkınlığının cocukluk devresinde ceşitli etkilere gore değişmeye elverişli olduğunu gostermektedir.
İbn Teymiyye fıtratı İslÂm olarak yorumlayan goruşu benimsemekle birlikte bazı değişikliklerle bu son goruşu de mÂkul bulmaktadır (Der?u te?Âruzi'l-?a?l ve'n-na?l, VIII, 359-535). Buna gore fıtrat, "cocuğun iyilik ve kotuluğe, iman ve inkÂra eşit derecede elverişli yaratılması" şeklinde anlaşılırsa bu takdirde onun dunyaya boş bir levha gibi geldiği kabul edilmiş olur ki bu goruş, fıtratı oven ve onun devam ettirilmesini emreden Âyetle (er-Rûm 30/30) ve hadislerle catışır. Nitekim İbn Teymiyye'ye gore, fıtrat hadisinin devamındaki, "... Sonra ebeveyni onu yahudi, hıristiyan... yapar" cumlesinde "veya musluman yapar" ifadesinin yer almaması, fıtratın esas itibariyle "İslÂm" yahut en azından "İslÂm'a yatkınlık" anlamı taşıdığını gosterir (a.g.e., VIII, 444-445). Ayrıca İbn Teymiyye, İslÂm duşunce tarihi bakımından onem taşıyan bir yaklaşımla, insan fıtratındaki cizginin Allah'ın dininin yani Allah'ın tanınması ve ikrar edilmesi yonunde olduğunu, cocuğun bu yonde gelişmesi icin yeni şartların hazırlanmasına bile ihtiyac bulunmadığını soyler. Cocuğun fıtratında bulunan doğru cizgide yetişmesini engelleyecek olumsuz şartların ve Âmillerin giderilmesi ve boylece onun fıtrî kabiliyetinin onunun acılması yeterlidir (a.g.e., VIII, 453-455, 462-463). İbnu'l-Esîr'in fıtratla ilgili goruşu de bu yondedir (en-NihÂye, III, 457). İslÂm dunyasında felsefî roman turunde yazılmış ?ay b. Ya??Ân gibi eserler, insanın fıtratı konusunda temelini Kur'an ve Sunnet'ten alan bu şekildeki iyimser felsefenin sonucudur (İbn Tufeyl, ?ay b. Ya??Ân, nÂşirin mukaddimesi, s. 5-101).
Fıtrat kavramına bağlı olarak, ruşd cağına erişmeden olen cocukların Âhiretteki durumu hakkında da değişik goruşler ileri surulmuştur. a) Cocuk yaşta olenlerin tamamının Âhiretteki durumu Allah'ın dilemesine bağlıdır; cunku eğer yaşasalardı ne yapacaklarını ancak Allah bilir. b) Muminlerin cocukları cennete girer, kÂfirlerin cocuklarının durumu ise Allah'ın dilemesine bağlıdır. c) Muminlerin cocukları cennete, kÂfirlerin cocukları cehenneme gider. d) Butun cocuklar cennetliktir. e) KÂfirlerin cocukları cennet ehlinin hizmetcisi yapılır. f) KÂfirlerin cocukları imtihandan gecirildikten sonra cennete veya cehenneme girerler. İbn Abdulber coğunluğun ikinci goruşu benimsediğini kaydeder (et-Temhîd, XVIII, 96-97). Fıtrat kelimesini "İslÂm" veya "hakkı kabule yatkınlık, selÂmet ve istikamet" mÂnasında anlayanlar, genellikle muslumanların cocukları gibi kÂfirlerin cocuklarının da cennete gireceğini soylerler. Ayrıca bu Âlimler diğer bazı deliller yanında, fıtrat hadisinin bir rivayetinde yer alan ve muslumanların cocukları gibi muşriklerin cocuklarının da fıtrat uzere doğduğunu belirten ifadeyi (BuhÂrî, "CenÂ?iz", 92, 93; Musned, V, 9) kendi goruşlerine delil gosterirler.
Muslumanların ruşd cağına ulaşmamış cocuklarına miras, mulkiyet, cenaze namazı gibi konularda buyuklere uygulanan hukumler uygulanır. Gayri muslim cocuklarının tÂbi tutulacağı hukumler tartışmalı olmakla birlikte Âlimlerin buyuk coğunluğu dunyevî konularda bunları anne ve babalarının dinlerinden kabul etmiş ve savaş sırasında hayatlarının korunması dışında, haklarında gayri muslimler icin belirlenmiş hukumlerin uygulanması gerektiğini soylemiştir; tarihteki uygulama da bu yonde olmuştur (ayrıca bk. COCUK).
Fıtrat, insanın hem ruhî hem de fizikî bakımdan yaratılıştan sahip bulunduğu temel ozelliklerini ifade ettiğinden, estetik maksatlarla vucudun bazı bolumleri veya organları uzerinde yapılan, aslî yapıyı değiştirecek nitelikteki mudahaleler fıtratı bozmaya yonelik davranışlar olarak kabul edilmiş, İslÂm Âlimleri konuyla ilgili hadisleri de goz onune alıp bu tur mudahaleleri şer'î bakımdan sakıncalı gormuşlerdir. Ancak hangi ameliyelerin fıtrata mudahale sayılacağı ve bunların hukumlerinin neler olduğu hususunda cok farklı goruşler ileri surulmuştur (M. Osman Şubeyr, IV/9, s. 161-221).
İcinde fıtrat kelimesinin yer aldığı diğer bazı hadisler de vardır ki bunlara farklı mÂnalar verilmiştir. Bu hadislerde beş veya on şeyin fıtrat (veya fıtrattan) sayıldığı bildirilmektedir. Bunlar sunnet olmak, etek tıraşı olmak, tırnakları kesmek, koltuk altı kıllarını gidermek, bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su cekmek, parmak aralarını yıkamak, tahÂretlenmek gibi daha cok dış gorunuşle ve temizlikle ilgili hususlardır (BuhÂrî, "LibÂs", 51, 63, 64, "İsti??Ân", 51; Muslim, "?ahÂret", 49-51, 56, "?alÂt", 9). Bu hadislerde gecen fıtrat kelimesine genellikle "Âdet ve sunnet" anlamı verilmiştir. İbnu'l-Esîr bu kısa tarifi, "gecmiş peygamberlerin ve şeriatların uzerinde ittifak ettikleri, muslumanların yapmaları gereken dinî esaslar" şeklinde acıklar (en-NihÂye, III, 457).