
Mihrap, Arapca'da "saray, sarayın harem kısmı veya hukumdarın tahtının bulunduğu bolum, hıristiyan azizlerinin heykel hucresi, cardak, oda, koşk, yuksekce yer, meclisin baş tarafı, en şerefli kısmı" anlamlarına gelmektedir.
[h=3]MİHRAP NEDİR, NE DEMEK?[/h]Mihrap, camide imamın namaz kıldırırken cemaatin onunde durduğu, kıble yonundeki duvarın ortasında bulunan oyuk ve girintili yer anlamına gelmektedir. Coğulu "mehÂrîb"tir.
[h=3]KUR'AN'DA MİHRAP NE DEMEK?[/h]Kur'an'da "mihrap" sozcuğu ve coğulu şu Âyetlerde gecmektedir. Kudus'te Mescid-i Aksa bunyesinde, Meryem'in barındığı bir bolme anlamında şoyle kullanılmıştır: "Rabbi onu, guzel bir şekilde kabul etti ve onu guzel bir bitki gibi yetiştirdi. Onu Zekeriyya'nın himayesine bıraktı. Zekeriyya Meryem'in bulunduğu mihrÂba her girdiğinde onun yanında yiyecek, rızık buldu. "Bu,.sana nereden geldi ey Meryem?" dedi". Meryem; "O, Allah tarafındandır. Şuphesiz Allah, dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır" (Âl-i İmrÂn Suresi, 3/37).
Namaz kılınan yer ve mabed anlamında olmak uzere şoyle buyurulur:
"Zekeriyya mabedde (MihrÂb) namaz kılarken, melekler ona şoyle seslendiler": Allah sana, kendi sozuyle meydana gelen İsa'yı tasdik eden, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olan Yahya'yı mujdeliyor" (Âli İmrÂn, 3/39). "Zekeriyya mabedden (mihrÂb) kavminin onune cıktı" (Meryem, 19/11). "Ey Muhammed! Sana davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvardan Davud'un ibadet yeri olan "mihrÂba" tırmanmışlardı" (es-SÂd, 38/21). Coğulu koşk ve saray anlamında kullanılır: "Cinler, Suleyman'ın istediği gibi saraylar (mehÂrib), heykeller, havuzlar kadar buyuk canaklar ve sabit kazanlar yaparlardı"
Mimarisi ve tarihcesi
Mihrap, gunumuzde genellikle caminin kıble duvarı oyuk şekilde inşa edilerek ve cevresi de yazı veya diğer sus unsurları ile suslenerek yapılır. Cini, mermer veya ahşaptan yapılan ve sanat değeri oldukca yuksek mihrÂplar vardır. Cami zemininden 15–20 cm. yuksek yapılanlarına da rastlanır.
Mihrabın camilere gunumuzdeki şekliyle girmesi Emeviler devrine kadar dayanmaktadır. İlk zamanlarda, yani; Peygamber doneminde kıble, mihrap ile değil, renkli bir cizgi veya uzerinde belirli işaretler bulunan bir taş levha gibi herhangi bir işaret ile gosterilmekteydi. Emeviler devrinde camilerin ayrılmaz bir unsuru olarak dini hayata girmiştir. Mihraplar, bu donemde yarım daire veya at nalı planlı niş şeklinde yapılmıştır. Yarım daire planlı niş şeklindeki ilk mihrap I. Velid zamanında Medine Camii'nde inşa edilmiştir. Daha sonra Fustat'daki Amr Camii'nde ve Şam'daki Emevi Camii'nde yapılmışsa da bu uc mihrap gunumuze ulaşmamıştır. Gunumuze ulaşan en erken tarihli mihrap orneği Basra Omer Camii'nin yarım daire planlı mihrabıdır.
Selcuklular ve ozellikle Osmanlılar zamanında yapılan taş ve cini ceşitleriyle diğer İslam ulkelerinin hicbirinde gorulmeyen bir değişiklik arzetmiştir. Ozellikle Bursa'daki Yeşil Camii'nin mihrabı Osmanlı mihrap mimarisine ornektir. Bu caminin cinili mihrabı kendi cinsleri arasında en buyuk olcude yapılmış olanıdır.[kaynak belirtilmeli] Mihrap onunde kubbenin olması bu yapıyı, diğer İslam ulkelerindeki uygulamalardan ayıran en onemli ozelliktir.
Mihrap suslemelerinde değişik renk ve stillerde şekillerin yanı sıra, nefis hatlarla "Ayet-el Kursi" olarak bilinen Bakara sûresinin 255. Âyetinin yazıldığı da olur. Mihrabın hemen uzerine "Zekeriyya, Meryem'in bulunduğu mihraba her girdiğinde" anlamına gelen "Kullem dehale aleyh Zekeriyyal Mihrabe" (Âli İmran, 3/37) Âyetinin yazılması alışkanlık haline gelmiştir. İslÂmî bakımdan mihrabın cevresine boyle bir Âyet veya hadis yazımı şart değilse de cemaatin okuyarak yararlanması icin mihrapla ilgili bir Âyetin yazılmasında bir sakınca bulunmaz. Ancak yukarıdaki Âyetin yerine, namazın şartlarından birisi olan "kıbleye yonelme"yi hatırlatan; "Ey Muhammed! Yuzunu Mescid-i Haram tarafına cevir"anlamındaki, "Fevelli vecheke şatral-Mescidi'l-Haram" Âyetinin (bk. Bakara, 2/144,149, 150) yazıldığı da gorulmektedir.
Diğer yandan mihrabın sağ ust kısmına "Allah", sol ust kısmına "Muhammed" veya ust kısma yalnız "İhlÂs" sûresinin yazıldığı da gorulur. Osmanlılarda geceleri imamın namazda gorulebilmesi icin mihrabın iki tarafına buyuk ve yuksek bir şamdan konulmakta ve bunlara dikilen kalın mumlar geceleri yakılmaktaydı. Gunumuzde petrol lambalarının veya elektriğin aydınlatmada kullanılmasıyla bu şamdanlar bazı buyuk camilerde sus ve hatıra olarak korunmaktadır.