
Diyanet İşleri Başkanlığı, ezanın asli halinin dışında herhangi bir dil ile okunacak cağrının, İslam alimleri ve dunya Muslumanları nezdinde ezan olarak itibarının olmadığının muhakkak olduğunu bildirdi.
Başkanlıktan yapılan acıklamada, son gunlerde kamuoyunda ezanın Turkce okunması, Kur'an-ı Kerim mealinin Kur'an-Kerim gibi tilavet edilmesi ve bu bağlamda Turkce ibadet konularının tartışıldığı hatırlatıldı.
Kur'an-Kerim'in Arapca olarak indirildiğini, hem lafzı hem manası ile Kur'an-ı Kerim olduğunun vurgulandığı acıklamada, indirildiği lafızların dışında, Arapca bile olsa, başka sozlerle ifade edilen mananın Cenab-ı Hakk'ın kelamı değil, mutercimin ondan anladığı mana olduğuna değinildi.
"Kur'an-ı Kerim lafzı ve manasıyla mucizedir"
Lafızlardan anlaşılan ve başka lafızlarla ifade edilen mananın Kur'an-ı Kerim olmadığına işaret edilen acıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kur'an-ı Kerim, lafzı ve manasıyla mucizedir. Kur'an-ı Kerim'in Arapca olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, lafızlarının da Kur'an kavramının iceriğine dahil olduğu acık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Kur'an-ı Kerim'in tercumesine 'Kur'an' denilemeyeceği ve tercumesinin Kur'an hukmunde olmadığı konusunda İslam alimleri goruş birliği icindedir. Yuce Rabb'imizin oğutleri ve buyruklarını oğrenmek maksadıyla, Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla birlikte okunan bu tercumelerin Kur'an olarak isimlendirilmesi caiz olmadığı gibi mealin Kur'an yerine okunması da doğru değildir. İbadet olarak okunduğunda Kur'an asli lafızlarıyla okunmalıdır. Kur'an'ın meal, tercume ve tefsirlerini okumanın hukmu başka, bu tercumeleri Kur'an yerine koymanın ve Kur'an hukmunde tutmanın hukmu ise bambaşkadır."
Acıklamada, namazda Kur'an'ın asli haliyle okunması ile kişinin kendi dilinde dua edebilmesinin birbiriyle karıştırılmaması gerektiğinin altı cizildi.
Namazın farz olan ve sahih olarak yerine getirildiğinden emin olunması gereken bir ibadet olduğu anlatılan acıklamada, "Bu nedenle namazın ruknu olan Kur'an kıraati ancak orijinal lafızlarıyla okunduğunda bu farz yerine getirilmiş olur. Namazda Kur'an kıraati icma ile farz olduğu ve meallerin hicbirine yine icmaen 'Kur'an' denilemeyeceği icin namazda Kur'an meali ile kıraatte bulunulması İslam ummetinin ittifakıyla meşru gorulmemiştir. Nitekim 23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Muşavere Heyeti ve Din İşleri Yuksek Kurulumuzun 4 Aralık 1997 tarih ve 103 sayılı kararında da bu husus acıkca ifade edilmiştir." ifadelerine yer verildi.
"Ezanın başka bir dille okunması caiz değildir"
Sozleri bizzat Hz. Peygamber'in sunneti ile sabit olan ezanın İslam dininin şiarı ve Musluman varlığınının, kimliğinin bir gostergesi olduğu aktarılan acıklamada şunlar da kaydedildi:
"İslam inancının temel esaslarını iceren ve İslam toplumunun ortak değeri olan ezan, aynı zamanda İslam birliğinin ve tevhidin semboludur. Mana ve muhtevası bakımından ezan hem namaz hem de İslam icin bir cağrıdır. Yani ezan vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza cağrılırken diğer taraftan Allah'ın varlığı, birliği, Hazreti Muhammed'in onun elcisi olduğu ve asıl kurtuluşun ahiret mutluluğunda bulunduğu gerceğini dile getirmektedir.
Ezanın asli halinin dışında herhangi bir dil ile okunacak cağrının, İslam alimleri ve dunya Muslumanları nezdinde ezan olarak itibarının olmadığı muhakkaktır. Nitekim İslam alimleri 'Arapca dışında okunacak bir cağrının ezan olarak nitelenemeyeceğini', orneğin Farsca olarak okunacak sozlerin ezan olarak sahih olmadığını belirtmişlerdir. Ezanın ozgun şekliyle okunması gerektiği konusunda 15 asırlık bir gelenek ve ittifak soz konusudur. Ezan, İslam'ın şiarı ve namaza davet olduğundan değişik dilleri konuşan Muslumanların hepsine bu davetin ulaştırılması, ancak yine hepsinin ortak bilincine hitap etmekle olur ki, bu da ezanın bilinen asli lafızlarıyla yani Arapca olarak okunmasıyla gercekleşir. Bu itibarla ezanın asli şekli dışında başka bir dille okunması caiz değildir."
Kaynak: Anadolu Ajansı