
AK Parti Sozcusu Omer Celik, "Şunu soyluyorlar, 'Bazen siyasilerden buyukelci atanıyor'. Turkiye demokratik bir cumhuriyet, burokratik bir cumhuriyet değil. Tabii siyasi irade siyasilerden de atar, iş adamını da atayabilir, Turk diplomatlarından da faydalanabilir ama bu hariciyenin yapısının bozulması anlamına gelmiyor." dedi.
Celik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Merkez Yurutme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken duzenlediği basın toplantısında, UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kulturel Mirası Temsili Listesi'ne Turkiye'nin Azerbaycan, İran ve Ozbekistan'la birlikte sunduğu "Minyatur Sanatı" ile Kazakistan ve Kırgızistan ile sunduğu "Mangala"nın kaydedildiğini anımsattı.
Turkiye'nin Somut Olmayan Kulturel Miras Listelerinde kayıtlı kulturel unsur sayısının 20'ye ulaştığı belirten Celik, konuda emeği gecenlere teşekkur etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu'nun bugun "AK Parti'ye oy veren ciftcileri tehdit eden birtakım sozler soylediğini" aktaran Celik, Kılıcdaroğlu'nun daha once de işcilere ve oğretmenlere tehditte bulunduğunu ifade etti.
"Şimdi sıra ciftcilere gelmiş" diyen Celik, sozlerini şoyle surdurdu:
"Normal şartlar altında, bir partinin genel başkanı toplumun belli kesimlerini cıkıp. 'şu partiye oy verirseniz' diye, nasıl tehdit eder, şaşırmak gerekiyor ama artık bunlar maalesef yadırganmaz hale geldi. Birtakım politikaları, aldığımız oyları, politikalarımızı eleştirebilir, bu demokratik haktır. Eleştiri ile husumet arasına, siyasi eleştiri ile duşmanlık yapma arasına duzgun cizgiler cekilirse, tabii ki eleştiri demokrasinin en buyuk zenginliğidir, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu ayrıca bizim acımızdan da faydalanacağımız birtakım sonuclar doğurabilir. Ama cıkıp her gun belli bir toplumsal kesimi 'siz niye AK Parti'ye oy veriyorsunuz' diye tehdit etmek, bunun eleştiriyle alakası yok, bunun demokratik bir hakla da alakası yok. Bu bildiğimiz antidemokratik bir tehdit yaklaşımıdır. Kuşkusuz ciftcilerimiz, işcilerimiz, oğretmenlerimiz gereken karşılığı guclu bir şekilde vereceklerdir ama bu CHP'deki arkadaşlarımıza soylemek isterim, bu siyaset tarzı, doğru bir siyaset tarzı değil, sağlıklı bir siyaset tarzı değil. "
CHP'lilerin "Turkiye'de kutuplaşmadan bahsettiğine" dikkati ceken Celik, kutuplaşma dilinin, iki tarafı karşı karşıya getirerek, birtakım siyasi arguman kullanma şeklinde tezahur ettiğini belirtti.
Celik, "Siz kutuplaşmayı eleştirirken cok daha otesine gecen, doğrudan toplumun belli bir kesimine karşı, zaman zaman işcilere, zaman zaman oğretmenlere, bugun de ciftcilere karşı duşmanlık ureten bir dil kullanıyorsunuz. Bu dil, zehirleyici bir dil." ifadelerini kullandı.
Omer Celik, herkesin demokratik sistem icinde bulunduğunu, millet sayesinde var olduğunu, kendilerine oy versin ya da vermesin butun vatandaşların iradesinin yarattığı meşruiyet sayesinde konuşma, yetki kullanma ve siyaset yapma hakkına sahip olduğunu unutmaması gerektiğini soyledi.
"Vatandaşı sindirerek siyaset yapma arzusu kendini tutamıyor"
Bir partinin politikalarını eleştirmek ile vatandaşları "o partiye oy veriyor" diye eleştirmenin başka şeyler olduğuna işaret eden Celik, şunları kaydetti:
"Vatandaşı 'oy veriyor' diye eleştiremezsiniz, vatandaşın iradesi ve oyunun başımızın ustunde yeri var. O partinin politikalarını eleştirirseniz, ne icin eleştirirsiniz? Yine vatandaşı ikna etmek icin, o partiye oy veren vatandaşımızı ikna etmek icin eleştirirsiniz. Temel demokratik kultur bunu gerektirir. Ama siz, bir partinin politikalarını eleştirmek icin partiye oy veren vatandaşları hedef gosteriyorsanız, asıl totaliter yaklaşım budur, demokratik olmayan yaklaşım budur, tehdit siyaseti budur. Yani yalan siyaseti, yıkım siyaseti, tehdit siyaseti butun bunları kullanacaksınız sonra da cıkacaksınız kutuplaşmadan, başka şeylerden bahsedeceksiniz. Doğrusu bu, Turk siyasi hayatında bu kadar sistematik olarak, duşmanlık ureten bir dilin gorulmediği bir donem.
Bir partinin politikalarını eleştirmek başka, o partiye oy veren vatandaşlarımızı tehdit etmek başka. Şunu hic kimse unutmasın memleketin sahibi vatandaşımızdır, memleketteki her şeyin sahibi, her yetkinin sahibi millettir, hic kimse milletin ustunde değildir. Ama işte zihniyet, altyapı, zihniyetin altyapısı, oradaki alt yazı yine kriz zamanlarında ortaya cıkıyor. Herhangi bir şekilde konuşurken yine ortaya cıkıyor. Netice itibarıyla vatandaşı tehdit ederek, vatandaşı sindirerek siyaset yapma arzusu orada kendini tutamıyor ve tezahur ediyor. "
Celik, kendilerinin de tehdit siyasetine karşı, siyasetin her alanı ve zemininde mucadele etmeyi surdureceklerinin altını cizdi.
"Kendilerini siyaset ustu gordukleri vesayet zamanları, kendilerini her turlu siyasi yapının ustunde, nihai karar verici olarak gordukleri o statuko sona ermiştir." ifadesini kullanan Celik, memleketin sahibinin millet olduğunu belirtti.
Omer Celik, "Millet ne derse o olur. Hepimizin patronu vatandaşlarımızdır. Dolayısıyla vatandaşının soylediği sozu bir tehdit unsuru haline getirmek, vatandaşı hedef haline getirmek, demokratik siyasi kulturde olmaması gereken bir şey. Bunu yapanların, siyasi ahlaktan ya da siyasi kutuplaşmadan bahsetmeye hic hakları yok cunku cok daha maalesef zehirli bir dil kullanıyorlar. " değerlendirmesini yaptı.
"Turk hariciye teşkilatımız, gurur duyduğumuz bir teşkilattır"
Omer Celik, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Dış politikada, Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakıldığı ve dış politikaya Cumhurbaşkanlığından yon verildiği yonundeki eleştirilere ilişkin değerlendirmesi sorulan Celik, Turk hariciye geleneğinin dunyadaki 3-5 ekolden biri olduğunu ve bu geleneğin herhangi bir Dışişleri Bakanlığı organizasyonuna değil buyuk bir hariciye ekolune dayandığını soyledi.
Dunyanın her yerindeki buyukelci veya diplomatların, goruşlerini aşağıdan yukarıya doğru şekillendirdiğini belirten Celik, şunları kaydetti:
"Netice itibarıyla Dışişleri Bakanına, oradan kabineye ve cumhurbaşkanlığı makamına doğru karar şekillenir. Ama son olarak demokrasilerde karar siyasidir. Biz ilk iktidara geldiğimizde, şoyle bir şey vardı, mesela derlerdi ki 'Kıbrıs meselesi siyaset ustudur, burada verilmiş kararlar var, siz bir şey soyleyemezsiniz' ya da Ortadoğu'da bir karar alacaksınız, 'devletimizin Ortadoğu'ya dair politikası bellidir, Ortadoğu ile ilgili politika değişikliği olmaz' vesaire. Bunlar tabii siyaseti vesayet altına almaya calışan, iktidarlar değişse de burokratik siyaseti, secilmiş siyasetin yerine koymaya calışan yaklaşımlardı. Tabii ki Turkiye kendi diplomatlarının, bu ozel, dunyadaki bir ekolu oluşturmuş bu diplomatların birikiminden faydalanmayacak da nereden faydalanacak?
Şimdi oyle bir şey yapıyorlar ki sanki 'AK Parti, siyasetciler ile Turk diplomatlar arasında bir celişki, bir catışma, bir tenakuz varmış ve burada bir gerilim alanı oluşuyormuş da onlar devlet geleneğine sahip cıkıyormuş, biz de bu devlet geleneği ile kavga ediyormuşuz' gibi... Tam tersine Turk hariciyesini, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı doneminde, Cumhurbaşkanlığı doneminde guclendirmek, diplomatlarımızı dunyada etkili aktorler haline getirmek, uluslararası kuruluşlarda temsillerini arttırmak, ozellikle de kadın diplomatlarımızın sayısını artırmak, buyukelciliklerimizin sayısını artırmak, Afrika vizyonu ortaya koymak, Latin Amerika vizyonu gercekleştirmek konusunda cok devrimci adımlar atılmıştır. Turk hariciyesinin kendisini tam olarak ifade edebileceği, ifade kanalları, yapılar oluşturulmuştur."
Celik, AK Parti iktidarları doneminde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatları ile kardeş ulkelerdeki tum grupları, halkları kapsayacak, kucaklayacak şekilde, diplomasi yurutulduğunu belirterek, donemlerinin Turk diplomasi aklının, siyasi olarak en yetkin bicimde calıştırıldığı donem olduğunu soyledi.
Diplomatlarla ve hariciye geleneğiyle gurur duyduklarını vurgulayan Celik, şoyle devam etti:
"Şunu soyluyorlar, 'Bazen siyasilerden buyukelci atanıyor'. Turkiye demokratik bir cumhuriyet, burokratik bir cumhuriyet değil. Tabii siyasi irade siyasilerden de atar, iş adamını da atayabilir, Turk diplomatlarından da faydalanabilir ama bu hariciyenin yapısının bozulması anlamına gelmiyor. Bir de 'biz iktidarı devralacağız' vesaire denince Dışişleri Bakanımız 'Nasıl alacaksınız, ortada secim yok' gibi bir şey soyledi, şimdi ona vesayetci ya da darbeci diyorlar. Halbuki Dışişleri Bakanımız Mevlut kardeşim, o darbecilere, vesayet peşinde koşanlara cevap veriyor. Turk hariciye teşkilatımız, gurur duyduğumuz bir teşkilattır, dunya capında gozumuz kulağımız, Turkiye Cumhuriyetinin cıkarlarını, hak ve menfaatlerini korumak icin temsilcilerimizdir. Genel itibarıyla son derece verimli calışıyorlar. Onlara da siyasi irade sahip cıkmaktadır. Bu yaklaşımların, kaleme alınış biciminin bile bu muhalefet partilerindeki hangi buyukelci kokenli milletvekilleri tarafından alındığını tahmin edebilirim. Dolayısıyla siyasi irade ile burokrasiyi catıştırmak gibi bir yaklaşım sağlıklı bir yaklaşım değil."
(Surecek)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Yıldız Aktaş