İnsanoğlunun en guclu ve coşkulu ruh hallerinden olan aşkın norolojik temellerini araştıran norologlar, bu sevgi ve arzunun yoğunluğunu olctuler. Aşkın, beyinde muhakeme yeteneğini calıştıran bolumu etkisiz hale getirdiği, beyindeki kimyasallardan serotoninin Âşıklarda ve saplantılı kişilik bozukluğu olanlarda aynı seviyede olduğu belirlendi. Londra Universitesi norobiyoloji profesorlerinden Semir Zeki, fonksiyonel MRI kullanarak yaptığı araştırmada, 17 kişiye once sevdiği kişinin, ardından da arkadaşlarının fotoğrafları A gosterilerek, serebral kan akışları izlendi. Araştırmada insana muthiş mutluluk ve haz veren aşkın, kişilerdeki "muhakeme yeteneğini yitirdiği" ve "saplantılı kişilik bozukluğuna" olduğu ortaya cıktı. raştırmaya gore aşk, beyinde guven, inanc, haz duyma ve odullendirme fonksiyonlarını etkinleştiriyor. Âşık olanlarda oksitosin ve vazopressin maddeleri fazla salgılanıyor ve bu da karşıdaki kişiye olan bağlılığı artırıyor. Tek eşli kadın ya da erkeklerde daha cok oksitoksin salgılanıyor. Âşıkken dopamin ve norepinefrin artıyor. Dopamin motivasyon artışına, mutluluk, heyecan, uykusuzluk, kalp carpıntısı ve nefes darlığına neden oluyor. Norepinefrin de heyecan ve enerji duzeyini artırırken, uyku ve iştahı kacırıyor.
Aşk, insan beyninde muhakeme ve yargılama yapan bolumleri de etkisiz hale getiriyor. Âşık olan kişiler, sevdiklerine karşı muhakeme yeteneğini kaybediyor. "Âşıkken tamamen kor oluyor" ve Âşık olunan kişinin olumsuzlukları beynin bu bolgelerinin calışmaması nedeniyle gorulemiyor. Semir Zeki, "Aşk bir hastalık; ama tedavi etmeye gerek yok. Hayatınız boyu devam etmesini istediğiniz bir hastalık. Arzu edilen bir felaket." diyor. Kadınların psikolojik acıdan erkeklere oranla cok guclu olduğunu ifade eden Zeki, kadınların aşkının daha uzun surduğunu, ancak vazgectikten sonra da daha kolay unuttuklarını soyluyor.
Beynin 'zihin teorisi' olarak adlandırılan ve başkalarıyla farklılıklarını ortaya koyan mekanizması da Âşık olunca devreden cıkıyor. Bu nedenle kişiler Âşık olduklarıyla aralarında bir ayrım yapmıyor ve onu kendisi gibi goruyor.
Ayakları yerden kesiyor!
Araştırma, aşkın, insanları nasıl saplantılı hale getirdiğini de acık şekilde ortaya koyuyor. İnsanların beynindeki kimyasallardan serotonin seviyesi Âşık olanlarda, saplantılı (obsesif kompulsif bozukluğu) kişilerinkiyle aynı seviyede bulunuyor. Aşk bir yandan kişiye huzur ve guven verirken, diğer yandan ayaklarını yerden kesiyor. Beyindeki 'medial insula' bolumu aşkla aktive oluyor. Agresif davranışlarla ilgili bu bolum, Âşık kişilerde calışıyor ve anlaşmazlıkların ustesinden gelmeye yarıyor. Aşk, duygulanım, dikkat, motivasyon ve hafıza ile ilgili beyin alanlarını aktif hale getiriyor. Bu yapıların aktifleşmesi, stresin azalmasına neden oluyor.
Sinir hucreleri arasında hedeflere uygun bağlantıları etkileyen uyarı maddelerinden sinir buyume faktoru de (NGF) aşkın suresini biciyor. Ellerin terlemesine ve heyecanın yukselmesine de sebep olan NGF değeri, tutkulu aşkın ilk zamanlarında yukseliyor. Araştırmada insanın yaratılışı itibarıyla bu tutkuyu surduremediği ortaya cıkıyor ve arzunun şiddetiyle doğru orantılı artan NGF değeri en fazla 3 yıl sonra azalıyor. Prof. Dr. Zeki, "Beyindeki bazı kısımların aktivasyonunu yitirmesine sebep olan aşkın, rasyonel olmadığını" vurguluyor.