Kadınlar, sorunlarını konuşmak, eşlerininse kendilerini dinlemesini isterler. Erkekler ise uzun anlatımlardan sıkılır, yapılacak bir şey varsa bir an once sorunu cozmeyi tercih ederler. Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nden psikolog Şeyma Doğramacı, her iki tarafın da bu yapısal farkı bilerek iletişim kurması gerektiğini belirterek, "Dinlemek, işin en kolayı diye duşunulur ama en zor olanıdır. Yargılamadan anlamak, 'Ay boşver', 'Ne luzum var boyle duşunmeye?' gibi geciştirici ifadeler kullanmamak gerekir" diyor.
Hangi kişilik yapısındaki ciftler sorun daha cok yaşıyor?
Kendi doğrusuna inananlar: Kendi doğrusunu herkes icin tek ve evrensel doğru olarak kabul edenler vardır. Bunlar doğru bildikleri şeyin hicbir zaman sorgulamasını yapmaktan yana değillerdir. Karşı tarafın da haklı bir doğrusu olabileceğine donuk inancları yoktur. Cunku boyle bir şey yoktur onlar icin. Tek bekledikleri, karşı tarafın kendi doğrularına gelmesidir. Karşı taraf bu doğruya gelmediğinde toleranssız ve suclayıcı olurlar. Karşı tarafın farklı biri olduğunu reddettikleri icin beraber yaşam bu kişilerle cok zordur.
İmalı konuşmaktan kacının
Suclayıcı kişilikler: Bu kişiler, olaylar karşısında sorumluluğu kendilerinde gormezler ve başlarına gelen her turlu olumsuzluğu karşı tarafın, kaderin, şehrin, cocuğun, hayatın, komşunun vb. sucu nedeniyle olduğuna inanırlar. Hicbir şeyi cozmek icin uğraşmazlar. 'Zaten karşı taraf sucludur ve o bunu yapmazsa da problem olmaz' bakış acısındadırlar, sorumluluk almazlar.
Duygu ve duşuncelerini ifade etmeyenler: Kadınların 'İletişim kuramıyorum' diye sıklıkla yakındığı gruptur. Onlar ya ikili mesajlar verirler ya olay cıkmasın diye susarlar. Yani aslında yapmak istemedikleri bir şeye karşı taraf alınmasın, kırılmasın, olay cıkarmasın diye tamam derler. Ama iclerinde buyuk bir ofke oluştururlar. Onların bir şeyi yapmak istemediklerini anlamayabilir, bunu gonul rızasıyla gercekleştirdiğini duşunebilirsiniz. O, yıllarca onu ezdiğinize inanabilir.
Peki patlama yaşamıyorlar mı?
Patlama anları, iğne sokmalar, durup dururken 'Nerden cıktı bu huzursuzluk?' diyebileceğiniz anlar olabilir. Cunku bir yerden taviz verip başka bir yerden bunun ofkesini ve kızgınlığını cıkarıyorlardır.
Her evlilikte tartışma ve kavga olması doğal mı?
Tartışmaların olması tabii ki doğal. Fikirler, karşılıklı olarak duşunceler tartışılıyorsa doğal. Ama kişilikler ve kimlikler gundeme geliyor ve bunlar tartışma konusu oluyorsa, ustelik bu kavgaya donuşuyorsa sağlıklı değil. Evlilik ilişkisinde kişilik ve kimlikleri odaklayarak yapılan tartışmalar duygusal boyut taşıdığı icin kavgaya donuşur ve evlilik ilişkisine zararlıdır.
Tartışmaların amacı nedir? Amac sadece fikirlerimizi ortaya atmak olmamalı. Tartışma, karşı tarafı anlamayı, oğrenmeyi ve değişebilmeyi ongoruyorsa anlamlıdır. Sadece kendi fikrimizi ifade etmenin bir yolu olursa, bu sağırlar diyaloğuna donuşur. Evliliğin ilk iki yılı ciftler icin zordur. Evrensel anlamda da bu boyledir. İki ayrı dunyadan gelen insanın farklı yaşam bicimleri olacağı icin bunları tabii ki birbirleriyle tartışarak homojen hale getirmeleri beklenir. Bu tartışma da oğrenmeye ve uyum gostermeye acık olmazsa harmoni oluşamaz.
Tartışmaktan korkmamak gerekiyor o zaman...
Aksine tartışmalı. Yeter ki kişiliklere değil, fikirlere, dinleme ve oğrenmeye donuk olsun. Tartışmak da bir diyalog turu cunku.
Nasıl iyi iletişim kurulabilir?
Dinlemek: En kolayı diye duşunulen ama en zor olanı. Can kulağıyla dinleme olmalı. Yargılamadan anlamak, 'Ay boşver', 'Ne luzum var boyle duşunmeye?' gibi geciştirici ifadeler kullanmamalı. Karşınızdakini dinlerken ne soyleyeceğinizi duşunmeyin. Dinlemek işin en buyuk kısmı ve kritik yonudur. Bazı durumlar vardır yapabileceğiniz bir şey yoktur. Karşı taraf bir heyecanını, uzuntusunu anlatmak istiyordur ve sizden beklentisi de sadece onu dinlemenizdir.
Kendini ifade etmek: Dolaysız, ve net olarak, karşı tarafın kişiliğine saldırmadan ve sadece 'ben' olarak ifade etmek onemli. 'Sen ne zaman benim şekerli kahve istediğimi bildin ki!' yerine 'Ben şekerli kahve istiyorum' demek daha doğru bir dildir. 'Ben' cumleleri ne hissettiğinizi net ortaya koyar.
Uygun zaman: Karşı tarafın da sizi dinlemeye hazır olmasına dikkat edin. Ciftlerin başkalarının onunde birbirlerini iğnelediklerine tanık olursunuz sık sık. Bu ortamlarda bilgi verirler, mesaj verirler. Bu, cok rahatsız edici bir durumdur. Cunku başka zaman birbirlerini dinleyecek konuşacak zaman yaratmazlar. İki tarafın da uzerinde anlaşabileceği, birbirlerini dinlemeye hazır oldukları zamanda konuşulmalı. Karı veya koca yorgun argın eve geldiğinde, hemen cok onemli konuları dinlemeye ve algılamaya hazır olmayabilirler. Bu o konuları anlatan kişinin de konuya saygısızlık ettiği anlamına gelir. Cunku o kişinin duyguları onemliyse ona uygun bir ortam hazırlanmalıdır.
Vucut dili: Oturuşumuz, goz goze bakışımız, mimiklerimizi kullanışımız, karşı tarafı kucumseyici aşağılayıcı bir ifade takınmayışımız, kaşlarımızı catmayışımız cok onemli.
Yargılayıcı olmama: İletişimde amac suclamak olmamalı. HÂkim, savcı değil de iki insanın eşit konumda olduğu, fikirlerini ve duygularını paylaştığı bir iletişim olmalı.
* * * * *
Evlilikte ilk iki yıl boşanma acısından riskli donem
Evlilikte kriz donemleri nelerdir?
Evlililiğin ilk iki yılı: İlk iki yıl birlikteliği, ortak dili oluşturmak adına onemlidir. Bu donemde beraberliklerini olumlu hale getiremeyen ciftlerin boşanma oranları yuksektir. Alışma noktasıdır bu donem. Alışkanlıkların oluşması, karşılıklı beklentilerin telaffuz edilip algılanması gerekir.
Cocuğun doğumu: Tum ciftlerin hayatında bir virajdır ve ciddi duşunulmesi gerekir. Zaten ilk iki yılın kendine has zorlukları var. Cocuğun da kendine has zorlukları olduğuna gore ilk iki yıl icinde hem evlilik hem de cocuk zorlukları artırır. Cunku cocukla birlikte bir duzen değişimi olur. Yaşam şekli değişecektir. Karı-koca rollerine anne-baba rolu eklenecektir. Sorumluluklar artacaktır. Kadınlar anne rolunu fazla benimsedikleri icin eş olma konumunda kocalarıyla sorunlar yaşayabilir.
Cocukların ergenlik donemi: Cocukların kimliklerini bulma savaşı olduğu icin aile sukûnetini ciddi şekilde etkiler. Bu, karı-koca ilişkilerine de yansır. Ciftin o gune kadar biriktirip getirdikleri catlaklar varsa ergenlik donemi cocuğuyla beraber bunlar derinleşir.
Cocukların evden ayrılması: Cocuğun askere gitmesi, evlenmesi, universite icin ayrılması vb. durumlar, anne-babanın aşağı yukarı 45-55 yaş donemlerine denk gelir. Zaten menopoz ve andropozla baş eden kişilerin bir de o gune kadar hayatlarının anlamı olan cocukların birdenbire kendi kanatlarıyla ucmaya başlamalarıyla bir anlamda icine duştukleri yalnızlık, bir anlamda 'Hayatın anlamı ne?'nin tekrar sorgulanması, bir anlamda da cift ilişkisine donuk tekrar gozden gecirmeler olabilir. O gune kadar ilişki yıpranmış ve yollar hafif ayrılmış olabilir. Cocuklar gittikten sonra cift iki yabancı gibi kendilerini bulabilir ve ne yapacakları konusunda terapiden faydalanabilir.
Zamanım az kaldı duşuncesi: Ozveri ve fedakÂrlığın ağır gelmesinden yakınıp ozgur ve sadece kendilerinin istediği gibi yaşama arzuları nedeniyle ciftin ilişkisini gozden gecirmesi gerekebilir.
Bu donemlerde krizi neler buyutur?
Karşı tarafı duymamak.
Kendi fikrinde ve davranışında inat etmek.
Gecmişte halledilmeyen şeyleri her vesileyle tartışmak ve konu ne olursa olsun gundeme getirmek.
Genelleştirici ve suclayıcı soylemlerde bulunmak. 'Sen zaten hep'le başlayan cumleleri fazla kurmak. 'Sen' ve 'hep' cok tipiktir. 'Bir gun olsun bile yapmadın", "hep boylesin' şeklindeki cumleler soruna yol acar. Bu cumleler karşı taraf icin cok kırıcıdır. Cunku kişi haksızlığa uğradığını duşunuyor.
Karşı tarafı borclandıracak ifadeler. 'Ben senin icin neler yaptım', 'Sen de yapsan ne olur' tarzı cumleler.
Ozel konular.
Mutlu evliliğin sırları*******
Kadınca0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Kadınca
- Mutlu evliliğin sırları*******