kadın erkek, ilişkileri nasıl olur, erkek reddelince ne yapar, cinnet gecirme nedenleri hakkında herşey burada



...ne yapar, kimisi kabuğuna cekilir icinde yaşar, kimisi sevdiğine, etrafındakilere zarar verir.






‘REDDEDİLME CİNAYETLERİ’
Erkeğin reddedilme sebebiyle kadını oldurduğu cinayetler (%65) ile kadının erkeği benzer bir sebeplerle oldurduğu cinayetler (%24) arasındaki farklılıklar; erkekte reddedilme hissinin, kadında ise yuz ustu bırakılma hissinin on planda olması gibi gozukuyor. ‘Reddedilme’ cinayetlerinde erkek, daha once hic ilişkisi olmamış bir kadına da, uzun suredir birlikte olduğu ancak artık kendisini istemeyen kadına da ofkesini yoneltebiliyor. Uzun sureli (ortalama 3 yıllık) ilişkilerini bitirmiş ve eski sevgilileri tarafından oldurulmuş kadınlarda, ayrılırken eğitimleri/meslek hayatlarında gelişim cabasında oldukları, başka şehir/ulkeye gitme cabasında oldukları dikkat cekiyor. Erkekler, kadının akrabalarını da hedef alabiliyor.
Kadının, reddedilme sebebiyle erkeği oldurduğu vakalara bakıldığında da, benzer değer yargılarının etkisi gozlenebiliyor. Burada da kadın, daha once birlikte olduğu erkek onu ‘bıraktığında’ veya başka bir kadına yonelerek onu ‘yuz ustu bıraktığında’ cinayet işliyor. Yani, cinayet işleyen erkek ‘erk/guc duygusu kabul edilmediğinde’; kadın ise ‘erk/guc duygusu tarafından bir kenara bırakıldığında’ tetiği cekiyor.
Reddedilmeye aşırı hassasiyetin cinayetle sonuclandığı vakalar psiko-sosyolojik acıdan değerlendirilirse, ‘guc/erk’ duygusundaki zedelenmenin on planda olduğu one surulebilir. Burada değerlendirilmiş vakaların oranına bakıldığında, reddedilmeye daha hassas cinsiyetin erkekler olduğu goruluyor. Bu ‘guc/erk’ duygusu, erkek olmak ile ilgili değildir; kadınlar da bu guc’un sahiplenicisi, besleyicisi olabilir. Bu duygunun hÂkim olduğu bir ailede, erkek cocukta zirve yapan guc/erk duygusunu, ‘o oğlu doğuran’ annesi, ‘hanedanlığın kralicesi’ olan babaanne gibi kadınlar, hatta o ‘soyadına’ ortak olan yakın akrabalar bile paylaşabilir.
Sadece fiziksel gucun hÂkim olduğu (para gucu, ‘soy’ ve ‘isim’ gucu, mevki gucu, silah gucu, sahip olduğu nesnelerin yani ‘kadın’ının/toprağının namusu) aile/kulturlerde, bu guce dışarıdan bir tehdit oluştuğu hissedilirse, bu gucu yeniden sağlamak icin aynı fiziksel araclar devreye girer. Sadece fiziksel aracların guc/erk duygusunu beslemesi, insan (canlı) hayatını onemseyen duyguları, değer yargılarını devre dışı bırakır. ‘İnsan hayatı onemlidir, başkalarına zarar vererek hakkını arayamazsın’ gibi bir değer yargısı (superego) ve bu yargıyla oluşan vicdan duygusu, sadece fiziksel guc/erk duygusundan beslenen bir birey/aile/kulturde korelir. Sadece kendi ‘hanedanlığının’ uyesi olarak gorduğu (veya bu hanedanlıktaki rolune ‘fiziksel’ bir değer bictiği) kişilerin isteklerini onemser. Ancak sadece fiziksel guc/erk duygusundan beslenen birey/aile/kultur, ‘samimi uzuntu’ hissi duyamaz; sadece ‘kendisinden’ olarak gorduklerine, carpık bir şekilde vicdan/uzulme/merhamet duygusu geliştirebilir. ‘Kendisinden’ olarak gorduklerinin yıkıcılığını ve ‘diğerlerinin’ gorduğu zararı hafife alır, geciştirir, gormezden gelir. Belli sebepler one surerek tehdit oluşturduğundan ‘şuphe duyduğu’ ulkeleri işgale giden ‘buyuk guc’ ulkelerin ‘legal teror’u, ‘klasik teror’, tore cinayetleri veya Mardin’de son yaşanan olay, benzer bir mekanizmadan besleniyor gibi gozukmektedir. ‘İstediğimi almazsam oldururum, zarar gorursem oldururum, hakkım ciğnenirse oldururum, kimliğimle/hakkımın yenmesiyle/namusumla ilgili konularda ‘şuphe duyarsam’ oldururum ve zedelenmiş erk/guc duygumu yeniden beslerim’.
Sadece fiziksel gucten beslenen birey/aile/kultur kimliği, hicbir zaman ‘doyamaz, emin olamaz, tatmin olamaz’. Bir yerden para-mevki-silah-kas-mevki gucuyle (yani fiziksel araclarla) ‘guc’ duygusunu gecici olarak doyururken, mutlaka yeni tehditler hisseder ve ‘guc/erk’ duygusu icin fiziksel aracları yeniden devreye sokar.

Erk/guc duygusu, hic olmaması gereken bir duygu olarak duşunulemez. Her cinsiyetin, belli duzeyde erk/guc duygusuna ihtiyacı vardır. Onemli olan, bu duygunun ‘sadece fiziksel araclarla’ tanımlanmamasıdır. Sağlıklı olan, kendi hakkını arayabilecek kadar ‘guc’ duygusu taşırken, insan hayatını, diğerlerinin hayatını onemseyebilmek; ‘vicdan’ duygusunun, ‘zarar verme!’ diyen mekanizmayla butunleşmiş olmasıdır. Bunun icin de, ‘zarar gormekten daha kotusunun ‘zarar vermek’ olduğu’ değer yargısını aktaran rol modellerine/ebeveynlere/liderlere ihtiyac vardır. Aksi, her zaman (benliğe, kimliğe yonelik) yeni ‘zedelenme hisleri’, yeni ‘yıkma etme sebepleri’ uretir; (kendinde hak goren, vicdan yoksunu) yıkıcılık devam eder.