Deyimler, gunluk hayatımızda en cok kullandığımız soz obekleridir. Dilimizde binlerce deyim vardır ve bazılarının anlamları farklı olabiliyor. Peki deyimler ve anlamları nelerdir şimdi haberimizde detaylı şekilde yazalım.
[h=3]DEYİM NEDİR? (TDK'YA GORE)[/h]Turk Dil Kurumu'na gore deyim "Genellikle gercek anlamından az cok ayrı, kendine ozgu bir anlam taşıyan kalıplaşmış soz obeği, tabir." anlamına gelmektedir.

[h=3]DEYİM NE DEMEK?[/h]Deyim, dil biliminde, kavramları, durumları hoşa giden bir anlatımla ya da ozel bir yapı veya soz dizimi icinde belirten ve coğunlukla gercek anlamlarından ayrı anlamlara gelen sozcuklerden oluşan kalıplaşmış sozcuk topluluğu ya da cumledir. İki veya daha cok sozcukten kurulu bir ceşit dil ifadesi olan deyimler, duygu ve duşunceleri dikkati cekecek bicimde anlatan ad, onad, belirtec, yalın ve birleşik eylem gorunuşlu dilsel yapılardır. Ya tam bir tumcedirler ya da bir soz obeğidirler.
[h=3]DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Alfabetik olarak A'dan Z'ye Turkce deyimlere ve anlamlarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
[h=3]A HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Acık kalpli: Samimî, ici temiz, ici dışı bir olan kimse."Komşumuz kadar acık kalpli bir adam gormedim."
Acıktan kazanmak: Ortaya hicbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak."Gunumuz insanı acıktan kazanmayı bir kural hÂline getirdi."
Adını koymak: 1. İsim vermek. "Yeni doğan cocuğun adını Ali koydular."2. Bir şeyin karşılığını veya fiyatını kararlaştırmak."Once adını koyalım da ona gore hareket edelim."
Ağzının tadı kacmak: Rahatı kacmak, huzurunu kaybetmek, bir kimsenin kurulu dirliği, duzenliği bozulmak."Şu vızır vızır işleyen yol burdan gecince ağzımızın tadı kactı."
Ahı tutmak: Zulum gorenin bedduasının yerini bulup gercekleşmesi."Ahım bir tutarsa dunyanın kac bucak olduğunu gorecek o."
Acık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; duşunduğunu olduğu gibi soyleyebilen kimse."Bu toplumun acık fikirli insanlara duyduğu ihtiyac, bugun daha fazladır."
Acık vermek: 1. Geliri, giderini karşılamamak."Maaşımız yetmeyecek bu ay, galiba acık vereceğiz."2. Ortaya cıkmaması gereken şeyi farkında olmadan belli etmek."Dikkat et de duşmanlarına acık verme."
Ahmak ıslatan: İnce ince yağan yağmur, cisenti."Boyle yurumeye devam edersek bu ahmak ıslatan iliklerimize işleyecek."
Ağır başlı: Ciddî, olgun, hareketlerinde olculu, işlerini duşune taşına yapan kimse."Ağır başlı olmak insana ustun meziyetler kazandırır."
Akan sular durmak: Artık itiraz edilebilecek, karşı durulacak bir nokta kalmamak."Siz Mehmet Ağa`ya gidin, o devreye girdi mi akan sular durur, kolay anlaşırsınız."
Adı cıkmak: Kotu bir şohret kazanmak."Bir kere adı cıkmış, ne yapsa fayda etmiyor, kimse dinlemiyor onu."
Adını vermek: 1. Birinin adını bildirmek. 2. Biri tarafından salık verildiğini gonderildiği kimseye soylemek. "Benim adımı ver ki işlerin cabuk gorulsun."
Adı kalmak: Bir kimse veya şey ortadan kalktıktan, oldukten sonra adı dillerde dolaşır olmak."Birkac yıl sonra İstanbul`da doğal guzelliklerin sadece adı kalacak."
Adam icine cıkmak: Topluluğa karışmak, eşe dosta gitmek, değerli insanların bulunduğu yerlerde olmak ve onlarla goruşmek."Adam icine cıkmayalı uzun zaman oldu."
Adam olmak: 1. Yetişip buyumek, gelişmek, iş guc sahibi olmak."Umarım o da bir gun adamolur."2. Onarılıp işe yarar hÂle gelmek.
Ağırdan almak: Bir işi yapmakta acele etmemek, yavaş davranmak, isteksiz gorunmek."Hic sebep yokken işi ağırdan almanı bir turlu anlamıyorum."
Adı karışmak: İyi karşılanmayan bir olayla ilgisinin bulunduğu, o olaya karıştığı soylenmek."Soygun işine Ali`nin de adının karıştığı soyleniyor. Doğru mu?"
Akıl sır ermemek: Bir işin gizli yonlerini, niteliğini, asıl sebebini anlayamamak."Senin bu işi nasıl berbat ettiğine hÂl akıl sır erdiremedim."
Aklına yer etmek: Uygun bulduğu bir duşunce kafasına yerleşmek."Onun sana soyledikleri aklına yer eder inşallah."
Alacağı olsun: "Gunun birinde ondan ocumu alırım" anlamında goz korkutmak icin soylenir.
Ağzı kulaklarına varmak: Cok sevinmek, sevindiği her hÂlinden belli olmak. "Takdirname eline verilince sevincinden ağzı kulaklarına vardı."
Acık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden donebilme imkÂnı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi duşunerek ılımlı davranmak."Bu kadar kesin konuşmayalım, acık kapı bırakalım da iyi duşunebilme fırsatları olsun."
Aklı almamak: 1. Akla uygun gelmemek, inanılacak gibi olmamak. 2. Anlamamak."Şu işleri bir turlu aklım almıyor."
Ağzı laf yapmak: Guzel, inandırıcı soz soyleme yeteneği olmak."Politikacı mı olacaksın, ağzın laf da yapmalı."
Ağzından laf almak (cekmek): Bir kimseyi değişik yollarla ve ustalıkla konuşturup birtakım gizli şeyleri oğrenmek."Boşuna uğraşma, ağzımdan laf alamazsın."
Ağız eğmek: Yalvarmak, hic de lÂyık olmayan birine yuz suyu dokmek. "Olurum de ağız eğmem o adama!"
Ağız kalabalığı: Birbirini tutmayan, gereksiz, konu dışı sozler."Asıl meseleyi ağız kalabalığı ile ort bas edip kacamazsın!"
Acık konuşmak: Gerceği sakınmadan, cekinmeden soylemek."Daima acık konuşan insanları severim."
[h=3]B HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Bağrı yanık: Cok acı cekmiş; dert, sıkıntı, darlık, kahır gormuş; yaslı."Nice bağrı yanık insanlar yaşamış bu topraklarda."
Balık kavağa cıkınca: Gercekleşmesi mumkun olmayacak işleri anlatmak icin kullanılır."O kız, o cocukla ancak balık kavağa cıkınca evlenir."
Baltayı taşa vurmak: Bilmeyerek karşısındakini kıracak soz soylemek, pot kırmak."Baltayı taşa vurunca oyle utandı ki sormayın gitsin."
Barut kesilmek: Cok ofkelenmek, kızmak, sinirlenmek."Elektriği bağlanmayan adam barut kesilmiş, etrafa bağırıp duruyordu."
Baş aşağı gitmek: Surekli kotuleşmek, zarar gormek."Baş aşağı giden işlerinin onunu alamadı bir turlu."
Bağrına basmak: 1. Kucaklamak, kolları ile sararak goğsune yaslamak. 2. Birini gozetip kayırmak, koruyup yetiştirmek."Amcası, yeğenini bağrına basmakta gecikmedi."
Bağrını delmek: İcine işlemek, pek dokunmak, dertli olmasına yol acmak."Yurdundan kovulması, şairin bağrını deldi."
Bastığı yeri bilmemek: 1. Cok fazla sevinmek. 2. Dengesiz hareketlerde bulunmak, durumunu kontrol edememek, şaşkınlıktan nerede olduğunu bilememek."Eşinin olumunden sonra bastığı yeri bilmez bir adam oldu."
Başı dik gezmek: Utanılacak bir durumu olmadan, onurlu şekilde toplumda yer almak."Başı dik gezen insanları sevmemek elde değil."
Başının etini yemek: Surekli olarak, bıktırıncaya kadar, ısrarla birinden bir şey istemek; bu sebeple onu rahatsız edip uzmek."Tamam kızım, alacağız o oyuncağı, yeter başımın etini yediğin!"
Bereket versin: 1. "Allah size bol kazanc versin" anlamında iyi dilek sozu. 2. Cok şukur ki iyi ki (hoşnutluk anlatır)."Bereket versin ki ona bir şey olmamış."
Beyninden vurulmuşa donmek: Umulmadık, beklenmedik bir olay karşısında şaşkınlığa duşmek, duşunce yeteneğini yitirir gibi olmak."Adamı karşısında gorunce beyninden vurulmuşa dondu."
Bir deri bir kemik kalmak: Cok zayıflamak, kilo kaybına uğramak."Zavallı cocuk, bu illete yakalanalı beri bir deri bir kemik kaldı."
Bal alacak ciceği bilmek: Cıkar sağlanacak yeri veya şeyi bulmak, bu konuda nasıl hareket edileceğini bilmek."Onun bal alacak ciceği bilmede ustune yoktur."
Baş cekmek: On ayak olmak, onculuk etmek."Hayatı boyunca baş ceken bir adam olarak yaşadı."
Başına bir hÂl gelmek: Buyuk, icinden cıkılması zor gucluklerle karşılaşmak; kotu duruma duşmek."Gece gitme, başına bir hÂl gelir diye korkuyorum."
Başını alıp gitmek: Nereye gideceğini bildirmeden, izin almadan gitmek."İcine duştuğu sıkıntıdan kurtulamayan adam başını alıp gitti."
Baş vermek: 1. İnandığı bir şey uğrunda olmek, canını vermek. 2. Belirmek, kimi bitkilerin başak tutmaya başlaması."Ektiğimiz buğdaylar baş vermeye başladı."
Benzi atmak: Bir sebepten oturu ansızın yuzunun rengi sararmak, solmak."Askerleri karşısında gorunce benzi attı."
Bal dok yala : Her taraf temiz, her taraf dikkat cekecek kadar temiz.
Bir ayağı cukurda olmak: Cok yaşlanmış olmak, yaşayacak cok az zamanı kalmış olmak."Dedemin bir ayağı cukurda, onu uzmeyin artık."
Bir hoşluğu olmak: Rahatsız, neşesiz olmak."O şiddetli kazayı gorunce bir hoş oldum."
Boğaz kavgası: Yaşamak icin, gecinebilmek icin yapılan didinme, uğraş."Hemen butun insanlar boğaz kavgasının icinde kaybolmuş durumdalar."
Baş utulemek : Dırdır ederek kişiyi huzursuz etmek.
[h=3]C-C HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Cam devirmek: Farkında olmadan karşısındakini kıracak ya da kotu bir sonuca yol acacak soz soylemek, davranışta bulunmak."Onun da cam devirmede ustune yok hani."
Cami yıkılmış ama mihrap yerinde : Kadınlar icin kullanılır. Yaşlandığı halde guzelliğini kaybetmemiş, hala alımlı.
Cumbur cemaat: Topluca, hep birden."Halamlara cumbur cemaat gitmeye karar verdik."
Can kulağı ile dinlemek : Aşırı bir dikkat ile dinlemek.
Canına değmek: 1. Cok hoşlanmak, yararına yapılan işten oturu cok sevinmek. 2. Ruhu şad olmak."Buyukannenin canına değsin, ikramın bizi oldukca sevindirdi"
Carşamba pazarı: Her şeyi acıkta olan, karmakarışık yer."Etrafı carşamba pazarı gibi yapmış cocuklar."
Cebi delik : Cebinde para bulunmayan. Para tutmayan.
Canını dişine takmak: Buyuk sıkıntıları, tehlikeleri goze alarak bir işi başarmaya calışmak."Canını dişine takıp koca kayayı parcalamaya devam etti."
Calmadan Oynamak : Cok neşeli olmak, neşesini hareketleri ile belli etmek.
Cam devirmek : Karşısındakini uzecek, kıracak bir soz soylemek.
Cana can katmak: İnsanda yaşama sevincini artırmak; insana neşe, heves ve ic gucu vermek."Ah o cana can katan yaylaya bir daha cıkabilsem."
Can duşmanı: Oldurmeyi bile duşunen, aşırı kin ve duşmanlık besleyen, dost olmayan."Can duşmanları etrafında cirit atıyorlardı."
Cetele tutmak: Hesap tutmak amacı ile bir yere cizgiler cekmek."Ahmet amca, veresiye verdiği mallar icin cetele tutmaktan usanmıştı."
Can alacak yer (nokta): Bir şeyin en onemli yeri, en temelli noktası."Meselenin can alıcı noktasına bir turlu ulaşamadık."
Can vermek: 1. Olmek. 2. Ruha guc vermek, yaşar duruma getirmek. 3. Bir şeyi cok ister olmak."Adam bir kurşunda can verdi."
Camur atmak : İftira etmek.
Ciğeri beş para etmemek: Değersiz, kendisine guvenilmez, korkak, aşağılık (bir kimse olmak)."Bırak, ondan soz etme bana, ciğeri beş para etmez adamlarla işim yok."
Cıkmaza girmek: Cozumlenemeyecek, icinden cıkılamayacak bir duruma duşmek."İşler, hic ummadıkları bir anda cıkmaza girdi."
Ciğlik etmek: İnsana yakışmayan; olgunluğa, yaşa uygun duşmeyen yersiz ve kaba davranışlarda bulunmak."Bir ciğlik edip de toplantıyı berbat edecek diye odum kopuyor."
Cileden cıkmak: 1. Cok ofkelenmek, olan bitenler karşısında dayanıklılığı kalmayıp taşkınlık gostermek. 2. Cile suresini bitirmek."Ben cileden cıkmadan cabuk terk edin burayı."
Cok gormek: 1. Esirgemek, bir kimseyi o şeye değer bulmamak. 2. Bir kimsenin yaptığını, davranışını yadırgamak."Gel, cok gorme bana bu işi."
Curuk tahtaya basmak: Tedbirsiz hareket edip, kotu sonuclanacak bir işe girişmek."Allah kimseyi curuk tahtaya bastırmasın."
[h=3]D HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Dal budak salmak: 1. Karmaşık bicimde yayılıp genişlemek. 2. Soy ya da dostluk yonunden genişleyip yayılmak."Bu mesele daha fazla dal budak salmadan hemen halledilmeli."
Dallanıp budaklanmak: Genişleyip yayılmak, gittikce buyuyerek karışık bir durum almak."İşi dallandırıp budaklandırmada ustune yok hani!"
Dalavere cevirmek: Yalan, dolan ve hile ile kotu bir iş yapmak; duzen kurarak gizlice başkasını aldatmak."Yine bir dalavere cevirmesin bu adam!"
Dumen kırmak: Yon değiştirmek anlamına gelmektedir.
Duşman kesilmek: Duşman olmak, duşman gibi gorunup tavır almak."Yalnız benim değil, butun ailenin duşmanı kesilmişti."
Diline pelesenk etmek: Bir sozu her zaman, yerli yersiz tekrarlamak."Şey sozunu diline pelesenk etmişsin, her cumlenin başında kullanıyorsun."
Dara duşmek: 1. Paraca sıkıntıya uğramak. 2. Sıkıntılı, tehlikeli bir durumla karşılaşmak."İyice dara duştuk, gecinmekte gucluk cekiyoruz."
Defterden silmek: İlişkisini kesmek, yok saymak, adını anmaz olmak, unutmak."Ali'yi defterden iyice sildim."
Darda kalmak: 1. Zor duruma duşmek. 2. Paraca sıkıntı cekmek."Oğretmeninin karşısında darda kalmak istemeyen Ahmet, odevini yapmayı hic ihmal etmezdi."
Demir atmak: 1. Capasını denize atmak. 2. Bir yerde uzun sure kalmak."Gemiler fırtına başlayınca koya girip demir attılar."
Dikine gitmek: İnatcılık etmek, bildiğini yapmaya calışmak, kimsenin uyarısına kulak asmamak."Biraz daha dikine giderse başına buyuk bir bela gelecek bu cocuğun."
Dile duşmek: Hakkında dedikodu yapılmak."Allah kimseyi dile duşurmesin, kadıncağız sokağa cıkamaz oldu."
Dolap cevirmek: Hile, duzen ve dalavere ile iş yapmak."Yine ne dolap ceviriyor acaba?"
Dort başı mamur: Her yanı bakımlı, elverişli, guzel, tam istenildiği gibi."Alırsam dort başı mamur bir ev alacağım."
Dingonun ahırı: Gireni cıkanı cok olan ,kimin gelip gittiği belli olmayan yer. "Herkes istediği saatte gelip gidemez bu eve, dingonun ahırı mı burası!"
Dişini sıkmak: Darlığa, sıkıntıya dayanmak; her turlu zorluğa katlanmak."Biraz daha dişini sıkmalısın, inşallah yakında rahata kavuşacağız."
Dile kolay: Soylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması cok guc."Evet, dile kolay, haydi yap da gorelim."
Dilinde tuy bitmek: Sık sık soylemekten bıkmak, usanmak."Size soyleye soyleye dilimde tuy bitti."
[h=3]E HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]EfkÂr dağıtmak: Sıkıntıyı gidermek, uzuntuyu yok etmeye calışmak."Sahile efkÂr dağıtmak icin inmiş olmalı."
Ekmeğinden etmek: İşinden cıkarmak veya atmak."Adamı durup dururken ekmeğinden ettiler."
Ekmeğini kazanmak: Gecimini temin edecek, ihtiyaclarını karşılayacak parayı kazanmak."Kaygılanma, ekmeğini kazanmasını bilir o."
Ekmek parası: Kazanc, gecinmek icin kazanılan para."Ekmek parası kolay kolay kazanılmıyor."
El basmak: Yemin etmek, kutsal bir şey uzerine el koyarak ant icmek."Kur`Ân`a el basarım ki bu işi ben yapmadım."
Elden duşme: Az kullanılmış."Elden duşme bir araba aldı."
Elden gitmek: Bir şeyi yitirmek, ondan yoksun kalmak."Butun mal mulk bir hic uğruna elden gitti."
Ele gecirmek: Sahip olmak, kacan bir kimseyi yakalamak."Şu toprak parcasını da ele gecirdik mi işimiz tamam demektir."
Eli acık: Comert, cok para harcayan, sakınmadan para verebilen."Eli acık olan insanları severim."
Eli boş donmek: Umduğunu alamadan geri donmek."Eli boş doneceği hic aklıma gelmezdi."
Elini cabuk tutmak: Hızlı davranmak, acele etmek."Elimizi cabuk tutup şu komuru yağmura yakalanmadan taşıyalım."
Eli uzun: Hırsız, fırsat buldukca bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan.
El kadar: Kucuk, kucucuk."El kadar cocuk işime karışamaz benim."
Emir kulu: Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse."Emir kulu olmak o kadar da kolay değil."
Eski camlar bardak oldu: Devir değişti, eski durumların, tutumların bir onemi kalmadı.
Etekleri zil calmak: Cok sevinmek, işler yolunda olmak."Yazılı sınavı umduğundan iyi gecen Halit`in etekleri zil calıyordu."
Et tırnak olmak: Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmamak.
[h=3]F HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Felsefe yapmak: Olayların sebep ve sonucları uzerine kendince birtakım soyut duşunceler ileri surmek.
Fermanlı deli: Deli olduğu herkesce bilinen, zır deli."Halk bu ulkeyi fermanlı delilerin eline bırakmayacaktır."
Fikir vermek: 1. Bir konuda duşuncesini bildirmek. 2. Bir konuda yol gosterici bilgi edinmek."Nasıl yapmalıyım? Bana biraz fikir versenize."
Fikir yurutmek: Bir konu uzerinde kendi duşuncesini soylemek, tahminlerde bulunmak."Bu konuda fikir yurutmek işime gelmiyor."
Fink atmak: Hicbir şeye aldırmadan gonlunce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak.
Forsu kalmamak: Sozu gecmez olmak; bir konuda saygınlığı, gucu kalmamak."Adamları arasında da forsu kalmayacak onun."
Foyası meydana cıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kotu niteliği, kusuru ortaya cıkmak."Yakında onun da diğerleri gibi foyası meydana cıkacak."
[h=3]G HARFİ İLE BAŞLAYAN DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Gazel okumak: 1. Gazel soylemek. 2. Kandırmak ve oyalamak icin boş sozler soylemek."Boşuna gazel okuma, kandıramazsın beni!"
Gel keyfim gel: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır.
Geri basmak: Geri geri gitmek."Heyecanlanınca geri basmaya başladı."
Gozunu acmak: 1. Uyanık, dikkatli olmak. 2. Birisine bilgiler vererek goruşunu genişletmek."Gozunu ac, işini kimseye kaptırma."
Gozu tok: Elinde imkÂnlar olsun olmasın, mal-mulk veya paraya duşkun olmayan, comert."O mu? Gozu tok bir insandır, inanın."
Gunahını vermez: "Cok cimri, eli sıkı, hasis" kimselerin durumunu anlatmak icin kullanılır.
Geri kafalı: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu.
Gına gelmek: Usanmak, bıkmak."Bu işten gına geldi artık."
Gırtlak gırtlağa gelmek: Kıyasıya dovuşmek ya da dovecek hÂle gelmek."Komşumla gırtlak gırtlağa gelecektik az kalsın."
Goğsu kabarmak: İftihar etmek, ovunc duymak."Senin başarılarınla goğsum kabarıyor oğlum."
Gonlu bol: Yeterli imkÂnlardan mahrum olmasına rağmen eli acık davranan, comert.
Gonulden cıkarmak: Anmaz ve sevmez olmak."Onu gonlunden cıkarmışsın anlaşılan."
Gununu gun etmek: Eline gecen imkÂnları değerlendirmek, hicbir şeyi dert edinmeyip hoşca vakit gecirmek."Gununu gun eden yoneticilerden kurtulacağımız gunler yakındır."
Govde gosterisi: Belli bir amac icin guclerini birleştiren kalabalıkların yaptıkları gosteri."Muhalefet partisi buyuk bir govde gosterisi yaptı."
Goz boyamak: Gosterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi gostermek, kandırmak, yanıltmak.
Gozden duşmek: Kendisine daha once duyulan sevgi ve ilgiyi kaybetmek."Eskisi gibi top oynayamayan Ali bir senede gozden duştu."
Gozu ac: Ac gozlu, doymak bilmeyen, gerektiğinden fazlasını isteyen."Gozu ac insanlar topluma huzur vermezler."
Gozu doymak: Cok istenen bir şeye kavuşup, artık istemez duruma gelmek."Sanırım şimdi gozun doymuştur, daha istemezsin artık."
Goze girmek: Yetenekleri ve davranışları ile cevresinde, bulunduğu yerde sevgi ve guven kazanmak."Kısa zamanda goze girmeyi başardı."
Goz kararı: Gozle oranlanarak belirtilen miktar, gozle yapılan olcme ya da oranlama."Kumaşı goz kararı olcup verdi."
Gozleri fal taşı gibi acılmak: Hayret, şaşkınlık ve ofke gibi sebeplerle gozleri iri iri acılmış olmak.
....
...
..
.
TURKCE DEYİMLER VE ANLAMLARIN TAMAMINA ULAŞMAK İCİN TIKLAYINIZ...
[h=3]KARIŞIK DEYİMLER[/h]- Dipsiz olcek, boş ambar.
- Beş ekmek verdim, hani ya biri?
- Boğazdan duşmek.
- Boğazı cut demiriyle delinmiş olmak.
- Ağlayanın malı gulene hayır etmez.
- Ağılda oğlak doğar, ovada otu biter.
- Ağzı acık ayran delisi.
- Ağzının kalayını vermek.
- Ağzının suyu akmak.
- Ac bırakma hırsız edersin, cok soyleme arsız edersin.
- Ac gezip tok sallanmak.
- Ac mezarı olmaz.
- Acı işletme, toku depretme.
- Allah deldiği boğazı ac koymaz.
- An beni bir kozla (elmayla) o da curuk cıksın.
- Anan sarımsak, baban soğan, nerden cıktın sen oğlan.
- Asil azmaz, bal kokmaz.
- Aş deliye kaldı.
- Aştan artmaz, dişten artar.
- Avratın kotusu kelle pacaya bulgur salar.
- Ayağımın altı cağala, herkes evine dağıla.
- Ayının birkac turkusu vardır o da elma ile armut ustune.
- Balı olan bal yemez mi.
- Bibi bibi tavşanın dibi.
- Canı cekmek.
- Cokelek tartar, boğazımı yırtar.
- Cokelik, yemesek dokerik.
- Dana oldu sut kesildi, inek oldu hep kesildi.
- Boş haral dik durmaz.
- Bu yaştan sonra rafa sehen mi dizeceğim?
- Buğdayı firik der, arpayı kurut der.
- Dut demiş ki beni yiyen kokume donsun.
- Ayrana gidiyor, kuleği ardına tutuyor.
- Ayran yaydım yayık gibi, yağı cıktı oluk gibi.
- Ayranım ekşi olsun sineği Bağdat'tan gelir.
- Az cok deme evinde unun bulunsun, yaş kuru deme evinde odunun bulunsun, kara kuru deme evinde karın bulunsun.
- Bal bal demekle ağız tatlanmaz.
- Kiraz demiş ki beni yiyen copume donsun.
- Duğun benim, canaşı babamın olmasa neye yarar?
- Ekmediğin bostan, yemediğin karpuz.
- İte taş atan da bir, ekmek atan da.
- Kadın tuz der, erkek cız der.
- Karnı zil calmak.
- Kaşıkla verip sapıyla goz cıkarmak.
- Ekmek delisi.
- Ekmek elden, su golden, ye yavrum ye.
- El kazanı ile aş kaynatılmaz.
- Elde yiyen yolda acıkır.
- Gozu doymamak.
- İnsan insanı yeme ile sevmez.
- Kazan taşarsa comcenin hesabı olmaz.
- Tavanın dibini sıyıranın duğununde kar yağar.
- Kalaylı bakır kuflenmez.
- Kalaylı tas, ağrısız baş.
- Kalbur sudan ne getirir?
- Kara keciyi goren ici dolu yağ sanır.
- Karı ekmeği hamam tokmağı.
- Karın kararını bilir.
- Tencere dibin kara, seninki benden kara.
- Tok ağırlaması zordur.
- Tuzu kuru.
- Yediği onunde yemediği ardında olmak.
- Kebabı kızartan kozdur.
- Kışın soba kovanın yazın katığı su olur.
- Kız anadan beller sofra dizmeyi.
- Oğlan babadan beller oba gezmeyi.
- Kız yuku tuz yuku.
- Kurdun kuşun payı.
- Kursak kavurgasını ister.
- Lop lop yemek.
- Nefsi icinde kalmak
- Nefsini korletmek.
- Ocağını tutturmek.
- Okuz oldu, cut yassıldı.
- İnek oldu, hab kesildi.
- Okuz ciftle, ambarı eşle.
- Pisik sirke icmez.
- Pişmiş aşa su katmak.
- Sarımsak icli dışlı.
- Soğan yalnız başlı.
- Sarımsağı gelin etmişler kırk gun kokusu cıkmamış.
- Sofrada elini, sohbette dilini kısa tut.
- Soğanı yiyen bilmez, doğrayan bilir.
- Soğanın yalnızlığına bakma
Sarımsakla icli dışlıdır.
- Yazın başı pişenin kışın aşı pişer.
- Yediği canağa sıcan cinsten olmak.
- Yuzunu it yalasa doyar.
- Şunun calımına bak, evdeki mikiline bak.
- Tası tarağı toplamak.
- Ver ki yiye, ort ki yata.
- Yarımı yemez, butunu bolmez.
[h=3]İNGİLİZCE DEYİMLER VE ANLAMLARI[/h]Get out of hand : Kontrolden cıkmak
Easy does it : Acele etme
Go back to the drawing board : Sil baştan başlamak
Hit the sack : Uyumaya gitmek
It's a piece of cake : Kolay
Miss the boat : Cok gec
Add insult to injury : Bir durumu daha kotu hale getirmek
Pull someone's leg : Birine şaka yapmak
So far so good : Şu ana kadar herşey yolunda
That's the last straw : Sabrım tukendi
Don't beat a dead horse: Boşa kurek cekmek
Once in a blue moon : Cok nadir
Go on a wild goose chase : Amacsızca bir şey yapmak
By the skin of your teeth : Kıl payı
Bolt from the blue : Beklenmedik surpriz
Take a rain check : Bir planı ertelemek
Under the weather : Hasta olmak
Don't cry over spilt milk: Duzeltilemeyecek bir icin yakınmanın faydası yok.
Your guess is as good as mine : Bir fikrim yok
The whole nine yards : Ne var ne yok hepsi
A snowball effect : Cığ etkisi
[h=3]KARIŞIK TURKCE ATASOZLERİ VE DEYİMLER SOZLUĞU[/h]- Gonlu namazda olanın kulağı ezanda olur
- Adam gibi de konuşuyor ama ne dediği anlaşılmıyor
- Akşama pişer sumundur aşı, soğur sabaha karşı
- Kuheylan at, yemin arttırır
- Cingeneler ac kalınca eski duğunlerden bahsederler
- Al asili ser hasırı
- Garip kuşun yuvasını Allah yapar
- Kar eden ar etmez
- Gezen tilki yatan aslandan iyidir
- Akıl bir altın tactır her kafaya uymaz
- Komşu komşunun işine muhtactır
- Oğlan gitti sefere, gitti geldi aynı hergele
- Ağac yaş iken eğilir.
- Uzum uzume baka baka kararır
- Bir sıcrarsın cekirge, iki sıcrarsın cekirge
-Bir yastığa baş koymak
- Bizim ayağımız o kadar da ucuz değil
- Ala keciyi goren ici dolu yağ sanırmış
- Arka gerek arka, kimi utana, kimi korka
- Ayıptır soylemesi
- Basireti bağlanmak
- Başaklamak: Kalan urunleri toplamak
- Başına belayı satın almak
- Başına devlet kuşu konmak
- Bin dereden su getirmek
- Bir cıktı pir cıktı
- Bir deri bir kemik kalmak
- Dışı eli yakar ici beni
- Duluğuna cakmak: Bir işi hoyratca yapmak, zarar vermek
- Ekine girmiş it gibi: Kopek ekin tarlasına girince başaklar burnuna battığı icin kafasını dik tutar. Deyim burnu havalarda olanlar icin kullanılır
- Bizim it size balta getirdi mi?
- Bozuntuya vermemek
- Burnundan kıl aldırmamak
- Cami yıkılmış ama mihrabı yerinde
- Canını sokakta bulmamak
- Cehennemin dibi
- Ciğeri beş para etmemek
- Cinleri ayağa kaldırmak
- Cayı gormeden pacaları sıvamak
- Corbada tuzu bulunmak
- Curuk tahtaya basmak
- Dedesi koruk yemiş, torunun dişi kamaşmış
- Dert bir tane olsa ağlaması kolay olur
- Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez
- Oturduğu yer bayırla sırt, konuştuğu zırtla bırt
- Ekmek Hıdırın, yeyin yeyin kudurun
- Elin vergisi, gonul sevgisi
- Eski kulağı kesiklerden: Deneyimli, bir işi iyi bilenler icin soylenir
- Kuşunu dumuna sallamak: İşini bilmek
- Ne kestin koc ne yedin hic?
- Birlikten dirlik doğar.
- Ne doğrarsan aşına o gelir başına
- Bin bilsen de, bir bilene danış
- Adam dostunu duşmanını tanımalıdır.
- Gun gobeğinize duştu, kalkın
- İte bak yattığı yere bak
- Kanı garrah olmak: Aniden bir zenginliğe kavuşmak
- Kız doğurmamış talih doğurmuş
- Akılsız başın cilesini ayaklar ceker
- Ağlamayan cocuğa meme vermezler
- Akıl yasta değil baştadır
- Komşu komşunun kulune muhtactır.
- Sakla samanı gelir zamanı
- Damlaya damlaya gol olur
- Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur
- Bir elin nesi var, iki elin sesi var
- Okuz s.cmış teker ortasından gecmiş: Birbirinin aynısı anlamında.
- Sallayıp sırtına almak
- Gulme komşuna gelir başına
- Yazın golge hoş, kisin cuval boş
- Allah dağına gore kar verir
- Ateş olmayan yerden duman cıkmaz
- At olur meydan kalır, yiğit olur şan kalır
- Sel gider kum kalır
- Yumuşak atın ciftesi sert olur
- Bağa bak uzum olsun, yemeğe yuzun olsun
- Elden gelen oğun olmaz o da vaktinde bulunmaz
- Kotu komşu, mal sahibi yapar
- Darıldığım dağın odununu yakmam
- İt urur kervan yurur
- Kork… Allah'tan korkmayandan
- Orta tarlanın kunduru buğdayı: Bir kişinin daha belli olması
- Senin aynada gorduğunu ben kerpicte gorurum
- Sumsuklenme: Bir şeyler umit etme
- Tuzdan gelmiş eşek gibi ne yatıyın
- Tuzdan gelmiş eşek gibi yatmak
- Unu cok ama unu yok
- Yarım elma gonul alma
- Evlat aziz, terbiye daha aziz
- Buyuğun yoksa buyuk taşa danış
- Asil azmaz, bal acımaz
- Arif olan sozu aş gibi tadar
- Olurse yer beğensin kalırsa el beğensin
- Doğru duvar yıkılmaz eğri kacar kurtulmaz
- Dinsizin hakkından imansız gelir
- Nodullamak: Bir işi yaptırmak icin baskı kurma
- Kurunun yanında yaş da yanar
- Ac tavuk kendini darı ambarında gorur
- Olurse yer beğensin kalırsa el beğensin
- Anamın aşı derdimin başı
- Elbise yuruyuş para soyleyiş orter
- Delik buyuk yama kucuk
- Dil otu yemiş
- Azdan az gider, coktan cok gider
- Haram yelle duğun elle olur
- Sırrını soyleme dostuna, dostun soyler dostuna
- Dil ustası iş hastası
- Ayağını yorganına gore uzat
- Keskin sirke kupune zarar
- Atla katır doğuşur arada eşek ezilir
- Bulbulun cektiği dilinin belasıdır.
- Mal malumat orter
- Bağı kara uzum olsun, uzumu yemeğe yuzun olsun
- Komşu hakkı Allah hakkıdır
NOT : Sizlerin de bildiği farklı yorelere ait deyimler varsa yorum olarak bize yazabilirsiniz. Şimdiden teşekkur ederiz.