
TBMM himayesinde Ankara Universitesince "Doğu Akdeniz Sorunlarına Hukuki ve Siyasi Yaklaşım ile Turkiye Buyuk Millet Meclisinin Cozumdeki Muhtemel Rolu Sempozyumu" gercekleştirildi.
Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi Oğretim Uyesi Doc. Dr. Cavid Abdullahzade, TBMM Toren Salonu'nda gercekleştirilen sempozyumun "Doğu Akdeniz'de Hukuk ve Siyaset" başlıklı ikinci oturumunda konuştu.
Abdullahzade, deniz hukuku acısından karasuları, kıta sahanlığı ve acık deniz kavramlarının karıştırılmaması gerektiğini ifade ederek "Bir devletin kara parcasıyla birlikte ona bitişik karasuları, o devletin doğal egemenlik alanıdır. Ote yandan kıta sahanlığı ve munhasır ekonomik bolge (MEB) ise devletlerin egemenlik alanı değil, egemenlik yetkilerini kullandığı alandır ve bu yetki devletlere deniz hukuku cercevesinde verilmiş bir haktır. Acık deniz ise seyrusefer, ucuş, bilimsel araştırma, balıkcılık, kablo ve doşeme, suni ada ve tesis kurma hakları da dahil olmak uzere her devlete acıktır." dedi.
Deniz hukuku cercevesinde karasularında bilimsel araştırma, balıkcılık, suni ada ve tesis kurma hakkının yalnızca egemen devlete ait olduğunu belirten Abdullahzade, kıta sahanlığının ise ucuncu devletlere seyrusefer, ucuş, kablo ve boru hattı doşeme hakkı tanıdığını aktardı.
Abdullahzade, Turkiye'nin 1958 ve 1982 tarihli uluslararası deniz hukuku sozleşmelerine taraf olmasa da kıyı devleti olduğu icin doğal olarak kıta sahanlığı hakkına sahip olduğunu dile getirdi.
Turkiye'nin Libya ile gercekleştirdiği deniz yetki anlaşmasının, deniz sınır alanının tespiti ve enerji transferi fırsatı acısından oldukca onemli olduğunu vurgulayan Abdullahzade, "Ancak anlaşma bazı cevrelerde, 'Bu iş bitti, artık bu alanda enerji transferi konusunda soz sahibi biziz' şeklinde değerlendiriliyor ki bu yanlış. Aslında bu konuda mucadele yeni başlıyor cunku araya kıta sahanlığımız girse bile enerji transferine tamamen engel olamıyoruz." dedi.
Abdullahzade, Libya ile yapılan anlaşma sonrası Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (East-Med) projesinin Turkiye'nin kıta sahanlığına duşmuş olduğunu hatırlatarak şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kıta Sahanlığına ilişkin maddelere baktığımızda, kıyı devletinin hakları goz onune alınmak suretiyle diğer devletlerin kablo ve boru doşeme hakları vardır. Ancak hukuki acıdan, doşenen kablo ve boru hattının rotası mutlaka kıyı devletinin iznine tabidir. East-Med projesi ortağı devletlerin boru hattı doşeme hakları vardır ancak nereden gecireceklerini Turkiye ile masaya oturup goruşmek zorundadırlar. Turkiye bu hattı kendi kıta sahanlığından gecirmek istememesi durumunda bunu hukuki temele dayanarak anlatması gerekir. Eğer bu devletler Turkiye ile masaya oturmayı tamamen reddederlerse haklarını kotuye kullanmış olurlar. O zaman Turkiye hattın kendi kıta sahanlığından gecirilmemesini sağlayabilir."
Ankara Universitesi Hukuk Fakultesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Ozen ise sempozyumun "Doğu Akdeniz'de Cozum ve Turkiye Buyuk Millet Meclisi" başlıklı ucuncu oturumunda konuştu.
Ozen, Turkiye'nin kıta sahanlığı dahilindeki tum zenginliklerin Turkiye'ye ait olduğunu anlatarak "Zengin doğalgaz ve petrol rezervlerinin tespit edilmesinden sonra dunyanın en sıcak bolgelerinden biri haline gelen Doğu Akdeniz, Turkiye'nin geleceği acısında da artık hayati bir oneme sahip bulunmaktadır." dedi.
Guney Kıbrıs Rum Kesimi'nin (GKRY), İsrail ve Mısır ile birlikte bolgede bulunan doğalgaz kaynaklarına ozellikle ABD, Fransa ve İtalya gibi buyuk devletlere ait şirketlerin yatırım yapmasının yeni bir uluslararası sorunu ortaya cıkardığına işaret eden Ozen, şunları soyledi:
"Turkiye ile Yunanistan arasında Doğu Akdeniz'in batı sınırında yaşanan ikili gerginlik artık cok taraflı bir boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Turkiye tum kıyı devletleri ulkeleri gibi, Doğu Akdeniz'deki sorunların cozumune ilişkin hakkaniyet cercevesinde siyasi iradeyi ortaya koymaya devam etmektedir. Bu zenginliklerin Turkiye'nin iradesi olmadan, Turkiye'yi hesaba katmadan adil bir cozume kavuşmayacağı acıktır. Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz kaynaklarının kıyı devletleri arasında paylaşılmasında hakkaniyet ilkesi, mutlaka goz onunde bulundurulmalıdır."
Ozen, bolgede en uzun kıyı şeridine sahip ulke olan Turkiye'nin Doğu Akdeniz sorununa cozumun de en belirleyici unsuru olduğunu belirterek "Dolayısıyla Turkiye'nin bolgedeki sismik araştırma ve sondaj faaliyetleri tamamen uluslararası hukuka uygun olarak gercekleşmektedir." dedi.
Turkiye'nin bolgedeki sorunlara her zaman cozum odaklı yaklaşım ortaya koyduğunu kaydeden Ozen, "Buna ornek olarak Akdeniz'de yaşanan duzensiz goc faaliyetlerindeki Turkiye'nin insancıl tutumunu verebiliriz. Turkiye'nin Kuzey Kıbrıs Turk Cumhuriyeti'nin menfaatlerini de goz onunde bulunduran duruşu ise bugune kadar bolge devletlerden maalesef gerekli karşılığı gormemiştir." diye konuştu.
Kaynak: Anadolu Ajansı / Murat Ozgur Guvendik