CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu, "Devlete duyduğum saygı dolayısıyla 'devlet bizi dinliyor' demek istemem. Ama bazı cevreler, yerler, bizi dinliyorlar. Ben bunu gayet iyi biliyorum." dedi.
Kemal Kılıcdaroğlu, parti genel merkezinde, Medyascope canlı yayınına katılarak, gazeteci Ruşen Cakır'ın sorularını yanıtladı.

"Devlet sizi dinliyor mu? Boyle bir iddia dolaşıyor. Ne soylersiniz?" sorusuna Kılıcdaroğlu, "Devlete duyduğum saygı dolayısıyla 'devlet bizi dinliyor' demek istemem. Ama bazı cevreler, yerler, bizi dinliyorlar. Ben bunu gayet iyi biliyorum. Bunu benim soylememe gerek bile yok Erdoğan demişti bir ara, 'Ey Kılıcdaroğlu senin nefes alışını bile biz biliyoruz' diye. Nefes alışımızı zaten biliyorlar, dinliyorlar. Bugunku teknolojik olanaklarla bu mumkun." yanıtını verdi.
Telefonların dinlendiğini herkesin bildiğini, bunu yalanlamanın mantığının olmadığını ileri suren Kılıcdaroğlu, "Hukukun, can ve mal guvenliğinin, demokrasinin olmadığı bir yerde rakibinizi dinlersiniz. Neler konuştuğunu, neler yaptığını dinlersiniz. Servis edersiniz otoriter rejime, otoriter rejim de gereğini yapmak icin mucadele eder." diye konuştu.
"Telefon goruşmelerinizde tedbirler alıyor musunuz?" sorusu uzerine Kılıcdaroğlu, "Gizli kapaklı işler yaptığımız soz konusu değil. Boyle bir şey yok zaten. Ne duşunuyorsak rahatlıkla soyluyoruz. Gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda veya sizin sorduğunuz sorular varsa o cercevede." dedi.
Buyuk bir aile olduklarını, kendi iclerinde konuştuklarını, politikalarını belirlediklerini dile getiren Kılıcdaroğlu, iktidarın bunları onceden oğrenmesi ve buna yonelik farklı politikalar oluşturmasının kendilerini cok ilgilendirmediğini belirtti. Kılıcdaroğlu, CHP'nin konuşmalarını saydam şekilde kamuoyu onunde yaptıklarını kaydetti.
"Mahkemelerde buyuk bir curume var"
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutukluluğuna ilişkin değerlendirmesinin sorulduğu Kılıcdaroğlu, şunları kaydetti:
"Eğer bir kişi 'ben Cumhurbaşkanı adayı olacağım' diye Yuksek Secim Kuruluna başvurur, Yuksek Secim Kurulundaki hakimler yani Yargıtaydan ve Danıştaydan gelen hakimler, 'evet sen cumhurbaşkanı adayı olabilirsin' diye karar verirlerse bu kişi iceride tutulursa hapiste tutulursa bu ulkede demokrasiden soz edilir mi? İnsan haklarından soz edilir mi?
Akıl var, mantık var. Bizim ceza kanunda, tutukluk esas değildir, esas olan insanların tutuksuz yargılanmalarıdır diye acık bir hukum olmasına rağmen, uc bucuk yıldır insan iddianame hazırlanmadan hapiste tutuyorsa siz o ulkede demokrasi vardır, hukuk vardır, hukukun ustunluğu vardır diye duşunebilir misiniz? Eğer Anayasa Mahkemesi kararını alttaki bir mahkeme 'kim oluyor bu Anayasa Mahkemesi ben onun kararına uymam, onun kararı beni bağlamaz' diye karar alıp ve bunu da karar metninde bir anlamda geciriyorsa o ulkede hukukun ustunluğunden demokrasiden soz edilir mi?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yargının bağımsız olduğu acıklamalarında bulunduğunu belirten Kılıcdaroğlu, "Arkasından kurduğu cumle ne? Tehdit ediyor, 'onu kim serbest bırakırsa gosteririm ben ona' diye. Bu ne demektir? Yargıclara goz dağı veriyor. Kimin aracılığıyla gozdağı veriyor? Hakimler Savcılar Kurulu aracılığıyla." ifadelerini kullandı.
Mahkemelerde, Adalet Bakanlığında buyuk bir curume olduğunu iddia eden Kılıcdaroğlu, Turkiye'de adaletin olduğunu kimsenin kabul etmediğini ileri surdu.
Yargıtay Başkanının adalete olan guvenin yuzde 30'lar seviyesinde bulunduğunu soylediğini hatırlatan Kılıcdaroğlu, "Yargıtay Başkanı, eğer bunu ifade ediyorsa iktidarın şapkasını cıkarıp onune koyması lazım. 'Ya bu ulke nasıl oldu da 18 yılda bu hale geldi' diye. Bunun uzerinde duruyorlar mı? Durmuyorlar. Lafa gelince 'yargı bağımsız.' Yargı bağımsızsa kardeşim, senin avukatın, Erdoğan'ın avukatı, neler yapıyor bu ulkede?" diye konuştu.
Kılıcdaroğlu, "Garip nokta şu; doğru karar veren veya hukukun ustunluğu ve vicdani kanaatine gore karar veren yargıcın cezalandırılması, saraydan gelen talimat cercevesinde karar veren hakimin ise odullendirilmesi. Aldılar mı? Ne yaptılar? Yargıtay'a uye yaptılar. Kendi iddianamesine İstanbul'da Cumhuriyet Başsavcısı intihal yapıyor, iddianamede yapıyor. Bu intihal acıkca var. İntihal suc mu? Suc. Siz bu kişiyi getirdiniz Yargıtaya uye yaptınız." dedi.
"Hukuk olsa tahliye olması lazım"
"Osman Kavala'nın tahliye olmasının mumkun olduğunu duşunuyor musunuz?" sorusu uzerine Kılıcdaroğlu, "Hukuk olsa tahliye olması lazım. Hukuk olmadığı icin Erdoğan'ın isteği uzerine iceride kalıyor. Anayasa Mahkemesi kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, duşunun, tahliye ettiler. Eşyalarını topladı dışarı cıkacak, aynı dosyadan tekrar bir dava actılar, tekrar iddianame, tekrar tutuklama kararı, iceride kaldı." cevabını verdi.
Kılıcdaroğlu, "Butce konuşmasına belli ki uzun sureli hazırlanmışsınız. Burada sanki 'Kılıcdaroğlu, soylem değişikliğine gidiyor gibi bir intiba var.' Doğru mudur?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Soylem değişikliği yok aslında. Yani oteden beri soylediklerimizi orada da soyledik. Butce konuşmasında butce uzerinde konuşmadım, AK Partili milletvekillerinin vicdanına seslendim. Siz kalkıyorsunuz butun bu hukuksuzluklar varken el kaldırıyorsunuz. Aklını kiraya veren bir insanın, aklını kullanmayan bir insanın parlamentoda olmaması lazım. Eğer vicdani olarak siz el kaldırmamanız gerekirken el kaldırıyorsanız kendinizi bir sorgulamanız gerekiyor. Onların vicdanına, adalet duygusuna seslenmeye calıştım. Kızanlar oldu. Kızıyorlar cunku onlar da aslında vicdan azabı cekiyorlar. Soylediklerimin tamamı doğru mu? Tamamı doğru, yuzde 100 doğru."
Beşiktaş saldırısı sonrası şehit ailesine bağlanan maaşın miktarını dile getirdiğine işaret eden Kılıcdaroğlu, "İtiraz ettiler. Malatya milletvekili. 'Eğer bu rakamı' dedim 'ben kanıtlarsam sen ayrılacak mısın?' Ondan cevap bekliyorum. Kanıtladık onu. Şimdi aldığı aylık da 190 lira olmuş, arada gecen zamlar da var. Bizim soylediklerimize guvenmiyorlar, Erdoğan'ın soylediklerine guveniyorlar. Oysa biz belgeli, dokumanlı konuşuyoruz." dedi.
Kılıcdaroğlu, saldırıda 40'ı polis 47 kişinin şehit olduğunu, 52 milyon lira para toplandığını belirterek, paraların nerede olduğunu ve neden verilmediğini sordu.
İlk secimde iktidarın değişeceği, "gidecekleri" yonundeki soylemlerinin hatırlatılması uzerine Kılıcdaroğlu, şunları kaydetti:
"Ben kinle intikamla hareket eden bir insan değilim. Devlet yonetiminde kin, intikam olmaz devletin yonetiminde adalet, hukuk olur. Hukuk icinde bir şey yapacaksanız hukuk icinde yapacaksınız. Eğer siz, kinle ofkeyle intikam duygusuyla yola cıkarsanız bunlardan bir farkınız kalmaz. Bizim bunlardan temel olan farkımız ne? Temel farkımız şu; biz kin gutmeyiz. Yunus'un kulturudur aslında bu. İntikam duygusu bizde yoktur. Neden intikam alacaksınız? Ama bir adaletsizlik varsa tuyu bitmemiş yetimin hakkı yenmişse bunu araştırmak da bizim gorevimizdir."
İntikam duygusuyla hareket edildiğinde devletin yıpratılacağını, adalet kurumunun da yok edileceğini ifade eden Kılıcdaroğlu, kesinlikle boyle bir duşuncelerinin olmadığını vurguladı.
"Biz guclendirilmiş parlamenter sistem istiyoruz"
"Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?" sorusuna Kılıcdaroğlu, "Bana gore sorulması gereken, geniş kitlelere sorulması gereken soru; halk nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor?" yanıtını verdi.
Kılıcdaroğlu, şoyle devam etti:
"Benim duşuncem şu; soruyorlar siz de sordunuz 'Cumhurbaşkanı adayı yollayacak mısınız?' diye. Bakın tek adam rejiminde hicbir tartışma yok. Nicin? Herkes bir kişiyi gosteriyor, tek adamı gosteriyor. 'Bizim adayımız odur, elinde sopa var' diyor. 'Bizi de besliyor dunyanın parasını aktarıyor bize, yandaşlarımıza aktarıyor, mal varlıklarımız giderek buyuyor, yurt icinde, yurt dışında mallar edinmeye başladık, imkanlarımız cok fazla memleket batsa bile umurumuzda değildi, zaten dunyalıklarımızı yaptık, dolayısıyla bizim cumhurbaşkanı adayımız belli, elinde sopası var kim kafasını kaldırıyorsa vuruyor bizim Cumhurbaşkanı adayımız o.'
Peki biz ne diyoruz? Biz bir ittifakız, Millet İttifakı. Biz demokrasiye bakıyoruz, biz cumhurbaşkanı olayını kişiselleştirmiyoruz. Ali mi cumhurbaşkanı oldu, Veli mi cumhurbaşkanı oldu? Bu onemli değil, once cumhurbaşkanı nasıl olacak, yetkileri ne olacak bu cumhurbaşkanının. Yetkileri uzerinde durmamız lazım. Cumhurbaşkanı, tarafsız ve devletin sigortası mı olacak yoksa sigortasız bir devlet, oyle bir yapı mı olacak?"
Cumhurbaşkanının, devletin sigortası olması gerektiğine vurgu yapan Kılıcdaroğlu, en tepede, siyasi partiler arasında itilaf cıktığı zaman, tartışma cıktığı zaman sukunete davet eden, uzlaştıran, ulkenin cıkarlarını soyleyen bir kişinin olmasını istediklerini soyledi.
Kılıcdaroğlu konuşmasına şoyle devam etti:
"Şimdi Millet İttifakımız var, doğru. Biz, Millet İttifakı olarak konuşmadan, şimdi her parti tek aday mı gosterecek yoksa her bir parti ayrı ayrı aday mı gosterecek, cumhurbaşkanının yetkileri ne olacak. 'Guclendirilmiş parlamenter sistem' diyoruz. Bu guclendirilmiş parlamenter sistem icinde Cumhurbaşkanının fonksiyonu, ağırlığı ne kadar olacak? Başbakanın yurutme organı ağırlığı ne olacak? Butun bunlar ortaya cıkmadan kısır bir tartışmanın icine Turkiye cekilmek isteniyor."
"Koşe yazarlarının, hayal aleminde gezmemeleri lazım"
"Sizi kışkırtmak istiyorlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da biliyorsunuz istedi sizin aday olmanızı. Baştan noktayı koymanızı istiyorlar ve oradan iki kişinin şimdiden ne zaman yapılacağı belli olmayan şeye girmesini istiyorlar. Katılır mısınız?" sorusuna Kılıcdaroğlu, "Onlar, tek adam rejiminin devamını istiyorlar. İki taraf da tek adam rejimini savunacak ve carpışacak. Bunu istiyorlar. Biz tek adam rejimi istemiyoruz, biz guclendirilmiş parlamenter sistem istiyoruz." karşılığını verdi.
"Abdulkadir Selvi yazmış, 'CHP'nin adayı yine Abdullah Gul' demiş. Ne soylersiniz?" şeklindeki soruya Kılıcdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Neye dayanarak bunları soyluyor doğrusunu isterseniz ben bilmiyorum. Ama koşe yazarlarının, hayal aleminde gezmemeleri lazım.Koşe yazarlarının oturup araştırma yapmaları lazım, konuşmaları lazım. Belli cevrelerle, belli kişilerle konuşmaları lazım. Abdulkadir Selvi de telefon acıp sorabilirdi bana, 'şunu yazma, bunu yaz' falan diyebilirdik yani. Boyle bir şey konuştuk mu? Hayır konuşmadık. Peki benim adıma Abdulkadir Selvi niye konuşuyor? Hangi gerekceyle konuşuyor? Yoksa Abdulkadir Selvi'ye birileri yazdırıyor mu? Bu cumle onemli. Birileri onlara belli cumle kalıplarını veriyorlar, 'bunları koşenizde yazacaksınız' diyorlar. Onlar da 'emredersiniz' deyip yazıyorlar."
(Surecek)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Merve Yıldızalp Ozmen