
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Hukuk ve kural tanımayan bir rejimin sonucu olarak Turkiye, en buyuk krizlerle karşı karşıyadır." dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2021 Yılı Merkezi Yonetim Butce Kanunu Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yonetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tumu uzerindeki goruşmelerde, HDP adına Eş Genel başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar konuştu.
Buldan, butce hakkının, toplumu kuşatan ekonomik politikaların oluşturulmasına ve denetimin yapılmasına ilişkin soz soyleme ve talep sunma hakkı olduğunu belirterek, "Bu hak, 1215 tarihli Magna Carta yani Buyuk Ozgurlukler Sozleşmesi ile elde edilen en onemli toplumsal kazanımlardan biridir. Fakat 2017 referandumuyla birlikte halkın butce hakkının saraya devredildiği bir sureci yaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Halkın Meclisi'nde bugun, halka ait olmayan ancak halkın vergilerinden oluşan ve Meclisin bir virgulune dahi dokunamadığı AK Parti iktidarının butcesini goruştuklerini savunan Buldan, "Bu butce hukuksuzluğu, yoksulluğu, işsizliği, eşitsizliği, adaletsizliği derinleştiren bir butcedir. Bu butce gecim derdinde olan milyonları değil, secim derdinde olan ve sadece kendi bekasını duşunen AKP'nin iktidar cıkarlarını koruyan bir butcedir. Bu nedenle diyoruz ki Saray iktidarı sebeptir, yaşanan tum bu ekonomik, siyasal krizler ise bir sonuctur. Bugun yaşamakta olduğumuz durum, tam da tekci sistemin coklu krizidir." diye konuştu.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gul'un "Adalet yerini bulsun, kıyamet kopsun.", "Hakimler karar verirken onundeki dosyaya baksın." sozlerinin yargının hukuka değil, iktidarın iki dudağı arasına bakarak karar verdiğinin acık bir itirafı olduğunu one suren Buldan, şunları soyledi:
"Demirtaş, Yuksekdağ ve Kavala başta olmak uzere on binlerce insanı, siyasetciyi, belediye eş başkanlarını, gazetecileri tutuklattıran hukuk değildir, onlara terorist diyen engizisyon zihniyetidir. Bu ulkede Meclis'i bombalayan darbecilerle bir donem ittifak yapanların, yine Suriye'yi ve Turkiye'yi kan golune ceviren barbar IŞİD'e goz kırpanların muhalif siyasetcilere terorist demesi hakikaten manidardır. Arkadaşlarımız hakkındaki fezlekeler cemaat savcılarından, tutuklama talimatı ise iktidarınızdandır. Ortaklığınız siyasi davalarda aynen devam etmektedir. Nitekim eski bir vekiliniz de 'aynı FETO yontemlerini uygulamaya başladık' itirafında bulundu. Gerceği soyledi diye hemen disipline verdiniz ama hakikati disiplinle ihrac edemezsiniz."
Buldan, iktidarın reform soylemlerini ortaya attığını ancak son yargı paketinin sonuclarının ortada olduğunu ifade ederek, "Mafyayı, kadın katillerini, kadına, cocuğa tecavuz edenleri serbest bırakarak, onların yeniden suc işlemesine olanak tanıyan bir reform yaptınız. Yeni reformunuzun da bundan farklı olmayacağı gun gibi ortadadır. Yargınız, mafya duzenini eleştirdiği icin bir insanı mafyaya hakaretten tutuklattı. İşte iktidarın reform zihniyeti tam da budur." dedi.
"Hukuk ve kural tanımayan bir rejimin sonucu olarak Turkiye, en buyuk krizlerle karşı karşıyadır." diyen Buldan, iktidarın omrunu uzatabilmek icin surekli kriz ve catışma siyaseti izlediğini ancak bunun da kendilerini kurtarmaya yetmeyeceğini savundu.
İktidarın her sıkıştığında uc yola başvurduğunu soyleyen Buldan, "Sahte reform, doğal gaz mujdesi ve AB uyeliği. AB yeniden aklınıza geldi. 'Geleceğimizi orada goruyoruz' demeye başladınız. Sizin bir geleceğiniz yok ki." diye konuştu.
"Pandemide bile halkı kendi kaderiyle baş başa bıraktınız"
Cumhurbaşkanlığı Hukumet Sistemi'ne yonelik eleştirilerde bulunan Pervin Buldan, şoyle devam etti:
"Acık soyluyorum; sarayın israfları bir sebeptir, aclık sınırının altındaki asgari ucret ise bir sonuctur. Cumhurbaşkanlığı Hukumet Sistemi'niz musrif bir sistemdir ve yoksullaşmanın en buyuk sebebidir. Pandemi felaketinde bile halkı kendi kaderiyle baş başa bıraktınız. Butun dunyada yonetimler kendi halkına mali yardım yaptı, destek verdi. Siz ise yardım yapacağınıza halka İBAN verip para topladınız. Bir de insanları kredilerle borclandırdınız. Virusu dahi fırsat olarak kullandınız. Neresinden bakarsanız bakın bu durum utanc vericidir. Salgında bile insan yaşamını değil rantınızı, yandaş şirketlerinizi duşundunuz. Bir maske dahi dağıtamazken, Kanal İstanbul ihalesini yaptınız."
Buldan, gerek Orta Doğu gerekse Turkiye olceğinde ulus devlet siyasetindeki en onemli kırılma noktasının "Kurt sorunu" olduğunu belirterek, "Kurt halkı, iktidar eliyle buyutulen Kurt duşmanlığı nedeniyle bugun Turkiye'de kendisini guvende hissetmemekte ve birlikte yaşam iradesinde her gun kırılma yaşamaktadır. Devlet aklının bu gerceği iyi gormesi gerekir." dedi.
Butcelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltmada ve kadınların guclendirilmesine yonelik politikaların geliştirilmesinde onemli araclardan birisi olduğunu vurgulayan Buldan, butcelerin toplumsal cinsiyet eşitliğini gozetmemesinin eşitsizliği daha da derinleştirdiğini soyledi.
Erken secim cağrılarını yineleyen Buldan, "Demokrasi icin siyaset yurutenlerin de sokaktaki bir yurttaş kadar cesur, kararlı ve net olması gerektiğini buradan bir kez daha vurgulamak isterim." ifadesini kullandı.
"Demokrasi adına her gun yeni kayıplar yaşıyoruz"
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise 100. yılında Meclis'in en zayıf donemini yaşadığını one surerek, "Demokrasi adına her gun yeni kayıplar yaşıyoruz. Ozgurlukler adına her gun yeni tahribatlarla karşı karşıya kalıyoruz." dedi.
Sancar, "İktidardaki otoriter yonetimle beraber siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunlar derin bir krize donuşerek, halkımızı nefessiz bırakmıştır. İktidar koalisyonu bu sorun alanlarını ve krizleri ya yok saymakta ya da daha buyuk krizlerle unutturmaya, ustunu ortmeye calışmaktadır." goruşunu savundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Bu ulkede Kurt sorunu yoktur. Kurt sorununu cozduk." dediğini anımsatan Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Kurt sorunu vardır. Benim sorunumdur." dediği zamanları bildiklerini soyledi.
TBMM Genel Kurulu'nda Kurtce konuşsa bunun tutanaklarda "bilinmeyen bir dil" olarak yer alacağını belirten Sancar, "Arapca konuşsam Arapca olarak girecek biliyorum, daha once gordum. İngilizce konuşsam İngilizce girecek ama Kurtce girmiyor. Bundan daha acık kanıt var mıdır Kurt sorununun varlığına? Bu iktidarın Kurt sorununda geldiği yeri daha acık gosteren ne olabilir?" diye konuştu.
Sancar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın beş sene once Meclis kursusunde "Kurdistan" kavramını kullanabildiğini ancak şimdi bu soz kullanıldığında haklarında dava acıldığını, Meclis'in de disiplin cezası verdiğini dile getirdi.
Mithat Sancar, sozlerini şoyle surdurdu:
"Bu iktidar, iceride yasaklarla, kayyumlarla, hapislerle, işkencelerle, olumlerle Kurt'e yonelik her turlu baskıyı artırırken dışarıda da Kurtlerin en ufak kazanım elde etmemesi icin her yola başvurmakta. İşte, Suriye politikası. Kurt sorunu ve Kurt sorununa bu temelde yaklaşım iktidarların cozulmesinin en onemli sebebidir, gectiğimiz 40 yıl bunun ornekleriyle doludur. Kurt sorununa boyle yaklaşırsanız, demokrasi sorununda da sınıfta kalırsınız ve mutlaka cozulursunuz. Şu an bu iktidarın da yaşamakta olduğu durum budur. Anayasa'yı değiştirme hedefi ve sozuyle iktidara geldi AKP, şimdi, 12 Eylul cunta anayasasının bile gerisine duştu. Bugun, Anayasa tartışmasını bile suc sayar hale geldi."
Turkiye'nin, her gecen gun derinleşen siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların bunalım dongusune terk edilmiş durumda olduğunu savunan Sancar, "Birbiriyle bağlantılı bu coklu krizlerin esas kaynağı da siyaset alanıdır. Bugun bunların kılıfı Cumhurbaşkanlığı Hukumet Sistemi olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hukumet Sistemi, ulkede olağanustu hali kalıcı hale getirmenin de diğer adıdır. Keyfiliğin, demokrasiyi tasfiye etmenin, otoriterliğin, yandaşlara rant aktarmanın adıdır ve ulkeyi felakete suruklemenin de en onemli sebeplerindendir. Yeni hukumet sisteminin uygulamaya gecmesiyle Turkiye cok ağır bir ekonomik buhranın icine adım adım girdi." değerlendirmesinde bulundu.
"Bilinmeyen dil ifadesi hicbir dil icin yazılmıyor"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Sancar'ın, Meclis Başkanlığı ve tutanak hizmetleriyle ilgili eleştirileri karşısında, Genel Kurulda ve komisyonlarda tutanakların Turkce olarak tutulduğunu, Turkce dışında bir dil kullanıldığı zaman hangi dil olursa olsun "Bilinmeyen dil" ifadesinin yazılmadığını soyledi.
Buna ilişkin soru onergelerinin olduğunu ve hepsine aynı cevabı verdiğini vurgulayan Şentop, "Bilinmeyen dil ifadesi hicbir dil icin yazılmıyor. Tutanak Yazım Rehberi var. Burada Turkce dışında bir dil kullanıldığında dip not olarak bu bolumde veya bolumlerde 'hatip tarafından Turkce olmayan kelime veya kelimeler kullanılmıştır' diye not duşuluyor. Dolayısıyla hicbir dil icin 'bilinmeyen dil' ifadesi kullanılmıyor. Bunu bu vesileyle duzeltmiş olayım. 12 yıldır Meclis'te uygulamamız boyle." acıklamasında bulundu.
Yeniden soz alan Mithat Sancar, kendi yaşadığı bir tecrubeyi paylaşarak, "Bir konuşmamda Arapca bir pasaj da yer aldı. Sonra tutanakları aldım, o Arapca pasaj Turkce harflerle aynen tutanağa gecmişti. Kurtce konuşulduğunda aynı şey yapılmıyor." dedi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise tutanakların once ham olarak tutulduğunu daha sonra nihai şeklinin verildiğini ve resmileştiğini belirterek, "Belki ham tutanaklarda arkadaşlarımız not almış olabilir ama resmi, onaylanmış tutanaklarda 'bilinmeyen dil' ifadesi yok. Turkce dışında butun diller icin kullanılan şey; 'Turkce dışında kelimeler kullanılmıştır' şeklinde bir not. X'te yok. X'i şuradan karıştırıyorsunuz herhalde; dipnot yazılacağı icin dipnota atıf yapmak uzere kullanılan bir işaret var orada. Bu bolumle ilgili orada dipnota atıf yapmak icin kullanılan işaret." diye konuştu.
"Turkiye, 40 yıldır PKK ile mucadele ediyor"
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı da HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın konuşmasına baştan sona itiraz ettiklerini ve hicbir şekilde katılmadıklarını soyledi. Bostancı, "Kurt duşmanı politikalar" gibi ifadelerin cok tekrar edildiğini belirterek, bunların doğru olmadığını vurguladı.
Bostancı, şunları kaydetti:
"Meseleyi bir insan hakları meselesi olarak takdim etseniz ve o şekilde dile getirseniz, oyle bir siyaset uzerinde yuruseniz şuphesiz sesinizi daha cok insan duyabilir ama etnik kimlik temelli bu. Benim gorduğum kadarıyla kesinlikle etnik kimlikle de cok bağlantılı değil, bunun arkasında da siyasal bir anlatı var aslında. Cunku HDP, Turkiye partisi olduğunu soyluyor ama dilinize baktığımızda size oy veren Turkler'i Turk saymıyorsunuz, dilinize baktığımda diğer partilerde bulunan Kurtler'i de Kurt saymıyorsunuz. Emin olun netice olarak cıkan anlam bu.
Meseleyi insan hakları bağlamında dile getirmek hem bu coğrafya icin hem de modern dunya icin bence daha doğru bir yaklaşım olur. Ama nicin boyle konuşuyorsunuz? Bunun analizine cok ayrı girmek lazım fakat boyle abartılı ideolojik bir dilin puslu gozluğu emin olun olayları cozumlemenize imkan vermez. İtiraz ettiğiniz kimi problemler olabilir ama emin olun, Turkiye 40 yıldır PKK'yla mucadele ediyor. Bir kere sizden, Kurt meselesinin en asli problemi olan bu terore ilişkin bir itiraz duymadık, gercekten duymadık. Cunku demokratik siyasetin yanında olan, butun varlığıyla yuzunu halka donmuş olan bir siyaset, teroru merkezi cekirdeği yapmış bir orgutun dili ve tavrından alabildiğine uzak olmalıdır diye duşunurum."
Kaynak: Anadolu Ajansı / Alper Atalay