Turk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TUSİAD) Yonetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, "Pandemi oncesinde iktisadi buyume yaklaşımlarının radikal olarak değişim gosterdiği bir arka plan varken ve yeni, adil ve surdurulebilir bir kuresel denge arayışı hızla surerken, yeni bir Turkiye Hikayesi'ne ihtiyac bizce cok acık." dedi.
Kaslowski, cevrimici olarak gercekleştirilen TUSİAD Yuksek İstişare Kurulu (YİK) Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, daha once Asya veya Afrika'da patlayan salgınlar gibi Kovid-19'un da o bolgelerde sınırlı kalacağının duşunulduğunu belirtti.

Salgının kaynağından doğru bilgi akışının sağlanmamasının belki de onlenebilecek bir kuresel felaketin onunu actığını ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti:
"Ulkelere, bireylere, ekonomilere buyuk zarar verdi. Gelir dağılımı ucurumu derinleşti. Eşitsizlik ve yoksullukta patlama yaşandı. Dışarıdan tedarikin riskleri su yuzune cıktı. Tedarik zincirlerinin guvenliği cok buyuk onem kazandı. Yatırım faaliyetleri bu doğrultuda şekil almaya başladı. Yerli sanayinin korunmasının onemi giderek daha fazla vurgulanır oldu. Dunya Ekonomik Forumu'nun Başkanı Klaus Schwap, neo-liberal anlayışın bırakılması gerektiğini, artık farklı bir kureselleşme modelinin gerektiğini yazdı. Pandemi tecrubesi, iklim değişikliği sorununun kuresel olcekte yaratacağı etkinin boyutunu, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirginleştirdi. Yılın sonlarına doğru aşı calışmalarından gelen haberler, tunelin sonunda bir ışık olduğu mujdesini verdi. Bilim ile bilim dışının anlaşılmaz şekilde bir buyuk mucadele icine girdiği gunumuzde, bilim insanlığa katkısını bir kez daha gosterdi. Geliştirilecek aşıların, dunyadaki tum insanların erişimine, dayanışma icinde, eş zamanda ulaştırılmasını diliyoruz ve bekliyoruz."
Kaslowski, bu kadar kısa surede boyle bir ilerlemenin kaydedilmesinin bilim dunyasındaki iş birliği ahlakı, karşılıklı guven ve bilgi paylaşımına dayandığını belirterek, oncu şirketlerden BioNtech'in kurucularının Turk kokenli olmasının gurur vesilesi olduğunu, gerekli eğitim, ozgur araştırma ortamı ve imkan sağlandığında nelerin başarılabileceğini gosterdiğini soyledi.
Simone Kaslowski, hemen hemen tum ekonomilerin, bu dramatik değişikliklere ve pandemi krizinin şoklarına hazırlıksız yakalandığına işaret ederek, "Dunyada olduğu gibi ulkemizde de iktisat biliminin gereklerinden sapma gosteren politikalar, sorunların derinleşmesine yol actı. Buyumeyi gozeten bir yaklaşım benimsenirken, bunun yonetiminde sorunlar yaşandı. Buyume tercihi bir olcude gerekli sayılabilir. Ancak bu politikanın izlenmesinde cıkan sorunlara uygun tepki verilmemesi sonucu, tıkanıklıklar yaşandı. Doğru zamanda arac ve guzergah duzeltmesine gidilmemesi piyasalarda dengesizliklere, doviz rezervlerimizin erimesine yol actı." diye konuştu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın son donemdeki beyanlarından ise, pandeminin yaygınlığı ve toplumsal sağlığa verdiği zararın tahmin edilenden daha vahim olduğunun anlaşıldığını, yeni alınan tedbirlerin, durumu tum cıplaklığıyla gostermiş olduğunu aktaran Kaslowski, sozlerini şoyle surdurdu:
"İş dunyası olarak bir taraftan calışanlarımızın sağlığını ve istihdamı korumaya calışırken, diğer taraftan olağanustu etkilenen piyasa koşulları ile mucadeleye odaklandık. Tum bu surec boyunca ekonomik istikrar, piyasa işleyişi, pandeminin sektorel etkileri ve dış ticaret gelişmeleri ile ilgili olarak ozel sektorun goruş ve onerilerini karar alıcılar ile surekli paylaştık. Uyelerimizin şirketlerinin, hangi sektorde olurlarsa olsunlar, bir taraftan krizi yonetmeye calışırken, diğer taraftan da piyasa, iş yapma ve yonetim tarzlarını sarsan bu değişim dalgasına uyma cabasında olduklarını biliyorum.
Dunyada artan şirket ve devlet borcluluğu, yeni şartlara uyum acısından hepimizi zorluyor. Devletlerin piyasa mekanizmalarını tahrip etmeden neler yapması gerektiği hususu ile yeni bir parasal genişleme doneminin arifesinde olup olmadığımız tartışılıyor. Bu aşamada, yeni ekonomi yonetimiyle yeni bir başlangıc yapma olanağı doğdu. Nitekim ilk alınan tedbirler piyasalarda hemen bir rahatlamaya yol actı."
Yaşanılan deneyimlerden sonra ekonomi yonetiminde neye ihtiyacın olduğunu şaşmaz bir kesinlikle bildiklerini belirten Kaslowski, "Yalınlık, şeffaflık, ongorulebilirlik, kurumsallık, hesap verilebilirlik, karar vericilerle ekonominin aktorleri arasında yapıcı ve sureklilik arz eden bir iletişim. Bu ozelliklerin kısa vadeyi yonetirken, uzun vadede atılması gereken zorunlu adımlara da bizi hazırlayacağına inanıyoruz." dedi.
Kaslowski, yaşanılanlardan oğrenilen bir dersin daha olduğuna işaret ederek, "Ekonomi politikaları, piyasaların işleyişi, sermaye akışlarının yonu elbette rasyonel yaklaşımlara, iyi yonetime, konusuna hakim teknokrat ve burokratlara gereksinim duyuyor. Ancak bunlara ilaveten hukukun ustunluğu, hızlı ve adil şekilde calışan guvenilir bir yargı sistemi olmadan, bu ozellikler kalıcı ve surdurulebilir buyumenin onunu acmaya, yatırım sermayesinin ulkeye akmasını tek başlarına sağlamaya yetmiyor." diye konuştu.
Reform hedefleri ilan edildiğinde, hukuk ve yargı reformunun da bu gundemin icinde olduğunu duymalarının memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Kaslowski, bu reformların, toplumu her acıdan etkileyen genel bir hukuk felsefesi ve yargı anlayışı cercevesinde ele alınması, toplumsal katkı alacak şekilde formule edilmesi gerektiğini dile getirdi.
"Koklu donuşumlerin pandemi nedeniyle hızlandığı bir doneme girildi"
Kaslowski, koronavirus oncesinde başlamış koklu donuşumlerin pandemi nedeniyle hızlandığı bir doneme girildiğine dikkati cekerek, "Cin'in yukselişi, dunya gelirinin ve nufusunun yuzde 30'unu oluşturan ulkelerin yeni imzaladıkları Bolgesel Kapsayıcı Ekonomik Ortaklık anlaşması, dunyanın en buyuk serbest ticaret bolgesini yarattı. Başkan Trump'ın daha goreve gelir gelmez Obama doneminde imzalanan, gene devasa bir serbest ticaret bolgesi yaratan Trans Pacific Partnership anlaşmasından cekilmesinin yarattığı boşluğu Cin doldurdu. Bu anlaşmanın kapsamı Trans Pacific Partnership'e gore oldukca mutevazı olsa da bu gelişmeye Cin'in yukselişinin bir simgesi diye de bakabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Dort yıllık bir kargaşa ve muttefiklerle yaşanan sorunlu bir donemin ardından, ABD'nin yeni yonetiminin bu durumda nasıl hareket edeceği sorusunun cevabının gelecek yılın akışını onemli olcude belirleyeceğini ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti:
"Başkan secilen Biden'in ilk bakan tercihleri, ekonomide istihdam ve eşitsizlik meselelerini ciddiye alan, dış politikada ise ABD'nin asıl gucunu oluşturan ittifak ilişkilerini onarmaya azmetmiş bir ekibin goreve başladığını duşunduruyor. Bu ekibin ittifak ilişkilerini onarırken gerek demokratik tutumu onceleyerek onceki yonetimden farklılaşmak, gerekse de ABD'nin stratejik rakibi olarak belirlenen Cin ile arasındaki siyasi ve ideolojik ayrımı vurgulamak amacıyla insan hakları, demokrasi ve hukukun ustunluğu konularında daha aktif bir tutum benimsemesi bekleniyor."
Kaslowski, Avrupa Birliği ve ABD'nin yeni yonetiminin, yeşil ekonomi programları uygulama iradesine sahip olduğunu belirterek, "Bu tercihin ticaret ve uretime etkisi derin olacaktır. Devletin de biz şirketler kadar bu gercek karşısında gerekli adımları atması gerekecektir. Bunu gercekleştirebilmek uzere biz ozel sektor olarak tedbirlerimizi alırız, gerekeni de yapmaya calışırız. Ancak oncelikle safların daha da keskinleşeceği bir ortamda Turkiye'nin gerek stratejik gerekse ekonomik aidiyetlerini bir kez daha cıkarları doğrultusunda gozden gecirmesi de kacınılmazdır." yorumunu yaptı.
Avrupa Birliği ile ilişkilerdeki olumsuz duruma işaret eden Kaslowski, karşılıklı suclamalarla bir yere varılmayacağını kaydederken ozgurlukcu demokratik değerleri alenen ciğneyen Polonya ve Macaristan'ın butceden pay alabilmelerinin de hukukun ustunluğu kriterine uyumlarının denetlenmesi şartına bağlandığını hatırlattı.
Kaslowski, soz konusu iki ulkenin bunu veto ettiğini ama gelecek hafta yapılacak zirvede bu vetoyu aşacak bir formulun bulunabileceğini de sozlerine ekledi.
Dış politikanın bir yandan guvenlik sağlarken diğer yandan da refahı artırması gerektiğini belirten Kaslowski, bu bağlamda diplomasinin ve diplomatik dilin daha baskın olduğu bir dış politika tarzına donmekte, her konuda olduğu gibi ulkeler arası ilişkilerde de karşılıklı guven ortamının yaratılmasında Turkiye acısından buyuk yarar olacağına inandıklarını belirtti. ??????? Kaslowski, Doğu Akdeniz'de haklı olunan konuların anlaşılmasını da boyle bir yaklaşımın ziyadesiyle kolaylaştıracağını duşunduklerini soyledi.
"Yeni bir Turkiye Hikayesi…"
Kaslowski, yeni yıla zor koşullarda girileceğine kuşku olmadığını belirterek, "Daha once pek cok kriz yaşamış, bunları yonetmiş ve atlatmış bir ulkeyiz. Temel hak ve hurriyetler konusunda daha az guvenlikci, daha fazla ozgurlukcu bir cizgiye geldiğimiz taktirde, ulkemizin enerjisini verimli ve yapıcı bir yone sevk edebileceğinden eminim." dedi.
Gecen cumartesi gunu vefatının 18. yıldonumunde anılan Prof. Dr. Bulent Tanor'un 1997 yılında TUSİAD icin "demokratikleşme perspektifleri" raporunu hazırladığında da Turkiye'nin ağır bir krizden gectiğini ifade eden Kaslowski, raporun 2000'li yıllarda AB mevzuatına uyum calışmalarında ve Turkiye'deki hak ve ozgurluklerin gundeme gelmesi calışmalarında faydalanılan cok kıymetli bir rehber olduğunu soyledi.
Kaslowski, sozlerini şoyle surdurdu:
"Pandemi oncesinde iktisadi buyume yaklaşımlarının radikal olarak değişim gosterdiği bir arka plan varken ve yeni, adil ve surdurulebilir bir kuresel denge arayışı hızla surerken, yeni bir Turkiye Hikayesi'ne ihtiyac bizce cok acık. Ancak bu şekilde toplumdaki bolunmeleri, giderek artan karşılıklı itimatsızlığı aşabileceğimizi duşunuyorum. Pek cok calışmada ve araştırmada bir toplumun kendisini ileriye taşıyabilmesi icin en onemli unsurlardan birisinin, hatta başlıcasının guven olduğu ortaya cıkıyor. Bu sozcuğu, hem ortak bir ideale yonelecek olanların birbirine guven duyması anlamında hem de bu yeni hikayeye katkıda bulunacak olanların kendilerine guven duymaları anlamında kullanıyorum."
Kaslowski, guveni inşa etmeden kolektif gucun, insan kaynaklarının, tarihsel birikimden kaynaklanan becerilerin harekete gecirilemeyeceğini belirtti.
TUSİAD'ın 50. yılı olan 2021'de kamuoyu ile paylaşmayı planladıkları calışmadan bazı ipuclarını paylaşmak istediğini ifade eden Kaslowski, şunları kaydetti:
"Gobeklitepe'den başlayan 12 binyıllık bir medeniyetler tarihine tanıklık etmiş bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu coğrafya bir yandan uygarlıkların, dinlerin, geleneklerin harmanlandığı bir mekan, diğer yandan doğu ile batı arasında hem ticaretin hem insan goclerinin de geciş yoluydu. Bugun de enerji kaynaklarının, ticaretin ve maalesef yurtlarından surulen insanların geciş yolu. Ulkemiz bugun de doğu ile batı arasında kopru olma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyeli ulkemizin ve toplumun tum kesimlerinin refahını yukseltmek icin kullanmak hepimizin elinde.
Topraklarımızın yer ustu, yer altından cok daha zengin ve bu zenginlik daha surdurulebilir nitelikte. En cok bir nesli doyurabilecek yeraltı maden rezervlerinin en kıymetlisi bile, yuzlerce sene gelecek kuşakları besleyecek tarıma elverişli topraklardan daha kıymetli değil. Bizim sadece bugunu değil gelecek kuşakları da duşunme sorumluluğumuz var. Dunyadaki başarılı ulke ornekleri gosteriyor ki, kalkınmanın gercekleşmesinde her aşamada iş birliklerinin buyuk onemi var. İş dunyası ile universiteler, iş dunyası ile kamu kurumları, iş dunyasının kendi icerisinde tedarik zincirleri ve kumelenmeler iş birliklerinin onde gelen ornekleri. Teknolojiyi geliştirmek de insan yetkinliklerini yukseltmek de dunyada aşıyı geliştiren ulke orneklerinde olduğu gibi, ancak bu iş birlikleri ve bilim ozgurluğu ortamı sayesinde gercekleşiyor."
Kaslowski, iş birliklerinin başlıca koşulunun ise toplumda, ekonomide, siyasette guven ortamını yaratmak olduğuna işaret ederek, "Kastettiğimiz, kurumlara, kurallara hukukun ustunluğune dayanan surdurulebilir bir guven ortamıdır. Yaptığımız ekonometrik calışmalar, ulkelerin kalkınmasında en onemli uc unsuru hukukun ustunluğu, insanların yetkinliği ve teknoloji olarak gosterdiğini, onde gelen unsur ise hukukun ustunluğudur." dedi.
"Hikayemizin dayanağının belli"
Cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken, hikayenin dayanağının belli olduğunu vurgulayan Kaslowski, sozlerini şoyle tamamladı:
"İnsan kaynaklarımıza, yer ustu doğa kaynaklarımıza, calışan nufusun yuzde 74'une iş ve AŞ imkanı sağlayan KOBİ'lerin buyume potansiyeline, tum alanlarda yaratıcı ve farklı olma kapasitemize inanıyoruz. Yeter ki guven, ongorulebilirlik ve ozgurluk ortamını tam anlamıyla sağlayalım. Din, ırk, cinsiyet ve etnik koken ayırımı yapılmayan, tum kesimleri kapsayan eşit ve adil bir yaşam ortamı yaratalım. Yurt icinde ve uluslararası ilişkilerde surdurulebilir kurallara ve kurumlara dayalı bir guven ortamı yaratırsak, insanlarımıza yatırım yaparsak, hic kuşkunuz olmasın ki gerisini siz-biz değil hepimiz olarak gercekleştiririz."
Kaynak: Anadolu Ajansı / Elif Ferhan Yeşilyurt