
1980'lerin başlarından itibaren ABD'de ilk kişisel bilgisayarların uretilmesiyle başlayan internet teknolojileri merkezli ticari ivme, Soğuk Savaş sonrası donemde, internetin sivil kullanıma acılmasıyla birlikte kuresel olcekte buyuk bir gelişimin ilk habercisi olmuştu. İnternetin sivilleşmesi ve ticarileşmesinin akabinde, 2000'li yıllarda cep telefonu teknolojisindeki gelişmelerle birlikte giderek yaygınlaşan akıllı telefon kullanımı gunumuzde hayatın her alanını etkiliyor. Bu gelişime paralel olarak devletler de "kritik altyapılar" şeklinde tanımlanan kamu hizmetlerini gercekleştirdikleri sistemleri, ağ teknolojileri temelli yeniliklerle kontrol etmeye başladılar. Bu gelişmenin bir sonucu olarak da kritik altyapıların siber guvenliklerinin sağlanması devletlerin en onemli onceliklerinden biri haline geldi.
Soz konusu fikri devrimle birlikte, 1990'lardan itibaren devletler siber uzayın sağladığı imkanları askeri kapasitelerini geliştirmede yeni bir fırsat olarak okumaya başladılar. Bu doğrultuda uluslararası sistemde kuresel ve bolgesel guc konumunda olan bircok devlet, hatta uluslararası orgut, kendi siber savunma ve saldırı yeteneklerini artırmak amacıyla siber guvenlik stratejileri ortaya koymaya başladılar ve bu surecleri surdurmek amacıyla da kurumsal yapılar tesis ettiler. Bu cercevede ABD, Rusya, Cin, İran, İsrail ve İngiltere'nin etkili siber guvenlik kapasitelerine sahip oldukları iddia edilebilir.
ABD'nin siber guvenlik stratejileri