
Omer Yeşilbaş'ın dans macerası "İyi bir cocuk değildim" diye anlattığı yıllarda başlamış. Dansla tanıştıktan sonra otostop cekerek gittiği şehirlerde dans edip şapka acarak para toplamış. Lisan oğrenmiş. Bugun kendisini 'Benimle Dans Eder misin?' yarışmasının birincisi ve dans tutkunlarının vazgecilmezi DansFabrika'nın kurucusu olarak tanıyoruz. Gercek bir başarı oykusu!
Dans etmeye başlamadan once nasıl bir hayatınız vardı?
Ailem yıllar once aşiret sorunundan dolayı Ağrı'dan İzmir'e goc etmiş. Babam inşaatcı, annem ev hanımı, uc kardeşiz. Liseden sonra maddi sıkıntılardan dolayı okuyamadım. Bir gecekondu mahallesinde buyudum. O zamanlar serserilik peşindeydim. Arkadaşlarımın coğunun kotu alışkanlıkları vardı. Surekli bir savaş hali, surekli bir hayatta kalma mucadelesi... Kendime hep "Omer, sen bu değilsin" diyordum. Lisenin sonlarında inşaatlarda babama yardım ediyordum. Su, simit satıyordum, hurda topluyordum. Liseden sonra evden kacıp kendimi sokaklara attım. Sokaklarda yaşamaya başladım.
[h=3]Bunlar da ilginizi cekebilir[/h]Ucakta cesur fotoğraflarını paylaşıp, ucrette anlaştığı yolcularla cinsel ilişkiye girdiSağlık Bakanı Koca, mujdeyi verdi: Koronavirus aşısı icin imzalar atıldı"İntihar etti" dediği eşi kurtulunca gercekler ortaya cıktı! Tecavuz edip başından vurmuşDansla nasıl tanıştınız?
İzmir sokaklarında arkadaşlarla kabadayılık yaptığımız bir gun giyim-kuşamı, sacı-başıyla bize ters gelen bir cocuk gorduk. "Sen hayırdır lan?" deyince 'Break dance yapıyorum abi' dedi. Cocuğa biraz sert yaptım, hırpaladım. Benim de o sırada uzerimde kumaş pantolon, gomlek, kundura, beyaz corap, poşu; saclar joleli, arabesk bir hal... Sonra aklıma takıldı, break dance ne demek? Ne demek istedi? Kufur mu etti, bilmiyordum. Bir gun gidip cocuğu aldım evinden. "Anlat bakalım bu olay nedir? Ben merak ettim" dedim. Sonra boş bir okulun bahcesine gittik. Bir baktım yerde donuyor, acayip acayip hareketler... "Bunu bana oğretmen lazım" dedim. Sonra her akşam aynı yerde buluştuk ve o cocuk bana bu dansı oğretti. Allah razı olsun ondan. Oradan buradan kazandığım beş kuruş parayla hemen İzmir, Kemeraltı'ndan yeni kıyafetler aldım.
Bana en cok inanan Huysuz Virjin oldu
Hayatınız nasıl değişti?
Dansla birlikte kotu alışkanlıklarımı bırakıp kotu arkadaşlıklarımdan uzaklaşmaya başladım. Gozumu yavaş yavaş gecekondu mahallesinden Karşıyaka, Bostanlı'ya cevirdim. Bir gun Karşıyaka'da renkli renkli kıyafetlerle dans eden cocuklar gordum. Her gun gidip onları izledim. Yavaş yavaş beni yanlarına aldılar. Sokağa dokunarak oğreniyordum her şeyi. Sonra otostop cekerek tatil beldelerine gitmeye, oralarda dans edip şapka acarak para toplamaya başladım. Garsonluk da yapıyordum, animatorluk de... İngilizce oğrenince dunyam daha da genişledi.
Yarışmalara katılmaya nasıl karar verdiniz?
Kuşadası'nda bir dans grubuna katıldım. İstanbul'dan insanlarla tanıştım. Bana "Bir dans yarışması başlıyor, sen de katılsana" dediler. Kanal D'deki yarışmada cok iyi danscılar vardı. O yuzden cesaret edemedim. Arkadaşlarla diğer kanalın yarışmasına gittik. Kapıdaki kadın "Sen niye girmiyorsun" diye sordu. "Ben danscı değilim ki" dedim. "Ne kaybedersin ki" dedi. Yarışmaya girdim ama bir ses cıkmadı. Sonra Kanal D'nin Adana'daki elemelerine katıldım, kazandım. "Biletini aldık, İstanbul'a gel" dediler. Otele yerleştirdiler, yemek verdiler... Once eleme finallerine, sonra yarışmaya katılmaya hak kazandım. Yarışmada da Huysuz Virjin'le tanıştım. Bana "Bak oğlum, sen gecekondudan gelen utangac bir cocuksun. Yokluğun ne olduğunu bilirsin. İnan kendine" dedi. Bana en cok o inandı.
Odulu anneme verdim, o parayla ev yaptılar
Aileniz ne tepki verdi? Aranız duzeldi mi?
Televizyonda beni dua ederken gorunce uzun yıllar sonra babam aradı, "Seninle gurur duyuyorum" dedi. Telefonu kapatıp ağladım. Kazanınca 100 bin liralık odulu anneme verdim. Babam ev yaptı aileme.
Birinci olduktan sonra nasıl bir hayatla karşılaştınız? DansFabrika'yı nasıl kurdunuz?
İstanbul'da yaşamaya başladım. Başlarda sendeledim, sacmaladım. Gercekten kaygan bir zeminmiş bu şehir. Once sanatcıların menajerleriyle tanıştım, sonra sanatcılarla calışmaya başladım. Sezen Aksu, Gulşen, Serdar Ortac, Kenan Doğulu, Demet Akalın, Hande Yener... Sonra kendime bir dans studyosu kurmaya karar verdim. Danscılar yetiştirmeye başlayınca insanlar "Sen dans fabrikası gibisin" dedi. Sanayide bir yer buldum. Babamla birlikte tırnaklarımızla her şeyini yaptık. Sıvasını bile kendim yaptım. DansFabrika'yı babamla birlikte inşa ettik.
Onceki Omer'le şimdiki arasında ne gibi farklılıklar var?
Dans insanlığı iyileştiriyor. Vizyonunu genişletiyor. Beni kabuğumdan cıkardı, iyi bir insan yaptı. Ozguvenli bir birey olmamı sağladı. İnsanlara ilham vermemi, hayatlarına dokunup onları da iyi bireylere donuşturmemi sağladı.
Topuklu ayakkabıyı once reddettim ama Beyoncé'nin danscıları da giyiyor
Sponsorluk da aldınız...
Bir gun telefon caldı. Nike'tan arıyorlar, "Biz sizinle insanların hayatlarına dokunacak bir şey yapmak istiyoruz" dediler. Zorlu PSM'de bir proje yaptık, 600-700 kişi katıldı. Sonra Nike kadınlar ve cocuklarla ilgili projelerimizde bize destek verdi. Nike'ın dunyada sponsor olduğu ilk dans okuluyuz.
Topuklu ayakkabılarla da dans ediyorsunuz... Nasıl başladı?
Yurtdışından bir koreograf gelmişti, size topuklu ayakkabı giydireceğiz dediler. İlk başta reddettik. Sonra YouTube'da Beyoncé'nin topuklu ayakkabı giyen erkek danscılarını gordum. "Ben de deneyebilirim" dedim.
Kaynak: Hurriyet