ABD'deki başkanlık secimleri tum dunyada olduğu gibi Rusya Federasyonu'nda da yakından ve buyuk bir ilgiyle takip ediliyor. Bunda ABD'nin dunya siyasetinde oynadığı rolun yanı sıra ozellikle 2014 yılından itibaren ABD-Rusya ilişkilerinin gittikce gerginleşmesinin de etkisi buyuk. Diğer taraftan Kremlin, secimleri kazandığı kesinleşen Joe Biden'ı tebrik etme konusunda acele etmiyor. Vladimir Putin, secim sonuclarının resmi olarak acıklanmasını bekliyor. Halbuki bundan dort yıl once Kremlin benzer durumda olan Donald Trump'ı hemen tebrik etmekten cekinmemişti. Oyle anlaşılıyor ki Moskova, Joe Biden'ı erkenden tebrik etmenin bir faydasını gormediği gibi ilişkilerin geleceği acısından da pek umit beslemiyor.
Aynen Turkiye'de olduğu gibi Rusya'da da son birkac aydır Biden'ın mı yoksa Trump'ın mı kendileri acısından daha iyi bir başkan olacağı konusu tartışılıyor. Cevabı da kendileri Rus atasozuyle veriyorlar: "Yabani turp, beyaz turptan daha tatlı değil". Bunun sebebi ise ilişkilerin zaten SSCB'nin yıkılışından itibaren en duşuk seviyede kalması ve Donald Trump doneminde ikili ilişkilerin hicbir mesafe kat etmemiş olması. Diğer bir deyişle Rus kamuoyu, Rusya'ya karşı daha sert tavır icinde olan Demokratların adayı Biden'ın secimleri kazanmasının ilişkileri daha fazla bozamayacağı, cunku bozuk olmayan alanın kalmadığı kanısını taşıyor.

Trump'ın mirası
Biden'ın başkanlık doneminde ABD-Rusya ilişkilerinin gundemini oluşturacak muhtemel konulara gecmeden once kendisine konuyla ilgili Trump doneminden kalan mirasa bakmakta fayda var. Barack Obama'dan sonra Trump'ın iktidara gelmesi, Rusya'da cok olumlu karşılanmış ve ilişkilerin duzeleceği duşunulmuştu. Bunun sebebi, Trump'ın secim oncesinde yaptığı acıklamalarda Rusya ile ilişkileri duzelteceğine dair verdiği mesajlardı. Ancak iktidara geldiği andan itibaren Demokratların, Trump'ı "Rusya'nın adamı" olmakla, Rusya'yı da secimlere mudahale etmekle suclaması dolayısıyla Trump dort yıl boyunca bu iddiaları curutmekle uğraştı ve Rusya ile ilişkileri duzeltebilecek neredeyse tek bir adım bile atamadı. Hatta tam tersine, 2016'da iki ulke karşılıklı olarak diplomatların sayısını uc kat azalttılar; 2017'de Rusya, İran ve Kore ile birlikte ABD'nin yaptırım uygulayacağı ulkeler listesine girdi; 2018'de karşılıklı olarak siyasetci ve işadamlarından oluşan "kara listeler" acıklandı; basın yayın organlarının faaliyetleri sınırlandırıldı vs... ABD'nin Orta Menzilli Nukleer Kuvvetler Anlaşması'ndan cekilmesi de ikili ilişkileri ve genel olarak dunyadaki genel durumu gerginleştiren bir gelişmeydi. Dolayısıyla Trump donemi, ABD-Rusya ilişkileri acısından Obama doneminden pek farklı olmadı. Ancak Trump'ın "Once Amerika" sloganı cercevesinde NATO ve AB ile bağını zayıflatması ve başta Suriye olmak uzere bircok uluslararası sorunda pek aktif siyaset izlememesi, Moskova'nın hareket alanını genişletti ve onu bircok bolgede daha guclu bir oyuncu haline getirdi.
Peki, Biden doneminde ABD-Rusya ilişkilerinde ne tur değişiklikler yaşanabilir? En başta Biden'ın Rusya'yı cok iyi tanıdığını soylemek gerek. Daha 1979'da Jimmy Carter ile Sovyet lider Leonid Brejnev arasındaki goruşmelere katılmış, taraflar arasında silahsızlanma anlaşmasının imzalanması konusunda caba sarf etmiştir. Diğer bir deyişle onumuzdeki dort yılda ABD'nin başında ta SSCB doneminden beri siyaset yapan bir devlet adamı olacaktır. Bu acıdan Biden, Sovyet tipi liderleri hatırlatıyor. Diğer taraftan ABD'nın dış politikasını şuphesiz ki Biden tek başına belirlemiyor olacak; dış politikada ABD'nin geleneksel devlet muesseseleri ve onceki Cumhuriyetci iktidarların takımı, yani Trump'ın Rusya ile ilişkiler geliştirmesini engelleyen kimseler soz sahibi olacaktır.
Oyle goruluyor ki, ABD 2014'ten itibaren Rusya'ya uyguladığı yaptırımları devam ettirecektir. Fakat bugune kadar Rusya, Cin, İran gibi devletlere uygulanan yaptırımların hicbir işe yaramadığı da bir gercek. Ayrıca yıllardır yaptırımlarla karşı karşıya kalan ulkeler "yaptırımlarla yaşamayı" da oğrendiler. Dolayısıyla Rusya orneğinde de bunun bir sonuc vermeyeceğini soyleyebiliriz.
Trump'tan farklı olarak Biden, NATO'yu guclendirmek, Avrupa Birliği (AB) ile işbirliğini artırmak, hatta Rusya ve Cin'e karşı siyaset, ekonomi ve enerji alanlarında AB'yi daha fazla kendi tarafına cekmek isteyecektir. Biden, Rus sınırında NATO'nun varlığını da artırmak niyetinde. Rusya'nın en fazla rahatsız olduğu husus da bu. Ancak şu da bir gercek ki Moskova, ozellikle ABD'nin son yıllarda izlediği pasif dış politikanın da katkısıyla gerek Orta Asya ile Kafkasya'da gerekse de Orta Doğu'da etkisini artırdı. Washington'ın bu durumu değiştirmesi kolay olmayacak. Kaldı ki Biden, ABD'nin onceki Demokrat başkanlardan farklı olarak "demokrasi ve insan haklarını yayma" gibi bir kozdan mahrum olacak. Zira ABD başta olmak uzere Batı'nın demokrasi ve insan hakları goturduğu yerlerde secim galipleri artık meydanlarda belirlenirken, terorizmle mucadele ettiği bolgeler de teror yuvası haline geldi. Dağlık Karabağ'daki savaşın da gosterdiği gibi başta Ermenistan olmak uzere Batı'nın desteğine guvenerek harekete gecen bircok ulke bugun kendi kaderine terk edilmiş bulunuyor.
Muhtemel işbirliği alanları
Biden'ın NATO'nun faaliyetlerini artırmak istemesi ve ABD'nin "oncelikle ABD'nin cıkarları" sloganından vazgecip ozellikle guvenlik konusunda AB ile işbirliğini yeniden aktif hale getirmeyi planlaması, Rusya'yı rahatsız edebilecek meseleler olsa da Biden doneminin ikili ilişkiler acısından bazı olumlu sonucları da olabilir. En başta Demokratlar, silahsızlanma ve nukleer silahların engellenmesiyle ilgili eski anlaşmalara yeniden dahil olmak istiyorlar. Bunlar ABD ile Rusya arasında goruşmelerin yeniden başlatılması icin bir platform oluşturabilir.
Biden'ın Rusya acısından sıkıntılı olan Ukrayna meselesine de pek karışmayacağını tahmin edebiliriz. Bunun sebebi ise Obama tarafından Ukrayna'ya yolsuzlukla mucadelede destek vermekle gorevlendirilen Biden'ın 2014 Ukrayna ziyaretinden sonra oğlu Hunter Biden'ın Ukrayna'daki Burisma Holdings adlı şirketin yonetim kurulunda yer alması ve Biden'ın bu şirketi soruşturan başsavcının gorevden alınması konusunda Ukrayna hukumetine baskı yaptığına dair iddialar. Yeni donemde Biden'ın Ukrayna yonetimine destek vermesi, yine bu konuyla ilgili bağlantının kurulmasına sebep verebilir. Diğer bir deyişle Trump icin Rusya ile yakınlaşmak ne tur sakıncalara sahip idiyse Biden icin de aynı şey Ukrayna meselesinde gecerli.
NATO'yu kuvvetlendirme planı
Yine ozellikle Biden'ın iktidarının ilk yıllarında ABD yonetiminin gundeminde Rusya'dan ziyade Cin'in olacağı tahmin edilebilir. Zira gunumuzde Cin, ABD icin daha buyuk tehdit oluşturuyor. Orneğin Biden yonetiminin Obama doneminde Cin'in bolgedeki etkisini azaltmak amacıyla ABD ile Asya Pasifik'in 11 ulkesi arasında imzalanan, ancak Trump doneminde vazgecilen anlaşmaya yeniden donmesi bekleniyor. Aynen Rusya meselesinde olduğu gibi Biden'ın Cin konusunda da AB'yi kendi tarafına cekmesi, hatta Cin ile Rusya'nın ortak hareketini engellemesi bekleniyor.
Biden'ın NATO'yu kuvvetlendirme ve yeniden daha aktif hale getirme isteği, şuphesiz Turkiye'nin onemini ABD acısından arttıracaktır. Yine ABD bugun yer almadığı Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasya'da Trump donemine kıyasla daha etkili olmak isteyecektir. Bu husus da ABD'nin tum bu coğrafyalarda varlığını pekiştiren Ankara ile temaslarını artırmasını gerektirecektir. Tum bunların ise Ankara-Moskova hattını etkilememesi mumkun değil. Bundan dolayıdır ki Biden'ın Rusya siyaseti tek başına ABD-Rusya ilişkilerini cok fazla değiştirmeyecek olsa da genel olarak izleyeceği dış politika ve bu bağlamda AB, Cin, Turkiye gibi kuresel ve bolgesel guclerle tesis edeceği munasebetler, Kremlin'e yeni sorunlar doğurabilecektir.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Universitesi Tarih Bolumu oğretim uyesidir]
Kaynak: Anadolu Ajansı / Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu