
Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca’sı, Bizim Aile’nin Yaşar Usta’sı, Adile Naşit’in can eşi, Turk filmlerinin vazgecilmez babacan adamı, Munir Ozkul.
Koskoca bir hayat bir kac cumleye sığmaz belki, ama deneyeceğim. Bir gun kızı Guner onu yazana kadar ekranlardan oğrenebildiğimiz kadar bileceğiz bu değeri. En cok sevindiğim şey, hala yaşıyorken değerinin bilinmiş olması ve cok sevilmesi.
Şu gunlerde hastalığı nedeniyle kendi halinde gozlerden uzak bir hayat suruyor olsa da, ne bileyim işte nefes aldığını biliyor olmak bile ayrı bir mutluluk. Cunku onun yaşadığı donemde yaşıyorum ve dileyen herkes mutluluğuma ortak olabilir.

Munir Ozkul’un cocukluğu ve okul yılları
Munir, 15 Ağustos 1925’te İstanbul Bakırkoy’de bir paşa torunu olarak doğdu. İki kız cocuğundan sonra dunyaya gelmesiyle bir anda ailesinin goz bebeği oldu. Evin butun kadınları Munir’in uzerine titriyordu. Paşalıktan gelen soyları oyle devam etmeliydi. Ailesi kararını vermişti, Munir tıpkı paşa dedesi gibi bir paşa olacaktı.
Munir, cocukluğu boyunca mahcup, icine donuk bir karakter oldu. Bir paşanın ozelliklerinden uzak gorunuyordu. Ailesinin uzerinde kurduğu duşler belki de onu daha da icine donduruyordu. Onun gozu paşalıktan fazlasındaydı.
İşte bu zamanlarda Bakırkoy’deki meşhur Miltiyadi Sineması onun sığınağı haline gelmişti. Munir, İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Ancak bu hic kolay olmadı, cunku gunduzleri surekli okuldan kacıyor, sinemaya gidip Amerikan ve Fransız filmleri izliyordu. Geceleri de aynı sahnede oyunlar izleyip alkış tutuyordu. İsmail Dubullu’ye ise ayrı bir hayranlık duyuyordu. İşte bu hayranlık ona ışığı getirecekti.
Universiteye gittiği yıllarda bir yandan da oyunculuk yapıyor olacaktı. Bir sure İstanbul Universitesi İktisat Fakultesi ve Edebiyat Fakultesi’nde Sanat Tarihi bolumune gitti. Ancak tiyatro sevdası hep ağır bastı.

Munir’in tiyatro sevdası
Munir sessiz ve icine kapanık olsa da bir yandan da cesur ve tutkuluydu. Okulu bırakıp oyuncu olmaya karar verdiğinde 15 yaşındaydı. Ailesinin tepki gostereceğini bildiğinden bu işi sessizce halletmeliydi. Gizliden Bakırkoy Halkevi’ne gitti. Burada oyunculuğa ilk adımını atmıştı. Tiyatroya gonulden bağlanmış bu genci kucuk bir rolle sahneye cıkardıklarında, parlıyordu. Profesyonellik yolunda ilerlemesi artık kacınılmazdı.
Amatorluğunu Halkevi’nde uzerinden cıkarıp rafa kaldıran Munir, icindekilerii keşif icin artık bir yolculuktaydı. Bu yolculuk kendisinden başlayıp yine kendisine donuyordu.
Bir sure İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunculuğundan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu’na gecti. Emin adımlarla ilerliyordu.

Munir profesyonellik yolunda
Profesyonel ilk adımı İstanbul Şehir Tiyatrosu’na gectiğinde attı. Cunku burada artık bir birey olarak ozgur ruhuyla ozel tiyatrolarda calışabileceği inancını kazanmıştı. Ses Tiyatrosu calıştığı ilk ozel tiyatroydu. Burada uzun kalmayacaktı. Ama 1948’de Ses Tiyatrosu’nda sahneye cıktığı ‘’Aşk Koprusu’’ ile adından soz ettirmiş, oldukca ilgi cekmişti.
Bundan sonraki durağı, Muhsin Ertuğrul yonetimindeki Kucuk Sahne oldu. Kucuk Sahne’de ‘’Fareler ve İnsanlar (1951)’’, ‘’Yaz Bekarı (1954)’’, ‘’Cayhane (1955)’’ gibi onemli oyunlarda oynama fırsatı buldu.

Munir’in hayatında siyah beyaz gunler
Sinemaya ilk adımı askerliği sırasında attı. ‘’Vatan ve Namık Kemal’’ filminde yonetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gultekin’i ziyarete gittiği sırada uniformalı bir figuran ihtiyacından kendisini kamera onunde buldu. Bir anı olur diye gectiği kamera karşısında uzun yıllar kalacaktı.
1950’lerde artık Munir tam anlamıyla keşfedilmiş, sinema icin de ilgi odağı olmuştu. Bir anda siyah beyaz filmlerin sık gorulen ve beğenilen yuzu oldu. Kendine has tavrı, mimikleri izleyicisi tarafından cok beğeniliyordu.
Sinema o donem de tıpkı şimdi olduğu gibi yabancı sinemanın etkisindeydi. Burhan Felek o donemin ''Lorel - Hardi'' ikilisini Turk versiyonuna ‘’Edi ile Budu’’ olarak uyarlamıştı. 1952’de sinema hayatına ‘’Edi ile Budu Tiyatrocu’’ ve ‘’Edi ile Budu’’ filmleriyle aktarıldı. Filmde Munir Ozkul ‘’Edi’’, Vasfi Rıza Zobu ise ‘’Budu’’ karakterindeydi. Bu filmle cok beğenildi.
İpek Film yapımıyla ilk yıllar hep komedi filmlerindeki mimikleriyle dikkat cekiyordu. Ancak asıl başarıyı 70’lere gelindiğinde Arzu Film yapımı filmleriyle yakalayacak, hangi rolde arandığını oğrenecekti.
1969 Orhan Aksoy yonetmenliğinde ‘’Fakir Kızı Leyla’’ filminde evin kahyası olarak rol alan Munir, ilgiyi en cok uzerine cekmeyi başaran karakterdi. Bu filmden sonra defalarca bu kalıpta roller alacaktı.
Munir sinema da cok sevilecek, nerede yufka yurekli bir babaya ihtiyac duyulsa akla ilk o gelecekti. O, asla kotu adam rollerinde olmayacaktı.

Munir Ozkul tiyatro kurdu
Artık sinema ve tiyatro hayatında birlikte ilerliyordu. Oyunculuk onun gercek olan duşleri gibiydi. Tiyatro kariyerinde Kucuk Sahne’den sonra 1958’de tekrar İstanbul Şehir Tiyatroları’na, bir sene sonra da Ankara devlet Tiyatrosu’na gecti. Buralarda 2 yıl gecirdikten sonra 1960’ta İstanbul Aksaray’da Bulvar Tiyatrosu’nu kurdu. Arkadaşlarıyla beraber kurup calıştığı bu topluluk 2 sene bir arada kaldı.
1963’te 4 yıl surecek şekilde ceşitli topluluklarla turnelerdeydi. Sahnelerden uzak kaldığı zamanalar da oldu, ama tiyatro ve sinemanın bir dengesi vardı artık hayatında.
1978’de yeniden Şehir Tiyatroları’na donecek, 1983’te ise Dormen Tiyatrosu’nda 1961’de kendi tiyatrosunda sahnelediği ve ilgi goren oyun ‘’Generalin Aşkı’’ ile tekrar sahnede olacaktı.

İsmail Dumbullu kavuğu
Munir Ozkul 1968’de Altan Karındaş Topluluğu'nda sahnelenen ‘’Kanlı Nigar’’ oyunundaki performansıyla ‘’İlhan İskender Armağanı’’na layık goruldu.
Munir Ozkul’un icine oyuncu olma isteğini doğuran aslında İsmail Dumbullu’ye duyduğu hayranlıktan başka bir şey değildi. İşte odul aldığı Kanlı Nigar oyununun asıl odulunu de İsmail Dumbullu’den aldı. Cunku Dumbullu, 1968’de Arena Tiyatrosu’nda bu oyunun promiyerinde ona da oyunculuğuna da hayran kaldı. Uzun suredir aradığı cırağını bulduğunu anlamıştı.
Munir Ozkul’a “Sen kitaplı tiyatrodan geliyor olsan da yerine gore Pişekar, yerine gore Kavuklu olmayı başardın. Kavuk senin hakkın” diyerek, Turk Tiyatrosu’nun sembolu olmuş, Kel Hasan’dan devaraldığı kavuğu, devretti.
Munir Ozkul da 1989’da bu kavuğu Ferhan Şensoy’a, o da 2016’da Rasim Oztekin’e devretti.
Munir Ozkul ayrıca 1978’de ‘’Sersem Kocanın Kurnaz Karısı’’ndaki roluyle ‘’Avni Dilligil’’ odulunu aldı. 1979’da ''Ulvi Uraz'' ve ''İsmet Kuntay'', 1980’de de ''İsmail Dumbullu'' odullerini kazandı.

Munir Ozkul Ortaoyuncular Topluluğu’nda
1980’de Munir Ozkul, Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular Topluluğu’na katıldı. Burada toplamda 4 oyunda rol aldı ve sonra sahnelere veda etti. 4 oyun arasında en beğenileni ‘’İstanbul’u Satıyorum’’ oldu.
1980’de yaptığı jubileyle 40. Sanat Yılı’nı kutladı.
1996’da ise Ataturk Kultur Merkezi’nde duzenlenen bir gece ile 55. Sanat Yılı’nı kutlayacak ve 1998’de de Munir Ozkul’a Kultur Bakanlığı tarafından ‘’Devlet Sanatcısı’’ unvanı verilecekti.

70’lerde Munir Ozkul
70’lere bir kac yıl kala sinemada kendine guzel bir yer edinen Munir Ozkul, artık 70’lere gelindiğinde bu yeri sağlamlaştırmıştı. Daha cok Ertem Eğilmez’in yonettiği filmlerde rol alıyordu ve başarısına başarı katıyordu.
Hababam Sınıfı ilk kez 1974’te cekildiğinde, Munir Ozkul, Ozel Camlıca Lisesi’nin Mudur Yardımcısı Mahmut Hoca roluyle ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu kanıtlamıştı. Bu filmin cok sevilmesi uzerine ardından serisi cekilecekti.
Hababam Sınıfı’ndaki Mahmut Hoca, sert mudur karakterinin altında adeta bir babacan kimlik saklıyordu. Bu naif yanıyla Yeşilcam’ın aile filmlerinin babası oldu. Bu filmlerde Adile Naşit ile unutulmaz bir cift olarak Turk sinemasına isimlerini gercek harflerle yazdırdılar.
Cunku bugun bile donup izlediğimizde bu filmler bizi gercek bir ailenin icinde hissettirip icimizi ısıtabiliyorsa, orada hicbir şey sahte olamazdı.
Mavi Boncuk’ta, Bizim Aile’de, Aile Şerefi’nde, Gulen Gozler’de, Neşeli Gunler’de, daha nicesinde Kemal Sunal’ın, Tarık Akan’ın, Halit Akcatepe’nin babası derken aslında bir anda hepimizin babası olup bizi kanatları altına aldı, hissettik. Adile Naşit’in ona her guluşunu minnetle kabullenişinde icimiz ısındı, gercek sevgiyi gorduk.

Munir Ozkul’un sanat yaşamı
Munir Ozkul kariyeri boyunca 200’u aşkın filmde rol aldı. Sanat hayatı cocukluğundan beri icinde onunla birlikte buyudu ve onu gururlandırdı. Cunku halkın sevgisinin yanında aldığı oduller de coktu.
1972’de ‘’Sev Kardeşim’’ filmindeki oyunculuğu ona ‘’Altın Portakal Film Festivali’’nde ‘’En İyi Erkek Oyuncu Odulu’’nu getirdi.
1977’de ‘’Bizim Aile’’ filmindeki ‘’Yaşar Usta’’ roluyle ‘’Azerbaycan Film Festivali’’nde ozel odul kazandı. Bu film ayrıca ozeldi, cunku cok sevildi. Cunku, Yaşar Usta zalimin karşısında dimdik durmuş, ona hayatının dersini veriyordu. Onur ne demekti, insan şerefi icin nelere goğus gererdi aslında tum halka oğutluyor, tum gozleri de dolduruyordu.

90’larda dizi furyası
Munir Ozkul her ne kadar tiyatro ve sinema adamı olduğundan televizyondan uzak durmak istese de, ‘’Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu, Şaban ile Şirin’’ gibi 90’lar donemi dizilerinde oynadı.
Artık 2000’lere gelindiğinde de onu Reyting Hamdi’de Yarmagul’un dedesi olarak izledik.

Munir Ozkul’un evlilikleri
Evet tek bir başlıkta ve coğul bir anlatım kullanıyorum. Cunku Munir Ozkul, 4 kez evlendi. Filmlerde izlediğimiz o aile babası maalesef ki gercek ozel hayatında yoktu.
Heyecanlı bir ozel hayatı vardı. İlk eşi Şadan Hanım oldu, bu evlilikten bir kızı, bir de oğlu oldu. Daha sonra Suna Selen ile evlendi ve ciftin 1966’da Guner adını verdikleri bir kızı oldu. Suna ve Munir cifti toplamda 14 yıl birlikte yaşadılar ve 6 yılında evlilerdi.
Guner’e hazırlıksız yakalanmış olmaları ve Munir Ozku’un alkol problemi sebebiyle anneannesi doğduktan sadece 3 ay sonra torununu yanına aldı. Olene kadar da bırakmadı. Anneannesi olduğunde Guner 7 yaşındaydı ve anne babasının yanına taşındı. Ancak bu kez de Suna Selen, Guner Sumer’e aşık olmuştu ve cift ayrıldı. Guner babasıyla kaldı.
Munir Ozkul ucuncu kez Tophaneli Orumcek lakaplı Yaşar Hanım ile evlendi. Ancak o da, Munir Ozkul’u terk etti ve gitti.
Sonunda 53 yaşındayken aşık oldu Munir Ozkul. Umman Hanım da henuz 25 yaşındaydı. 1986’da evlendiler ve bugun hala evliler.
Munir Ozkul ozel hayatında bu inişli cıkışlı halleri benimsemişti. Hatta kızı Guner bir gun ‘’Babam evlenmekten değil, boşanamamaktan korkar’’ cumlesini işte bu durumu tasvir ederken kullanmıştı.

Munir Ozkul 2017
Munir Ozkul’a demans teşhisi konulduğunda yıl 2003’tu ve o guden sonra evinden cıkmak ya da birileriyle goruşmek istemedi. Ozellikle Gurdal Tosun’un olumu onu derinden etkilemişti.
Hastalığı hafızsında boş kareler bıraksa da, olen bircok arkadaşının yaşadığını sansa da, o aslında hala ekranlarda gorduğumuz baba - Yaşar Usta, Damat Ferit’i odasına cekip tatlı tatlı kızarak nasihat veren Mahmut Hoca...
Şimdi yaşananlar ne olursa olsun her filmde ici gulen gozleriyle bizlere baktığı gerceği değişmiyor işte.
Keşke yazdıklarımı okumasının, yorulmadan okuyup gulumsemesinin bir yolu olsaydı ama, işte bu da yine benim utopyalarımdan sadece biri. Onun babacan tavırlı uzanan eli, guluşu gercekmiş gibi hissedercesine yureğimize dokunsun, geri kalan her şey bir şeklide hallolur gibi bugun.

Kızı Guner’e babanızı yazacak mısınız diye sorulduğunda ‘’Ben babamı doğrusuyla, yanlışıyla seviyorum. Yazdığım kitaptan sonra hayranları onu eskisi kadar cok sevmezler diye korkuyorum" derken haklı aslında.
Cunku biz bir film izlediğimizde kendimizi cok fazla kaptırıyoruz. Halbuki o da bizim gibi doğrularıyla yanlışlarıyla bir insan ve aslında onemli olan ekrana ne kadar yakıştığı. Bilmiyorum, sanırım ben de utopyam da pek etkilenmezdik.
Zira bu gozler Nazım’ın Piraye’yi aldatışını okuduktan sonra donup tekrar şiirlerini de okudu.
Allah sanatlarına zeval vermesin, gerisi onların tercihi tabii…
Bir de son bir şey deyip kacıyorum, soz.

Şimdi şu sahneyi hatırlayın:
Hani Mahmut Hoca kalp krizi gecirmiştir okul sahibine karşı oğrencilerini savunurken de Hababam Sınıfı da hastanenin bahcesine Mahmut Hoca’nın gelecekteki oğrencilerini doldurur. ''Mahmut Hoca'' nidaları eşliğinde cama cıkar Mahmut Hoca gozleri yaşlı, e biz zaten coktan şirazemizi kaydırmış, muslukları acmışızdır.
Hah işte o andaki cığlıkları umarım hic unutmuyor, bir de demansın yardımıyla bizim cığlıklarımız olarak beyninde donuşuyordur…
Oyle işte…
İyi ki...
Munir Ozkul oldu
Biyografisini yazalı aylar olmuş. İnsan bir gun bunun gercekleşeceğini bilse de, ne bileyim işte, oyle kolay karşılanmıyor olum haberi. Bu yuzden "iyi ki" mottomun onune taşımayacağım bu başlığı. Ardında saklı kalsın ve o, kalbimizdeki yerinde huzurla uyusun.
Munir Ozkul, tedavisini gorduğu hastalıklarına bugun yenik duştu. Yeşilcamdan bir yıldız daha sonsuzluğa doğru yol aldı. İcimizdeki tum guzelliklere karşılık gelebilecek yuzu ile aramızdan ayrılan Mahmut Hocamız, yerinde rahat uyu! Toprağın bol, mekanın cennet olsun...
__________________